Güneşe ‘Yaktın ulen bizi’ deyip ateş eden magandanın memleketi Adana’ya uçtum. Sıcak tepemde omlet yaptı yapacak. Bir de nem var ki iiiiii terden yapış yapışım.

Kokuyor muyum?

Bilmem olabilir.

Canını yediğimin İstanbul’u ne işim var buralarda diye tosur tosur otobüsle Mersin’e geçme hazırlıklarındayım. Havaş mı evet Mersin Adana arasında Havaş var.

Bu eziyet-i sebebimi soracaksanız, söyleyeyim.

İlk hedefimiz “Akdeniz”dir yani Yapraklı Koy !

Sonra Anamur’a kadar yolu var…

Ama önce, o yeşilin kayalardan akıp turkuaza döndüğü, motoru kaynamış beynimin, sıcak soğuk su akıntılarıyla cilveleştiği o muhteşem koya varmam gerek.

Kendimle yarışırcasına açıldığım lacilerde bir yunus keyfiyeti yaşamak… İşte bedenimin ve ruhumun yakıtı orada beni beklemekte…

İyi ki Mersin’e sebeb_i ziyaretimi sordunuz,  bu deli sıcak bana o kadar koymuyor artık.

Memleketimi de bizimkilerin Mersin’ini çok seviyorum.

Bir de Mersin’e havaalanı açılırsa ohhh…

Aaaaa

Yöreye has sıkma, tantuni, her dem taze, biberli ekmek kokuları tek tek burnuma ziyaret eder gibi. Acıktım galiba.

Bu tatili çok bekledim. Ve yazın sonunda hakettiğim üzere de kavuştum.

Darısı başınıza…

Efenim burası Silifke’ye 7, Mersin’e 75 km uzaklıkta bir tatil beldesi. Anamur’a giderken sol cenabınızda  beliriveren enfes koylardan biri. Mersin Türkiye’nin en uzun sahil şeritlerinden birine sahip.  Anamur’dan Tarsus’a kadar yüksek bir turizm potansiyeli var, ancak yıllar içinde çok hoyrat kullanıldığı da yadsınmaz.

Yine de son yıllarda bir kıpırdanma  görülmekte. Elde kalanları silmek adına bir çalışmalar başlatılmış. Yani elmas tozlanmıştı. Silmek çok farklı anlaşılmasın. Haşaaa  haddim değil başka anlam yüklemek.

Netekim 

Mersin Büyükşehir Belediyesi bünyesinde hizmet veren Denizkızı Turizm A.Ş. Mavi Bayrak için gerekli olan 33 kriterin (uluslararası kabuller) tamamını yerine getirerek, Susanoğlu halk plajına Mersin’in ikinci Mavi Bayrağını kazandırmış. Her yıl yerli ve yabancı turisti ağırlayan Mersin için plajlarının standardını yükseltmek tabii ki çok iyi bir gelişme. Yine bu bölgede 60 Mavi Bayrak kazandırma çalışmaları devammış.

Burada çelişki var mı var.

Çünkü duyumlar o ki, açıktan geçen büyük yük gemileri dışkılarını açıktan denize salıyormuş ve Mersin’de milli felaket şarbonlu inekleri taşıyan geminin hala  limanda tutulması ve yine duyum o ki hayvanların cesetlerinin güneşte kurutulup yine denize atılması işi canımı çok sıktı.

Bu her açıdan canımı yakıyor. Yazık ya sağlam hayvanlarda orada hasta olup ölüyormuş. Ve yallah denize. Temizlik var mı kim temizliyor muamma. Tecrit edilmiş halde,  bir yerde çok ağır kokular içinde bekliyorlarmış. Limanda çalışan bir işçiyla dertleştik de. Ağladım ya…

Tabii bir tatil yazısının içinde bunların yazılmaması gerek. 

Ancak olan biteni toz pembe göstermek de bana pek dürüstçe gelmiyor.

Peki peki… konuyu köşemde devam ederim.

Silifke’ye yakın dedik. (Tarihteki adı, CORASİUM)
Geç Roma dönemine ait kent İsauria valisi Flavius Uranius (367 - 375) tarafından kurulmuş. Eskiden tamamen surlarla çevrili kentin batıdaki ana giriş kapısı üzerinde bulunmuş olan yazıtta şunlar var; 

“Prenslerimiz Valentinian, Valens ve Gratian’ın idaresi altında yaşarken İsauria eyaletinin ünlü yöneticisi Flavius Uranius bu ıssız yeri kendi zevkine uygun bir şekilde, tüm masraflarını kendisi karşılayarak yaptırdı”.
Eski bir koyun etrafında yay şeklindeki antik kentte iki ayrı nekropol, kilise, hamam ve sarnıç kalıntıları yer almakta.

Zaten Mersin’in kıyıları tarihi eser kaynamakta bilinen var bilinmeyeni var. Biz de bunlardan  bol olduğu için yıkıp taşlarını ev bile yapmışızdır. 

Yapraklı Koy’a dönersek;  Burası  Susanoğlu’nun bir koyu. Kızkalesini geçer geçmez, Silifke’ye gelmeden.

Denizin rengi berrak ve onlarca tonu barındırıyor ki içinde denizkızı bile yaşıyor deseler inanırsınız.

Çok geniş bir alanda olmadığı için sahili de çok az. O da küçük çakıl taşlarıyla dolu. Derinliğe çok kısa mesafede ulaşıyorsunuz. Yüzerken koyu saran kayalıklardan  gelen soğuk su sayesinde ani ısı değişimleri yaşıyorsunuz. Soğuk suyu sevmeyenlere itici gelebilir. Ama yazın ortasında çok iyi geldiğini de söyleyebilirim.

Koy doğal güzellik kraliçesi ancak özensiz mekanlar ve rekabetin getirdiği saçma sapan müzikler ve anlamsız fiyat politikasıyla kötü. Ama çalışmalar gösteriyor ki en kısa zamanda bu konuda başarı gelecek.

Mersin Silifke’den Tarsus’a tarih kaynıyor dedik ya. 

İşte bazıları;

Atatürk Evi Müzesi

Silifke Kalesi ve Müzesi

Taşköprü, Tekirambarı Su Sarnıcı, Tevekkül Sultan Türbesi, Alaaddin Camiisi, Karadedeli Kalıntıları, Sinekkale, Korkusuz Kral Anıt Mezarı, Tek Kadın, Poimenious Hamamı ve Üç Güzeller Mozayiği, Zeus Tapınağı ve Kilise,  Cennet-Cehennem Mağarası, Adam Kayalar, Astım Mağazası, Cambazlı Kilisesi, Aya Tekla Yeraltı Kilisesi, Taşucu, Boğsak Adası, Tokmar Kalesi, Kız Kalesi, Kilikya Afrodisiası, Frederik Barborossa Anıtı, Uzuncaburç (Diocaesarea), Demircili Anıt Mezarları (İmbriogon), Jupiter Tapınağı, Nekropoller, kiliseler ve taş taş üstünde buram buram bir tarih…

Bir koyu anlatmaya çalıştım ama anlatılmaz yaşanır bir gidin derim.

Birde tavsiye ederim ki ne buralara, ne Yapraklı Koy’a bayramda gitmeyin. Evinizde oturup misafir ağırlayın, şeker yiyin, büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öpün.

Çünkü bayramlarda etraf insan kaynıyor. Hiç bir şey anlamazsınız.

Başka bir yörede görüşelim inşallah. Byeeee…