Her yıla yeni bir umutla girmek âdet olmuş... Oysa yıllar hayatımızın bir parçası  değil, zamanın bir parçası. Günden güne, aydan aya, yıldan yıla geçmekle insan hayatında bir şey değişmez. Sadece ömrümüz kısalır, o kadar... Biz yine de hep beklentilerle girdik yeni yıllara... “Bu yıl daha güzel geçsin” dileklerimizi hiç eksik etmedik dilimizden. Çoğumuz hayal kırıklığına uğradık, umduklarımıza erişemedik. Bir kısmımız da hiç ummadığı yenilikler ve değişikliklerle karşılaştı.
Yıl sonuna doğru falcılar ortaya çıkıp gelecek senenin ülkemizde ve dünyamızda nasıl geçeceğine dair tahminlerde bulunuyorlar. Kimi iyi şeylerden, kimi kötü şeyleden bahsediyor. Zaten başka seçenek yok ki... Ya iyi şeyler olacak, ya da kötü şeyler...
Biraz daha damardan girmeye çalışanlar, burçlara göre yorum yapıyorlar. Sanki o kadar ayrıntılı bilgi veriyorlar ki, inanmak daha kolay oluyor.
Düşünün bir evde 3-5 kişi yaşıyorsunuz. Hepinizin burcu da farklı. Allah korusun içinizden biri bir kaza geçirdi. Hepiniz üzülmez misiniz? Hani her burcun farklı kaderi vardı? Ya da aileden birii sevindirici bir olay yaşadı. Hepiniz mutlu olmaz mısınız? Yani bu burç işi de pek doğru değil galiba...
Geçen yıl 2012’nin bir önceki yıllara göre daha kötü geçeceğine dair çeşitli söylentiler vardı. Gerçekten öyle oldu mu, olmadı mı tam bilemiyorum. Çünkü elimizde öyle net bilgiler yok. Dedim ya adamına göre değişir bu....
Kötü beklentiyle yeni yıla giren pek çok kişi belki hiç ummadıkları güzelliklerle karşılaşmışlardır da, her şey güllük gülistanlık olacak diye inanan birinin başına da, daha yılın ilk saatlerinde belki altından kalkamayacağı bir felâket gelmiştir. Allah hepimizi, engelleyemeyeceğimiz felâketlerden korusun.
Tanrı’nın varlığına inananlar için aslında bazı şeyler daha kolay. Sonuçta karşılaşacağımız her olayın bir kader olduğunu kabullenirseniz, insanın her şeyi kafaya takmasına pek gerek kalmıyor. Ama “inanç” diye kafasını bir şeylere takanlar da yok değil.
Geçtiğimiz yılın bence en önemli ve en ilginç olaylarından biri, belki de birincisi, Maya takvimine göre 12.12.2012’de kıyametin kopacağı beklentisiydi. Biz sadece gazetelerden okuduk, televizyonlardan dinledik, belki güldük, belki eğlendik ama, bunu ciddiye alıp yerini yurdunu terkedip dünyanın bir ucundan öbür ucuna kaçanlar, göçenler vardı...
Noldu peki şimdi? 
Sonuçta bizi aşan bazı kararları bizim adımıza veren yüce bir varlık var. Sırrına eremediğimiz, aklımızla bulamadığımız bir gizemler dünyasındayız. Onu öyle, bunu böyle yaparsak, şöyle olacak diyoruz, olmayıveriyor işte... 2 kere 2 dört ettiği zaman şaşılacak bir şey yok. Bunu ilkokula giden çocuklar da biliyor. Ama sonuç 5 çıktığında, durup düşünmek gerekiyor.
***** 
Gazetecilerin yeni yıl yazısı yazması klasik, rutin işlerinden biridir. Onlar da insan sonuçta, neşeli halleri var, üzüntülü halleri var... Morali ve keyfi yerinde olanlar, size hayal edemeyeceğiniz güzellikte vaatlerle dolu bir yeni yıl tarifi yapabilirler. Tam tersine canı sıkkın olan bir gazeteci de  karamsar bir tablo çizip sizi ümitsizliğe sürükleyebilir.
Buraya kadar yazdıklarımla hangisini yaptığımı doğrusu bilemiyorum. Biraz da ortaya çıkacak sonuç, bu yazıyı okuyanların algılamasına bağlı.
Size 2012’de yaşadığımız kötü olayları tekrar hatırlatmama gerek yok sanırım. İyileri bari hatırlayalım derseniz, milletçe hepimizi mutlu edecek, ortak bir sevinci paylaşacak güzel bir olay da yaşamadık denebilir.
Tam da bu cümleyi yazarken şunu düşündüm. İyi ve kötü ayırımı yaparken, sadece yaşadıklarımız arasında bir mukayese yapıyoruz. Yaşamadıklarımızı hiç düşünmüyoruz. Sözgelimi “bu yıl suyumuz, elektriğimiz hiç kesilmedi” gibi bir cümle kurmuyoruz. Neden? Çünkü bunun böyle olmasını doğal karşılıyoruz. Ama tersi olsa şikâyet edecektik değil mi?
Şimdi Türkiye’nin yaşadığı çok iyi bir şey yok dedik. Ya yaşamadığımız kötülükler? Mesela Avrupa Birliği üyesi bazı ülkelerin içine düştükleri krizi görünce halimize şükretmemiz lazım desem, siyaset yapmış olucam. En iyisi bu yazıda o konuya hiç girmiyelim.
***** 
Ülkemiz açısından sanırım en büyük beklentimiz, terörün ortadan kalkması ve barış ortamınınn kurulmasıdır. Ancak geçtiğimiz yıl bunu maalesef beceremedik. Gelecek yıl bunun halledileceğine dair de kimsenin bir garanti vermesi mümkün değil.
Çünkü terör dediğiniz zaman, basit bir olaydan bahsediyor değilsiniz. İçinde ulusal ve uluslar arası bütün şer cephelerinin yer aldığı bir oluşumdan bahsediyoruz. O yüzden Türkiye’nin bu işi halletmesi o kadar kolay değil. Çünkü terör dünyaya hakim olmaya çalışan güçlerin, kendi işlerini kolaylaştırmak, önlerindeki engelleri aşmak, rakiplerini güçsüz bırakmak, mümkün olduğu ölçüde onların gelişmesini önlemek için başvurdukları bir yöntem...
Dönüp dolaşıp 2013’te bizi yine birtakım zorluklar beklediği noktasına geldik galiba...
Yıllar gelip geçtikçe biz de kendimizi böyle oyalayıp gideceğiz işte...
***** 
Fala bakar gibi önümüzdeki yıl olması muhtemel olayları sıralayacak değilim. Bununla ilgili zaten pek çok tahmine rastlayacaksınız, yazılar okuyacaksınız, yorumlar dinleyeceksiniz, ortaya atılan ilginç fikirler göreceksiniz. Bilmiyorum geçmiş yıllarda neler denmişti de neler olmuştu veya neler olmamıştı diye hiç merak edip baktınız mı?
Bunlar yıl sonunda ve yılın ilk günlerinde Basının Medyanın ele aldığı sıradan konulardır.
Önümüzdeki yıl, şu haliyle aslında bize pek bir şey söylemiyor. Ama hem yerel seçimlerin, hem Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağı 2014 öncesinde Türkiye sakin, rahat, huzurlu bir dönem geçirebilir mi, bunu söyleyebilmek de çok zor.
Biz yine de hem kendimiz, hem ülkemiz, hem dünyamız için yeni yılda iyi şeyler dileyelim. Sevgi diyelim, barış diyelim, mutluluık diyelim, huzur diyelim, düşünebildiğimiz en güzel şeyleri düşünelim ve isteyelim.
Ne demişler? İsteyenin bir yüzü kara, vermeyen zenci...
Şimdi okuyucularımıza, meslektaşlarımıza, bize bağlı bayilerimize...
Hepinize her şeyden önemlisi sağlıkla geçen bir yıl diliyorum. Gerisini boş verin...