Kısa bir süre yağmur yağdı. İstanbul duman oldu… İstanbul’a şu yatırımı, bunu yaptık, diyenlerin foyasını tabiat ortaya çıkarttı. Üsküdar’da araçlar bu sefer deniz otomobili haline geldiler. Zaten var olan trafik çilesi yağmur ile hat safhaya ulaştı. Zaten İstanbul’da hiç kimse bir yerden bir yere 2 saatten önce gidemiyor.
Diğer taraftan Diyarbakır, Bingöl, Siirt, Muş gibi yöredeki bütün yollar kapalı durumdadır. Yok yağmur nedeniyle değil, PKK resmen buralarda benim borum öter, yolu da kapatırım, hüviyet kontrolü de yaparım, diyor ve sıkıysa gel önle diyor. Bakınız durum fevkalade ciddi. Eğer Cumhurbaşkanlığı gibi hesaplarla taviz verilirse, memleket elden gider. Türkiye’de ifade hürriyeti tam anlamıyla mevcut olmadığından, bu durumun tam adını söyleyemiyorum. Ailelerin çocukları dağa kaldırılmış, anneler dövünüyor, Hükümet seyrediyor. Hala süreç diyor. Süreç iki taraflı olur. Eğer karşı taraf biat ederse süreçten bahsedilebilir. Bakan Mehmet Şimşek Batman’da Türkçe isimli Köy levhasını kaldırıp, yerine Kürtçe Becirman levhası asıyor. (26.05.2014 Hürriyet)
Diğer taraftan Alevi yurttaşlarımız ve Cem evleri baskı altındadır. Ben hayatımda şudur, budur diye hiç ayrım yapmadım, yapmam da… Ancak Alevileri severim, çünkü, Aleviler Atatürk’e ve Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlıdırlar. Seçim kampanyalarımda ziyaret ettiğim Alevi evlerinde hep Türk Bayrağı ve Atatürk resmi ile karşılaştım.
Soma faciası işte daha bir ay geçmeden unutuldu. İşverenin işçilere yemek vermediği, işçilerin kendi paraları ile yemek getirdikleri ortaya çıktı. Ayıptır… Elemanına yemek vermeyen müessese kaldı mı Türkiye’de? Sen milyarları götür, üç kuruşluk yemeği esirge! Hem de her sabah ailesi ile vedalaşan fedakar maden işçisine bunu yap… Soma derken dün Şırnak’ta da bir maden kazası oldu ve bir kişi öldü. Ancak, 301 değil de, 1 kişi ölünce geçiştirildi. Arifiye’de bu nasıl inşaattır bilinmez, istasyon çöktü, 6 işçi ağır yaralı. Kartal’da keza iş kazasında 3 ölü var.
Bütün bu ciddi olaylar vuku bulmuşken, Hükümet içkiyi yasaklamakla meşgul. Dehşet içinde, dükkanların reklam panoları sökülüyor. Tesk Başkanı Sn. Bendevi Palandöken açıkladı: Bir milyon esnaf zarar görecek. Bu durum artık Türkiye’de içkinin yasak olduğunu ortaya koyuyor. Milleti rahat bırakın, isteyen içsin, isteyen içmesin… Sen turist gelsin diye göbeğini yırtacaksın, sonra turistlerin de içki içmelerine karışacaksın. Onlarda içki su içmekle eş anlamda...
Bunca olay vuku bulmuşken, günün en son numarası da şarkıcı Deniz Seki’yi yakalayıp, içeri atma uğraşları. Bunca hırsız, rüşvetçi, katil, dolandırıcı, ahlaksız, elini kolunu sallayarak dolaşırken, serbest kalırken ve bunların suçları tüm toplumumuzu etkilemişken, sen git davranışı sadece kendisine zarar veren, şarkıcının peşine düş…
Bir olay daha var, yeniden eğitim sistemi değiştiriliyor. Bu kaçıncı! Her Bakan gelince değiştiriyor. Amaç, çocukları çaresiz bırakarak, bir yolunu bulup, imam hatibe sokmak. Ekonomi ile ilgili durumda ilginç. Buyuruyorlar: “Efendim eğer faizleri 5 puan yükseltip, yarım puan düşürürsen, memlekette yatırım yapılmaz ve enflasyon yükselir”. Bunun arkasından, ekonomiden ne kadar anladığını bir türlü anlayamadığım ve açıklığa kavuşamadığım, ancak adı ekonomi olan Bakanlıkta bulunan zatı muhterem de asrın liderini destekliyor. “Çok haklılar efendim, bu durumda yatırım falan olmaz” diyor. Biraz iktisat bilenler, yatırımların sadece faizlere bağlı olmayıp, daha başka faktörlerle ilişkili olduğunu, en önemlisi de bir ülkede yatırımı arttırmanın elverişli yatırım ortamı sağlamaktan geçtiğini bilir. Aslında Merkez Bankası Başkanı ile BİST Başkanının derhal görevi bırakmaları gerekirdi. Ama onlar içinde zor olduğunu anlıyorum. Diyecekler ki, “Şu ahir ömrümde bu pozisyonlara geldik, ne olursa olsun neden elimin tersiyle iteyim de, gideyim”.
Tüm bu ahval ve şerait içinde, memleket meseleleri bir tarafa, kim Cumhurbaşkanı olacak, o çok daha önemlidir…

SURİYELİ DİLENCİLER

Bakın durum fevkalade vahim, Hükümetin yanlış Suriye politikası sonucu Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Adana’dan sonra İstanbul da Suriyelilerle doldu. Daha da akın akın geliyorlarmış. Herhalde birileri onlara İstanbul’un taşı toprağı altındır dediler. Sokaklar çoluk çocuk, yalın ayak, aç, perişan durumda Suriyeli dilencilerle dolu. Işıklarda dileniyorlar, arabalara asılıyorlar. Geceleri yeşilliklerde yatıyorlar. Etrafa pislik ve dışkı saçıyorlar. Mülki ve yerel idare başa çıkamıyor. Suriyeliler yetmiyormuş gibi, tüm yollarda ellerinde fırça ve şişe olan tinerci, gözleri dönmüş cam siliciler fink atıyor. Şehir onların işgali altında. Bu insanlar her an suç işleyebilecek potansiyel suçludurlar. Özellikle bayan sürücüleri rahatsız ediyorlar. Zorla cam silip, para alamayınca küfür ediyorlar ve arabaları çizerek zarar veriyorlar. Sadece vatandaş yağmur felaketi ile karşı karşıya değil, birde bunlarla mücadele ediyor. Vali ve diğer yetkililer ise makamlarına oturmuşlar, hadiselerden bir haber, durumu seyrediyorlar.