2003 yılının Mart ayına gelindiğinde, Mehmed Nuri Yılmaz’ın vazife’den azledilip, Prof.Dr. Ali Bardakoğlu’nun, Diyânet İşleri Başkanlığına, Prof.Dr. Mehmed Görmez’in Diyânet İşleri Başkan Yardımcılığı’na getirildiğinde, Diyânet İşleri Başkanlığı’nda Manzara-i Umûmiyye ne idi? 

Diyânet İşleri Başkanlığı’nda, 28 Şubat Post-Modern Darbe hukuku veya hukuksuzluğu, bütün kural ve kâideleriyle hakimdi ve ta’vizsiz uygulanıyordu. Bu dönem’de, ba’zı büyük illere ta’yin edilen müftüler, beraberlerinde kimi vâizler, imamlar da getiriyordular ve “Biz, bu ile 28 Şubat Darbe hukukunu yerleştirmeye geldik”, diyebiliyorlardı. 

Bu dönemde, İstanbul’a ta’yin edilen müftü, beraberinde İstanbul’un ba’zı büyük ilçelerine ta’yin ettirdiği müftüler, bu müftü’lerin daha önce çalıştıkları ilçelerden tanıdıkları ba’zı vaiz ve imamları beraberlerinde getirdiler ve ta’yin ettirdiler. Dediler ki, “Biz, İstanbul Düka’lığı’na, 28 Şubat darbe hukukunu yerleştirmek ve hâkim kılmak için bir ekip olarak buraya geldik...” 

28 Şubat Post-Modern Darbe döneminde, Vesâyet Odaklarının, derin devletin, zamanın aceze, kukla hükûmetlerine, dikta ettikleri ve bu aceze hükûmetler dönemlerinde bilhassa, Diyânet İşleri Başkanlığı’nda uygulanan ba’zı bid’atleri şöyle sıralayabiliriz: 

- Bu dönemlerde, Komünizme-Dikta idarelerine has bir “Merkeziyyetçilik,” uygulanmıştır. Dini, Diyâneti, hizmetli’lerini tam ve kâmil ma’na’da kontrol, zapt-u Rapt altında tutmak için Merkezî sistemler devreye sokulmuştur. 

- Merkezî Sistem Ezan, Merkezî Sistem Hutbe, Merkezî Sistem Va’az... 

- Bir il’in veya ilçe’nin, merkezindeki bir camii’de ezan okunuyor, bu ezan Radyo-Link aracılığıyla o il’in veya ilçe’nin, bütün camii’lerinde aynı anda aksettiriliyor. 

- İl’in veya İlçe’nin Merkezinde bulunan camii’lerinden birisinde o il’in veya ilçe’nin, müftüsü veya ta’yin ve tespit ettiği bir vâiz, va’az ediyor, bu va’az ve konuşma il’in veya ilçenin bütün camii’lerine Radyo-Link vasıtasıyla aksettiriliyor. 

Bu Merkezî sistemler zaman içinde o kadar abartıldı ki, ba’zı illere ta’yin edilen müftü’lerin başarıları, Merkezî Sistem’leri ne kadar yaygın hale getirip-getirmedikleriyle ölçülüyordu. Tekirdağ İli’ne ta’yin edilmiş bir müftü, Tekirdağ’ın bütün köylerine kadar Merkezî sistemleri genişlettiği için terfî’an, Kocaeli’ne, aynı konuda Kocaeli’ndeki başarısıyla terfî’an Bursa’ya tayin edildiğini, en kısa zamanda Bursa’nın en ücrâ yerlerindeki köylere kadar Merkezî Sistemleri götüreceklerini söylüyordu. 

Tabi’î bu arada, çok ciddî Fıkhî mes’ele’ler de ortaya çıkıyordu. Meselâ, Tekirdağ İl Merkezinde okunan ezan, Tekirdağ’ın ilçe’lerinden ve Ege ortalarına kadar uzanan, Şarköy’ün köylerine de aksettiriliyordu. Tekirdağ ile Şarköy’ün Ege içlerine kadar uzanan köyleri arasında, en az, 4 dakîkalık bir zaman farkı bulunuyor. Şarköy ve mahallelerinde yaşayan Müslümanlar, vakit girmeden oruçlarını açıyor, vakit girmeden namazlarını kılıyorlardı. –Kim bilir, belki de uygulama hâlen devam etmektedir.- 

Merkezî Sistem ezan okunan il ve ilçeler’de, zaman zaman, meydana gelen Link arızaları sebebiyle pek çok camii’de ezan okunmadan namazlar kılınmaktadır. Bilhassa, zamanında Merkezî Sistemden ezan okunmadığında, vakitte bir hayli geçmiş ise, Camii’in imam veya müezzini, Sünnet-i Hüdâ olan ezandan vazgeçmedikleri için, Camii’n balkonunda veya son cemaat yerinde, “Bendenizin, hırsızlama ezan, dediğim,” ezanı okurlar. Kimse duymasın, diye ezan okumazlar da, ezanı fısıldarlar. Merkezî Sistem ezan’ın burada, uzun uzun, sayılmayacak kadar mahzuru vardır. 

MERKEZÎ SİSTEM VA’AZ: 

Sevgili Peygamber’imiz salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz: 

“Din ancak nasîhattır, din ancak nasîhattır, din ancak nasîhattır,” buyurmakla, üç kerre tekrar buyurarak, va’az’u nasîhatın ehemmiyetine işâret buyurmuştur. Devlet-i Aliyye’miz dönemlerinde, Salâtîn Camii’lerinde ve Merkezî büyük camii’lerde Kürsî vâiz’leri vardı. Cumhuriyet döneminde ise il ve ilçe vâizleri vardır. 1917’den sonra Osmanlı İlim Müesseseleri, Medrese’lerde, yapılan “Islahat” ile Süleymaniye Medrese’leri Âlî kısmında, “Medresetü’l-Eimme ve’L-Hutebâ”, “Medresetü’L-Vâizîn” şubeleri açılmıştı. Cumhuriyet döneminde 1965 yılının ortalarına kadar Vâizlik imtihanı, müftülük imtihanlarına eşdeğerli olup, vâizler, vaizlik imtihanlarına girecek vâiz namzetleri, sadece, “İlm-i Ferâiz’den” muaf tutuluyordular. 1965 sonrası bu fark da ortadan kaldırıldı, müftülük için gerekli şartlar vaiz’lik için geçerli sayıldı. Merkezî Va’az, bir taraftan vâiz’lik müessesesini öldürmüş, diğer taraftan cami cemaatine ve Müslümanlara hiçbir fâidesi olmamıştır. 

Merkezî Sistemde bir il ve ilçe de, tek bir kişi va’az etmektedir. Bu zat da umumiyetle, ya o ilin ve ilçe’nin, müftüsü veya onun işaret ettiği bir vâiz’dir. Her il ve ilçe’de onlarca vâiz olduğuna göre, diğer vâiz’ler müftülük’de kendilerine verilen bir masa ve sandalye’de günlerini pinekleyerek geçirirler. Va’az etmedikleri için, herhangi bir ilmî tetebbû’da bulunmazlar, dünyayı, Türkiye’yi ta’kip etmezler kendilerini geliştirmezler. 

Merkezî Sistem Va’az’ın cemaat bakımından da herhangi bir faidesi yoktur. Arap Kardeşlerimizin dedikleri gibi “hâtif’ten gelen bir ses,” Kime hitap eder. Oysa ki, Sevgili Peygamberimiz salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz: 

- “İlmi, âlimlerin (Ricâl’in) ağızından alınız,” “İnsanlara akılları (idrâkleri) ölçüsünde konuşunuz,” buyurmuştur. 

Cemaat vâizi görecek, vâiz cemaati görecek, karşılıklı olarak mimiklerinden, vücud dillerinden etkileşecekler. 

MERKEZÎ SİSTEM HUTBE: 

28 Şubat döneminde başlatılan ve hâlen de devam ettirilen Merkezî Sistem hutbe uygulaması: Ankara’da, Diyânet İşleri Başkanlığı, Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde hazırlanan Cum’a ve bayram hutbeleri, Yurdumuz dahilinde ve Gönül Coğrafyamızdaki bütün camii’lerde okutulmaktadır. Hazırlanan hutbe, Diyânet İşleri Başkanlığı internet sitesine konuluyor, imam-hatipler Cum’a namazına az bir müddet kala, bilgisayarlarının düğmesine basıyor, çıktıdan aldığı hutbe metnini bir göz atma fırsatı dahî bulamadan çıkıp minbere, bir sekreter, bir sunucu gibi okuyor. 

Hutbe okumak için öyle imam-hatip olmaya da gerek yoktur. Latince harflerle okuma-yazma bilen herkes, hele, biraz da diksiyonu düzgün ise, hutbe okuyabilir. Hattâ böyle birisinin hutbe okuması, Türkçesi zayıf, diksiyonu olmayan imam-hatiplerin hutbe okumasından daha da faideli olabilir. 

Düşünün, Merkezî Sistem’de hutbe uygulamasında, Ankara Kocatepe, İstanbul Fatih, Beyâzid, Süleymaniye, Sultanahmed Camii’leriyle Çemişgezek’in veya Toros’ların zirvelerindeki köy ve mezra’larındaki camii’lerde okunan hutbeler aynı hutbedir. Toros’ların tepelerindeki bir köyde ahırda ineklerine baktıktan sonra, ayağındaki kara lastiğin altında 5 cm. gübre ile cami’ye gelen bir Müslüman’a, hatip hutbe’de, “Kardeşlerim, kağıtları, dönüşüme tâbi, cam ve mâdenî eşyayı, ayrı ayrı, çöp kutularına atınız,” diyor. Trajikomik bir manzara... Bu mahzurları yıllarca yazdık, alakalı’ları ile her karşılaştığımızda, dile getirdik. Hakkını yemeyelim. Mehmed Görmez’in Diyânet İşleri Başkanlığı sırasında, hiç değilse, Cum’a ve bayram hutbelerinin hazırlanması, il müftülüklerine bırakılmıştı. Bir müddet sonra da, imam-hatiplere bırakılacaktı. Öyle ya, İmam-hatip olarak ta’yin ettiğiniz kişi, beş vakit, cum’a ve bayram namazlarını kıldırmak, Cum’a ve bayram hutbelerini hazırlamak ve okumak üzere ta’yin edilmiştir. Bırakınız, hafta’nın ehemmiyetine uygun, mübârek ay, gün ve geceleri dikkate alarak, hutbesini hazırlasın, okusun... 

15 Temmuz 2016, FETÖ Darbe-i Hükûmet, işgâl ve isti’lâ teşebbüsünden sonra hutbe hazırlama işi, il müftülüklerinden alınmış o tarihten beridir, Diyânet İşleri Başkanlığı, Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünce hazırlanmaktadır. Hazırlanan hutbeler, çok uzun, köroğlu gazetesi, pehlivan hikâyeleri gibi... Böyle olunca, cemaatin dikkati dağılıyor, hutbe’de işlenen ana tema unutuluyor. Halbuki, “Kelâm’ın hayırlısı, az (kısa) ve delâleti çok olandır.” 

Merkezî Sistem hutbe de, imam-hatip’leri tembelleştirmiş, tetkik ve ilmî te’tebbû’dan kendilerini mahrûm etmiştir.

Bütün bu mahzurlarına rağmen, hâlâ, Merkezî Sistem ezan’ın, Merkezî Sistem va’az ve hutbe’nin devam ettirilmesi şaşırtıcıdır ve ancak, FETÖ’nün zihniyyetine ve âmâline hizmet etmektedir.