“Saçlarım tutuştu önce gözlerim yandı, kavruldu. Bir avuç kül oluverdim. Külüm havaya savruldu.”

İdlib’de 04 Nisan 2017 de insanlık nefessiz bırakıldı, yakıldı… Hiç bir gazete Arapça başlık atmayacak… Çünkü mazlumlar yalnızdır…

Bu satırları belki okumuşsunuzdur. Elma kokusunu sever misiniz, sorusu ile başlamıştı yazar yazısına ve şöyle devam etmişti: 16 Mart 1988 sabahı, elma kokusuyla uyandı Halepçeliler sevinçle mutfağa yöneldiler önce. Kokunun mutfaktan gelmediğini görünce camlarını açtılar. Baktılar ki koku dışarıdan daha çok hissediliyor, hemen dışarı akın ettiler merak ve heyecanla.

Çıktıklarında gördüler ki herkes aynı merak ve heyecanla dışarı çıkmış. Hızlı hızlı yürümeye başladılar; kokunun kaynağını aramaya başladılar. Gittikçe şiddetlendi elma kokusu. Ama bir yandan da derilerinde bir yanma hissettiler sanki.

Aldırmadılar ve yürümeye devam ettiler. Bu sefer daha hızlı koşmaya başladı birçoğu. Ancak zamanla o yanma gittikçe şiddetlendi. Koşuyorlardı ama yanıyorlardı da. Bu sefer de dönüp eve doğru koşmaya başladılar. Yanma iyice artıyordu. Zamanla derilerinin morarmaya ve büzülmeye başladığını gördüler korkuyla. Bir an önce suya ulaşmalılardı.

Kendilerini can havliyle suya attıklarında ise bedenleri kavruldu bu sefer, asit dolu bir havuza girmişler gibi. Artık ölmüşlerdi, ölümün nereden geldiğini bilmeden. Yanarak ölmüşlerdi, üstelik ateşsiz ve dumansızdı bu yanma… Çığlıklarla bağırışlarla. Bir avuç kül oluvermişlerdi aniden, ne olduğunu anlayamadan. 

Resmi rakamlara göre 5 bini aşkın insan öldü, 7 binden fazla insanın da yaralandığı açıklandı. Ancak Irak Savaşı’ndan sonra bölgeye giren yabancılar tarafından bu rakamın daha da büyük olduğu belirtildi. Halepçe’nin büyük bölümü saldırıdan sonra boşaldı. On binlerce kişi göç yolunda ya da yerleştirildikleri kamplarda açlık ve susuzluktan yaşamını yitirdi.

Katliamının üzerinden 29 yıl geçmesine rağmen diğer soykırımlarda olduğu gibi derin izleri bugün hâlâ can yakmaya devam ediyor. Göç eden insanların çocuklarının sakat doğduğu ve sağ kalarak gaza maruz kalanların ise çeşitli hastalıklara yakalandıkları görüldü.