Mayamız şiddetle yoğrulunca hergün medyaya yansıyan taciz, tecavüz, işkence, cinayetler vakayi adiyeden oldu. Okuldan evine giderken bindiği minibüsün şöförü tarafından canavarca katledilen Özgecan kızımızın acısıyla kadına tacizi, tecavüzü, şiddet ve cinayetleri tartışırken, kartopu nedeniyle bir gazetecinin öldürüldüğü medyaya haber olarak düştü...Onu kınayalım derken Türk halkının en yüksek temsil organı olan TBMM’de BDP.li ve CHP’li vekillere saldıran AKP’li milletvekillerinin, beş milletvekilini yaraladıkları haberiyle sarsıldık... Nasıl olur demeye kalmadan aynı gün Çengelköy’de kocası tarafından öldürülen bir kadının parçalara ayrılıp poşetlere konarak çöp konteynırına atıldığını okuduk...
Bunlar medyada yeralanlar, ya bir de kapalı kapılar ardında yaşanan, adliyeye, basına ve hatta kendi yakınlarına dahi yansıtılmadan yaşanan işkencelerle hayatı çekilmez hale gelmiş insanların bilemediğimiz dramları???
Psikolojik, sosyo-ekonomik birçok nedeni olan şiddet kültürü her yönüyle her an hayatımızın her köşesinde...Sadece kadına değil, çocuğa, yaşlıya, erkeğe de şiddet var Türkiye’de. Uygulayan da zannedildiği gibi sadece erkekler olmayıp bizzat kadın kaynaklıdır. Bugün gazetesinde Ahmet Taşgetiren yazmış, “Sözle kayınvalidesini döven gelin de ya da sözle gelinini döven kayınvalide de...Oğluna eşini dövdüren anne de kadındır, eşine annesini evden kovduran da kadındır. Sık sık ekrana geliyor: Kendisine emanet edilen çocuğu döven, ona uyuşturucu hap yutturmaya çalışan bakıcı kadının şiddetine ne demeli? Kürsüde konuşan kişiye yumurta atan gözleri kararmış "militan kızlarımız" şiddetin neresinde durur?” derken haksızmı?
Özellikle anneler başta olmak üzere aileler, oğullarının egolarını “erkek çocuk” pompalamasıyla şişirirken bu kayırmacılığın gelecekte nelere yolaçabileceğini hiç düşündülermi acaba? Hamile kadınların sokağa çıkmasını  ahlaksızlık olarak niteleyen tasavvuf ehli denilen Ertuğrul İNANÇER’den başlayabilisiniz, sorunun nedenlerini aramaya. Annesinin diz kapağından  tahrik olunacağını düşünen ilkelliğin, başı açık, giyinenlerin başına bunların gelmesinin  normal olduğundan bahsedenlerin, kızlı erkekli gençlerin varlığından rahatsız olanların, o saatte ne işi varmış diyenlerin hiç suçu yokmu? Karısını boğarak öldürene mahkemede takım elbise giydi diye iyi halden indirim veren hakimin suçu yokmu?
Yılmaz Özdil köşesinde çok güzel özetlemiş yargıdaki mantığı; Musallat olduğu hamile kadını boğarak öldürüp “mahkemede kravat taktığı için” iyi hal indirimi alan var.  Aşkına karşılık vermeyen genç kızı benzinle yakarak, ormana gömüp “mahkemeye takım elbiseyle geldiği için” iyi hal indirimi alan var. Tecavüz ederken suçüstü yakalanıp, “yarım kaldı” indirimi alan var. İlaçla bayıltarak tecavüz edip “meğer eski sevgilisiymiş” indirimi alan var. “Tecavüz sırasında bağırdığını duyan olmamış, bağırsaydı duyulurdu, bağırmadıysa rıza göstermiş sayılır” indirimi alan var.  Kızına tecavüz edip “kızın ruh sağlığı bozulmadı” raporuyla indirim alan var. Tecavüz edip, hamile bırakıp “zaten bakire değildi” indirimi alan var. İlişki teklifini reddeden talihsizi, sopayla döve döve öldürüp “zaten travestiydi” indirimi alan var.  Eşini delik deşik edip “tayt giyiyordu” indirimi alan var. Doğrayıp, buzdolabına koyup “piercing takıyordu” indirimi alan var. “Tanımadığı insanlara sokakta saati sorarak cilve yaptı” indirimi alan var. Cayır cayır yakıp “çok sık banyo yapıyordu, şüphelendim” indirimi alan var. Gırtlağını kesip “benden izinsiz çarşıya alışverişe gitti” indirimi alan var. Televizyondaki kadın programında “babam bana tecavüz etti” diyen kızını öldürüp… “Babasını kamuoyunda mahcup etti” indirimi alan var. Kadının göğsünden girip sırtından çıkan 26 santimlik bıçağın “öldürücü olmadığı”na dair rapor getirip… 37 defa saplamasına rağmen, indirim alan var. Kastamonu’da herifin biri kadıncağızı devamlı dövüyordu, o gece gene döverken belindeki tabancayı düşürdü, kadın aldı, tetiğe bastı, herif öldü, kadına “17 sene” verdiler… İstanbul’da eşini tabancayla vurup öldüren herife “10 sene” verdiler!!!
Sorunun temelinde insanın insanca yaşama hakkına karşı saygı yatar. Bizde insan hakları derken hep teröristin, hainin korunup kollanması akla geldiğinden gerçek anlamda sade vatandaşın hak ve hukuku hep gözardı edildi. Sık sık çıkarılan aflarla suçlular adeta mükafatlandırılmış oldu. Dolayısıyla suç işleyen ne yapsa yanına kar kaldı. “Bi şey olmaz abi” veya “vardır bir yolu” mantığıyla çarpık zihniyete meşruiyet kazandırıldı. Son dönemlerde üst düzeyde de kadın erkek eşitliğine ve ilişkilerine karşı geliştirilen ayrımcı dil de tuzu biberi oldu.
Zirve Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi ve Aile ve Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Derya Keskinci, “Kadına yönelik şiddetin nedenini, kadının ikinci bir varlık olarak görülmesi ve kadına yönelik şiddetin insan hakları ihlali olduğu bilincinin toplumda yerleşmemiş olmasıdır.” şeklinde tarif ediyor. Bu sebeple içselleştirilmiş toplumsal cinsiyet rollerinin ve erkeklik anlayışının yok edilmesi gerekir. Bu amaçla erkeklerin de içinde olduğu okul öncesi eğitimden başlayarak topyekûn bir zihniyet dönüşümü mücadelesinin başlatılması gerektiğini ifade ediyor.