Kitap Dünyası

Matem Sömürgeciliğin Sosyolojisi

Akademisyen Taner Tatar’ın yeni eseri Matem Sömürgeciliğin sosyolojisi okuyucu ile buluştu. Bu çok önemli eser tanıtım bülteninde şu şekilde aktarılıyor : “ Beyaz adam kıtayı ayakları altında çiğnemeye başlamadan önce o muhteşem tabiatın içinde “vahşi” diye yaftalanan ama hiç de öyle olmayan bir hayat vardı. Bir gece baskına maruz kalıp da yok edilmeden hemen önce içlerini ısıtan bir ateşin etrafında toplanmış gençlere ve çocuklara öyküler anlatıyordu ihtiyarlar. Yanan ateşin dalgalanan alevlerine bakarak hülyalara dalıyordu dinleyenler. Genç Kara Geyik, sevdiği kızla evlendiği günün hayalini kuruyordu. Küçük Atmaca, büyüyüp babası gibi yiğit bir adam olacağı günün sabırsızlığını taşıyordu. İpek Saç, peşine takacağı delikanlıları sayıyordu. Daha nice hayallere geçmişten gelen sesin anlattığı öyküler eşlik ediyordu. Evet, anlatılan öyküler istilacılarınkilerden farklıydı ama en azından daha az insanî değildi. Kurulan düşler de farklıydı ama ne o an ne de gelecekte kimseye bedel ödetecek türden değildi. İşte o gün, orada katliam başladığında ve annesinin bağrına basarak korumaya çalıştığı son bebek de öldürüldüğünde bütün bir halkın hatırası talan edildi ve düşleri yok olup gitti. Ne yazık ki bugün onların ve batılıların dünyanın farklı yerlerinde ayak bastığı topraklarda daha nicelerinin matemini tutacak kimse kalmadı. Bu kitap, matemini tutacak kimselerin dahi bırakılmadığı, toprağın sinesine karışmış nice canlar için tutulan bir matemdir aynı zamanda. “ Bu çok önemli eseri mutlaka okuyun. 

Medya Dünyası 

Yılın En İyi Medya Danışmanı Konca Kumkum

Dijital Dünya’nın En'leri Ödül töreninde 'Yılın En iyi Medya Danışmanı ödülünün Sahibi Konca Kumkum oldu. Mövenpick hotel Golden Horn ev sahipliğinde gerçekleşen ödül gecesinde sanat dünyası, televizyon ve haber programları başta olmak üzere 70 kategoride ödüller sahiplerini buldu. Uzun yıllardır iş ve medya dünyasında aktif olarak çalışan pek çok  kurum ve televizyon programının iletişim danışmanlığını devam ettiren Kumkum ödülünü Asena’nın elinden aldı.

Güzellik Dünyası 

Güzelliğin Altını Çizen Ekip : Emsal Doğan Meciyeköy

Yoğun iş ve günlük yaşam karmaşasında kendine zaman ayıramayan kadınların imdadına “Emsal Doğan Mecidiyeköy “ Güzellik Merkezi yetişiyor. Emsal Doğan Mecidiyeköy 3 başarılı kadın tarafından açıldı. Peki kim bu 3 isim ? Bu üç başarılı kadından ilki Avrupa'daki başarısıyla dikkatleri üzerine çeken güzellik uzmanı Emsal Doğan. Diğer isim uzun yıllardır televizyon sektöründe uygulayıcı yapımcı olarak birçok kanalda başarılı programlar yapan Sevil Tuğul. Üçüncü isim ise Kalıcı makyaj – microblading – scalp pigmantasyon , meme ucu similasyonu uygulamalarında başarılı işlere imza atan eğitmen Berrin Kazgan.  Emsal Doğan, tarafından Almanya'da kendi geliştirdiği uygulama ve yöntemler ile öne çıkmıştır. Protez tırnak, kalıcı makyaj ve microblading uygulamalarını müşterilerine uzmanlığını ve tecrübelerini üst düzeyde sunmaktadır.  Aynı zamanda güzelliğinizin altını çizin diyen Emsal Doğan Meciyeköy’de çok başarılı bir ekiple , microblading (kıl tekniği ) ile olağanüstü doğal kalıcı kaş konturü yapılmakta. Seyrek, şekilsiz veya şeklinden sıkıldığınız kaşlarınızı en doğal haliyle değiştirirken dilerseniz ipek kirpik ve kalıcı makyaj ile güzellik taçlandırılmakta. Avrupa’da kabul edilen başarısıyla bu ekip Emsal Doğan Meciyeköy’de güzellik dünyasına dair mutlaka bilinmesi gereken bir özelliğe sahip. 

Tiyatro Dünyası 

TİYATRO PASAPORT- KIRKINDAN SONRA

İzmir İl Sağlık Müdürlüğü, sosyal kültürel faaliyetleri kapsamında Tiyatro Pasaport ‘Kırkından Sonra’ adlı komedi oyununu sahneledi, oyun büyük ilgi gördü. Sevginin gücü ile yaşlılığın getirdiği kimi güçlükleri birlikte aşan yaşlıların hayatlarının komik bir sahne estetiği ile ele alınması ile yaşlı sağlığına da dikkat çeken “Kırkından Sonra” seyirciye kahkaha dolu, eğlenceli bir akşam yaşattı. Karşıyaka Çarşı Kültür Merkezi’nde geçtiğimiz günlerde sahnelenen oyunda Büşra Balcı, Elif Erdoğdu, Dursen Karaca, İsmail Yavuztekin ve Kemal Koç rol aldı. Arzu Kaya’nın yönettiği oyunun dekoru da Fatih Ertuğrul’a aitti. Yoğun istek üzerine oyun sezon başında yeniden izleyici ile buluşacak.

Zaim Güvenç ile Eğreti Gelin Ladik ve Sinema Üzerine 

Öncelikle bize  kendinizden  bahseder misiniz?

Ben Zaim Güvenç. Oyuncu, senarist ve yönetmen olarak birçok işe imza attım. Son projemiz ise ‘’Eğreti Gelin Ladik’’ sinema filmi. Bu sinema filmimiz Nisan ayında vizyona girdi. Projenin senaryosunda yer aldığım gibi aynı zamanda filmde ‘’Kerem’’ adlı karakteri canlandırdım.  Filmimiz  yazılı görsel medyada bir hayli dikkat çekti. Yıllar içindeki deneyimlerimi bu filme aktarmaya çalıştım. Ankara Sanat Tiyatrosu’nda oyuncu olarak başlamam, Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesini bitirmiş olmam ve birçok festival filminde yer almış olmam beni bugüne ve bu filme taşıdı kanımca. Tüm bunların yanı sıra Film Tayfası’ nın kurucularındanım. Yine Tayfadaki bir çok oyunculuk ve benzeri atölye sinemadaki tüm çalışmalarımın alt yapısını oluşturmuştur. 

Neden Sinema? 

Sinema bana kendime ait öyküleri anlatma şansı veriyor. Yine üzerinde yaşadığımız toprakların hikayelerine hep birlikte bakabilme şansı yaratıyor. Yine biliyoruz ki zor bir coğrafyada yaşıyoruz; ne kadar bu zorlukları sinema  yolu ile sağaltabiliyorsak ve yaşamı insanca anlamlı kılabiliyorsak o zaman mutlu oluyorum. Anlam oluşturmak yani dert. Ya da bir derdi sinema aracılığı ile adeta muhabbet edercesine hafifletmek, ona çözüm yolları oluşturabilmek. Sinema bir çocuk saflığında yerden bulduğun renkli bir camla akan bir suya, parlayan güneşe veya masmavi bulutlara bakabilmek gibi duygu yumakları oluşturuyor içimde böylece hafifletiyor hayatı. Sinema sayesinde çok sevdiğim sanatçılarla çalışma fırsatı buldum. Yeşim Salkım, İlkay Kayku, Zeynep Aytek Metin, Hakan Eren  gibi güçlü sanatçılarla. Yine filmimizde büyük hayranlık duyduğum Sezen Aksu ve Işıl Yücesoy gibi sanatçıların şarkıları yer aldı ki bu büyük onur benim için. 

Sinemaya  ilk adımı nasıl attınız?

Ben ilk olarak sinemaya  1988 yılında Zeki Ökten’in çektiği Kemal Sunal’ın başrol oynadığı ve günümüze kadar taşınan sinema filmi Düttürü Dünya ile adım attım. 

Sinema dışında yapmak istediğiniz çalışmalar var mı?

Sinema yapmadığım tüm zamanlarda tiyatro yapıyorum. Örneğin en son   ‘’ 40’ı Çıkmış Şarkılar’’ adlı oyunumuzu Film Tayfası’nda seyircisi ile buluşturduk.  Yine şarkı söylemeyi çok seviyorum. Çok uzun zamandır müziğe ilişkin dersler alıyorum. Profesyonel mecrada şarkı söylemek kurduğum güzel düşlerden biri. Bilirsiniz hiçbir düş aslında sadece düş değildir zira. 

Mesleğinizde bir rekabet baskısı/etkisi hissediyor musunuz? Eğer hissediyorsanız bu mesleğinize nasıl yansıyor? Bu rekabet ortamının size ve mesleğe olumlu olumsuz etkileri nelerdir?

Tabi ben kendi adıma öğrenci psikolojisi neyse onu hiç yitirmedim. Nasıl sınav sonuçları açıklandığında  kim ne kadar not almış, ben ne yapmışım bunu gözetiriz ya; bu duyguyu hiç yitirmedim. Mesleğime dair her şeyi takip ederim. Öte yandan rekabet baskısını özellikle bağımsız sinema yapıyorsanız tekelci sinema karşısında hissediyorsunuz. Ki ben bağımsız sinemanın öncülerinden biriyim Ankara’da. Size geçit olmayacağı söylenir ama sinemacı zaten o köprüleri kuran, geçitleri açan kişidir. Ben sadece çok çalışarak, üreterek işime devam ederim. Elbette sinema filmlerinin özellikle çok bütçeli olanlarının daha çok salon bulması, istedikleri zaman dilimlerinde vizyona girmesi vs. şeyler bizim gibi bütçesiz film yapan sinemacıların yok edilmesini sağlıyor. Ama varız işte filmimizi de bir ay boyunca vizyonda koruyabildik. Bu nedenle çalışmanın insanı var edeceğine inanıyorum ve bu noktada kendim ve ekibimle gurur duyuyorum. 

Sinema  dünyasında bir şeyleri değiştirme şansınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Bu çok geniş kapsamlı bir soru. Ama şunu söyleyebilirim;  çektiğiniz filmin diğer çekilen çok bütçeli filmlerle eşit koşullarda rekabet etmesi için gerekli ortamın yaratılmasını isterdim. 

Yaptığınız iş için kurs eğitimi şart mı  ya da bu işi yapabilmek için sizce sinema tv mezunu olmak gerekli midir ? 

Tabiki eğitim şart. İnsanlar isterse bir okuldan mezun olur veya çok faydalı kurslar, atölyeler aracılığı ile kendilerini geliştirirler. Örneğin ben sinema-tv mezunuyum sınıfımızda 100 kişi vardı yaklaşık. Ama arkadaşlarımın çoğu şu anda memuriyet yapıyor vs. ya da başka işler. Anlatabiliyor muyum?

Kendinizde bir şeyleri değiştirme imkanınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Herkesin kendi ile ilgili memnun olmadığı tarafları ve sevdiği yanları vardır. Daha sık kendime uzaktan bakıp gönül gözünü açacak ne varsa onlarla uğraşmak isterdim. Çıplak ayakla toprağa, çimene basmak, ağaçları kucaklamak isterdim. Sürekli spor yaparak vücut bütünlüğüme ilişkin çalışmalar yaparak fiziksel değişimi istediğim yönde şekillendirmeye çalışıyorum. 

Medya ile aranız nasıl? Televizyon, internet, gazete, dergi gibi iletişim araçlarından ne şekilde faydalanıyorsunuz? Sosyal medya ile aranız nasıl?

Ben çok dergi okurum. Piyasadaki hemen hemen çok dergiden haberdarım. Ve okurum. Sosyal medya özellikle İnstagram ve Facebook’ta bir hayli aktifim diye düşünüyorum. Televizyon hiç izlemiyorum ama sinema sinemada izlenir diye sinema salonlarından çıkamıyorum. 

Eğreti Gelin Ladik filminden bahseder misiniz ? Nasıl başladı proje nasıl ortaya çıktı ? 

Eğreti Gelin LADİK’’ filmi çok kıymetli benim için. Bir çok şey için ilk göz ağrısı sanki. Burnumun direğini sızlatacak kadar çok sevdiğim acıdan öldürecek kadar çıkışı zor olan bir sinema filmi oldu benim için. Eğreti Gelin Ladik sinema filmi benim için muhteşem oyuncularla yan yana olduğum için başta çok kıymetli. Yeşim Salkım, Deniz Güvenç, Tarık Günersel gibi sinemamıza adını yazdırmış isimlerle karşılıklı oynayabilme şansı yarattı benim için. Proje Eğreti Gelinler romanının yazarı Şükran Kozalı’nın projeyi Film Tayfası’na teklif etmesi ile başladı. Biliyorsunuz ilk Eğreti Gelin çok saygı duyduğum muhteşem yönetmen Atıf Yılmaz tarafından çekilmişti. Ben bu projeyi 3 yıl boyunca kabul etmedim çünkü ortada çok iyi bir yönetmen ve çok iyi oyuncularla çekilmiş bir film zaten vardı. Ama sonra neden bu olgu bugüne taşınmasın ve kadınların sorunlarına şifa oluşturmasın diye düşündüm ve kolları sıvadık. Ve ilkinden çok farklı bir film ortaya koyduk. 

Çekimler sırasında neler yaşandı çekim sürecinden bize bahseder misiniz ? 

Çekimler son derece zor bir o kadar keyifliydi. Sayın Yeşim Salkım’ın filmimizde oynaması bizi çok mutlu etti. Örneğin sette bir gün  Sayın Salkım tüm oyunculara ve teknik ekibe menemen yaptı. Bizi yaşadığımız her zorluk sırasında hiç yalnız bırakmayan Sayın Yeşim Salkım’a  gönül dolusu teşekkürlerimi sunarım bu röportaj aracılığı ile.  Hep birlikte yenen o yemeğin sıcaklığı o günkü sahnelerin muhteşem olmasına neden oldu. Yine filmimizde Ladik rolünü oynayan 2013 Türkiye ve Avrupa  Best model birincisi Sevinç Meşe sete giderken imkanlarımızın darlığından dolayı -neredeyse artık hiç kullanılmayan  bir araba ile-  sanırım Murat 124 filandı taşınmak zorunda kaldı. Hiç unutmam. Bu sinemamızdaki yokluklar açısından üzücü ama Türk oyuncuların mücadele gücünü ortaya koyması bakımından benim için çok anlamlıdır. Çünkü ben setteki oyuncuların her türlü konfora sahip olmasına inanırım. Buna rağmen oyuncularımız güçlü kalplerini ortaya koydular. 

İyi yönetmenliği  nasıl tarif edersiniz ?  

Sinema doğru görüntülerin toplamıdır. Aynı zamanda çarpıcı kurgu. Ve özgün olabilmek. Üstüne birde hikaye anlatabilme yetiniz varsa tadından yenmez. Doğru zamanda doğru insanları doğru hikayede buluştururken onları yaratıcı bir şekilde tasarınız içine oturtabilme yeteneğiniz varsa yönetmen olarak muhtemelen parlarsınız. Atmosferi oluşturabilirseniz zaten herkes o atmosferi yaşamaya başlayacak ve hikaye vücuda gelecektir. 

Sinema yönetmenliğinin ve oyunculuğun dünyadaki stresli mesleklerden olduğu ifade ediliyor. Sizce böyle mi ? stresli yanları neler ? 

Hayır stresi doğru yönetebilir iyi oyuncular ve yönetmenler sadece. Gerektiğinde yüzeye çıkar ve görünür olur bu meslekte. Hepsi bu. 

Eğreti Gelin Ladik  dışında projeler var mı ?  

Evet şu anda Çile ve Bülbül adlı bir proje üzerinde çalışıyoruz. 

Yeni Medyanın ( Sosyal Medya ve İnternet ) Geleneksel Medyayı ( Radyo – tv gazete ) Yok edeceği söyleniyor siz buna ne dersiniz ? Sizce yeni medyanın sinemaya etkisi nasıl ? 

Buna inanmıyorum. Ben hala radyoda ‘’ Arkası Yarın’’ dinlemek istiyorum ve hatta dinliyorum ama radyo yerine bu çoğu zaman internetten oluyor. Sadece bu araçların sosyal medya ve internetin geride kalmasının nedenleri araştırılmalı yine tüm bu araçlar kendi içlerinde doğru planlanmalı. 

Boş zamanlarınız nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şarkı söylüyorum. Yeni şarkılar ezberliyorum. 

Hayatımın Kitabı/Filmi diyebileceğiniz bir kitap/film var mı?

Ben kitaplarla flört etmeyi çok severim. Diğerini asla küstürmek istemem. Tiyatro oyunları okuyorum. Anton Çehov’un oyunları. Oscar Wilde’ın tüm eserlerini okudum. Yine Selim İleri, Murakami, Sait Faik Abasıyanık öyküleri ve daha çok. Almodovar’ın tüm filmleri. Zaten Eğreti Gelin Ladik sinema filmimiz özellikle İstanbul galamız sırasında  Almodovar filmlerine benzetildi. 

KırmızıTürk hakkında neler söylersiniz ? 

Çalışmalarınızı güncel, bilgilendirici ve çok katmanlı buluyorum. Kırmızı Türk albenisi olan çalışmalarını çarpıcı bir şekilde ortaya koyması bakımından çok dikkat çekici.

Gelecek planlarınız nelerdir? Şu an bulunduğunuz konumdan memnun musunuz ve gelecekte kendinizi nerelerde görmek istersiniz?

Şu an şu saniye çok kıymetli. Sinema hayatımda burnumun direğini sızlatsın inşallah yaşadığım ona aşktan. Ve beni mutlu etsin istiyorum. 

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey, takipçilerinize vermek istediğiniz bir mesaj var mı? 

Eğreti Gelin LADİK sinema filmimizi izleyin, izlettirin. Sinemaya hayatınızda yer açın. Beyaz perde gün ışığına açılan, alacakaranlık kuşağına kanat çırparken  kendinizi keşfedeceğiniz sihirli, mutlu güzel bir alan. Hiç unutmayalım. 

Röportaj : Cengizhan KAYA