Bir asıra yakın geçmiş de yaşanan muazzam bir dostluk, dayanışma örneği. Onlar yaşama tutunurken kendi eksiklilerinin farkındalardı.

İsyan etmeden,hayata kahretmeden birbirlerini buldular, kendi hallerinde sevgi ve merhamet duygularını bir araya getirerek karar aldılar ve birlikte yaşamları başladı. Yaşamın içinde olmaları adına önemli bir kazanımdı. Birlikte yürümeyi ve görmeyi başardılar, bu birliktelikten kaynaklı en önemli olanı yakaladılar,mutlu oldular.

Taşıyan kişi Muhammed adında müslüman bir kör. Taşınan ise Sameer adında yürüme engelli Hristiyan bir cüce. Sameer kalabalık Şam sokaklarında Muhammed’in taşıyıcılığına, Muhammed’de Sameer’in rehberliğine güveniyordu.Onlardan sadece biri görebiliyor ve sadece biri yürüyebiliyor. İkisi de yetimdi, aileleri yoktu ve aynı evde yaşıyorlardı. Ölene kadar birlikte yaşadılar, Sameer öldüğünde Muhammed onun odasında hep ağladı ve kısa bir süre sonra üzüntüden o da öldü.Fakirin ezilenin dili dini ırkı olmaz. Dine vatana bayrağa ırkçılığa en çok ihtiyacı olanlar zenginlerdir. Çünkü saltanatlarını bu ezilen sınıfın birleşmesine karşı din dil ırk vatan bayrak en iyi silahlarıdır. Kaderci bir toplum ihtiyaçları olan tek sermayedir.

Hayatımız da, doğduğumuz andan itibaren üzerimize yapışan bir milletimiz ve ailemizin sahip olduğu bir inanç, din vardır. Bu etiketle yaşarız ve çok büyük bir oranımız tersine bir mücadele içine girmez, girmemeli de. İnsanın asıl mücadele içinde olması gereken o kadar çok haslet varken.İnsanlar varoluşun da sahip olduğu merhamet ve şefkat duygularını canlı tutmalı,faal hale getirmeli ki kendisi dışın da her insana, hatta her canlıya iyi olabilsin, faydalı olabilsin.Bu duygularını yücelten,işleyen,büyülten insanlar ne kadar iyi olabilirler diye bir çizelge ya da formül yoktur. Gerçek şudur ki; iyi olmaları bir muamma kalsa da kötü olmaları, kötülük için de olmaları mümkün değildir, görülmemiştir, kayda geçmemiştir. Kendimizden başlayarak, halka halka büyüyen çizgilerdeki yaşam alanımız, iyilikler ile döşendiği zaman, her insanın iyilik halkalarıyla içi içe geçtiğini göreceğiz. Dünya, her ülke, her şehir, her köy, her mahalle, cadde, sokak, iyiliklerle dolacak. Hayatlarımızdan kötü, kin, kibir, zulm hallerini yok etme çabası ne çok bilinmezlik içerir. İyi ve merhametli olmak ise basit ve net haldir. Yıllar önce babamla girdiğim bir sohbet geldi aklıma. Sabahın erken saatleri, çöpçüler cadde ve sokakları süpürerek temizlemeye çalışıyorlar. Ben çocuk yaşım da acıdım  bir an ve babama hitaben “Baba bizde yardım edelim, hava soğuk ve çok yoruluyorlar” dedim. Babamın cevabı müthişdi; “yardım etmemize gerek yok sen,ben,her insan çevreyi kirletmekten uzak durursak, en güzel yardım ve desteği vermiş oluruz” dedi. Bizler kötüyle mücadele yerine iyi, daha iyi, şefkat ve merhamet sahibi olsak, yetmez mi?