Bu kent martılarıyla, güvercinleriyle, kırlangıçlarıyla güzeldi. Onlar kentin ucuz aşklarından bihaber semalarda kanatlanmaya devam ediyorlardı. Onlar özgürlüktü. Mutluluktu. Kimileyin bir gecekondu mahallesine paralel geçiyorlardı. Kimileyin engin Marmara’ nın, hırçın Karadeniz’in üzerinden teğet. Dilenen çingenenin kaldırımda emekleyen yavrusuna buse kondurup gidiyorlardı, Eyüp’e doğru. Pierre Loti’de aşkını itiraf eden sevgilinin ensesine dokunup uzaklaşıyorlardı belki de. Beyoğlu’nda, Eminönü’nde, Kadıköy’de, Haliç’te toplanıp hasret gideriyorlar, selamlaşıp aşka meşke karışıyorlar, ardından iyilik elçiliğine devam ediyorlardı. Galata kulesinin üzerinden Beyoğlu’nu, Karaköy’ü, Eminönü’nü süzüyor ve süzülmeye devam ediyorlardı. Şarkılara, türkülere, şiirlere konu oluyordu kimileyin. Aşklara, meydan okumalara, cinayetlere, sarhoşluklara, ahlak bekçilerine aldırmadan tüm ihtişamıyla uçmaya devam ediyorlardı inadına. Ara sıra Haydarpaşa garında soluklanıyor, hengâme içindeki insanların koşuşturmalarına bir mana veremeden soluğu kız kulesinde alıyorlardı. Zarif, alımlı, çalımlı haliyle denizin ortasında boynu bükük gelin gibi duran kuleyi incitmeden, usulca koynuna sokuluyordu. Bir mısra şiir tadında tünediği yerden yılların ve şarkıların eskitemediği koskoca kenti süzüyor, derin bir iç çekişle ciğerlerine kazıyordu adını. Bülbülün güle aşkı neydi ki?  Martının kız kulesine aşkının yanında. 

Aşkının karşılıksızlığı karşısında, aşkıyla karşı karşıyaydı. Bu kentte aşklar hep böyle miydi?  Hep birileri umursamaz, hep birilerinin yüreği pır pır? 

İyotun kokusunu ciğerlerine ilmek ilmek işleyip aşkını da yüreğine gömerek göç eden kim bilir kaç martı vardı. Kente öfkesini kusan ve kendisini derin sulara bırakan. Bu kentin dibi kaç karşılıksız sevdalara gebeydi? Damarını kesip mor günlerden siyah gecelere dalan kaç karabatak vardı? Kara yazgısını dipsiz denizlerle paylaşan, kaderine ortak ettiği kaç aşk mağduru ile tanışmıştı acaba? 

Muamma sorular arasında bildiğim bir şey var. O da bu kent onlarla güzel. Martının kanadındaki aşk hiçbir şeye değişilmez. Çünkü aşkını semaya da taşır. Dipsiz kuyulara da. Engin denizlere de. Vefakâr martıların kanadındaki türlü türlü aşkları dinlediniz. Martlar giderse bir kentten, âşıkların boynu bükük kalır.

Sevda kaçsın çayınıza.

Elma kokusu yüreğinize işlesin.