Öncelikle bize kendinizden bahseder misiniz?

1990 Ankara doğumluyum. Emekli asker bir baba ile emekli öğretmen bir annenin kızıyım. Dolayısıyla çocukluğum Doğu’da ve Anadolu da geçti. Liseye başlayana kadar şehir şehir gezerek yaşadığım yıllar bana insan sevgisi ve hızlı iletişim becerisi aşıladı. Her daim arkamda ve bana destek olan bir eş ile evliyim. Bir erkek kardeşim ve dünya tatlısı bir kedim var. Yabancı dil ağırlıklı lisede okudum. Ardından Başkent üniversitesinde burslu olarak Muhasebe ve Finansal yönetim bölümünü okudum ve onur öğrencisi olarak bitirdim. Üniversite yıllarımda özel bir kuruluştan diksiyon, spikerlik, sunuculuk, oyunculuk ve şan dersleri aldım. Ardından Sadri Alışık Kültür Merkezi eğitmenlerinden Altan Alkan ‘dan 1 yıl özel ders aldım. Başkent üniversitesi Yaşam Koçluğu programını bitirdim. Eğitime aşık bir yapım var. Gelişimin sonsuz olduğunu düşünüyorum. Tüm boş zamanlarımı çeşitli eğitimlere katılarak değerlendiriyorum. Etkili Konuşma Ve Ses Kontrolü Eğitimi, Sunum Teknikleri, Organizasyon Yönetimi, Protokol Yönetimi, Pastacılık, Aşçılık ,Teminat Hukuku, Enerji Piyasaları, Halkla İlişkiler, İnsan Kaynakları, Girişimcilik gibi birbirinden çok bağımsız ilgimi çeken farklı alanlarda sertifika programlarına ve kurslara katıldım. Halen de katılmaya devam ediyorum. Bence bir sunucu /spiker in her han her konuda konuşması gerekebilir dolayısıyla bende her daim kendimi geliştirmeye ve güncellemeye çalışıyorum. Bu sayede mesleğimi yaparken zorlanmıyorum. Halen Anadolu Üniversitesi n de Radyo Televizyon okuyorum. Üç yıldır da yazmakta olduğum bir kitap var. Çalışmadan, üretmeden duramayan bir yapım var. Şuan Bengütürk TV de hafta içi her gün canlı yayınlanan Özde Gündem isimli programın yapımcılığını ve sunuculuğunu yapıyorum.

Neden Medya? 

Ben çocukken kızlar peçete koleksiyonu yapardı bende heves edip peçete toplardım sonra dayanamaz koleksiyon yapan arkadaşlarıma verirdim biriktiremedim

Liseye başladım bir kalem tutkusu başladı bende o dönem ki hala devam eder güzel bir kalem görünce dayanamam alırım. Gittiğim  her ülkeden ilk  iş kalem alırım . Ama birikmiş kalemim de yok çünkü mutlaka bir beğenen olur veririm biriktiremedim.

Üniversiteye gittiğim yıllarda en iyi not tutan bendim ama sınavlardan önce notsuz kalırdım çünkü mutlaka birilerinin ihtiyacı olurdu bilirler ki bende var dolayısıyla onu da  biriktiremedim.

Bekleyen işlerimi birilerinin iş gücüme ihtiyacı olduğu düşüncesiyle hiç biriktiremedim.

Ne zaman birine kinlensem mutlaka o kinden kurtulmanın yolunu buldum kinimi de biriktiremedim

Saydığım bu sebeplere benzer nedenlerle hayatım boyunca paramı da hiç biriktiremedim. Hayata bakışım ve bu kalple yaşarsam biriktirebileceğimi de sanmıyorum.

Biriktirdiğim tek bir şey oldu. İnsan. O kadar özel insanlar biriktirmişim ki başka hiçbir şeye ihtiyacım kalmamış .Ben en çok insan biriktirmeyi sevdim. Farkında olmasam da mesleğimi de bu yüzden seçtim. Tanıdığım insanlara tanımadıklarımı da ekledim. Her gün göremesem de bakıyorum gözlerinin içine, duyamasam da konuşuyorum onlarla. Seviyorum onları ve sevildiğimi hissediyorum birbirimizi tanımasak da. Şimdi siz söyleyin başka nedene ihtiyacım var mı ?

Medyaya ilk adımı nasıl attınız? Özde Gündem programına kadar süreç nasıl ilerledi?

Bu çok uzun bir konu doğrusu . Adım atmam ve bu sürece gelmem  tam bir film senaryosu gibi. Sanırım ilk kez baştan sona size anlatacağım. Her şey  5 yaşında büyük bir gazetenin çocuk güzellik yarışmasına katılıp 1. Seçilmem  fotoğrafçıların podyumda beni çekerken patlayan flashlarının gözümde yarattığı şok ve ertesi gün kendimi gazetede gördüğüm an hissettiklerimle başlıyor. Tüm çocukluğum ve gençliğim; yazarak, konuşarak ve sahnede oynayarak geçti. Sayamayacak kadar çok  tiyatro oyununda görev aldım. Sayamayacak kadar çok sunuculuk yaptım. Ve durmadan yazdım. Şiir öykü, makale. Yazdıklarımla onlarca yarışma kazandım. Bu arada amatör olarak gitar da çalıyorum  Böyle bir çocukluğun  ve ergenliğin konservatuarda tamamlanması gerekirdi. Ancak lise yıllarımda gittiğim dershanedeki rehber öğretmenin beni çok yanlış yönlendirmesi ve korkutması sonucu finans bölümüne başladım. Fakat nerede olursanız olun ya da şartlar zorunluluklar ne olursa olsun içinizde alev alev yanan bir ateş varsa kimsenin söndürmeye gücü yetmez, sizin bile. Üniversiteye başladığımda  ilk iş okuldaki sunuculuk işlerini yapmaya başladım. Ardından da dışardan bir kurumdan medya ile ilgili her konuda  dersler almaya başladım. En yakın arkadaşıma sürekli televizyonda olmak istediğimi söylüyordum. Vesile oldu beni bir yapım şirketinde çalışan arkadaşının yanına götürdü. Sahibi tüm Türkiye de pek çok insanın  tanıdığı bir isim o yüzden isim vermeyeceğim. Gel zaman git zaman ekiple çok uyuştuk. Sahibini hala çok sever ve saygı duyarım .O dönem aşkım mutfak isminde bir Show programı formatı hazırladık. Sunucusu ben ve yine şuan pek çok kişi tarafından tanınan bir erkek sunucu olacaktı. Programın jenerik çekimleri dahi yapıldı. Herkese anlattım program başlayacak diye. Ancak son dakika olmayacak bir aksilik yaşandı ve iptal oldu. Aylar süren maceram son buldu. Büyük bir hayal kırıklığıydı. O gün bu gündür ilk yayın olmadan projeleri kimseye açıklamıyorum. Neyse bir taraftan okul sürüyor tabi ki. Bir gün okulda bir afiş gördüm okulun gezi topluluğu Beyaz Show a seyirci olarak öğrenci götürüyordu. Başvurmak için hemen odalarına gittim. Kontenjanın dolduğunu bir daha gideceklerini söylediler. Çok üzüldüm. Bunu bir daha kaçırmamam gerektiğini düşündüm. Bunun için aralarında olmalıydım. Topluluklarına katılmak istediğimi söyledim. Önce küçük işlerle başlayacaksın dediler. Aylarca gezilerin el ilanlarını dağıttım öğrencilere tüm kampüsü gezip.1 yıl sonra onlarca kişi arasından sıyrılıp topluluğa başkan oldum  Beyaz Show a defalarca gittim. Sahneye çıkıp üniversite yarışmasında yarışmışlığım var. Yani medya kanıma gittikçe işliyordu. Bu arada topluluğa 3 yıl başkanlık yaptım ülkemizin pek çok şehrine geziler düzenledim. Yetmedi Avrupa şehirlerine düzenledim. Avrupa şehirlerinde gezerken oralardaki konservatuarları gezme, oralardaki tiyatro gösterilerini, bale gösterilerini ,operaları izleme şansım oldu. Yani gezi topluluğu benim medya ve sanat aşkımı körükledi. Gezi topluluğuyla birlikte pek çok sosyal sorumluluk projesi de yapmaya başladık. Bunun sebebini ayrıca anlatırım.  Yaptığım projelerden bilgim dışında bir gazeteye haber oldu. Bunun üstüne Kanal B den beni projeyi anlatmam için Altan Alkan ın sunduğu programa konuk olarak davet ettiler. Programa çıktım. Yayın sonrası sohbet ederken medya ya çok meraklı olduğumdan eğitim aldığımdan bahsettim. Orada gönüllü olarak staj yapmak ister miyim diye sordular.2 gün düşünüp kabul ettim. Bütün yaz ardından , okulla birlikte orda staj yaptım. Altan Alkan o dönem hayatıma girdi. Bana ders vermeye başladı Hocam olmasının yanında kelimelerle tarif edilemez bir dostluk başladı aramızda. Benim hayatımı baştan inşa eden o dur. Ben kendimden çok vazgeçtim zaman zaman ama o benden hiç  vazgeçmedi. Her daim yanımdadır hala. Akıl hocamdır aynı zamanda. Başıma ne gelirse gelsin gidip omzunda ağladığım da  odur, mutluluktan sarılıp güldüğümde. Ona danışmadan bir şey yapmam. Kanalda  staj döneminde de beni çok iyi yönlendirdi. İşin mutfağında piştim. Reji, kurgu,montaj, yapım her bölümde deliler gibi zevkle çalıştım. Sonra röportajlara gitmeye başladım. Durmadan arı gibi çalışıyordum. En son bir gün o zamanlar kanalın başında olan Erkan Haberal ın dikkatini çekti bu durum. Beni çağırıp hakkımda detaylı bilgi algı ve çalışmalarım için tebrik etti. Ardından ise beni ekrana sunucu olarak çıkaran ilk isim o oldu. Kendi programı sunmaya başladım. Bir süre bu şekilde devam ettim. Okulun son yılına geldiğimde 6 ay iş başında eğitim stajı yapmam gerekiyordu okulu bitirmek için. Bu yüzden kanalı bırakmak zorunda kaldım. Bu arada okulda da tam bir inektim. Bu yoğun tempoda derslerimde başarılı olmak için sabahlara kadar çalışırdım. Hiç uyumazdım. O yüzden şimdilerde uykuya çok düşkünüm. Çok ünlü bir Amerikan denetim firmasının sınavına girdim staj için. Adı okulda staj oluyor ancak 6 ay normal bir çalışan gibi çalışıyorsunuz. Yaklaşık 10 bin kişi içinden 6 kişi seçtiler biri bendim.6 ay çalıştım. Devam etmem için teklif aldım. Aynı anda   finans alanında merkezi Ankara olan Büyük bir kuruluşun Antalya şubesi için bir teklif daha aldım.5 yıl okumuş ve finansçı olmuştum. Onca yıl okuduklarımı gerçek hayatta görmek istedim. Yolum belliydi ama aklımda kalmasını istemiyordum. Merakımı dindirmek istiyordum. Antalya teklifini kabul ettim ve tek başıma Antalya ya taşındım. İşe başladıktan sonra mezuniyet törenime geldim. Medya değil finansla devam etmem herkeste şok etkisi yarattı. Ben finansta çalışmamın geçici bir süre olduğunu biliyordum ama kimseyle paylaşmıyordum. Genelde hayatım ile ilgili hesap vermeyi sevmem.1 yıl sonra Antalya da ki Dünya devi bir firmaya yine binlerce kişi arasından seçilerek geçiş yaptım. Bu arada Antalya da ki 2.yılımda evlendim. İlişkimiz Antalya da başlamıştı. Evlendikten 6 ay sonra eşimin işi sebebiyle geri Ankara ya geldik. Ankara ya gelince tekrar finansa dönmeme kararı aldım. Çünkü bu süreçte medyadan asla kopamayacağımı anladım. Tek bir sorun vardı geri dönmeye korkuyordum. O sırada yaşam koçlarının böyle konularda çok yardımı olduğunu duydum. Ancak yaşam koçu aramaktansa kendim yaşam koçu olayım ve ömür boyu başımın çaresine bakayım dedim. Başkent Üniversitesinin koçluk programına başladım. Bu süreç benim kendimi keşfetme ve tamamlanma sürecim oldu. Ne istediğini ve bunun için ne yapması gerektiğini bilen asla yıkılmayan biri haline geldim. Çok güçlendim ,yolumu çizdim. Koçluk programından mezun olduğumda pek çok insanla , aileyle, öğrenciyle  ve bazı siyasilerle  çalıştım. Siyasilerle kişisel koçluk dışında hedef belirleme, vizyon misyon ve diksiyon çalışmaları yaptım. Bir nevi kariyer koçluğu yani. Koçluk mesleğinin tadı bambaşkadır benim için. Tabi en büyük hayrım kendime dokundu. Korkularımla  yüzleştim. Yavaş yavaş medyaya geri dönmeye başladım. Önce bir dergide aylık köşe yazmaya başladım. Ardından bir kamu spotunda oynadım. Sonra kısa bir dönem bir Ankara dizisinde rol aldım. Tabi ki oyunculuk benim kariyer hedeflerim arsında yok. Daha çok hobim, boş zaman aktivitem diyebiliriz. Ancak oynadığım dizi sonrası İstanbul da ki bazı yapım şikelerinin dikkatini çektim. Kimsenin hayır diyemeyeceği projeler için teklifler sundular ama ben bir türlü hiç birini istemedim. Etrafımdakiler aptal olduğumu düşündü. Bense buna tercih diyorum. Birinci tercihim oyunculuk olmadı hiçbir zaman. Bunlar bana ısınma turları oldu. Bu arada oyunculuğun sunuculuk ve spikerlik için çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Özellikle kurtarılması gereken mühim anlarda. Bazen bir haber okurken  beni çok üzebiliyor. Ancak oyunculuk kabiliyetlerim ile ağlamıyorum. Ya da programda karşıma çok enteresan bir şey çıktığında kendimi bu şekilde kontrol edebiliyorum. Tabi bu ekranda sürekli rol yapıyorum anlamına gelmiyor. Olağanüstü bir şey olmadıkça ekranda doğal olma yanlısıyım. Nerde kalmıştık işte en son yaklaşık 1 yıl önce yine Kanal B nin bana kattığı en güzel dostlardan biri olan Seval Yıldırım vesilesiyle Bengütürk TV de spor programı yapmaya başladım. Haber spikerliği de yaptım. Son olarak yazdan bu yana Özde Gündem isimli programın yapımcılığını ve sunuculuğunu yapıyorum. Boş zamanlarımda eğitimlere katılıp bir yandan da kitabımı yazmaya devam ediyorum. İşte benim hikayem 

Medya dışında yapmak istediğiniz çalışmalar var mı?

Şimdi yine geçmişe gideceğim. İlkokulda okurken sınıfımda çocuk esirgeme kurumundan gelen bir kız vardı. İsmi Belkıs. Masmavi gözleri ve çok güzel sesi vardı. Okulda inanılmaz derecede dışlanırdı. Çocukluktan itibaren güçsüzlere, haksızlığa uğrayanlara karşı hassasiyetim var. Hemen sahiplendim onu. En yakın arkadaşı oldum. Her şeyimi paylaştım onunla. Ailemle konuşup bizimle kalması için ikna etmeye çalıştım. Ailem o dönem kurum ile görüştü. Hafta sonları bizde kalmasına izin verdiler. Birlikte çok şey yaşadık. Her şeyimi ona veriyor, ailem bana ne alsa aynısından ona da aldırıyordum. Sonra bir gün yurtta toplu doğum günü töreni yaptılar onlar için. Kızların hepsine birer bebek hediye etmişler. Ertesi gün okula geldi. Elindeki paketi bana verdi. İçinde o bebek vardı. Neden bana veriyorsun dedim. Hayatındaki her şeyi hatta anne babanı evini dahi benimle paylaştın. Şimdiye kadar bana kimse bunları yapmadı. Bende sana bir şey vermek isterdim ama yurtta kendime ait bir şeyim yok her şey diğer çocuklarla ortak ilk defa sadece benim olan bir şey oldu bende onu sana veriyorum dedi. Nasıl ağladığımı anlatamam. Biz yıllar içinde birbirimizin izini kaybettik. Ama bebek hala benimle. Arada çıkarıp severim. Ne zaman hırsa kapılıyor gibi olsam çıkarıp bebeğin gözlerine bakarım. Ben o bebek benim elime geçtiğinden beri hayatımı paylaşmaya ve yardıma adadım. Koşullar nasıl olursa olsun vazgeçmem. Yıllardır pek çok dernekle ve yardım kuruluşuyla çalışıyorum. Bunlar dışında kendi organize ettiğim pek çok sosyal sorumluluk projesi gerçekleştirdim. Bakın TV ye beni getirende o projelerden biri oldu bahsettim. Bu hayatta hiçbir şey tesadüf değil. Bir de gazilere, şehit ailelerine ve doğuda yaşayan çocuklara karşı aşırı hassasiyetim var. Bu da babamın yıllarca terörle mücadelede görev yapmasından kaynaklanıyor. Bir çocuğun görmemesi gereken çok şey gördüm. Ölüm korkusunu ve kaybetme korkusunu çok yaşadım. Normalde çok travmatik bir çocukluğum olması gerekirken bende farklı bir etki yarattı ve çok güçlü bir karaktere sahip oldum. Biz de aile bütünlüğü çok önemlidir. O yüzden babam nerde görev yaptıysa ailece gittik. Annem oralarda öğretmenlik yaptı ,kardeşim ve ben de oralarda okuduk. Çok fazla kan gözyaşı ve acıya şahit olduk. İnsanların televizyondan seyrettiklerini biz yaşadık. Orada yaşayan çocuklar boylarından büyük dertler üstleniyorlar buna şahit olmak çok acıydı. Çocukluk arkadaşlarımla hiç kopmadım. Hala görüşüyoruz. Tüm bu yaşananlar bende kimsesiz çocuklar, doğudaki çocuklar, gaziler ve şehit ailelerine karşı sorumluluk yüklenmeme sebep oldu. Kim bilir belki de Allah ben bu sorumluluğu üstleneyim diye bunları yaşamama vesile oldu. Son zamanlarda çok büyük bir hayalim var. Giyim sektörüne karşı aşırı ilgim var. Kendim çizimler yapıp terziye diktiriyorum. Giydiğim kıyafetlerin çoğunun tasarımı bana ait. İleride büyük bir marka kurmak istiyorum. Çocukluğu yurtta ya da doğuda geçmiş yetişkinlerin önce eğitilip ardından çalıştığı parasını kazandığı ve markanın geliriyle de yurtlardaki ve doğudaki çocukların eğitim giderlerinin karşılandığı, gazilere ve şehit ailelerine yardım edildiği bir marka. Bunun için çok uzun bir zaman var biliyorum ama Allah kısmet ederse olur. Geçmişte bununla ilgili küçük bir denemem oldu. Bir çarşıda stant kiralayıp kendi tasarımlarımı ve bazı hazır ürünlerin satışını yaptım. Stant da ihtiyaç sahibi kadınları çalıştırdım. Geliriyle pek çok çocuğun okul masraflarını karşıladık. Aynı zamanda ihtiyaç sahiplerinin ve öğrencilerin uğrak yeri oldu. İhtiyacı olan ücretsiz beğendi giyindi ve gitti. Halkımız bu konuda çok duyarlı. O dönem İstanbul dan pek çok firma öğrencilere dağıtılması için ücretsiz ürün gönderdi. Uzun bir dönem devam ettik. Çok mutlu eden şeyler. Bu arada bunları çok az kişi bilir hayatımda. İlk defa böyle açık açık size anlatıyorum. Yoksa bunlar reklam malzemesi yapılacak şeyler değil. Stant ile uğraştığım dönem arkadaşlarım dahi ne yapmaya çalıştığımı anlamadı. Duyurmayı sevmem böyle olayları. Ancak şuan daha büyük bir proje peşindeyim ve bu tek başıma üstlenemeyeceğim büyük bir sorumluluk. Desteğe ihtiyacım olacak. O yüzden böyle detaylı anlatıyorum belki birileri görür 

Mesleğinizde bir rekabet baskısı/etkisi hissediyor musunuz? Eğer hissediyorsanız bu mesleğinize nasıl yansıyor? Bu rekabet ortamının size ve mesleğe olumlu olumsuz etkileri nelerdir?

Her meslekte olduğu gibi medyada da var elbette. Hatta biraz daha fazla olduğu bir gerçek.  Açıkçası ben etkilenmiyorum. Bir koç olduğumu söylemiştim. Hayatıma etki edebilecek tek kişinin ben olmam gerektiğini çok önceden kendime temel ilke edindim. İş yaşamımda da özel yaşamımda da sadece kendi yoluma bakabiliyorum. Kendime ve kendi hayatıma odaklı bir yaşamım var başkalarının yaşamıyla asla ilgilenmiyorum. Kıyaslama da yapmıyorum. Kendi hedeflerim var. Ve sadece hedeflerim doğrultusunda ileri gidiyorum. Arkam ya da sağım solum beni hiç ilgilendirmiyor. Görmüyorum, duymuyorum. Zaten bunlar kendine ait hedefleri olmayan insanların uğraşacağı şeyler. Bu yolda içimdeki Allah inancı, vicdanım ,azmim, kaderim ve ben varız.

Medya dünyasında bir şeyleri değiştirme şansınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Seyirci beni izlerken benimde onları izleyebileceğim bir teknoloji olsun isterdim. Kim bilir belki bir gün o da olur. Seyirciyle büyük bir bağ var benim aramda. Tarif edilemez bir duygu. Hafta sonu yayın yokken onları özlüyorum. Pazartesi yayına giderken iki gündür görmediğim haber alamadığım ailemle kavuşacakmışçasına işe gidiyorum. Dolayısıyla tüm hayallerim onlarla ilgili oluyor bu konuda.

Yaptığınız iş için kurs eğitimi şart mı  ya da bu işi yapabilmek için sizce iletişim mezunu olmak gerekli midir? 

İletişim mezunu olmak şart değil. İçinde tutku olan biraz da yeteneği olanlar kurslara katılarak bu işi rahatlıkla yapabilir. Tabi ki azimli olmak çok çalışmak ve kendini  geliştirmek şartıyla. Ancak kursu gerekli buluyorum. Her işin eğitimi olduğu gibi bununda eğitimi var. Eğitim almadan doktor olunur mu ? Mesleğe hakim olmak adına eğitim almak gerekiyor. Bununla birlikte nasıl ki bir doktor eğitim alsa dahi kanı ya da insan vücuduyla uğraşmayı sevmiyorsa doktorluk yapamıyorsa, içinde ekran sevgisi ve tutkusu olmayanda sunuculuk /spikerlik yapamaz. 

Salt spikerlik / sunuculuk kursu ile spikerlik / sunuculuk yapılabilir mi? 

Kesinlikle HAYIR. Sunuculuk /Spikerlik sizi esir alan vazgeçilmez bir tutkudur. Tutkular parayla satın alınamaz. Kimse tarafından yüreğinize de konulamaz. Kurs elbette şart. Ancak tutku yoksa kursun da hiçbir anlamı yok.

Kendinizde bir şeyleri değiştirme imkanınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Konservatuarda okumak isterdim.

Medya ile aranız nasıl? Televizyon, internet, gazete, dergi gibi iletişim araçlarından ne şekilde faydalanıyorsunuz? Sosyal medya ile aranız nasıl?

Medyanın her şekliyle aram iyi . Böyle de olması gerektiğini düşünüyorum. Evimde her daim televizyon açıktır. Tüm kanalları takip ederim. İnternet vazgeçilmezim. Her işimi oradan hallediyorum. Ve tüm araştırmalarımı internetten  yaparım . Hala basılı gazete okurum. Kokusu beni diyar diyar gezdirir çocukluğuma götürür. Bununla beraber sosyal medyayı çok seviyorum çünkü tüm bunları içinde barındırıyor. Hızlı, kolay ve kullanışlı. Benim için geleneksel medyadan kopamayan ,yeni medyayı ise çok sevip ikisini harmanlayarak kullanan biri demek çok doğru olur.

Bengütürk Tv’deki çalışmalarınızdan ve Özde Gündem programından  bahseder misiniz? 

Bengütük TV de canlı spor programı yaparak başladım. Bunun yanında özel dönemlerde ,seçim   ya da ülkemizi ilgilendiren önemli durumlarda özel yayınlar yapıyorum. Böyle kritik dönemlerde yayın yapmayı seviyorum. Örneğin seçim günü öğlen  12 de kanala girip gece 1 de çıkmıştım. Böyle uzun süreli yayınlar bana haz veriyor. Beni canlı tutuyor. Şuan hafta içi her gün yapımcısı da olduğum  canlı yayın aktüel bir program yapıyorum. Önce spiker kimliğime bürünüp gündem ki  haberleri sunarak başlıyorum. Ardından sunucu kimliğime bürünüp her gün farklı alanda bir konuk ile sohbet ediyorum . Bunların yanında  zaman zaman dış çekimlere çıkıyorum. Röportajlar yapıyorum ,restoranlarda çekimler yapıyorum, Ankara nın farklı bölgelerini gezip çekimler yapıyorum. Kimi zaman bir kebapçıda lahmacun açarken buluyorum kendimi, kimi zaman eski bir Ankara mahallesinde kahvede amcalarla çay içip sohbet ederken. Bunları da Özde Gündem içinde seyirciyle paylaşıyorum. Bir de Çarşamba günleri özel bir formatımız var Özde Gündem Sağlık vakti diye. Dr Hüseyin Çiçek ile sağlık sohbeti yapıyoruz. Her daim programı tazelemeye, yapılandırmaya çalışıyorum.

Özde Gündem programında neler var nasıl bir program bize bahseder misiniz? 

İyi sunuculuğu  nasıl tarif edersiniz?  

Kesinlikle doğal ve mütevazi. Hayatım boyunca yapay  ve aşırı gösterişli şeyleri sevmedim. Mütevazi bir yaşam ve doğal ilişkiler her zaman tercihim oldu. Ekrana da bunu yansıtmaya gayret ediyorum. Dolayısıyla benim tarifim doğal ve mütevazi.

Sunuculuğun dünyadaki stresli mesleklerden olduğu ifade ediliyor. Sizce böyle mi ? Spikerliğin stresli yanları neler? 

Her mesleğin kendine göre stresli yanları var. Kime sorsanız mesleğim çok stresli der. Her daim başkasının ki kolay kendinin ki zor gelir insana. Benim mesleğimin de stresli yanları var elbet. Ancak ben şimdi burada uzun uzun bunları anlatırsam birilerine ayıp etmiş olurum. Çünkü dünyada benimkinden çok daha stresli işler yapan insanlar var. Ben size stresle nasıl baş ettiğimi söyleyebilirim ancak.  Her daim halime şükrederim. Sabrederim. Olaylara, olumsuzluklara değil hedeflerime ve geleceğime odaklanırım. İçimden ne gelirse dua ederim .Kalbimi temiz yüreğimi ferah tutmaya çalışır ve Allah ‘a sığınırım.

Özde Gündem  dışında program yapmak ister misiniz?  

Elbette isterim. Ben mesleğine aşık bir kadınım. Her daim mesleğimde ilerlemek yenilenmek beni mutlu eder.

Sizce ekranda olmak için güzellik şart mı? 

Bana göre güzellik çok göreceli bir kavram. Size güzel gelen bana dünyanın en çirkin insanı gibi görünebilir. Bana güzel gelen de size öyle gelebilir. Örneğin ben inanılmaz derecede Oprah Winfrey hayranıyım. Benim için o dünyanın en güzel kadını. Mesleki açıdan da idolüm. Önemli olan fiziksel özellikleriniz değil. Gözleriniz ve gülüşünüz. İnsana güven veren bakıştır, gözdür. Samimi ve sempatik gelen ise gülüştür. Bu ikisine sahipseniz sizi güzel bulmayacak birini tanımıyorum. Şöyle bir düşünün bakışından ve gülüşünden hoşlanmadığınız birini güzel bulmanız imkansız.

Yeni Medyanın (Sosyal Medya ve İnternet) Geleneksel Medyayı (Radyo-tv gazete) Yok edeceği söyleniyor siz buna ne dersiniz? Yeni Medya sizce ne yönde ilerleyecek? 

Böyle bir öngörü var. Ben şöyle düşünüyorum. Sadece geleneksel medya döneminde yaşamış kuşaklar asla geleneksel medyadan kopamıyor. Arada kurulmuş ciddi bir bağ var .O kuşak hayatta olduğu sürece geleneksel medya yok olamaz. Ne zaman ki dünyada sadece yeni medya devrinde doğmuş kuşak kalır o zaman geleneksel medya yok olur. Geleneksel medyanın kişiyle duygusal bağ kuran bir yanı olduğuna inanıyorum. Bu arada bende geleneksel medyadan kopamayanlardan biriyim. Radyodan müzik dinlemek ya da sabah güne gazeteyle başlamak bana inanılmaz haz veriyor.

2. Başkent Ödüllerinde Yılın en iyi aktüel program sunucusu ödülünü aldınız nasıl bir his neler hissettiniz değerlendirir misiniz? 

Çok mutlu oldum. Her detayı düşünülmüş, usta isimleri bir araya getiren, birbirinde kıymetli jüri üyelerine sahip, çok özel bir törendi. Buradan töreni organize eden KIRMIZITÜRK ve MEDYASESİ ne çok teşekkür ediyorum.  Ödüller her daim insanı en iyi motive eden şeyler olmuştur. Takdir edilmek ,beğenilmek  güzel duygular. Aynı zamanda daha büyük bir sorumluluk yüklüyor tabi ki. Layık olmak ve daha da iyisini yapmak istiyor insan.

Boş zamanlarınız nasıl değerlendiriyorsunuz?

Eğitimlere katılmayı çok sevdiğimi söylemiştim. Çok farklı alanlarda eğitimlere gidiyorum. Her eğitim başka bir dünyanın kapısını açıyor. Hakim olduğum ve konuşabileceğim bir konum daha oluyor. Seyahat ediyorum. Bu bana farklı yerlerde farklı insanlar tanıma şansı veriyor. Yayındayken tüm o insanların beni seyrettiğini hayal ediyorum. Dolayısıyla her yöreden her ülkeden her kültürden insana hitap edebiliyorum. Ata biniyorum. Bu beni genç ve dinç tutuyor, enerji veriyor. Bu arada doğru duruş için de çok faydalı. Ve mutfakta çok zaman geçiriyorum. Mutfak benim terapi ve yaratıcılık alanım. Hem kafamı boşaltıyorum hem de yaratıcılığımı geliştiriyorum. Şimdi düşündüm de benim boş zamanım yok  Boşluklardan dahi fayda sağlamaya çalışan bir yapım var.

Hayatımın Kitabı/Filmi diyebileceğiniz bir kitap/film var mı?

Aamir Khan’ın ‘PK’ filmi. Aamir Khan birçok sosyal sorumluluk projesine imza atan, yardımseverliği ile bilinen bir oyuncu ve yönetmen. Dolayısıyla benim için yeri çok ayrı. PK ise bence yaptığı en güzel iş. Bilgi vermek istemiyorum çünkü buradan herkesin izlemesini öneriyorum.  

KırmızıTürk hakkında neler söylersiniz? 


Türkiye de gerçek anlamda mesleği  sunuculuk /spikerlik olanlar hak ettikleri değeri görmüyor. Kırmızıtürk olarak bu konudaki hassasiyetiniz için tüm meslektaşlarım adına teşekkür ediyorum.

Ayrıca samimiyetiniz ve etik gazeteciliğiniz için size de teşekkür ederim Cengizhan Bey.

Gelecek planlarınız nelerdir? Şu an bulunduğunuz konumdan memnun musunuz ve gelecekte kendinizi nerelerde görmek istersiniz?

Ben sahip olduklarının kıymetini bilen ve elindekilerle mutlu olan biriyim. Ancak tabi ki her insan gibi bende mesleğimde ilerlemek istiyorum. Karşımda canlı canlı beni izleyen seyircilerin olduğu büyük bir stüdyoda her gün yayın yapmak isterdim. Böylece bir kısmı da olsa onlar beni seyrederken benimde onları görme şansım olurdu 

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey, takipçilerinize vermek istediğiniz bir mesaj var mı? 

Sözde değil Özde gündemi takip etmek istiyorlarsa, beni takip etsinler. 

Röportaj ve fotoğraflar: Cengizhan KAYA