Röportaj: Habib Babar

Kızları evden kaçanlar, derdini anlatamayanlar, çare bulamayanlar ve ailevi sorunları olanlar ilk ona koşuyor. Acılarını anlatıp, sırlarını paylaşıyorlar. O ise sorunları çözmenin ve iyi bir dinleyici olmasının yanı sıra, tam bir tasavvuf düşkünü. Hiçlik mertebesine ulaşmayı hedefliyor. Kendi tabiriyle giydiği “edep elbisesi”ni ise üzerinden hiç çıkartmıyor. Bir yılda tam 125 kayıp bulan ve kavuşturma yapan Beyaz TV’nin “Yeni Baştan” programının sunucusu Ebru Gediz stüdyoda olan biteni anlattı.

Ebru hanım, ekranla ne zaman ve nasıl tanıştınız?

Üniversitedeki ilk yılımda TRT İstanbul kanalında dublaj sanatçısı olarak çalışmaya başladım. Meslekteki 21’inci yılım. Özel televizyonlar kurulmadan önce de vardım yani. Programcılığımın getirdiği popülerlikle Faruk Turgut’un yapımcılığını yaptığı bazı dizilerde de oynadım. Ama ben oyuncu değilim, programcıyım.

Peki, programınızda işlediğiniz konuları, sorunları çözüme kavuşturuyorsunuz. 7 ay gibi kısa bir sürede 59 kayıp buldunuz. Başarınızın sırrı nedir?

Hem yılların birikimi, tecrübesi var, hem de çok güvendiğim yıllardır benimle beraber olan bir ekibim var. Böyle olunca da insanlar birbirinin hamurunu biliyor. Birbirimizin gözüne bakınca ne demek istediğimizi anlıyoruz. Tabii bir de iyi niyetle yola çıkıyoruz bu çok önemli. İnsanları burada sadece ağlatıp, dertlerini dinleyip hadi hoşçakalın, demiyoruz. Amaç dosyayı çözerek kapatmak. Tabii hiçbir şeyin garantisi yok. Biz çalışıp elimizden geleni yapıyoruz.

İzleyici kitlenizden biraz bahseder misiniz?

Gündüz kuşağında yayınlandığı için genellikle kadınlar programımı izliyor. Bunun yanında erkeklerden de ilgi gördüğümüzü söyleyebilirim.

En çok ne tür konuları işliyorsunuz? Konuları ele alırken seçici davranıyor musunuz?

Çok seçici olduğumu söyleyebilirim. Mesela ensest konuları işlemiyorum. Aile içine bu çirkinlikleri taşımak istemiyorum. Çünkü benim hedef kitlem aile. Yani beni kayınpeder, anne ve gelin beraber seyredebilmeli. Ben de izleyici olsam kanalı değiştirmeyi düşünürüm. Bazı ritüeller, gerçekler var evet,ama onları örterek vermeyi tercih ediyorum. RTÜK kendi sistemini işliyor ama onun dışında benim kendi sistemim var. Tırnak içinde bir edep çizgisi var ve ben edep elbisesini çok severim. O yolda ilerlemeye çalışıyorum, ben de o yolun talebesiyim.

Eğlence programı sunarken bir anda format değiştirdiniz ve toplumsal olaylara yöneldiniz. Bunun sebebi var mı?

Aslında hiç eğlence gibi düşünmemek lazım. 90’lı yıllarda bir star konuk alınırdı, sohbet olurdu. Ama içerisinde sosyal konular işleniyordu. Artık başkalarına hizmet etmek istedim.

Televizyonda yayınlanan diğer kadın programlarından farkınız nedir?

Bazı köşelerim var, ekrandaki izleyicilerin de... Samimi geldiğimi düşünüyorum. İzleyici aslında ekranda kendini görüyor. Bu da başarıyı getiriyor.

Amacınız reyting mi, yoksa toplumsal anlamda yapıcı olmak mı?

Ben gerçekçi biriyim. Her gün reyting sonuçlarına bakarak uyanıyorum. Ama tabii ki ilk amacımız reyting değil. Yoksa bahsettiğim konuları ekrana taşırdım. Bir insanı burada rezil edip gönderirsek ben mutsuzluk duyarım. O yüzden dikkatli davranıyorum.

Programınızda ele aldığınız konular içinde sizi en çok etkileyen hikaye hangisi?

Her şeyi gördüm diyorum ama bir yandan da her gün etkileniyorum aslında. Bir kız evden kaçmıştı. Arkadaşlarımız mail attı. ‘İstanbul’a gelir misin otobüs biletini gönderelim’ ‘Erkek misin, gelirim’ dedi. Bu kişi benim asistanım değil de sapık birisi olsaydı ne olacaktı, bilmiyorum. Ama özellikle küsleri barıştırmayı, kayıpları aileleriyle kavuşturmayı çok seviyorum.

Sizinle aynı formatı işleyen programlarda cinayetler de konu olarak işleniyor. Siz ise bu konudan uzak duruyorsunuz.

Ben daha çok kaçan kızlar, aile içi sorunlar ve dargınlıklar ile ilgileniyorum. İlla ki cinayet işleyim demiyorum. Cinayet olmasın biz de işlemeyelim. Bazen çok şaşırıyorum, yıl 2013 ve 3336 kayıp kız için benim programıma başvurulmuş. Sonumuz hayır olsun.

Bu program size Türk aile hayatı hakkında neler öğretti?

Türk aile hayatından uzak biri hiç olmadım.  Sevginin ve saygının olduğu bir aileden geliyorum.  Bu programda sevgiyi, sabretmeyi ve şükretmeyi öğrendim. İbret alma durumu da var tabii.

Sunuculuk ve oyunculuk dışında “keşke şu işi yapsaydım, çok daha başarılı olabilirdim” dediğiniz bir iş var mı?

Sunuculuk dışında başka bir iş yapsam nasıl olurdu, diye düşünmüyorum. Ama bazen Allah’ım bir giysi dolabına gireyim de kimse beni bulamasın dediğim oluyor. Bunlar yorgunluktan, ama insanlar Allah razı olsun dedikten sonra Allah’ım iyi ki bu işi yapıyorum diyorum.

Tasavvufa ilginiz olduğunuzu, hatta tasavvuf talebesi olduğunuzu öğrendik. Bu ilginiz ne zaman başladı?

18 yaşımdan beri tasavvufla ilgiliyim. Mevlana ve Şems ilgimi çekiyor. Şeb-i Aruz törenlerine katıldım. Fırsat buldukça da ilgileniyorum. Kim olduğumu ne olduğumu bana her gün hatırlatıyor. İnşallah bir gün hiçlik mertebesine ulaşırım.