Sevgi duygusunu manasal ve kavramsal olarak anlayıp, insan başta olmak üzere canlılar üzerin de ki yansımalarını kavramış isek, kendi hayatımızda ise, uygulamaya koymuş isek, görev başarı ile tamamlanmıştır. Hayatlarımızın tüm anların da ve etkileşimlerin de sevgiden daha önemli, daha ön plan da hiçbir şey yoktur. Seviyor isek var’ızdır. Fransız düşünür ‘’Rene Descartes’’in ‘’madem düşünüyorum, öyleyse varım’’  sözüne tezat bir düşünceye sahip değilim. Farklı bir akış açısı, düşünme tahlilidir. Ütopik bir tez öne süreyim ki; insan dışında ki mahluklarda da benzeri eğilimler vardır. İnsanı ‘’EŞREF-İ MAHLUKAT’’ yapan düşünmek kadar sevmekte değil midir. Sevgi, şefkat, merhamet duyguların da süresel ve coğrafik bir sınır yoktur, titreşim hali sonsuza uzanır. Bilgi de böyledir, paylaştıkça çoğalır. Dikkat edilmesi gereken doğru olması, güne uygun bilimsel, akılsal temelde olmasıdır. SEVGİ temeldir, sevmek insanın insanı sevmesinden ibaret değildir, olmamalıdır. Seveceksin, yeri, göğü, toprağı, suyu, rüzgarı, yağmuru, sıcağı, soğuğu hep seveceksin, sarf ettiğin emekte ki akan teri, akıtılan teri de seveceksin.
 
Sevgi, sevmenin katalizör yönünü de görecek, bileceksin. Projeni, tezini hazırlar, sunarken de sevgini kat, ameliyata girerken de, bir kilo patatesi müşterine satarken de, aracına aldığın müşterin de yola giderken de… Her yol, her alışveriş, her emek, her sunum, her hizmeti bir sonrakine aktarım da sevgi ile ver. Bir küçük esnafmışsın gibi düşün, türkücü isen türkünü söyle ve aynı zamanda türkünü dinleyiciye sat, dinleyiciyi alıcı gibi gör. Onların yüzlerini oku, memnuniyetlerini hisset, hissettiklerini al, yüreğinden ve akıl süzgecinden geçir, gardın yükselsin, enerjin artsın. Sevgi aydınlıktır, ışıktır, ışık hızındadır. Yüksek hızıyla birlikte tükenmez bir yapıdadır, hızla yol aldığı istikamette yansımalar ve kırılmalar oluşturur, tüm evrene ulaşır. Yazımı fizik kanunlarıyla anlatma çabasında değilim. Şöyle bir iddiam var ki, evrenseldir ‘’her tez tersi ispatlanıncaya kadar doğrudur’’ zira ben bu tezin sahibi de değilim. Tez vardır ben yazarak sunuyorum, asırlar boyu tersinin ispatlanması söz konusu olmamıştır, olmayacaktır. Soyut varoluş realitesine aykırıdır.
 
Sevgi yüksek enerjidir, frekanstır. Vericilerimi zinde, alıcılarımızın da frekans modülasyonu sınırlarına çıkması bu değerleri de aşması gerekliliği vardır. Bir çoğumuz güneş ışınlarını bir mercek marifetiyle enerjiyi yoğunlaştırıp ısıya çevirmişizdir, ayna yansımasıyla ışığı yansıtmışızdır. Yaşadığımız kısa süre ve yaşamın var kabul edildiği beş bin yıl ya da daha fazlasın da geçmişten bu güne yansıyan tek gerçek vardır; SEVGİ ya da SEVGİSİZLİK.
 
Bilim çalışmalarına dahi merakımız ve inandıklarımız, negatif varoluşlar, varlıklardır. Mikrop, virüs gibi aslı duyu organlarımızla tanımlanamayan ama varlıklarıyla hayatımıza her alanda olumsuz etki bırakanlardır. Sevgi varlığına ve gücüne neden halen yüksek bir inanç ve pozitif katılımını çözemedik, düşünmekteyim. Bilimsel bir tarif yapamasam da hissi olarak bir çürük elmanın bir kasa elmayı çürütmesi misalin de olduğu gibi, kötü,sevgileri pasifice etmesin. Sevgi, sevmek kendi içinde güç ve yoğunluk barındırır, barındırmalı. Sevgi derecesini ölçen bir alet ya da parametre olmasa da, sevginin gücü ve derecesine inananlardanım.