TARİHİ GERÇEĞİ AÇIKLIYORUZ!

REFİK HARİRİ NEDEN ÖLDÜRÜLDÜ?

2005’te, Başbakan baba Refik Hariri’nin katledilmesi de, Sedir Devrimi de, oğul Saad Hariri’nin başbakanlığa taşınması da, 3 Kasım 2017’de İran Lideri Hamaney’in başdanışmanı ile Beyrut’ta görüştükten sonra gittiği Sudi Arabistan’da istifaya zorlanıp rehin alınması da birbirinden bağımsız olaylar değildir. 

Büyük Ortadoğu Projesi bağlamında, İslam coğrafyasının orta yerinde bir “Büyük İsrail” kurmayı hedefleyen ABD/İsrail, Baba Hariri’nin Fransa’ya, Oğul Hariri’nin de İran’a yakınlaşmasını asla affetmemişlerdir. Baba Hariri bombalı bir saldırı ile cezalandırılmıştı. Oğul Hariri de istifaya zorlandığı Suudi Arabistan’da “misafir ediliyor”.

Tarihi gerçeği açıklıyoruz: Lübnan Başbakanı Refik Hariri, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ile yaptığı gizli anlaşma nedeniyle öldürülmüştü. 

M. KEMAL SALLI

“Lübnan Başbakanı Saad Hariri’yi kim neden rehin aldı?” sorusunun en doğru yanıtını bulabilmek için Lübnan’ın Ortadoğu denklemindeki yerini ve Lübnan için hangi devletlerin neleri göze alabildiğini, Lübnan’ı kontrol altına alma konusunda AB ile ABD/İsrail’in neden mücadele ettiklerini bilmek gerekir. Daha da önemlisi, Lübnan’da 2005’te yaşanan Sedir Devrimi’nin, Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) hayata geçirebilmek için, Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da Soros vakıfları tarafından organize edilen birçok devrimin ve estirilen Arap Baharı rüzgarlarının tetikçisi olduğunu da unutmamak gerekir. 

Hatırlanacağı gibi, Başbakan Refik Hariri’nin 14 Şubat 2005’te katledilmesinin ardından Libnan’da “Sedir Devrimi” yaşanmıştı. 

4 aylık başbakan olan Kerami, Özgürlük Meydanı’na toplanan halkın çağrısına uyarak istifa etmiş, Suriye yanlısı Emil Lahut’a da yeni bir başbakan ataması için 48 saat süre tanınmıştı. 

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın insan haklarından sorumlu müsteşarı Paula Dobriansky, Lübnan’da yaşanan bu hareketlenmeyi değerlendirirken, “Gürcistan’da ‘Gül’, Ukrayna’da ‘Turuncu’, Irak’ta ‘Mor’ devrimden sonra şimdi de Lübnan’da ‘Sedir Devrimi’ için halkın gücünü bir araya getirdiğini” söylerken, Suriye yanlısı Devlet Başkanı Emile Lahud’a yeni bir başbakan bulması için 48 saat süre tanınmıştı. Suriye’ye de, Lübnan’dan çekilmesi için uluslararası baskı giderek atıyordu. 1976 yılında iç savaşa son vermek için Lübnan’a giren Suriye, 14 yıl süren çatışma sonrasında ateşkes sağlanmasına rağmen hala ülkeden çekilmemişti.

Londra’da düzenlenen Ortadoğu konulu konferansta biraraya gelen ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ile Fransa Dışişleri Bakanı Michel Barnier, yaptıkları ortak açıklamada, Suriye’ye, Lübnan’dan çekilme çağrısında bulunmuşlardı. Rice, “Lübnan halkı demokrasi özlemlerini ifade ediyorlar. Bu, bizim de çok desteklediğimiz bir şey” derken, Barnier de ‘Lübnanlılar kendi kaderlerinin efendisi olmak istiyor, biz Fransa’dakiler de bunu destekliyoruz’ diyordu.

Fransa ile ABD’nin arası Başbakan Refik Hariri’nin Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’la yaptığı bir gizli anlaşma nedeniyle bozulmuştu. Refik Hariri, Chirac’ın teklifine “evet” dediği için hayatını kaybetmişti. 

BABA HARİRİ NEDEN ÖLDÜRÜLDÜ, OĞUL HARİRİ NEDEN REHİN ALINDI?

Baba Refik Hariri’nin neden öldürüldüğün, oğul Saad Hariri’nin neden rehin alınıp istifaya zorlandığını irdelerken, yukarıda özetlemeye çalıştığımız Lübnan gerçeklerini  gözden uzak tutmamak gerekir.

Saad Hariri Riyad’da istifasını açıklarken, “can güvenliğinin olmadığını, babası Refik Hariri gibi öldürülmek istemediğini” söylemişti. Saad Hariri’nin konuşmasındaki, “Babam gibi öldürülmek istemiyorum” vurgulaması önemliydi.  Lübnan yakın tarihinde, bir dizi katliama sahne olmuştu. “Ortadoğu’nun Paris’i” olarak anılan Başkent Beyrut, iç savaşlar nedeniyle tam bir harabeye dönmüştü. 

Saad Hariri’nin babası olan devrin Lübnan Başbakanı Refik Hariri, 14 Şubat 2005’te, uğradığı bir bombalı saldırı sonucunda öldürülmesi, Ortadoğu’nun karışmasına neden olmuştu. Kaliamdan Suriye sorumlu tutulmuş, suikastler birbirini izlemişti. Refik Hariri’yi gerçekten Suriye mi öldürmüştü, yoksa BOP’un planlayıcıları mı?

Özel soruşturma heyetleri oluşturulmuş, mahkemeler kurulmuştu, ama bu hunharca cinayeti kimin planladığı ve uyguladığı netleştirilememişti. Sonunda suç Suriye’nin sırtına yüklenerek dosya kapanmıştı. 

REFİK HARİRİ ORTADOĞU’NUN KARAKUTUSUYDU

Irak’ın işgali sonrasında Cehnnem’e dönüşen Ortadoğu’da pekçok karmaşık ilişkinin organizatörü konumunda olan Refik Hariri’nin katledimesi, ABD, İsrail ve Fransa tarafından, Suriye’yi Lübnan’dan çıkarma gerekçesi olarak kullanıldı.

Refik Hariri’nin katledilmesinin ardından yüzbinlerce Lübnanlı sokaklara döküldü, ama bütün uğraşlara rağmen bir sonuç alınamadı. BM Güvenlik Konseyi acil olarak toplandı, özel soruşturma heyetleri ve özel mahkemeler kuruldu, ama katilin kimliği bir türlü saptanamadı. 

Sonuç alınamayacağı biliniyordu. 

1983’te, Lübnanlı bir kızın ABD askeri üssüne saldırması sonucunda, 243 asker hayatını kaybetmiş, Amerika Lübnan’dan çekilme kararı almıştı. Aynı günlerde Beyrut’taki Fransız askeri üssüne de bir saldırı yapılmış, 58 Fransız askeri hayatını kaybetmişti. 

Bu karşılıklı “mesajlaşmalar” sonrasında Lübnan huzur yüzü görmedi. Suikastler birbirini izledi. Dürzi Lider Kemal Canbolat (1977), Hıristiyan Devlet Başkanı Beşir Cemayel (1982), Devlet Başkanı Reşit Kerimi (1987), Maruni Devlet Başkanı Rene Muavid (1992) ve Başbakan Refik Hariri (2005)… Samir Kasr, George Hawi, Cibran Tueyni’den sonra, Hıristiyan Sanayi Bakanı Pierre Cemayel de, uğradıkları saldırılar sonrasında hayatını kaybettiler. 

Suikastler, Lübnan’da uydu yönetimler oluşturma çabasında olan devletler tarafından düzenleniyordu. 

Bu suikastler zinciri Lübnan’da yönetim krizinin doğmasına, ülkenin kaosa, iç savaşa sürüklenmesine neden oldu. Bu durumu fırsat bilen İsrail, Şiilerin yoğun olarak yaşadıkları Güney Lübnan’ı harabeye çevirdi, ama uzun süre kalamadı. BM kararıyla ülkeye çok uluslu Barış Gücü askerleri gönderildi. Bu süreçte Lübnan, herkesin kendi yörüngesine çekmeye çalıştığı sahipsiz bir ülkeye dönüştü. 

Refik Hariri’nin katlinden Suriye sorumlu tutuldu, ama pek inandırıcı olmadı. Gerçek katilin ortaya çıkarılması da kolay olmadı. Refik Hariri cinayetinin arkasında, Lübnan’ı kontrolü altına almak isteyen devletlerin olduğu biliniyordu, ama Lübnan Başbakanı’nı kim neden “cezalandırmıştı?” Hangi devlete nasıl bir mesaj verilmek istenmişti.? Avrupa başkentlerinde peşpeşe patlayan bombaların Hariri katliamıyla bir ilişkisi var mıydı?

REFİK HARİRİ’NİN NEDEN ÖLDÜRÜLDÜĞÜ BİLİNYOR, AMA…

Ortadoğu’daki kritik ilişkilerin kilit adamı olarak tanınan Baba Hariri’nin Fransa’yla yaptığı anlaşma nedeniyle katledildiği anlaşıldı, ama Irak’ın işgali sırasında kaybolan, çalınan silahların, tarihi eserlerin, yazmaların Lübnan üzerinden satışından kazanılan milyonlarca doların kimler tarafından paylaşıldığı, Refik Hariri’nin Avrupa bankalarındaki milyonlarca dolarlık servetinin ne olduğu bugün dahi bilinmiyor. 

Irak Merkez Bankası’nda Lübnan bankalarına taşınan milyarlarca doların hangi yöntemlerle aklandığı, bazı Lübanan bankalarının neden batırıldığı bugün artık bir sır değil. 

Servetiyle ünlü Baba Hariri Ortadoğu’nun karakutusuydu. Körfez ve Arap ülkelerinin ve trilyonlarca dolarlık servetlerini de Refik Hariri yönetiyordu. Ortadoğu’nun bütün kirli para trafiğinin orkestra şefi de Refik Hariri’ydi.

Lübnan’da yönetim hala Fransa’nın koyduğu kurallara göre şekillendiriliyor. Lübnan’ı ayakta tutan bu düzenlemeye göre cumhurbaşkanı Marunilerden (Hıristiyan), Meclis Başkanı Şiilerden ve başbakan da Sünnilerden seçiliyor. Bu kurallardan yola çıkarak yorum yapanlar, Baba Hariri’nin, bölgesel düzeyde bir Şii-Sünni fay hattı oluşturmak isteyenler tarafından öldürüldüğünü savunuyorlardı. 

İŞTE TARİHİ GERÇEK!

Bugüne kadar pek dillendirilmeyen tarihi gerçeği açıklayarak yazımızı noktalayalım. Refik Hariri, Fransız Cumhurbaşkanı Chirac’la yaptığı anlaşmaya göre, Lübnan’da bir kontrollü bir iç savaşın çıkmasına izin verecek, belli bir noktada da Fransa’yı yardıma çağıracaktı. Bu yolla Fransa, denklem dışına itildiği Ortadoğu’ya, eski arka bahçesi Lübnan üzerinden dönmüş olacaktı. Bağımsız bir devletin davetine icabet ettiği için de, bu “dönüş” uluslar arası hukuka uygun olacak, işgal sayılamayacaktı. 

Plan uygulamaya konulamadan deşifre olduğundan, Başbakan Refik Hariri, 22 iş ortağı ile birlikte “cezalandırıldı. 

Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin Fransa ile yaptığı gizli anlaşma nedeniyle öldürüldüğü ortaya çıktı, ama suikasti hangi devletin gerçekleştirdiği açıkça söylenmiyor. 

Bir ipucu olması açısından hatırlatalım.. 2005 Mart’ında, 4 aylık Başbakan Kerami’nin istifasının ardından geçici hükümetin başbakanı olan Saad Hariri, yaptığı konuşmada, babası eski Başbakan Refik Hariri'nin hunharca öldürülmesi üzerine, sedir ağacı yapraklı Lübnan bayrakları altında katliamın yapıldığı noktada toplanarak, hiçbir şeyin imkansız olmadığını gösterdiklerini belirtmiş ve şöyle demişti: 

"Biz nefes almak, konuşmak, sesimizi duyurmak istiyoruz. Biz İsrail ile yapılacak olan mücadelede, bir tek Lübnan ordusunun silah taşımasını istiyoruz. İsrail 2008 yılında olduğu gibi, Hizbullah'ın silahlarının Lübnan halkına karşı kullanılmasını istiyor. Biz özgürlüğümüzden, demokrasi ve anayasamızdan vazgeçmeyeceğiz."

2005’ten bu yana yaşananları biliyoruz. BOP’u hayata geçirmeye çalışanlarla buna şiddetle karşı çıkanlar arasındaki mücadele sürüyor. Ortadoğu’nun zenginlikleri yağmalanana kadar, bölgemiz çok acılar yaşayacak..