24 Temmuz 2017 günü, Sn. Özden Toker İnönü’nün, nazik davetine icabetle, Lozan Anlaşması’nın 94 Yıldönümü için, Heybeliada İsmet İnönü’nün evinde, düzenlenen etkinliğe katıldım. Öncelikle, şunu ifade edeyim ki, Reisicumhurluk, Başvekillik yapan Büyük Önder Atatürk’ün en yakın dava arkadaşı, İsmet Paşa için, Heybeliada’daki denizden uzak, ilgiye muhtaç ev tevazunun göstergesidir. O zaman ki Devlet Adamları, kendileri için hiçbir şey istemeyen, paraya, pula önem vermeyen, örnek insanlarmış. Tıpkı, Türkiye’de, turizm hareketini başlatan Efsane Kaymakam, Vali, Mülkiyeli Rahmetli Özer Türk gibi. Özer Ağabey, Bodrum’da, Datça’da, Ayvalık’ta, daha bir çok yerde Aktur gibi tesisler kurmuş, laf gelir diye kendisine bir tek ev almamıştır. 

Lozan Konferansı ve Anlaşması, Türk Tarihinin önemli dönemeçlerinden birisidir. Atatürk, Nutuk’ta, Lozan’ı çok önemli, hayatı bir muahede olarak tavsif etmiştir, Balkan, Çanakkale, İstiklal Harplerinden yorgun ve bitap çıkmış, Türk Milleti Bağımsızlık Savaşını kazanarak, Türk Yurdunu kurtarmış, yaratılan kahramanlık destanı, Lozan’da, tüm zor şartlara rağmen, tescil edilmiştir. Bu şekilde, bağmışız, laik, modern Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk ve Mücadele Arkadaşları tarafından kurulmuştur. Lozan tarihimizde, fevkalade önemli bir adımdır. Toplantıda, Sn. Özden Toker İnönü, kısa, ancak veciz, anlamlı bir konuşma yaptı. Takiben, Çağdaş Yaşamı Destekleme Başkanı Sn. Çelikel görüşlerini belirtti, bugün yaşanan hayal kırıklıklarına değindi. Daha sonra, Adalar Belediye Başkanı konuştu. Aslında bu tür protokol konuşmalarını kısa tutmak gerekir. Daha sonra asıl konuşmacı, yakın dost Eskişehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, ilgi ile dinlenen önemli hususlara değinen, sıkmayan konuşmasını gerçekleştirdi. 

Büyükerşen, Lozan’a, Lozan’dan sonrasına, bugüne değindi. Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kazanımlarını, dile getirdi. Aslında bugün bu topraklarda, hür ve özgürlük içinde yaşanıyorsa, isteyen istediği gibi dini inançlarını, serbest biçimde yerine getirebiliyorsa, nankörlük etmemeli, bize günleri kazandıran, Atatürk, İnönü, Başar, Fevzi Çakmak ve tüm mücadele arkadaşlarını minnetle, şükranla anmalıdır. Büyükerşen, Ege Adaları’nın, Balkan Harbi sonunda kaybedildiğini hatırlatarak; “Bugün Yunanistan, kendisine ait olmayan Adalarda, tahkimat yapmakta, silah ve asker yerleştirmektedir. Buna  izin verilmemelidir,” sözlerine devamla “Bugün Kıbrıs üzerinde oyunlar oynanmakta, Türklerin hakları gasp edilmeye çalışılmaktadır.” dedi. 

Lozan’da İsmet Paşa, yedi düvelin, tehdit ve şantajları ile mücadele etmiş, Devlet Adamlığı, Diplomasi yetenekleri ile bunları geri püskürtmüştür. Zaman zaman, Lozan ile ilgili bazı eleştireler yapılmaktadır. Önemli olan gerçekleri konuşmaktır. Büyük Önderimiz Atatürk, Lozan’dan dönen İsmet İnönü’yü kabul eder ve “İsmet çok güç şartlarda, önemli iş yaptın, tebrik ederim” der. Şöyle konuşur, “İsmet acaba Lozan’da, Misak-ı Milli Hudutlarımız dahilinde olan, Musul, Kerkük, Hatay’ı ve 12 Adayı alamaz mıydık?” diye sorar. İnönü “Gazi Hazretleri, bu yeni bir savaştır, yapabilir miyiz?” diye cevap verir. Gazi “Haklısın, sen içinde bulunduğumuz olumsuz şartları çok iyi kullanarak, bir zafer kazandır” der ve tarihe geçen şu meşhur ifadesini söyler: “Ömrüm vefa ederse, ben kendi metotlarımla, Hatay’ı, Musul’u ve diğer Misak-ı Milli topraklarımızı Türk Yurdu yapacağım..” Evet Hatay’ı halletmiş, Türk Yurdu yapmış, ancak ilerleyen hastalığı diğerlerine izin vermemiştir. 

İstanbul Milletvekili olarak, TBMM’de, Kuzey Irak’ta yaşayan Türkmen değil, özbeöz Türk Kardeşlerimizin sorunlarına, her vesile ile değinmiş, NATO4da ABD’den sonra, ikinci güçlü orduya sahip Türkiye’nin, otorite boşluğu içinde olan Kuzey Irak’ta, kontrolü ele alarak, orada yaşayan Türklerin can ve mal güvenliklerinin, ısrarla sağlamasını istemiştim. Bugünde aynı görüşteyim. Nasıl Türk Düşmanı Barzani Özerk Kürt Yönetimi kurduysa, Bakanları, Hükümeti varsa, aynen bizimde, Kuzey Irak Türk Yönetimimiz olmalıdır. Oysa biz ne yaptık. Türk toprağı olan Musul Başkonsolosluğumuzun işgaline göz yumduk. Günü Türk Toprağı olan, Süleyman Şah Türbesi’nden, pılıyı pırtıyı toplayıp, kaçtık. Ayıp değil mi?... Türkiye’nin birinci meselesi, Suriye, Filistin, Katar değildir. Birinci meselemiz Irak’taki, 3 milyonu aşkın Türk kardeşlerimizin can ve mal güvenliğinin, refahının sağlanmasıdır. Bu bağlamda, öyle bağımsız devlet kuracağım diye tehditler savuranlara gereken en ağır cevap verilmelidir. 

Düzenlenen bu Lozan Günü, Lozan’ı Anmak kadar, milletimizin karşı karşıya kaldığı gelişmeleri konuşmak bakımından yararlı olmuştur. Lozan’da başarı İsmet Paşa ve Atatürk’ündür. Toplantıya geniş bir katılım olmuştur. Ancak, yeni nesillerin, gençlerin katılımı daha fazla olmalıdır. Genç kuşaklara Atatürk’ü, Atatürk İlke ve İnkılaplarını, Lozan’ı, Laik Cumhuriyeti her vesile ile en geniş biçimde anlatmalıyız. Atatürk döneminin öğretmeni, Annem Neriman Hocahanım, Babam Mühendis Cevat Ziya Bey, büyük Atatürkçüler olarak, hep Atatürk’ü anlattılar, beni ve kardeşim Sancar’ı, Atatürk aşkı ile yetiştirdiler, ilahi bir takdir olarak, her ikisi de, Büyük Önder’in ölüm gününde 10 Kasım’larda, hayata veda ettiler. 

Lozan’ı Anma etkinliğini başarıyla tertip eden, Sn. Özden İnönü Hanımefendi’yi kutluyorum.