Yalnızca skoru ve ligin zirvesine verdiği ayar nedeniyle değil, birçok anlamda önem taşıyan bir derbiydi Beşiktaş Galatasaray maçı.

Bu derbiye önem kazandıran unsurların başında, ilk sekiz haftada Antalya deplasmanında alınan beraberlik dışında, tüm maçlarını kazanan Galatasaray’ın dokuzuncu haftadan itibaren yaşadığı sistemli düşüşün son halkası oluşuydu. İlk sekiz hafta, zorluk derecesi yüksek olmayan maçlardaki performans 9. hafta evinde oynadığı Fenerbahçe’yle golsüz berabere kalıp futbol adına ortaya hiçbir şey koyamamasıyla ilk olumsuzluk sinyalini vermişti. Hemen ertesine, 10. hafta gidilen Trabzon deplasmanında alınan 2-1’lik yenilgi, bu tespitin bir diğer ispatıydı. Alınan Gençlerbirliği galibiyetinden hemen sonra 12. hafta, Sarı Kırmızılı takımın, zirve mücadelesi veren Medipol Başakşehir önünde aldığı 5- 1’lik ağır hasar, bir başka kanıtı oldu bu gerçeğin.

Ve geride bıraktığımız 14. haftadaki Beşiktaş derbisinden çıkan 3-0’lık yenilgi bu trendin son halkası oldu.

Tüm bunlardan anlaşılacağı üzere, Galatasaray zirve yarışındaki hiçbir rakibi karşısında kazanamadığı gibi, bu maçlarda kalesinde, yediği gollerden çok daha fazla pozisyon verişi, hayli düşündürücü değil mi?

Beşiktaş maçındaki Galatasaray’ın 3-0’lık mağlubiyete şıkır şıkır oynaması gerek. Çünkü, Siyah Beyazlı forvet son vuruşlarda biraz dikkatli olabilse, maçın 7-8 farkla bitmesi işten bile değildi.

Bir takımın şampiyonluğa ulaşabilmesi için, zirve mücadelesi verdiği rakiplerine karşı bu kadar etkisiz kalmaması gerek. Kaldı ki, şampiyonluğa ulaşsan bile, derbi karnen zayıfsa, o şampiyonluğun bazı şeyleri eksik demektir. Bilindiği gibi, her şampiyonluğun bir öyküsü, o öyküsünün de derbilere dair özel sayfaları vardır.

Şimdi soruyorum; Galatasaray bu sezonun sonunda şampiyonluk ipini göğüslese bile, camianın beklentilerini karşıladığı söylenebilir mi? Bu arada, sezon başlarında taraftar başta olmak üzere, tüm camianın gözbebeği, baş tacı olan İgor Tudor için çalan çanların sesi, kulakları sağır edecek tona geldi.

Tudor’un Medipol Başakşehir yenilgisiyle yükselen homurtulardan sonra, alınan 2-0’lık Aytemiz Alanyaspor galibiyetinin ardından, basına takındığı tavır hayli dikkat çekiciydi. Kendisine sorulan sorulara alaycı bir yaklaşımla yanıtlar veren Hırvat hoca, Beşiktaş maçında ise, ‘süt dökmüş kedi’ gibiydi.

Tabi ki, Galatasaray’daki düşüşün tek sorumlusu Tudor değil. Sezon başında, takımların kadrolarını ve ilk birkaç maç performanslarımı incelediğimde, baş ve başaltı ekiplerinin içinde Galatasaray’ın en kırılgan yapıya sahip olduğunun altını çizmiştim. Geçen zaman, maalesef haklılığımı ortaya koydu. Hal ve gidiş böyle devam ederse, korkarım ilerleyen süreç, bu hafta ikinci sıraya gerileyen Sarı Kırmızılı takım için hiç de iç açıcı olmayacak.

Benden uyarması…