Nihayet Kuzey Irak’ta Barzani, sonucunu herkesin zaten bildiği bağımsızlık referandumunu gerçekleştirdi. Kati neticelerin henüz açıklanmadığı referanduma katılımın %78 oranında olduğu, katılanların da %90’ının evet oyu kullandığı ve Irak Türkmen cephesinin boykot ettiği referandumda Arapların da oy kullanmadığı gazetelerde yer aldı. 

Barzani bu sonucu alabilmek için uzun süredir bölgenin etnik yapısını değiştirerek hazırlık yapmıştı. Ama bu sonuçtan bağımsız bir Kürt devleti çıkmayacağını O da biliyordu. Nitekim referandum öncesi “26 Eylül’de Devlet’i ilan etmeyeceğiz, 1-2 yıl görüşülecek.” diye tansiyonu düşürmeye çalışıyordu. 

Peki şimdi ne olacak? 

Ufukta kimsenin, İsrail hariç, bağımsız Kürt devleti gördüğü söylenemez. ABD’den de Rusya’dan da yeşil ışık yakılmadı. Barzani’ye Avrupa’dan da destek yok. Bölgede de bütün Arap ülkeleri karşı. Ayrıca Türkiye, İran ve Irak’ın aldıkları kesin tutum, bütün dünya tarafından bilinmekte. 

Türkiye Irak hududuna yeni birlikler sevk etti ve TSK’nin kullanılması için TBMM’den gerekli izni de aldı. Türk Ordusunun bölgede başlattığı tatbikata Irak birlikleri de katıldı. 

İran, Kuzey Irak’a açılan hava sahasını ve sınır kapılarını kapattı. Irak yönetiminin Türkiye’den de talep ettiği bu tedbirlerden Habur Sınır Kapısı’nda kontroller sıklaştırıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan; bağımsızlık referandumunun yok hükmünde ve gayrimeşru olduğunu ifade ederek, Kuzey Irak’ın sadece bir aşiretin hayat alanı olmadığını belirtti. Siyasi, ekonomik, ticari ve güvenlik alanlarında adımlar atılacağını, önümüzdeki günlerde petrol boru hattı ile Kuzey Irak’a giriş çıkışların kapatılacağını açıkladıktan sonra “Bir gece ansızın gelebiliriz” diye kararlılığımızı da ilan etti. 

Türkiye’de bazı bilinen çevreler dışında muhalif muvafık herkes ve siyasi partilerimiz, Hükümeti desteklediklerini ifade ettiler. Yani bu krizin Türk siyasi hayatında birlik ve beraberliğe vesile olduğu da ifade edilebilir. 

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun “hükümetin Irak ve İran’la bir araya gelerek çözüm üretmesi” teklifinin, Irak askerlerinin Türkiye’ye gelerek yapılan tatbikata katılması ile uygulama alanında olduğunu ortaya çıkardı. 

Barzani’ye yapılacak askeri müdahalenin meşru olabilmesi için harekâtın Irak Hükümeti ve Ordusu tarafından yapılmasının gerekliliği ortadadır. Türkiye ve İran tarafından azami ölçüde desteklenecek harekat, kısa sürede başarılı da olacaktır. Hatta bu harekatın bölgedeki Arap ülkeleri ile diğer İslam İşbirliği Teşkilatı tarafından desteklenmesi, dünyada çıkabilecek aykırı seslerin önlenmesi açısından da önemsenmelidir. 

Kuzey Irak Harekât alanına güneyden ve batıdan yapılacak harekatı; Dicle Nehri ve kolları büyük ölçüde tahdit edeceğinden Irak Hükümetinin Kuzey Irak’a müdahalesinin geç ve oldukça da güç olacağı tabiidir. Doğu’dan İran’dan yapılacak müdahale için de Revandiz ve Zaros dağları harekâtı büyük ölçüde tahdit edecek niteliktedirler. Bu nedenlerle Kuzey Irak’a müdahalenin Kuzeyden Türkiye, Batı’dan da Suriye’nin kuzey doğusundan yapılmasının daha uygun olduğu değerlendirilmektedir. 

Irak yönetiminin, ilgili ülkelerle yapılacak anlaşmalar çerçevesinde uygun hareket tarzlarını icra edebileceği mümkün görülmektedir. Ve bu suretle de Kuzey Irak, PKK’dan arındırılıp, bölgede istikrar sağlanabileceği öngörülmektedir. 

Değerli Okurlarım, 

Bölgede bugüne kadar Türkiye, İran, Irak ve Suriye bağımsız bir Kürt devletine izin vermediklerinden Bağımsız Kürdistan kurulamamıştır. Herhangi bir şekilde sağlanan nüfus çoğunluğu o bölgenin kaderini tayin eden esas olamaz ve böyle bir talebe hak da verilemez. Bir bölgenin kaderinin tayinine nüfus yanında coğrafi, ekonomik, siyasi, tarihi ve askeri faktörler esas alınır. Bölge ülkeleri bu faktörleri uygun bulur ve uluslararası hukuk ve teamüller çerçevesinde gerekli antlaşmalar yapılır. 

Kıbrıs’ta Makarios’un 1950’de yaptırdığı halk oylaması hakkında Başbakan Menderes de yukarıdaki faktörleri belirtmiş, Batı Trakya için Lozan’da talep ettiğimiz halk oylamasının niçin kabul edilmediğini sormuştu. 

Değerli Okurlarım, 

Bağımsızlık, egemenlik hakkı hiçbir şekilde bir topluluğa, bir aşirete durup dururken verilemez. Verilmemiştir de. 

Egemenlik zorla alınır. 

Türk-Irak sınırı 5 Haziran 1926’da Türkiye-İngiltere ve Irak arasında yapılan Ankara Antlaşması ile belirlenmiştir. Sınır Türk-Irak sınırıdır. Bu sınırın Türkiye-Kürdistan sınırı olarak değiştirilmesi için Barzani hiç bir şekilde muhatap değildir. Zaten alınmıyor da. 

Barzani bu gidişle Irak içindeki özerklik haklarını da kaybedeceğe benziyor. 

Bekleyip göreceğiz.