“İnsan gülümseyişiyle gözyaşı arasında gidip gelen bir sarkaçtır”

Byron

Aile Büyükleriyle Anne-Baba-Çocuk Çatışması

Her anne-baba çocuğunu kendi doğruları çerçevesinde büyütmek ister. Bu yüzden çocuklarıyla zaman geçiren ve/ya onlara bakan diğer yetişkinlerle aralarında sorun çıkabilir. Bu yetişkinler eğer anne-babanın kendi anne ve babasıysa, bu sorunları gidermek bazen çok güçleşir. Bu sorunlar sebebiyle, anne-babalar hem çocuklarıyla, hem de kendi anne-babalarıyla çatışma içine girebilirler. Hatta, bazen bu yüzden eşler kendi aralarında bile çatışma yaşayabilirler.

Aile büyüklerinin torunlarını, anne-babanın talep ettiğinin dışında, farklı şekilde büyütmeye çalışmaları sadece kendilerinin çocuklarıyla olan ilişkilerini olumsuz şekilde etkilemez, aynı zamanda ve en çok da torunlarını etkiler.

Anne-babasından ayrı, diğer aile büyüklerinden ayrı mesajlar alan ve farklı muamele gören çocuk, neyin doğru neyin yanlış olduğunu karıştırmaya başlayabilir. Hangi yetişkinle, nasıl davranacağını öğrenmeye çalışırken bocalayabilir. Bu bocalama çocuğun yalnızca yetişkinle kurduğu ilişkide aksaklık yaratmaz, birçok konuda sorun yaşamasına sebep olabilir. Bu tip çoğul mesajların olduğu ortamlarda büyüyen çocuk, sorunun büyüklüğüne, şiddetine ve ne kadar zaman sürdüğüne bağlı olarak çok çeşitli duygusal sorunlar ve davranış bozuklukları geliştirebilir. Bu sorunlardan bir kaçı aşağıdaki gibidir;

Çocuğun üzerindeki bu baskıyı azaltmak ve bu sorunları yaşamamak için, anne-babaların hem kendi aralarında, hem de aile büyükleriyle konuşarak, çocuğa karşı tutumlar ve davranışlar konusunda ortak bir yol izlemeleri gerekir. Çocukla birlikte olan herkes aynı şekilde düşünmek zorunda değildir kuşkusuz, ancak çocuğun ruh sağlığı açısından herkes birbirine yakın tutum ve davranışlar sergilemelidir.

Anne-babalar, aile büyüklerine saygısızlık yapmadan, onları kırmadan, çocuklarını nasıl büyütmek istediklerini mutlaka söylemeliler. Aile büyüklerinin de kendilerinin, kendi çocuklarını büyüttüklerini ve sıranın torunlarının anne-babalarında olduğunu düşünerek, bu konuda anlayışlı davranmaları gerekir. Büyük ailelerde bu gibi olumsuzlukların yanı sıra bir takım , olumlu şeylerden olur. Mesela torunlar büyük anne ve babasını bir model olarak alır. Onları taklit eder.

Hasara yol açan duygusal şantaj! 

Birçok anne çocuklarına, “Canımdan bezdirdiniz, yataklara düşeceğim”, “Konuşmayın benimle, ben sizin anneniz değilim”, “Ben ölürsem kime anne diyeceksiniz bakalım” sözleriyle duygusal şantaj yapar.

Anne-baba olmak maddi ve manevi fedakarlık isteyen zor bir meslek. Çocuklarınızın hem fiziksel birtakım ihtiyaçlarını karşılayacaksınız hem de duygusal gereksinimlerine cevap vereceksiniz. Modern çağın getirmiş olduğu birtakım yaşam stresleriyle gerginleşen ilişkilerde, soğukkanlı, sabırlı, eğitimli anne-babalar bile zamanında yapılan uyanlara aldırmayan, içinden gelen coşkun duygularını yaramazlıklarıyla birleştiren afacan çocuklara zaman zaman yüksek sesle çıkışmak, bağırmak ve birtakım fiziksel şiddet uygulamak durumunda kalabiliyor.

Çocuklar yaramazlık yaptığında kimi ebeveynlerin çocuğun poposuna şefkatli bir kuvvet uygulamaları mazur görülebilir; ancak bunun dışındaki çocuğa uygulanan aşırı fiziksel şiddet ağır dramatik sonuçlar doğurabilir. Anne babaların üzerinde durması gereken diğer bir konu da çocuğa uygulanan duygusal şiddet. Çocuk yediği bir tokadın acısını kısa bir sürede unutabilir, oysa çocuğun maruz kaldığı duygusal şiddet, fiziksel şiddetten çok daha ağır sonuçlara yol açabilir.

Duygusal şantaj çocuk üzerinde ne tür sonuçlar doğurur?

Duygusal şiddet, ebeveynlerin çocuklarına olan sevgilerini silah olarak kullanmaları, sevgi göstermemeleri, aşağılama, devamlı eleştirme, başkalarının önünde küçük düşürme, tehdit, gururunu incitme gibi ruh sağlığını bozucu eylemler duygusal şiddet kapsamındadır. Çoğu annenin ağzından dökülen şu cümleler, çocuğa yapılan duygusal şantaja iyi birer örnek:

“Beni üzün siz! Annesiz kalırsanız görürsünüz”, “Canımdan bezdirdiniz, yataklara düşeceğim”, “Konuşmayın benimle, ben sizin anneniz değilim”, “Ben ölürsem kime anne diyeceksiniz bıkalım, üvey anne elinde büyürseniz değerimi anlarsınız” gibi sürüp giden yalvarmalar ve yakınmalarla kısa bir süre için çocuğunuzu tedirgin ederek uslandırabilirsiniz. Ancak uzun vadede bu tür yanlış disiplin uygulamaları çocuğun ahlak ve vicdan gelişimini olumsuz etkiler. Özellikle Yüce Yaratıcı’nın ismiyle çocukları korkutmak kalıcı tedirginliklere sebep olur. “Allah her yaptığını görür, cehennemin alevleri içinde yanarsın, ağzın yüzün çarpılır taş olursun” gibi sözler küçük çocukları çok ürkütür. Allah’ı acımasız bir varlık olarak tanırlar.

Çocuk seviliyorsa ve bunu da ona hissettiriyorsanız, genel olarak uyumlu, hoşgörülü düzgün bir insansanız kızgınlık anındaki tepkileriniz fiziksel olabilir. Bunun için kendinizi suçlamanıza gerek yok. Bunun dışında kendini tutamayan, her defasında fiziksel ceza uygulayan ve öfkesini kontrol edemeyen ebeveynler yıkıcı olabiliyor. Bu durumda üçüncü şahıslardan yardım gerekebilir. Bunun için aileler, danışmanlık hizmetleri veren rehberlik araştırma merkezleri, halk eğitim merkezleri, okulların psikolojik danışma ve rehberlik servisleri, çeşitli sivil toplum kuruluşlarından yararlanabilirler.

Dağılmış Ailelerde Mutsuz Çocuklar

Anne veya babadan birinin kaybı veya boşanmaları sonunda meydana gelen düzensiz yapıya “dağılmış aile” diyoruz. Ailenin dağılması, bebeklik çağına rastlaması durumunda çocuk üzerindeki yıkımı daha fazla olmaktadır. Anne kucağında ve mutlu baba ocağında büyümek her çocuğun vazgeçilmez hakkıdır. Çeşitli sebeplerle bu haktan mahrum bırakılması çocuğun kişilik gelişimini, beden ve ruh sağlığını derinden etkiler.

Ansebep, babadan veya her ikisinden ayrı büyüyen çocuklar üzerinde yapılan araştırmalarda, çok iyi bakılıp beslenseler dahi, yaşıtlarına oranla zihinsel ve bedensel yönden geri kaldıkları, hayata küsmüşçesine iç dünyalarına çekildikleri, bakıcılarıyla duygusal ilişkiye giremedikleri ve sevgi bağı kuramadıkları görülmektedir.

İlk beş yıl içinde boşanma sonucu anne veya babadan ayrı kalan çocuklarda, güven eksikliği sebebiyle, öğrenilmiş davranışlarda bile geriye dönüş başlamaktadır. Ailenin dağılması ile birlikte bu çocuklar altım ıslatmak, kekelemek, tikler oluşturmak ve kurallara uymamak gibi çeşitli davranış bozuklukları göstermekte, kreş hizmetleriyle ve anaokulu öğretmenleriyle sağlıklı ilişkiler kuramamaktadır. Suçlu çocuklar üzerinde yapılan araştırmalar, bu çocukların genellikle parçalanmış ailelerden geldiğini göstermektedir.

(devam edecek...)