23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” Kurtuluş Savaşı’nda çocuklarımızın kutsal mücadelelerinin anısına hediye edilen ve dünyada örneği olmayan tek bayramdır. 23 Nisan 1927’deki ilk bayram Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu ve dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa himayesinde gerçekleştirilmiş, etkinlikler için Mustafa Kemal arabalarından birini çocuklara tahsis etmiş ve Cumhurbaşkanlığı Bandosu'nun konser vermesini sağlamıştır. Bayramı hak eden ve bu vatanın düşman işgalinde kurtulmasında emeği olan on binlerce çocuğumuzun mücadelesi kutsaldır. Çocuk kahramanlarımız, Birinci Dünya Savaşı Cephelerinde olduğu gibi Kurtuluş Savaşı’nda daha da büyük yararlılık göstermişlerdir. Vatan savunmasına yardım için eğitimlerini yarıda keserek gelenler arasında 13-14 yaşındaki çocuklar da vardır... Vatan savunması uğruna bazı okullar mezun verememişti. Çünkü öğrencilerin hepsi cepheye koşmuş ve oradan geri dönememişlerdi... İşte o unutulmaz mücadelelerin, unutulmaz kahramanları!

Bildiğiniz gibi, Sarıkamış Harekatı’nda çocuklarımızın gerçekleştirdiği mücadele bir savaş mucizesidir. Birinci Dünya Savaşı’nda İran sınırında Ruslara karşı savaşan Tümenimiz cephanesiz kalınca Van’dan istenen yardım sonrası yaşları 12-17 arasında değişen 80’i öğrenci 120 çocuk, yatak çarşaflarından ve perdelerden kesilerek yapılan torbalara konulan mermileri sırtlarına bağlayarak yanlarındaki jandarma erleri ile cepheye doğru yola koyulur. Aşırı soğuğa rağmen yol alan çocuklardan, dağı aşarken yakalandıkları fırtına sonrası haber alınamayınca arama çalışması başlatılır ve çığ altında kaldıkları belirlenir. Çocuklardan 38’i ile 3 jandarma çığ altından son anda kurtarılırken, 82 çocuk ile diğer jandarma erleri şehit olur.”

Yine Kurtuluş Savaşı’nda büyük kahramanlıklar gösteren binlerce “Çocuk kahramanlarımızdan” birkaç kahramanın mucizevi mücadeleleri:

Edip (Somunoğlu) 7 yaşında düşmana ve isyancılara karşı verilen mücadelede yer aldı. O yıl 7 yaşında olan Edip Somunoğlu olarak Erzurum’un 1955-1960 yılları arasında belediye başkanlığını ve devletimizin 1965-1967 yılları arasında da Sağlık Bakanlığı görevini yürüttü.”

Çukurovalı 14 yaşındaki Osman’ın destanlaşan kahramanlığı ayrıca taktire şayandır. Fransızlara karşı verilen mücadele de yaptığı kahramanlık, Fransızların yenilgisine neden olmuştur.”

Antep savunmasında Kebapçı Said Ağa’nın oğlu küçük Mehmet,”

Şahin Bey’in oğlu Hayri!..”

Şehit Yolağası’nın oğlu Mehmet Ali!..”

Antep işgalinde Fransızlar askerleri tarafından annesinin başörtüsünü almaya kalkan Fransız askerini bıçaklayan ve sonrasında Fransızlar tarafından hunharca şehit olan Şehit Kamil’i unutmak mümkün mü!”

Arzuhalci Ali Efendi’nin oğlu İsmail gibi 11-12 yaşlarındaki çocukların özverisi göz yaşartıcı boyuttadır.”

12 Haziran 1920’de Fransız ve Ermeniler’den oluşan bir grubun Türklere yönelik katliamında, direniş gösteren Türk çocuklarından 10 yaşındaki Mehmet, aldığı kurşun ve süngü yaralarına rağmen hayatta kalmayı başardı, ancak bir bacağını kaybetti.”

Urfa’da 14 yaşındaki Bozan, Fransızlar kaçarken Kuvayı Milliye önünde savaşa katıldı. Bu yavrunun kahramanlığını gören halk, Bozan için türkü bile yaktı.

Sebeke dağından indim dereye

Atılıyor bombalar, bilmem nereye

Türk çeteleri dönmez geriye

De yürü! Yürü Bozan yavrum yürü!

Vursun kırsın Fransızları, aslanım yürü...”

Maraş savunmasında, 14 yaşındaki Sarıca köylü Ali, bu bölgedeki Türk askerine kılavuzluk görevi yapmıştır. Bir seferinde de düşmanın yolunu kesmek için kendisine verilen köprü uçurma görevini dillere destan bir başarıyla yerine getirmiştir.”

10 yaşındaki Osmaniyeli Pulcu Mehmet oğlu Niyazi (Akyan) da birçok yeri dolaşmak suretiyle milis kuvvetler arasındaki bilgi alışverişini sağlayarak adını tarihe yazdırmıştır.”

Çocuk askerlerden Mehmet ve İsmail’in kahramanlık öyküleri de yukarıdakiler kadar çarpıcıdır: 1920 yılı Ağustos ayında Antep kuşatmasının sıkışmış olduğu bir günde, Heyet-i Merkeziye, şehrin durumunu Maraş yakınlarındaki Sam köyünde bulunan Kolordu Komutanı Miralay Selahaddin Adil Bey’e yetiştiriyorlardı. Mehmet, düşmanın 4 kurşunu ile gazi olmuş, İsmail ise düşmanın 9 kurşunu ile şehitlik mertebesine erişmiştir.”

Bursa dolaylarındaki düşmana karşı yapılan savunmalarda; Süvari Subayı Süleyman Bey’in oğlu İnegöllü Kâmil idi. Gaziler arasında ve babasının yanında omuz omuza düşmana karşı savaşan 12 yaşında Feridun unutulmaz çocuk kahramanlarımızdandır.”

Tarsuslu Mehmet, Kuvayı Milliye’ye yemek taşırken kurşun yağmuruna tutulup ağır yaralanmış ve sol bacağını kaybetmesine rağmen mücadeleye devam etmiştir.”

Şekerci Ökkeş: Fransızların Maraş'ı işgalinde cepheye koştuğunda annesinin, "Henüz küçüksün, seni hemen vururlar oğlum” dediğinde. Ökkeş, “Yaşım küçük ama imanım büyüktür anne. Şehit olacaksam, vatan ve millet uğrunda şehit olacağım. Ben ölmeliyim ki düşman sizlere ilişmesin,” diyerek büyük bir cesaret örneği gösterdi. 17 Aralık 1980'de öldü.”

Çuhadar Ali: Şehrin düşman işgaline uğraması ve Sütçü İmam olayının akabinde 2 Türk'ün Ermeniler tarafından öldürülmesi üzerine onların intikamını almak için yola çıkıp, Mercimektepe civarında yakaladığı 3 Ermeni çeteden ikisini öldürüp birini yaraladı. Henüz 17 yaşında şehit oldu.”

Bombacı Ahmet: Savaşın en şiddetli zamanlarında kaledeki mücahitlere mühimmat ve erzak taşımak cesaretini gösterir. Ayrıca Ermeni sığınaklarının el yapımı bombalarla tahrip edilmesinde üstün gayretleri olmuştur. 17 yaşında şehit olmuştur.”

Etlioğu Ahmet Duran: Genç ve atik olması dolayısıyla en tehlikeli görevlerde kendini en öne attı. Savaşın ilk günlerinde düşmanın attığı kurşun ile topuğundan vuruldu. Arkadaşları tarafından hastaneye kaldırıldı. Savaş yıllarının ardından Ankara'ya çağrılarak madalyası bizzat Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından göğsüne takıldı. 1946'da vefat etti.”

Kısakürekzade Şahap: Fransız işgal komutanının emriyle Türk bayrağının kaleden indirilmesi üzerine babasının kaleme aldığı beyannameyi başta Ulu Cami olmak üzere şehrin büyük camilerine götürür. Böylece daha 15 yaşındayken Bayrak olayının kahramanları arasında yer alır. 25 Ağustos 1985'de vefat etti.”

Sait Yalçın: Mülazımzade Sait daha 18 yaşındayken Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti müteşebbis heyetine dahil olur. Çatışmalara katılır. Antep'ten gelen düşman yardım birliklerinin Maraş'a ulaşmaması için çaba gösterir. Maraş kurtulduktan sonra da 250 kişilik milis kuvvetiyle Antep savunmasına katılır. Savaş kazanıldıktan sonra TBMM tarafından İstiklal Madalyası ile onurlandırılır.”

Fındıklıoğlu İbrahim: Fransız işgali sonrasında şehir genelinde çatışmalar başladığında mahalledeki çetelerin başına çavuş olarak seçilen babasının emrinde çatışmalara katılır. Bir şarapnel parçasıyla başından yaralanır. Kan kaybından yolda 19 yaşında şehit olur.

Kısacası; Türk Milleti’nin “varolma” veya “yokolma” sınırına geldiği fevkalâde bir ortam olan Millî Mücadele’de, Türk çocukları bizzat silah kullanıp çarpışmalara girdiği gibi, istihbarat ve lojistik alanda faaliyet göstererek Türk Kurtuluş Savaşı’nda millî bir mesuliyet duygusuyla karınca-kararınca hizmet etmişlerdir. Öte yandan işgal yıllarında çocukların maruz kaldıkları katliam, acılar, çileler bugün asla unutulmaması gereken hususlardır. Gururluyum ki; günümüz gençliği de tıpkı Kurtuluş Savaşı kahramanlar gibi 15 Temmuz’da (çoğu genç olan) gazilik ve şehitlik mertebesine erişerek vatan sevgisinde, millet sevgisinde; asla taviz vermeden kutsal vatanımıza sahip çıkmışlardır.

Ne mutlu o şehit ve gazilerimize; minnettarız hepsine!..