İstanbul’un o meşhur sarı dolmuşlarındayım. 
Hani kahyalarının bazen dayılanıp döner bıçağıyla durağa park eden şoförün gırtlağını bile kesebilen,
Şoförlerin birbirleriyle kanka geçinip, ardından önde oturan müşteriye şikayette bulunabilen, resmen durak şöförü arkadaşıyla gayet samimi önce sohbet etti ardından “Bu deli… durakta kimse sevmez bunu” dedi yaa.
Sonra müşteriye gıcık olurlarsa telefonda sohbeti uzatıp kalkmayabilen, büyük kağıt paralar verince müşteriye - in ağbi- diyebilen…
Yolun ortasında durup telefonla verdiği yemek siparişini alabilen,
Hattaa hattaa, araba giderken üstteki camı ayağa kalkıp açabilen…
Slalom yapmaya bayılıp, trafik tıkandığında koca tekerlekli canavar arabalardan kesilip kaldırıma çıkıp tüm araçlara; Senin belanım dercesine bodoslama önünü kesen, sonra da korna çalana, sol kolunu dışarıda sallayan…
İstanbul dolmuşları.
İsterlerse seni inim inim inletirler.
Arabamı satmadan önce tüm olan bitenlerden izole yaşıyormuşum meğer. Öyle malzeme çıkıyor ki yazacak. Hergün yazasım geliyor vallaa.
İşte ben o gün yine bu dolmuşlardan birindeyim.
Hissedilen hava 40 derecenin üstü.
Dolmuşun dolmasını (!) bekliyoruz. Orta sıranın ortasındayım. Arkaya çok gayret ettiği halde o güzelim gençlik yıllarına bir türlü dönemeyen bir kadın oturdu. Dikkat çekmek için otururken nazlanıyor. 
Kadınlar bu durumlarda çok adidir- sanki o hallere hiç düşmeyeceklermiş gibi- kadının yanına oturduğu bir diğer kadın oğluna; 
Gel oğlum teyzeye yer aç!  
Eee oldu mu teyze… Bu kadar gayret botox, prp, dolgu boşa gitti.
Bana teyze dediler…
Abla edasını anlamayan kadına hat safhada gıcık olan kadının kibar sesi değişti, tosur tosur ederek sert bir tavırla küt oturdu. Diğer kadın haricinde ne dediğini kimse anlamamıştır. 
Bekliyoruz bir kişi kaldı. 
O da benim yanıma oturacak. 
Teyze yanıma oturmadığı için çok keyifliyim. 
Neyse… kıldan nasibini bol miktarda almış orta yaşlı bir adam acele attı kendini yanıma. Öyle hızlı oturdu ki koltuğun derisi şişip beni havalandırdı.
Onu bekliyoruz ya. Seçilmiş o… Son koltuğun şanslı mudisi…
Yola çıktık.
Aracın tüm pencereleri açık. 
Şöför tam gaz içeri.
Bizi çarpraz ateşe alan rüzgardan saçlarımız inip inip kalkıyor.
Yapış yapışız, hepimiz birbirimizle ter kardeşi olmuş, hal-i  vaziyet rezillik.
Derken rüzgar yanımda ki tüy yumağı adama çarptı.
Bir hapşırdı.
Eli ağzında ama… tüm tükürükler parmaklarının arasından kaçtı. 
Hadi bilin yarısı nereye gitti?
Allahım ölmek istiyorum…
Hiçbir şey olmamış gibi şarkı söylesem ya da en iyisi, şu adamın ümmüğüne sarılsam.
……
Şans çok önemlidir arkadaşlar. Şansınız varsa herşeyden sıyırabilirsiniz, yoksa en olmayacak şey gelir size bulur. 
Unutmayın, şansı da zorlamamak gerekir. Bir atlar iki atlarsınız şansdan da kaçılmaz.
Bir komik atasözü vardır bu durumu anlatan;
“Bahtsız bedeviyi çölde kutup ayısı kovalarmış.” 
Siz başka türlü biliyor olabilirsiniz. 
Yazı da bi biip yok arkadaşlar.
…….
Hadi madem herşeyi biliyorsunuz, bunlar ne?
Kırgın Çiçekler
Kardeş Payı
Kiralık Aşk
Tatlı Küçük Yalancılar
Ben Bilmem Eşim Bilir
Günebakan
Sen Benimsin
Adı Mutluluk
İnsanlar Alemi
İlişki Durumu; Karışık
Yaz’ın Öyküsü
Aşk Zamanı
İnadına Aşk
Güneşin Kızları
Ana Ocağı
Kızlar ve Anneleri
Ev Kuşu
Lale Devri
Kaderimin Yazıldığı Gün
Elif
Umutsuz Ev Kadınları
Küçük Gelin
Ateşin Düştüğü Yer
Zengin Kız Fakir Oğlan
Aşk Yeniden
Günaydın Uçankuş
Düriyenin Güğümleri
Asla Vazgeçmem…
Bunlar yaz döneminin virus gibi üreyen televizyon dizileri.
Herhalde ucuza mal oluyorlar. Gün geçmiyor ki yeni bir- sözüm ona ilginç isimle- çerez dizi başlamasın.
Kim seyrediyor bunları bilmiyorum ama… 
Yapmış olmak için yapılmışlar. 
Emir geldi uyutan dizi yapın…diyor birileri
Çaycıya, ayak işleri yapana veya  kapıcıya sorup isim bulup hayata geçiriyorlar herhalde.
“Hanımefendi sus… Bir kadın olarak susss!”
Bak sana göre diziler var bol bol otur ve seyret!
Cav Cav konuşma!
Kahkaha hiç atma!
Üç çocuğunla ilgilen!
……..
Bir üniversitenin akademik eleman arayış sayfasında ilgimi çeken satırı sizinle paylaşacağım.
Fakülteye Araştırma- Öğretim Görevlisi, Okutman falan alıyorlar. Ve üniversitenin açtığı  sınava hak kazanan kadroyu açıklıyorlar.
Ama iki fakülte;
Üstün Zekalılar Eğitimi ve İslami İlimler Fakültesi
İkisinde de açıklama şu;
Müracaat eden aday yoktur.
E doğal…hepsi çok yoğunlar. Eğitimin sırası mı…