Röportaj: Güney Güneyan

Daha önce de bahsettiğim gibi; geride bırakmak üzere olduğumuz bu yılın başında Kalan Müzik etiketi ile bizlere ilk solo albümü 'Mozaik' ile "merhaba!" diyen, olduğumuz yerden bir başka diyarlara sürükleyen, ipeksi sesi ile kucaklayan, kucaklamanın da ötesinde adeta saran sarmalayan Zeynep Bakşi Karatağ bugün sorularımı yanıtladı!

Çok da uzatmak istemiyor, bir an önce sizi tanıştırmak istiyorum. Haydi öyleyse!

Evet, merhaba. Öncelik ile nasılsınız? Bu soru ile röportaja başlamaz isem eğer gün kötü geçer. Sonrasında ise Zeynep Bakşi Karatağ kimdir, neler yapar?


Merhaba sevgili Güney. Teşekkür ederim, olabildiğince iyiyim. Çevresel, dünyasal, siyasal sorunları saymaz, gözardı eder isek -ki edilmiyor- bensel hayatımda fevkaladeyim. Çocuklarımın annesi, Murat’ın eşi, anne ve babamın birtancik kızı, abilerimin kardeşi. Ve daha sayabileceğim bir dolu sıfata, arada şarkı, türkü mırıldanan bir kadın ekledim.

Çok şirin bir aileniz var. Onlar neler yapıyorlar?


On dört ve on altı yaşlarında iki çocuğumuz var. Tabii ki her anne gibi en büyük gururum onlar. Okuldan arda kalan zamanlarında futbol oynuyorlar. Çok küçük yaştan beri yerel takımdalar. Müzikle araları sadece dinleyici olarak iyi. En çok rap ve yabancı pop dinliyorlar. Mozaik’i de prodüksiyon aşamasında ve arabada yüzlerce kez dinledikleri için mecburen ezberlediler. Mozaik’in oluşumunda onlarında payı var. Ruhen ve bedenen tam destek verdiler.

Almanya'da ne yapıyorsunuz? Kişisel bir tercih mi, yoksa 'haydi bir gidelim!' deyip, dönemeyenlerden misiniz?


Murat ile evlenmemi kişisel bir tercih sayacak olur isek, evet kişisel bir tercih sonucu on yedi yıldır Almanya’da yaşıyorum. Bütün enerjimi günlük yaşamın koşturmasına,  çocuklarıma ve eşimle beraber yaptığımız çalışmalarımıza pay ediyorum. (Gülüyor)
 
Bildiğim kadarı ile küçük bir aile şirketi gibisiniz. Eşiniz Murat Karatağ aranjör. Siz de evinizde şarkılar mırıldanır iken, birden bir bakıyorsunuz Mozaik ortaya çıkıvermiş! Ee, iyi de etmiş! Fakat nasıl oldu? Nasıl gelişti bu süreç?


Uzun bir dönem müzikten aile molası sebebi ile pratikte ayrı kaldım. En fazla çocuklarımı uyuturken mırıldanırdım. İyi, güzeldi de bana yetmiyordu tabii. Sürekli yanıbaşımda hissettiğim boşluk, eksiklik sızlanmaya, söylenmeye dönüşünce Murat ile birlikte başladık çalışmaya. Birbirine hasret iki dost gibi müzikle tekrar kucaklaştık. Evde kendimiz için kayıtlar, denemeler yapmaya başladık. Çalışmalarımızı YouTube kanalı ile paylaştık. Ve bu videolar da sosyal medya kanallarında paylaşılmaya başlanınca güzel bir dinleyici çoğunluğumuz oldu. Daha sonra Kalan Müzik ile kesişen yollar sonrasında ise Mozaik ortaya çıkıverdi.

Albümde narin soundlar, güçlü vokaliniz ile bir doğu ile batı sentezinin içinde bulduk kendimizi. Bunun sebebi nedir?


Çünkü bizim evliliğimizde bir doğu ile batı sentezi. Murat, Almanya’da doğup büyüyen, daha çok Avrupa kültürü ve müziği ile yaşamış biri. Kendisi genç iken; ki hala gençtir; Led Zeppelin, Doors, Pink Floyd, Motown ve seksenlerin pop müziğini dinler iken; ben ise Aşık Veysel, Ruhi Su, Mahsuni Şerif, Muhabbet 1-2-3-4 serilerini, Selda Bağcan, Edip Akbayram, Fikret Kızılok ve benzeri isimleri dinliyordum. Bunun da yaptığımız müziğe yansıması kaçınılmazdı elbette. Zannımızca iyi de oldu.

Albümde şarkıların tamamı bir efsun yaratıyor dinleyicide. İçine ne kattınız?


Efsun yaratmak! Kulağa çok hoş geliyor, teşekkür ederim. Albüme ruhumuzu, içimizi, kendimizi kattık. Aşık Veysel’in türkülerinde aydınlandık, ışığımızı kattık. Sabahattin Ali şiirlerini bestelerken, aşka geldik, aşkımızı kattık. Fikret Kızılok şarkılarında hüzünlendik, kederimizi kattık. Prodüksiyon aşamasında tartışmalarımız oldu, kavgamızı kattık. Ben sade, abartısız halimi, Murat karmaşıklığını kattı. İnsana, yaşama, herşeye, herkese, dair birşeyler katmışız. Ondandır belki de bu büyü. (Gülüyor)

Her şeye rağmen ananeviyetçi misiniz? Şarkılarınızda bunu korumaya çalılıyor musunuz?


Hayır. Müzikte kesinlikle gelenekselci değiliz, ama bizim anlayışımıza göre türküler biraz da modern bir soundla günümüze taşınmalıdır. Bunu yapar ilen, hem düşüncede hem de uygulamada son derece hassas davranıyor ve düşünerek hareket ediyoruz. Türkülerin sıcaklığını, samimiyetini, derinliğini bozmama çabasındayız.

Bu leziz albümde tek eksik şey köri sosu herhalde. Ya da acıktım mıdır, nedir anlamadım, ama emin olduğum şey ise şu ki; bu albümde müzikal harman güzel yapılmış. Doğaçlama mı gelişti? Çünkü böyle bir janr yönelimi pek ülkemizde yapılmıyor. Özellik ile de yaptığınız müzik janrında bu durum böyle. Ne düşünüyorsunuz? O süreçten bize söylemek istediğiniz ne var?


Köri sosu kullanmıştık halbuki. Evet, Mozaik’in bu crossover hali doğaçlama gelişti. Belki o an ki ruhani durumdan ya da eserin içeriğinden kaynaklı. Her eserin değişik, kendine has bir yapısı var. Pop, soul, funk, rock retro, klasik ve başka müzik jarnlarının uyumu bir şekilde harmanlanması, albümü sıkıcı olmaktanda kurtarıyor diye düşünüyürum. Portishead dinleyen de, Ali Ekber Çiçek dinleyen de, Cem Karaca dinleyen de albümde birşeyler bulacaktır. Bu anlamda da Mozaik geniş bir dinleyici kesimini kucaklıyor. (Gülüyor)

Lafı gelmiş iken, Türkiye'den söz etmiş iken; temelli bir dönüş olacak mı bir gün? Çünkü bu müzik türü evrenselliğin yanı sıra, nedense Avrupa'nın çok alışık olmadığı bir janr. Türkiye'de olsa idiniz daha kolay olmaz mı idi işleriniz?


Temelli bir dönüş söz konusu değil. Hayatımız orada kurulu ve büyük ihtimalle de öyle devam edecek. Tabii müziğimizi en başta kendi ülke insanımız için yapıyoruz, ama Almanya’da yaşıyor olmayıda handikap olarak görmüyoruz. Aksine kültürler arası çeşitliliğin ruhumuza, yaşamımıza katkıları, yaptığımız müziğe de yansıyor. Bu da bir avantaj. Zaten bir ayağımız Türkiye’de. Sürekli gidip geliyoruz. Teknolojinin sunduğu nimetlerden de faydalanınca işlerimiz aksatmadan yürüyor.

İlk İstanbul konseri geliyor diye biliyoruz. Heyecanlı mıyız?


Heyecan mı? Sırf bu yüzden yemeden, içmeden, uykudan kesildim. Dinleyicimizle ilk buluşmamız, ilk göz göze, karşı karşıya gelişimiz olacak. Bu sebepten ötürü çok özel bir akşam olacak benim için. Konser, saat 20:30'da, 21 Aralık Çarşamba günü, Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde olacak.

Pekiyi, ilerleyen günler için plan, proje, yol haritası var mıdır?


Biz ikinci albümün çalışmalarına çoktan başladık. Kaydı biten eserler var ve kendi bestelerimiz üzerinde çalışmaya devam ediyoruz. Ve tabi ki yeni yeni şekillendirmeye başladığımız, çalışmalarımızın Türkiye ayağını netleştirmek. Dinleyicilerimizle birlikte şarkılar, türküler söyleyebileceğimiz konser planlarımız var.

Arabamız bal kabağına dönüşmeden önce bize ne söyleyip, bitirmek istersiniz? Aksi halde sonsuza dek bize şarkı söylemek zorunda kalacaksınız. Üstelik bu bizim canımıza minnet!


Madem kül kedisinden bir alıntı yaptın; ben de mutlu biten masallar tadında; umutlu, güzel günler diliyorum. Memleketim için, insanlık için, gelecek için. Teşekkür ederim!