Grafik Tasarımı Bölümü Arş. Gör. Yusuf Tolga Ünker’in Holokost’un Görüntüleri – Visions of the Holocaust isimli sergisi Amerika Birleşik Devletleri, Florida’da yer alan Nova Southeastern Universitesi, Alvin Sherman Kütüphanesi’nde açıldı.

HABER: FİKRİYE KESTİ ÜNKER

Yusuf Tolga Ünker: “Holokost döneminde çekilmiş olan siyah beyaz fotoğraflara bakmakta bir güvence var. Nazi acımasızlığı ile acı çekmiş ve işkence görmüş ruhların unutulması mümkün olmayan gözlerini ve yüzlerini gördüğümüzde, kendimizi eski görünümlü o siyah beyaz fotoğraflar sebebiyle insanların yaşamış oldukları dehşetten uzakta tutabilmekteyiz.
İnsanların, bunu düşünmeden direkt olarak kaçamak bakışlarla fotoğraflara bakıp “ne acı” diyerek yüz çevirmeyi tercih ettikleri de bir gerçek. Ancak renklendiklerinde acının yanında insanın insana yaptıklarını empati kurarak görmelerine neden olduklarından dolayı bazıları bundan korkmaktalar ve bu nedenle de görmek istememekteler.
Evet, bazılarının görmesi rahatsız edici olabilir; ama gerçekliği kabul etmek her zaman kolay değildir” diyor.

Sergiyi düzenleyen Holocaust Learning and Education Fund, INC Başkanı Craig Weiner,  sanatçının, çalışmaları ile geçmişten gelen bu çocukların ve yetişkinlerin duymamızı istediği mesajları hayata geçirdiğini” söylüyor.

HOLOKOST'UN GÖRÜNTÜLERİ - Bu muhteşem renklendirilmiş görüntüler sergisini bizzat kişisel olarak deneyimlemeye davetlisiniz.

Bu sergi, hem büyük boyutlu imgeler hem de bireysel betimlemelerle, 1939-1945 döneminde meydana gelen olaylar dizisini ve gerçekliği göstermekte.

Sergi, 22 Ekim 2018'den itibaren Florida’da bulunan Nova Southeastern Universitesi’nin Alvin Sherman Kütüphanesi'nde üç ay süresince izlenebilir.

Nova Southeastern Üniversitesi
Alvin Sherman Kütüphanesi 2. Kat Cotilla Galeri
Fort Lauderdale
Florida, Amerika Birleşik Devletleri

Yusuf Tolga Ünker

Yusuf Tolga Ünker, 1984 yılında İstanbul’da doğdu. İlköğretimi Marmara Koleji’nde tamamladı ve ortaöğretimi de aynı okulda tamamladıktan sonra İstanbul Avni Akyol Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’ne 1999 yılında birincilikle girdi.  Hazırlık sınıfında Tülay Yaman Ekiner, Sumru Ekşioğlu ve Oya Tansel’in öğrencisi oldu. Oya Tansel’in atölyesinde eğitimini tamamladı ve 2003 yılında liseden mezun olduktan sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ni kazandı. Sanat tarihi kazanmış olmasına karşın resim sevgisi ağır bastığı için tercihini resim bölümünde okumaktan yana kullandı ve Prof. Zekai Ormancı atölyesinde ilk yılını tamamladıktan sonra Prof. Kemal İskender atölyesinde çalışmalarına devam etti. 2009 yılında lisans eğitimini bitirdi ve aynı yıl yanlızca üç öğrencinin kabul edildiği yüksek lisans programına girdi. Ve eğitimine başladı.

Bu süre zarfında 2010-2011 döneminde erasmus programı ile İspanyada Cuenca şehrinde Universidad de Castilla-La Mancha’da Prof. Jaime Llorente Sainz ile resim eğitimine devam etti ve tez çalışmasını sürdürdü. Yüksek lisans için İspanya’da bulunduğu sırada diğer Avrupa şehirlerinde bulunan çeşitli müzeleri ziyaret etme şansı buldu ve eski ustaların çalışmalarını inceledi.
 
Yardımcı Doçent İrfan Okan ile yüksek lisans tez çalışmasını yürüttüğü sırada pedagojik formasyon eğitimi de aldı ve 2013 yılında tamamladı. 2013-2014 eğitim-öğretim döneminde özel bir kurumda görsel sanatlar öğretmeni olarak çalıştı. Ardından 2014 yılında vatani görevini Ankara’da yerine getirdi. Askerliğin ardından 2015 yılında “19. yy Romantik Dönem Resminde, Şiir ve Müziğin Etkisi” isimli tez çalışması ile yüksek lisans öğrenimini tamamladı.

2015 yılında İspanya’da bulunan Servitas Carmona’nın düzenlediği Virgo Dolorosa Konferansı için “Mater Dolorosa Icons of İstanbul” başlıklı bir yazı kaleme aldı ve bu yazı konferans DVD’sinde yer aldı.

2016 yılında daha önce Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde seçimle göreve gelen ilk dekan olan ve son yıllarda Doğuş Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı olarak görev yapmakta olan illüstrasyon sanatçısı merhume Prof. Dr. Nazan Erkmen ile tanıştı. Erkmen’in övgülerine mazhar oldu ve Erkmen Ünker’i grafik alanında çalışması yönünde yüreklendirdi. Erkmen’in yol göstericiliği ile grafik çalışmalarına ağırlık veren Ünker 2017 yılında Maltepe Üniversitesi Grafik Tasarımı Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladı.

Çeşitli kurumlarda ve özel okulda çalışmış olan Ünker, Maltepe Üniversitesi’nde akademik kariyerine devam ederken, gazete haberleri ve röportajlarını sürdürmekledir. Resim, illüstrasyon ve fotoğraf renklendirme çalışmalarına devam etmektedir.

Holokost’u Tekrar Görmek

Holokost döneminde çekilmiş olan siyah beyaz fotoğraflara bakmakta bir güvence var. Nazi acımasızlığı ile acı çekmiş ve işkence görmüş ruhların unutulması mümkün olmayan gözlerini ve yüzlerini gördüğümüzde, kendimizi eski görünümlü o siyah beyaz fotoğraflar sebebiyle insanların yaşamış oldukları dehşetten uzakta tutabilmekteyiz.
Seyirci için bu fotoğrafların çok uzun zaman önce çekildiği ve çok geçmişte kaldığı açıktır. Dikkatlice ve özenle yapılan renklendirme ile bu uzun zaman öncede kalmış olan görüntüler, tıpkı bugün çekilmişlercesine çağdaş ve birbirleri ile ilişkili sahnelere dönüşmekteler.
Bu fotoğrafları renklendirerek, fotoğraflarda bulunan kişilerle, geçmişten bugüne bir bağ kurabilmemize ve bizimle konuşabilmelerine olanak sağladığım kanısındayım.
Renklendirme, siyah beyaz fotoğrafların görüntüleri üzerindeki güven hissini, yani bir bakıma siyah beyaz perdeyi kaldırıyor. Böylece Holokost’un gerçekliğini çok yakından ve tehditkâr bir şekilde sunuyor.
Örneğin, kırmızı ve siyah beyaz renklerin olduğu nazi bayrağının gözüktüğü fotoğraf, siyah beyaz haline göre seyiriciyi daha fazla tehdit eden hisler uyandırmakta.
Bu nedenle, biz gerçeklikle olan bağın bu duygusunu korumalıyız ki çok uzun zaman önce olmuş olanlar bir daha asla tekrar edemesin.
Dijital renklendirme geçmişi bugüne taşıyan ve güncel kılan bir işlem.
Bu çalışmalar, bizlere nefret ve ırkçılığı engellemek adına bir daha böylesi bir şey yaşanmaması için çok çalışmamız gerektiğini gösteren bir uyarıcı olarak hizmet etmekte. Bir sanatçı olarak, bu ikonik sahnelerden bir resim oluşturmanın değerini görmekteyim.
Bir ressam, bu çocukların ve yetişkinlerin bilmemizi istedikleri geçmişten gelen mesajı ve gerçeği tekrar yaşama döndürebilir ve sunabilir.
Bazıları için bunu görmek rahatsızlık verici olabilir ancak gerçek şu ki nefret ve önyargı kabul edilmesi kolay şeyler değildir. İnkârcılar ve unutanlar için bu renklendirilen fotoğraflar ve resimler onları, Nazilerin 1930’lar ve 40’larda Yahudilerin üzerine saldıkları dehşet, terör ve yok edişin gerçeğini reddetme ile yüz yüze getirmektedir.
Gerçek bazıları için şoke edici olabilir, ancak geçmişe ait olan gerçeği reddetmek, gelecekte de tekrar edilmesine sebep olabilir. Gelecekte bu türlü bir insanlık ayıbının tekrar yaşanmaması için bugün geçmişle yüzleşilmeli ve bir ders çıkarılmalıdır.
Bu fotoğraflar şaşkınlık, kızgınlık ve hezeyanlara neden olabiliyor. Görenlerden kimi  “bu fotoğraflar tarihe ait ve renklendirilmemeli” diyor. Ancak o dönemde de çekilmiş olan renkli fotoğraf ve kamera görüntüleri olduğunu unutuyorlar.
Bununla birlikte esasen önemli olan nokta  Holokost’a neden bakılması gerektiğidir.
İnsanların, bunu düşünmeden direkt olarak kaçamak bakışlarla fotoğraflara bakıp “ne acı” diyerek yüz çevirmeyi tercih ettikleri de bir gerçek. Ancak renklendiklerinde acının yanında insanın insana yaptıklarını empati kurarak görmelerine neden olduklarından dolayı bazıları bundan korkmaktalar ve bu nedenle de görmek istememekteler.
Tam da bu nedenle fotoğrafları renklendiriyorum. Aslen onları renklendirmek yerine boyuyorum diyebilirim. Çünkü photoshop kullanan herhangi biri de bu tarz renklendirmeler yapabiliyor. Benim amacım ise bakılmak şöyle dursun “görülmek” istenmeyeni insanlara sunmak ve seyirciyi baktığı güvenli alandan çıkararak dehşetin içine çekip rahatsız etmek.
Holokost kurbanlarının ikinci ve üçüncü kuşaktan akrabaları daha fazla tepki gösterebilirler. Ancak bu çalışmalar, özellikle Holokost’u bilmeyen ve yaşanılanları hissedemeyenlerin bakmaları için renklendirilmekteler diyebiliriz.
Belki de inkâr edenlerin yüzlerine bir tokat gibi çarpan bu fotoğraflar onlara insan gerçeklerinden birini acımasızca gösteriyor.
Renkli olduklarında ise daha güncel ve bugüne aitmiş, sanki hepimiz şu an bu şiddeti yaşıyormuşuz gibi acımasız, tehditkâr ve korku verici gözükmekteler.
Hayal, kâbus ve gerçeklik arasında kalıyorlar belki de…

Yusuf Tolga ÜNKER