Alime Hanım’ı ilk kitabım ‘Kalbini Eksik Etme’ ile birlikte tanıdım. Asil duruşu, edebi kişiliğinin
güçlülüğü ve karakterinin güzelliğiyle daha ilk günlerde beni kendine hayran bırakmıştı.
Ve zaman geçtiğinde Alime Semerci, benim için sadece kitaplarımı basan yayınevinin sahibi değil;
aynı zamanda hayatımda çok kıymetli yeri olan, örnek aldığım biri haline geldi. Samimi, dürüst,
başarılı, mükemmel bir eş ve anne olan bu zarif kadını sizlerle de tanıştırmak istedim.

Röportaj: Yağmur Tanyıldız


Bize kendinizden bahseder misiniz? Alime Semerci kimdir?
1974 yılında Antalya’da doğdum. Çocukluk yıllarımı Antalya mavilikleri arasında layığıyla yaşadım. Başarılı bir eğitim hayatının ardından hayat karşıma aşkı çıkardı. 1997 yılında, yazar ve şair Aykut Semerci ile evlendim ve bu evlilikten nur topu gibi bir evlat sahibi oldum. Hâlâ Antalya, aşk ve yazmak üçgeninde mutlu ve mesut bir şekilde tüketiyorum ömrümü.
Üreten, üretene destek veren başarılı bir iş kadını ve aynı zamanda yazarsınız. Peki yayınevi kurmaya nasıl karar verdiniz? Bu yoldaki adımlarınızı bizlerle paylaşır mısınız?
Yayınevi kurmak bir anda alınmış bir karardı. Eşim Aykut Semerci sayesinde çok yayınevi gezmiş, birçoğunun çalışma ortamını görmüştüm. Beceriksizlerdi. ‘Bu iş öyle yapılmaz, böyle yapılır’ dedim ve Semerci Yayınları’nı kurduk. İki yılda yüz kitap basarak, birbirinden değerli yazar adaylarının hayallerini gerçekleştirdik. Bu büyük ve anlamlı bir mutluluktur.
Basımını yapacağınız kitaplara nasıl karar veriyorsunuz? Geri çevirdiğiniz kitaplar oluyor mu?
Her insan, başka insanların özgürlük sınırını ihlal etmediği sürece her davranış ve girişimde özgür olmalıdır. Yazmak da bir özgürlüktür. Yazdığını bastırmak da bu özgürlükler içerisindedir. Bu kapsam içinde edebi niteliği zayıf olan kusurlu kitapları da yayınlamaktayız. Bana göre amatör yayıncılık bir tür eğitim çünkü. Şair ya da yazar adayının eser diye nitelediği çalışmasını kitap olarak eline alıp incelemesi, beğeniye sunması bir çeşit yüzleşme. Bu şans herkese tanınmalı. Fakat basmadığımız kitaplar tabii ki oluyor. Ahlakı kusurlu ve saygısız insanlarla çalışmamız mümkün değil. Çünkü edebiyat çok naif ve bir o kadar değerli. Aydınlanmanın olmazsa olmazıdır.
‘’KADIN OLMAK AYRICALIKTIR…’
Yazmış olduğunuz "Acı Kadın&Tatlı Erkek" isimli kitabınızdan bahseder misiniz? İsminin bir hikâyesi var mı? Bu kitap kime/neye yazıldı? Neler anlattınız okuyucularınıza?
Acı kadın&Tatlı Erkek, yazarı Alime Semerci’nin kişisel gelişimidir. İsminin özel bir hikâyesi yoktur. Kitabı; kadına dair anlatılar dokumaktadır. Kadının incitilmişliğinde, kullanılmışlığında, horlanmışlığında erkeğin ego ve hışmı kadar, kadının dünden razılığı da etkendir. ACI KADIN buradan gelir. Erkeklerin tümü kötü değildir. Kadını gerçek anlamda sevebilen, aşktan anlayan, kadına değerli olduğunu hissettiren erkekler de boldur aramızda. TATLI ERKEK kısmı da buradan gelmektedir. ACI KADIN&TATLI ERKEK, özgür ve cesur kadının gözünden hayattır.
Kitabınızda eşiniz Aykut Semerci'ye de rastlıyoruz sayfalarda. Neden "şair mavi" diye sorsak, bize neler söylersiniz?
Aykut Semerci sevdiğim adamdır. Aşığımdır. Bugün bir Alime Semerci varsa, ondan öğrendikleriyle vardır. Aşkım, kocam ve de hocamdır. Bu bir kadın itaati değildir, aksine bir kadın için eşsiz bir zevktir.
Aykut Semerci, Cumhuriyetimizin en önemli yirmi şairi arasındadır. Dünyadan habersiz edebiyat eleştirmenleri ve otoriteleri nihayet Aykut Semerci’nin ayrımını yapabilmişlerdir. Şair Mavi, ona sevenlerinin hitap şeklidir, ona iliştirilmiş sevgi dolu bir lakaptır. Kendisi lakabını benimsememiştir lakin özellikle ben, onu hâlâ ‘şair mavim’ olarak öpüp kokluyorum.
Aşkı bilen ve yaşayan biri olarak sizce aşk nedir?
Bana aşkın kusursunuzu yaşatan adamın kaleminden tanımlamak isterim size aşkı. Tabii ki kadın diline uyarlayarak.
“Aşk, adamdır. Yanımda olmalıdır. Sadece benim olmalıdır. Anlatmalıdır. Saçma sapan şeyler de olsa anlattıkları, beni deli deli sarmalıdır. Her saçmalığı bende, derin bir anlam bulmalıdır. Anlamalıdır beni. Hiç anlatamadığım kadar görmeliyim göz bebeklerinde derdimi. Gülünecek her ne varsa, tek kahkaha olarak varmaktır ona. Okşamaktır. Okşanmaktır. Sevişmektir. Özlemektir sevişirken dahi, daha sonraki sevişmeleri… Her şeye değendir… Ödenen her bedelin tam karşılığıdır. Aşk, dünyada o adamdan başka hiç kimsenin kalmamasıdır.’
Güzel, zarif ve başarılı bir kadınsınız. Peki bunun dezavantajlarını yaşadığınız oluyor mu? Size göre Türkiye'de kadın olmak zor mu?
Kadın olmak bir ayrıcalıktır. Kadın çizgilerini çizmeli ve gücünün farkında olmalıdır. ‘Kadını kendime nasıl denk görebilirim, kadın güçsüz!’ diyen cehaletten, sömürü düzeninden kendini korumalıdır.
Türkiye’de kadın olmak zordur. Lakin bu, günümüz Türk kadının kendi tercihidir. Çarpıtılmış inanç ve ahlakla, erkeğe uşak olmak küçük yaşta zihnimize ve yüreğimize işlenir. Bu düzene karşı koymak ve Atatürk’ün bize tanıdığı haklara sahip olmak gerekir. Bu ülkenin yüzde ellisi biziz. Biz kadınlar istemezsek çiğnenmeyiz, kullanılmayız.
Başarılı, güzel, cazibeli ve güçlü kadın benim. Peki siz hangi kadınsınız?
Son olarak gazetemiz okuyucularına neler söylemek istersiniz?
Yazar ve şair adaylarına bir çift sözüm var. Yazarlık, hele ki şairlik kolay sahip olunabilen değerler değil. Bunun bilinci ve saygısı içinde adımlarınızı atın. Diliniz, egonuz değil; ürettikleriniz söylesin sizin şair ve yazar olduğunuzu.
Ve tabii ki kadınlar, hemcinslerim. Kötü erkek varsa, hakkımızı sömüren, bizi döven, baskılayan erkek varsa, bu bizim eksiğimiz ve ayıbımız. Bu adamlar, bizim çocuğumuz değil miydi? Niye saygı duyduramadık, kadının değerini anlatamadık küçük oğullarımıza? Bugün kadına atılan her tokatta, sıkılan her kurşunda bizim de payımız var. Öğretin çocuklarınıza kadının ne olduğunu ve parlatın kadının geleceğini. Her şey bizim elimizde.
Son sözüm kitabımın ilk sözüdür. Okuyun… Sadece Kuran’ı değil, aydınlığı da okuyun. Ben böyle yaptım; bu ışıkla mutlu ve güçlü oldum. Kalem kılıçtan keskindir, bunu unutmayın. ‘O gün gelecek, âlimin mürekkebi şehidin kanından üstün gelecek’ diyen Peygamberimize yakışın. Kadın ya da erkek değil, iyi insan olun.