Volkan Konak, 1967 yılında Trabzon’un Maçka ilçesinin Yeşilyurt  köyünde dünyaya geldi. Babası karayollarında işçi annesi ev hanımıdır. 5 ablası ve 1 abisi yani 7 kardeşin en küçüğüdür. Evli ve 1 kız 1 erkek 2 çocuk babası olan Volkan Konak İlk orta ve Lise Eğitimini Maçka‘da tamamladıktan sonra lise öğretmeni onu keşfetmiş ve İstanbul’a getirmiştir. 1983 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuvarı’na girmiş, 1988 yılında Konservatuvarı bitirip 1991 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Halk Müziği üzerine Sosyal Bilimler master eğitimini tamamladı. Sanat ve müzik hayatına 1987 yılında Maçka yöresinde yaptığı derleme çalışmalarını topladığı “Suların Horon Yeri” adlı müzik albümüyle başladı. Daha sonraları beste çalışmalarına başladı. 
Nazım Hikmet, Yaşar Miraç, Ömer Kayaoğlu, Sunay Akın gibi değerli şairlerin eserlerini besteleyerek müziğini, tarzını belirlemiş oldu. Beste müziğinin içerisine etnik motifleri katarak örneği olmayan kendine özgü bir tarz yaratmış oldu. daha sonra albüm çalışmaları, sahne çalışmaları ve böylece ardı arkası kesilmeyen müzik yaşantısına devam etti. 
1993 Efulim, 1994 Gelirmisin Benimle, 1996 Volkanik Parçalar, 1998 Pedaliza, 2000 Şimal Rüzgarı, 2003 Maranda, 2006 Mora, 2009 Mimoza, 2012 Lifor, 2015 Aleni Aleni 11 albümü olan Volkan Konak görünen o ki “Cerrahpaşa”, “Rüzgar”, “Yarim Yarim”, “Göklerde Kartal Gibiyim”, “Dertliyim Kederliyim” gibi birçok şarkısı gibi son çıkardığı albümdeki “Aleni Aleni” parçası ile de yine kendinden çok söz ettireceğe benziyor. 

Müzik adamı yaptığı her şarkı ile insanların yüreğine taht kurmayı başarmış. O insanların sevgisini kazanmış büyük bir sanatçı ama gördüğüm kadarı ile oda aynı derecede insanları seviyor. Öyle koca yürek bir daha kolay kolay bulunamaz. Ülkemiz için büyük bir değer olan Volkan Konak sorularımı tereddütsüz cevapladı. 
Öyle sıcak, kibirsiz, sevgi ve aşk dolu bir yüreğe sahip ki, sevdaların adamının, mütevazi, nazik ve yürekli olduğu kadar kendini aşmışlığını gördüm. Ben bu hafta sayfama konuk olan Volkan Konak’a  hoş geldiniz diyor ve soruyorum. 

Sanat hayatınıza nasıl başladığınızı sizden dinleyebilir miyim?
BENİ ÖĞRETMENİM KEŞFETTİ
16 yaşında liseyi bitirdim. Liseden sonra İstanbul’ a geldim. Daha sonra konservatuar okudum hatta  iki konservatuar okudum diyebiliriz. Çünkü konservatuardan sonra müzik üzerine mastır yaptım. Köyden ve  kasabadan şehre, Şehirden ulusallığa, ulusallıktan evrenselliğe doğru gitmeye çalışıyorum Eğitimin benim üzerimde çok önemli etkisi olduğunu düşünüyorum. Bunu da öğretmenlerime borçluyum. Çünkü beni lise öğretmenim alıp İstanbul’a getirdi. O yüzden onun her zaman ellerinden öpüyorum.

Beste yapmaya  ne zaman başladınız?
Konservatuara 16 yaşında girdim. Ama beste yapmaya 20’li yaşlardan sonra başladım.

Öyle güzel besteler yapıyorsunuz ki, öyle güzel okuyorsunuz ki yıllar geçse bile hep aynı tazeliğini, aynı lezzetini koruyor. Bunun sırrını açıklar mısınız? Bu ilham nereden geliyor?
BEN İNANDIRICI MÜZİK YAPIYORUM
Bir defa yaptığım müzik inandırıcı bir müzik. İnsanlar müziğime inanıyor, beni samimi ve sıcak buluyorlar. Ben de zaten samimi bir insanım. Dolayısı ile karşı tarafa direk geçen bir olgu. Yazmayı, üretmeyi ve kendimi geliştirmeyi çok seviyorum. Eksiklerimi görüp, onları düzeltmeyi, tedavi etmeyi çok seviyorum. Dolayısı ile bugünüm, sürekli bir gelişmenin sonucudur. Yazmanın ve üretmenin hayatımda çok önemli yeri olduğunu düşündüğüm için yazmaya devam ediyorum.

Bu güne kadar kaç albüm var?
Bu güne kadar On bir  albüm oldu.

Yeni projeler var mı?
MÜZİKAL YAPMA HAYALİM VAR
Belki Sinema üzerine bir projemiz olacak. Oyunculuk anlamında değil de  prodüksiyon, senaryo, müzikleri. Çünkü, aklımda hiç yapılmamış olan sinema tezi var. Bir de, ben müzikal çok seviyorum. Eğer ileride bir müzikal yaparsam buda işin cilası, süksesi, lüksü olur. Bunlarda bir hayal olarak aklımın bir tarafında duruyor. Televizyon programı da belki sonbahara doğru 13 bölüm bir olta atabilirim. Ben tadında bırakmayı seviyorum, uzatmıyorum. İnsanlara bir kır çiçeği sunuyorum, bir tadımlık sunuyorum. 

Siz sahnedeyken insanlar gitmeye başlayınca bir anda değişiveriyorsunuz. O atmosferde o insanlar geriye dönüyorlar. O anda ne oluyor size? Yani siz büyüleniyorsunuz ama o insanları da büyülüyorsunuz. Bunu açıklamanızı  istesem?
O İNSANLARI AVUCUMUN İÇİNE ALIP POTADA ERİTİYORUM
Ben sahneye çıktığım zaman sadece kalbimi değil hayatımı verircesine şarkı okuyorum. Sanatın birleştiriciliğini  kullanarak , dostluk kardeşlik adı altında O insanları avucumun içine alıp potada eritiyorum. Sanat büyük bir güçtür. Hani çocuğun ağzına memeyi verirsin almaz, şekere batırıp verirsin gibi, o sanatın büyüsünü, o birleştirici gücünü ve vücut dilini tabi ki sahnede kullanıyorum. Bir de, inandırıcı oluyorum. İnsanlara otur bir şey söyleyeceğim  dediğim zaman oturabiliyorlar. İşte bu çok büyük bir servet, büyük bir güç, büyük bir alışveriştir. Ben de bunu kullanıyorum. Çünkü ben o insanlara hiç yalan söylemedim, onlardan hiç  bir şeyimi gizlemedim. Hep samimi ve gerçek duygularla beslendiğimi biliyorlar. Öfkemi de biliyorlar, neşemi de, Sevincimi de, Başarımı da, başarısızlığımı da biliyorlar.
Peki bu kadar çok seviliyorsunuz? Eşinizin sizi kıskandığı oluyor mu?
Biz eşimle çok eskiden beri beraber olduğumuz için bunları hep konuşarak bu günlere geldik. Sanat soyut bir olgudur, eğer sanatı kıskanıyorsa rahatsızlığı var demektir. Çünkü sanat ve aşk, müzik güzel ve soyut şeylerdir. Nefesi nefese vuran şeyleri değil. Bana insanların teveccühü, sevgi seli, sevgi yumağı da cinsellik olarak değil ki, sevgi ve teveccüh olaraktır. Dolayısı ile bundan rahatsız oluyorsa eksikliği o zaman kendinde arar. Biz bunları konuştuk zaten hiç sorun olmuyor. 
Hayatınız film olsaydı nasıl bir film olurdu ve adı ne olurdu?
AŞKIN VE SEVGİNİN YENİLMEZ ŞOVALYESİ
Eğer hayatım film olsaydı, özgürlüğüne düşkün cesur ve dürüst bir insanın hayatı olurdu. İsmi “Aşkın ve Müziğin Yenilmez Şovalyesi” olurdu. Duyguyu ve cesareti öne çıkaran bir şeyde olabilirdi. Ama kesin içinde aşk olurdu.

Şarkılarınızda hep bir kadın var. Bu kadınlar mecazi mi yoksa yaşanmışlıklar da var mı?
Yaşanmışlıklar da var tabi. Kadınlar Dünya’nın en güzel varlıklarıdır. Slaytlar görüyorsunuz, resimler görüyorsunuz, öyle kuru kuruya da olmaz. Yüzüme gözüme  bulaştırmadan onu sunuyorum. Ama hepsinin içerisinde bir koku, bir renk, bir dokunuş var.

Bu kadar yoğun bir çalışma içerisinde çocuklarınızla yeterince ilgilenebildiniz mi? iyi bir baba olabildiniz mi? 
Ben her türlü imkanı sunan iyi bir babayım. Ama zaman ayırma anlamında başarılı bir baba değilim.

Çok ünlüsünüz. Herkes size ulaşmak istiyor? Bu sizin kişiliğinizi etkiliyor mu? Yani sahnedeki Volkan Konak ile evdeki Volkan Konak aynı kişi mi?
24 saat  içerisinde 3 saat Volkan Konak’ım, ben diğer zamanlarda  Volkan’ım. Ben volkan konak’a 2 -3 saat sahnede hizmet ederim ondan sonra Volkan konak biter Volkan olurum.

Bir gün sahnelere veda etmek zorunda kalsanız nasıl hatırlanacağınızı düşünüyorsunuz?
Ben işini iyi yapan, işini aşkla yapan biri olarak anılmak isterim. Umarım öyle olur.

Rüzgar şarkısının hikayesine dokunur musunuz?
Ben o şarkıyı Zigana dağında,yaylada yazdım. Orası, Maçka hamsi köyde kafamdaki ışığı söndürebildiğim yerlerden bir tanesidir. Orda otururken sevdiğim kadını çok özlemiştim ve o an yanımda olmasını çok istemiştim. Fakat kasaba küçük olduğu için böyle şeylere izin vermiyor. O yanımda olmayınca da ben ona şarkı yazdım. Aslında yine o şarkı ile orada oldu, ama bedenen olmamıştı.

Hayat felsefeniz nedir?
Benim hayat  felsefem sevmek, sevilmek, dünyayı babamın evindeymiş gibi yaşamak, ağız dolusu gülmek, ağız dolusu ağlamak ve ölüm geldiğinde de senden kopmayacak kadar onurlu ve güzel yaşadım deyip kapıdan çıkmak.

Hiç meydan okuduğunuz biri oldu mu?
Zaten ben hayatın kendisine meydan okuyorum. Kolay kolay bana meydan okunamaz ancak ben meydan okurum.

Ben bu hayatta asla vazgeçmem dediğiniz bir şey var mı?
Özgürlüğüm, dürüstlüğüm ve cesaretimden asla vazgeçmem.

Hayatınızda keşkeler var mı? İçinizde kalan ukte var mı?
Ben keşkelere çok inanmam, yaşanması gerekiyordu yaşandı diye bakarım. Hepsinden bir ders çıkardığım için de hepsi gerekli diye düşünüyorum. Yorgunluklarım, kızgınlık- larım olsa da asla keşke demiyorum. Çünkü yaşanılmış yaşanılması gerekiyordu diye bakarım. Ha şöyle hep doğru zaman doğru mekan diye düşünmüşümdür. Mesela Üniversiteye ilk geldiğimde bir bisiklet aldım. Neden kasabada benim bisikletim yoktu. Ama bunu da kendime dert etmedim. Demek ki o tarihte almam gerekiyormuş. Ha! ben ortaokulda ve lisede okurken bisikletimin  veya bir basket topumun olmasını isterdim. Benim basket topum vardı hala ofiste duruyor çünkü o benim için çok önemlidir. Ama onlara sahip olamadım diye de çok canımı sıkmadım, yoksa yoktur ne yapalım dedim.

Eğer yarın öleceğinizi bilseniz ne yaparsınız?
Yarın öleceğimi bilseydim en çok sevdiklerimi, ailemi görmek isterdim.

Bir anınızı anlatır mısınız?
Harbiye açık hava tiyatrosunda bir hanımefendi kulise geldi. Benden hatıra olarak kıyafetlerimden birini istedi. Bende kıyafetleri arabaya göndermiştim. Kulisteki çiçeklerden birini ona gönderdim ama kıyametler koptu. Meğer o benim verdiğim çiçeği bana getiren zaten kendisiymiş. Bende getirdiği çiçeği  ona geri vermişim. Ben jest olsun diye o çiçeği  ona göndermiştim ama rezil oldum. Sonra gönlünü aldım ama böyle bir kazaya kurban gitmiştim. 

Sihirli bir gücünüz olsaydı bu dünyada neyi değiştirirdiniz?
SİYASET VE SİYASETÇİLERİN OLMADIĞI SEVGİ VE AŞKIN OLDUĞU BİR DÜNYA İSTERDİM
Siyaseti ve siyasetçileri yok etmeyi düşünürdüm. O meslek grubunun dünyada olmamasını isterdim. Dünyada sadece bilim, sanat, kültür ve aşkın olmasını isterdim. 

Bir çok ödül aldınız. Altın adam size ne ifade ediyor?
Ben aslında ödüllere çok takılmıyorum o kadar çok ödül aldım ki  ofise sığmıyor. Elbette bunlar benim  koşuda kazandığım  madalyalardır. Duygularım okşanıyor, okşanmıyor değil ama benim için asıl ödül hayattan ve halktan aldığım ödüllerdir. 

Halka mesajınız
En başta cesur olsunlar. Yeri geldi mi selam vermek için bile başını eğmesinler. Bayan iseler lütfen özgür olsunlar asla bir erkeğe bağımlı olmasınlar ve de mutlu olsunlar.