İŞTE EYÜP SULTAN MEZARLIĞI!

Tarihimize, kültürümüze yapılan saygısızlık ve soygunlar sürüp gidiyor. Bu soygunlara karşı ilgisizliğimiz bu şekilde sürerse, yakın bir gelecekte, İstanbul’un tarihi mezarlıklarında, mezar kültürümüzün şaheserleri olan o mezar taşlarından bir tek örnek bile bulamayacağız. 

İlber Hoca (Ortaylı) Pazar günü, Hürriyet’te, Edirnekapı Mezarlığı’nın içler acısını durumunu konu alan yazısında, “İşte Edirnekapı Mezarlığı… Duvarlar arkasındaki taşlar ya çalınıyor ya kırılıyor ya da daha hazini, utanmazca birilerine satılıyor” diyordu. Biz de, bugünkü sohbetimizde “İşte Eyüp Sultan Mezarılığı!” diyerek ecdadımıza, tarihimize ve kültürümüze olan ilgisizliğimize ve saygısızlığımıza dikkat çekmek istiyoruz. 

Eyüp Sultan Hazretleri’nin türbesinin elden gitmekte olduğu fark edildi ve yapılan restorasyonla kurtarıldı, ama çevresindeki mezarlıklardaki her biri bir sanat eseri olan mezar taşları doğal koşulların ve mezar soyguncularının insafına terkedilmiş durumda.. Sayfanın alt bölümündeki fotoğraflar geçen hafta çekildi.  

Mezar soygunculuğu yeni bir olay değil; yıllardır İstanbul’un tarihi mezarlıklarında yapılan mezartaşı ve mezar yeri soygunculuğuna ilişkin haberler yapıyoruz, eleştiriler yazıyoruz, ama birkaç gün içinde unutulup gidiyor. Tarihimize, kültürümüze yapılan saygısızlık ve soygunlar sürüp gidiyor. Bu soygunlara karşı ilgisizliğimiz bu şekilde sürerse, yakın bir gelecekte, İstanbul’un tarihi mezarlıklarında, mezar kültürümüzün şaheserleri olan o mezar taşlarından bir tek örnek bile bulamayacağız. 

ALICISI OLDUĞUNDAN SATICISI DA OLUYOR 

Olmaz demeyin, oluyor.. Mezar taşı ve mezar yeri soygunculuğu yıllardan beri hayasızca sürdürülmektedir. İstanbul mezarlıklarında, nesilleri tükenen, ziyaretçisi kalmayan mezarların taşları antikacılara, mezar yerleri de, tarihi bir mezarlıkta bir yer sahibi olmak isteyenlere oldukça iyi sayılabilecek fiyatlara satılmaktadır. O nedenle, üzerinde sanat eseri taşlar bulunan tarihi mezarlar birer birer yokolup gitmektedir. 

İyi para veren alıcısı olduğu için, maalesef satıcısı da oluyor. Yüzlerce yıllık geçmişi olan tarihi mezarlıklarda bir mezar taşı bir araba fiyatına, bir mezar yeri bir ev fiyatına alıcı bulduğu sürüce, köklü önlemler alınmadan mezar soygunculuğunun önüne geçmek mümkün olamayacaktır. 

EYÜP SULTAN MEZARLIĞI’NIN İÇLER ACISI DURUMU

Bu sayfada gördüğünüz kaderine terkedilmiş mezartaşı fotoğrafları, bir hafta önce, İstanbul’un en çok ziyaret edilen tarihi mekanlarından biri olan Eyüp Sultan haziresinde çekildi. Piyerloti’ye çıkan yol üzerindeki taşlardan birinin dibindeki kırık plaketin üzerinde de, “EYÜB SULTAN TÜRBESİ MEZARLIĞININ ÇEVRE DÜZENLEMESİ VE BASİT ONARIMI TÜRBELERİ KORUMA VE YAŞATMA DERNEĞİ TARAFINDAN YAPILMAKTADIR” yazıyordu. 

Taşların çoğu otlar içinde yan yatmış, kirlenmiş ve yıpranmışlardı. Restorasyonu yeni tamamlanmış türbenin hemen yanındaki bölümdeki taşlar da, fotoğrafta gördüğünüz gibi, çöpler içindeydi. Türbenin hemen arkasındaki yoldan Piyer Loti Kahvesi’ne yürürken, başınızı sağa çevirip baktığınızda, ecdadımıza, tarihimize, kültürümüze olan ilgisizliğimizin, saygısızlığımızın sonucu olan bu hazin görüntüleri sizler de görebilir ve fotoğraflayabilirsiniz.  Üşenmeyin, cep telefonlarınıza kaydedin bu görüntüleri ve ilgili kişilere, kurumlara göndererek harekete geçmelerini sağlayın. 

Çocuklarımıza, dedelerinin mezar taşlarını okuyabilmeleri için Osmanlıca öğretme çabası içindeyiz. Önlem alınmazsa, Osmanlıca öğrettiğimiz o çocuklar, pek yakın bir gelecekte, okuyacak mezar taşı bulamayacaklardır. 

Eyüp semtindeki ecdat yadigarı o türbeleri ve hazirelerindeki mezarları ve her biri bir sanat eseri olan o güzelim mezar taşlarını korumak en azından görevimizdir. Yalnız Eyüp Sultan Mezarlığı değil, İstanbul’un bütün tarihi mezarlıklarında durum aynıdır; içler acısıdır. Topkapı’dan, Yavuz Sultan Selim’den, Kozlu’dan, Süleymaniye’den, Karacahmet’ten, Üsküdar’dan… Aşiyan’a  uzanıp bir bakın.. İnanca ve ecdada saygı adına da, kültüre ve sanata saygı adına da utanırsınız.. 

O TAŞLAR BİR SANAT ESERİDİR

Tarihi mezarlıklarımızdaki mezar taşlarının her biri bir sanat eseridir. O mezar taşları, binlerce yıllık bir kültür birikiminin günümüze yansımalarıdır. Türkler, atayurtları olan Türkistan coğrafyasında yaşarlarken Hinduizm ve Budizm’in reenkarnasyon inancından etkilenmemişler atalarına olan saygılarını korumuşlar, onlara kurganlar, türbeler yapmışlar, mezarlarına taşlar, balballar, taş babalar dikmişlerdir. Bilindiği gibi, “reenkarnasyona, yani ölümden sonra ruhun bedenden çıkıp başka bedene girdiğine (tenasüh) inanan bazı dinlerde mezarlara saygı gösterilmez.” 

Hinduizmin egemen olduğu ve reenkarnasyon inancı gereği ölülerin yakıldığı bir coğrafyada kurulmuş olan Babür İmparatorluğu’nun 5. hükümdarı Şah Cihan’ın, kendinden önce ölen eşi Ercümend Banu Begüm Sultan için yaptırdığı Tac Mahal( 1631-1654), insanlık tarihinin en zarif, en muhteşem türbesidir. UNESCO’nun İnsanlık Mirası listesindedir. Beklenmedik bir şekilde yitip giden bir sevgilinin anısına dikilmiş bu şaheserin bir Türk eseri olması, ayrıca gurur kaynağımızdır. 

Türkler İslamiyet’e geçtikten sonra da, ebediyete göçen ataların anısına saygı konusunda Vahabi görüş ve tavrını benimsememişlerdir. (Yeri gelmişken, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in türbesini, İngiliz çizmesi basmaması için, askerleriyle birlikte 73 gün çekirge yiyerek savunan Çöl Kaplanı Ömer Fahrettin Paşa’mızı rahmet ve saygıyla anmak isteriz.)

O TAŞLAR TARİHİMİZİN, KÜLTÜRÜMÜZÜN ABİDELERİDİR

Tarihi mezarlıklarımızdaki “şahide” olarak andığımız o mezar taşları, bizim atalara saygı kültürümüzün paha biçilemez örnekleridir. Onların her biri bir sanat eseri olmalarının yanı sıra, birer tarihi belgedir. Tarihi mezarlıklarımızdaki bir mezar taşına bakarak, orada yatanın cinsiyetini, kimliğini kolayca anlayabiliriz. Mezar taşlarımız, yalnızca taş işçiğinin değil, edebiyat ve hat sanatımızın da şaheser örnekleridir. Ünlü kişilerin vefat günlerine bir beyitle “tarih düşürmek” bir gelenekti. “Tarih düşürmek” kolay bir iş değildi; hem şairlik hem de bilgi birikimi gerektirirdi.  Ölen kişinin adının da anıldığı ikinci mısraında yapılan vurgulamayla, o kişinin kaç yılında ebediyete göçtüğü ebced hesabıyla belirtilirdi. (Bu sayfada bir örnek verdik.) 

Tarihi mezarlıklarımızda, her biri bir sanat şaheseri olan mezar taşları, Osmanlı döneminde kaçırılıp götürülen paha biçilmez tarihi eserlerin kaderini yaşamaktadır. Kültür ve sanatımızın giderek kaybolup gitmekte olan bu eşsiz örneklerini biran önce koruma altına almalıyız. Ecdat yadigarı olan bu tarihi mirasımızı kurtarabilmek için hemen harekete geçmeliyiz. Yarın çok geç olabilir..