“İNSAN DENEN VARLIK BİR ŞEYLER ÜRETMEK İÇİN HÜZÜNLERİNİ DE MUTLULUKLARINI SEVDİĞİ KADAR SEVMELİ.”

-Dilerseniz öncelikle Onur Gökdal’ı tanıyalım. Kimdir?

-Onur Gökdal... Hmm… Adanalı… Kısaca 2008 yılında müzikle başlayan bir hayat. Konserler, sonrasında radyolarda programlar ve bir süre sonra da kitap… Şimdilerde de tek kişilik sahne gösterisi ya da anlatısı ile birçok yerde bir şeyler anlatıyoruz. Çoğu hiç duyulmamış yaşanmışlıklar, hikayeler ve bunu de şiirle sentezliyoruz.

- Kitaptan bahseder misiniz biraz?

-Tabii ki. ‘’Ortaköy Palyaçosu’’ ilk kitabım. Sanıyorum ilk çıktığı zamanlarda Türkiye’deki en genç isim bendim. Şiir kitabı konusunda (gülüyor).

- Siz Adanalısınız neden “Ortaköy” ve “Palyaço” isimlerini kullandınız?

- İstanbul’a ilk gittiğim zaman ilk olarak Ortaköy’ü görmüştüm. Ve o gün Marmara oldukça sinirliydi. Belki ben de o günler o ruh halindeydim. Ortaköy’ü oradan aldık. Palyaço’ya gelirsek, saçlarım kıvırcık (gülüyor). Yine o dönemler radyo programları yapıyordum. Biraz mizah ve biraz duygusallık… İki saat hiç susmadan konuşan beni susturmak yine bana kalıyordu, şiir okuyarak. Dinleyicilerimiz beni çok daha eğlenceli biri gibi görse de baktım o yaşlarda kitap hüzün kokuyordu. Palyaçolar da gülerler ve güldürürler ama içleri kan ağlar. Ortaköy’de olduğum vakit acaba ‘Ortaköy Palyaçosu’ ismi nasıl olur diye düşünmüştüm. Ve oldu.

- Genç yaşta bir eser üretip bunu insanlara sunmak nasıl bir duygu?
- Cahil cesareti. Şu anki yaşımda şiir kitabı çıkarmazdım. Çünkü bir eser meydana getirmeden önce yüzlerce binlerce kitap okumam gerektiğini gördüm. Başarısız mı olduk? Tabi ki hayır. Ancak bizler için büyük bir tecrübe oldu. Çünkü insan kaç yaşında kitap yazarsa yazsın onun için erken olacaktır, o yüzden de bir yerden başlamalı. Ve bu da benim için güzel bir başlangıç oldu. Yakın bir zamanda da bir deneme kitabı düşünüyoruz.

-Deneme kitabındaki bahsiniz ne üzerine olacak ve niçin deneme kitabı?
- Hatırlar mısınız? Eskiden arkadaşlarımızla kağıttan gemi yapıp yarıştırırdık. O gemi batardı, biz yılmadan yeniden, yeniden ve yeniden yapıp yarıştırırdık. Bu kitapta da; her defasında yıkılan, suya batan ama benim yılmadan tekrar topladığım düşüncelerimden. Niçin sorunuza gelirsek; ‘paylaşmak’.
Dünyada çok fazla savaş var, haddinden fazla insan ölüyor. En azından bizler de elimizden geldiğince gücümüz yettiğince bir şeyler yaparak bunu nasıl düzeltebiliriz umudu ile bir şeyler yazmak, paylaşmak istiyoruz.
Artık öyle ki ülkemizde de ne zaman ne olacağı belli olmuyor. Her geçen gün ölüyoruz.  Umarım bu ülkeye ihanet edenler, dünyanın en kapsamlı coğrafyasını,  en köklü tarihini yok etmeye çalışanlar bir an önce belalarını bulurlar.

- Tek kişilik sahne gösteriniz var. İçerisinde mizah mı yoksa şiir mi var?
- Aslında anlatı dememiz çok daha doğru olacaktır. Şiir merkezli ama pek kimsenin duymadığı yaşanmışlıklardan bahsediyoruz. İçimizdeki hikâyelerden…  Dinlediğimiz şarkıların, türkülerin hikayeleri. Mesela herkes Aşık Veysel’in, Murat Göğebakan’ın ya da İstanbul’da oturan Aydın amcanın yaşanmışlıklarını bilmeli. Anadolu büyük bir okyanus ve o okyanusu keşfetmeli insan.

- Kimlerden besleniyorsunuz?
 Sahne konusunda Sunay Akın, Erhan Güleryüz, Ceyhun Yılmaz… Edebiyat konusunda daha eskilerden Cemal Süreya, Orhan Veli, Nazım Hikmet,  Attila İlhan… Düz yazıda Cemil Meriç…
Çok fazla isim söylemek istemiyorum. Birini söylesem diğerini unutabilirim. Ama iyi ki varoldular ve bizler de iyi ki tanıdık.

- Tiyatro, edebiyat, müzik ve radyo programcılığı gibi birçok alanla ilgilenmektesin? Bu potansiyeli ve enerjiyi nereden buluyorsun?
- Çevremdeki insanlardan. Bunun yanında kendimi bu alanlarda rahat hissediyorum, kısacası sahneyi çok seviyorum!

- İlk göz ağrım dediğiniz şiir kitabınızdaki tecrübelerinize dayanarak sormak istiyorum, kitap çıkarmanın zorlukları nelerdir?
-Maddiyat. (gülüyor) Bu ayrı bir konu. Asıl zorluk ya da zorluklar yaşanmışlıklarla savaşınız. Bu da sadece aşk değil. Kendinizi çoğu zaman insanlardan soyutlamanız gerekiyor. Tabi yurt dışına giderek değil, ben en fazla cebimdeki para ile evimin alt sokağına inebilirim. (gülüyor) Çünkü yazarken her şeyi gözden geçiriyor ve bir o kadar da her şeyle yüzleşiyorsunuz. Davranışlarınız, cümleleriniz, size söylenenler… Yani insan denen varlık bir şeyler üretmek için hüzünlerini de mutluluklarını sevdiği kadar sevmeli.

- Son olarak Onur Gökdal’ı bundan sonra nerelerde göreceğiz?
- Tek kişilik gösterilerimle sahneye dönüyorum. Söyleşilerimiz olacak. Her an bir radyoda sesimi duyabilirsiniz. Bugünlerde de birkaç radyo ve birkaç şirketle görüşmelerimiz olacak. Bunların yanı sıra zaman zaman içinde yer aldığım projeler var bunların isimlerini vermek istemiyorum. Ama takip etmek isteyen dostlar Facebook, İnstagram ve Twitter’dan takip edebilirler.

HYPERLINK "https://www.facebook.com/messages/100006255908373"