BİRLEŞMİŞ MİLLETLER

Türkiye ve Türk halkının kendisine sığınanlara sadece insan olmaları dolayısıyla verdiği değer, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun öncülüğünde BM'de bir sergiye dönüştü.

Osmanlı ve Türkiye, yüzyıllardır bulundukları topraklarda yaşadıkları çatışma, şiddet, işkence, baskı ve aşağılama nedeniyle canlarını kurtarmak için kaçmak zorunda kalan farklı din, dil, etnik köken ve ırktan kişilere kucağını açtı.

Son dönemde de Suriye ve Irak'tan yüzbinlerce kişi canlarını kurtarmak, sıcak bir yuva ve güvenli bir sığınak bulmak amacıyla Türkiye'ye geliyor.

Türkiye'nin açık kapı politikası sayesinde her ırk, din ve mezhepten sığınmacının gıda, giyecek, barınma, eğitim, sağlık gibi her türlü ihtiyaçları, Türkiye'nin sınır boyundaki kentlerde kurulan kamplarda karşılanıyor.

Türkiye'nin yüzyıllar boyu farklı etnik köken ve dinden gelen sığınmacıları konu alan "Güvenli Liman Türkiye" sergisi BM Genel Kurul binasında düzenlenen törenle açıldı.

Açılışa Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, BM Genel Sekreter Vekili Jan Eliasson, çeşitli ülkelerin büyükelçileri, diplomatları ve davetliler katıldı.

Açılışa uluslararası basın kuruluşlarının temsilcileri de büyük ilgi gösterdi.

14. yüzyıldan günümüze...

Sergide 14. yüzyıldan günümüze kadar Osmanlı ve Türkiye'ye sığınmış halkların izleri ve göçlere ilişkin fotoğraflarla yaşanan anılar sergileniyor.

Bu halklar arasında 14. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Avrupa'nın çeşitli bölgelerindeki baskılardan kaçarak Osmanlı'ya sığınan Yahudiler, Ahıska Türkleri, Bulgaristan, Kosova, Bosna Hersek, Afganistan, Makedonya'dan gelenler, İran-Irak Savaşı ve Körfez Savaşı dolayısıyla Türkiye'ye sığınanlar bulunuyor.

Sergide önemli bir bölüm ise Suriye'de yaşanan iç savaş nedeniyle 2011'den bu yana Türkiye'ye sığınan halka ayrılmış durumda. Bu bölümde yıllar içinde ülkeye giriş yapan Suriyelilerin sayısı, bulundukları kentler ve yaşadıkları yerleşim birimlerinin özellikleri yer alıyor.

BM Genel Kurulu'na diplomatların giriş yaptığı salondaki sergi, BM üyesi ülkelerin, Türkiye'nin yıllar içinde her din ve ırktan gelen kişilere kucak açtığını ve Türk halkının cömertlik ve misafirperverliğini göstermesi açısından da önem taşıyor.