Röportaj: Yağmur Tanyıldız

Kişiliği, sert görünümünün altında yatan sımsıcak yüreği, yazdığı şiirleri ve sesiyle şiirlere hayat vermesiyle neredeyse tüm Ege’nin tanıdığı sevgili Şevket Karakış ile sohbet ettik. Yolunuz İzmir’e düşerse yanına mutlaka uğrayın. Çekinmenize hiç gerek yoktur, çünkü Şevket Karakış; tüm Ege’nin Şevket ağabeyidir… Şimdi gelin hep birlikte yakından tanıyalım Şevket ağabeyi…

‘SENİ ÖYLE BİR SEVERİM Kİ; GÖK, DENGESİNİ YİTİRİR…’


Mavidir hayat,
hayata anlam katan şiir, mavi.
Mavidir annemin rengi,
Özlemin kokusu, mavi.
Mavidir özgürlüğün adı,
ve kardeşçe yaşamanın tadı…

Öncelikle bizlere kendinizden bahseder misiniz? Şevket Karakış kimdir?


1963’de,  olağanüstü şirinliğe sahip çok az da güzel insanın yaşadığı Bitlis’in ilçesi ve Van Gölü ile Süphan Dağı’na kollarını bir ana, bir dost, bir yâr gibi açmış olan Adilcevaz’da dünyaya gelmişim…
Suyunun hayat, toprağının anaç, cevizinin dillere destan, dağının sert ama, yüreğinin sımsıcak insanseverlik olduğunu bildiğim, iklimine benzediğimi söyler, tanıyanlarım…

İlk şiir kitabınız ‘Kirlerin/in Üstünde Mavi’ altıncı baskısına ulaştı. Bu başarıdan dolayı mutlu musunuz ? İlk kitabınızdan aldığınız yorumlar nasıldı?


Evet. Kirlerin/in Üstünde Mavi, altıncı baskısını yaptı…
İnsanın, inandığını yazması ve bunun da okur tarafından kabul görmesi, hiç şüphesiz ki fazlasıyla mutlu eder insanı… Mutluyum…
“Adam Yayınları“ sahibi Güngör Gençay’ın, Evrensel Gazetesinde kitabımla ilgili yaptığı değerlendirmede:
“Şevket Karakış şiirinin sağlam bir dokusu, akıcı anlatımı, temiz bir dili var. İlk kitabıyla  şiir dünyasının bir kazanımı olduğunu kanıtlayan Karakış, yeni yapıtlarıyla daha da boylanacağının müjdesini veriyor “ diyerek, ağır bir sorumluluk yüklemişti omuzlarıma;
Yeni şiirlerle, bir öncekilerini aşmak gibi…

Kitaplarınızda maviden, özgürlükten, sevgiden bahsediyorsunuz şiirlerinizde. Peki ilham kaynağınız var mıdır? Nasıl ortaya çıkar bu şiirler?


Mavi, başlı başına bir ilham kaynağıdır zaten. Çünkü mavi; sevdadır, aşktır, güzelliktir, doğadır, kadındır, çocuktur. Hem bireysel, hem de toplumsal aydınlığın simgesidir.
Toplumcu – gerçekçi bir şiir ( Çocuk ölümleri, kadına şiddet, tecavüz, doğa yıkımları, katliamlar ve savaş ) yazdığında da, duygusal bir şiir yazdığında da, mavi hep yanıbaşında durur. Şiir, sadece akılla ya da yürekle yazılmaz; akıllı bir yürekle şiir yazılır… Yüreğin yaşadıklarını, belli bir birikim ve donanımın sahibi olan akılla bütünleştirdiğinde, şiir denen güzellik ortaya çıkar.
Ben ayrıntıya çok fazla girmemeye dikkat ettikçe, sen ısrarla ‘istediğim yanıtı alamadım’ der gibi bakıyorsun Yağmur. Peki; her şiirin bir yazdırtanı vardır. Yani; ‘yazana değil, yazdırtana bak’ sözü doğrudur.

Yeni çıkan kitabınız ‘Çocukluğumu Ört Üstüme’ kısa sürede ilk kitabınız kadar çok sevildi. Kitabınızın isminin bir hikayesi var mı? Siz üzerinize çocukluğunuzun örtülmesini mi hayal ediyorsunuz?

Hiç kimsenin çocukluğunu yeniden yaşama gibi bir lüksü olamaz, bu tabiatın kanunlarına aykırı bir düşünce olur.
Yaşama henüz merhaba diyen çocuklarla, hayatının baharında olanların dil, din, ırk farkı gözetmeksizin kardeşçe bir arada yaşamasını düşlemek ya da onlara “MASMAVİ BİR DÜNYA “ bırakmak için uğraş tutmak, çocukluğumuzu yeniden yaşamakla eş değerdir. Güzelliklerden nasibini fazlasıyla almış bu yaşanılası dünya hepimize yeter ve hepimize yetecek kadar ekmek var; tabii paylaşmasını bilirsek.
Sözün özü: Ölümler durduğunda ve BARIŞ koşar adım kapımıza dayandığında, hepimiz çocukluğumuzu üstümüze örtmüş olacağız…

Aynı zamanda kitabınızdaki şiirler bilgisayar yazısı değil, sizin kendi el yazınızla basıldı. Yeni ve farklı bir projeye imza attınız. Bu fikir nasıl ortaya çıktı? Bu konuda aldığınız yorumlar nasıl oldu?

Gerçekleştirmek istediğim hayallerimin ilkiydi, el yazımla kitap çıkarmak…
Yasal olup olmadığını bilmiyordum;
Uzun yıllar önce, bir yazı yarışması  ( Ege Bölgesi Yazı Yarşması )düzenlenmişti, İzmir’de.  Bugünkü karşılığı 100 tl. olan bir ücret yatırarak, yarışmaya katılmıştım ( Yaklaşık 380 kişi ) ve ben o yarışmada 2nci olmuştum, 4 lira ya da 5 lira değerinde bir pilot dolmakalem vermişlerdi. Çok zaman sonra yarışmanın salt para kazanmak amacıyla yapıldığını öğrenmiş ve çok üzülmüştüm.
Kitabı, el yazımla çıkarma isteğimi önce dostlarımla paylaştım. Herkes, hep bir ağızdan “çok güzel olur, heyecanla bekliyoruz” dediler… Kitap çıktı… Fazla sevdiler… Ben de çok sevdim…

İzmir’de ‘Türkü ve Şiir Evi’ diye anılan bir mekanınız var. Orada nasıl etkinlikler düzenliyorsunuz? Müşterileriniz oradan mutlu ayrılıyorlar mı?


Evet, İzmir / Bornova’da,
‘ŞAFAK TÜRKÜSÜ TÜRKÜ VE ŞİİR EVİ’ adı altında, her akşam canlı türkülerin söylendiği bir Kafe’m var. Şair ve sanatçı dostlarımızla belirlediğimiz tarihlerde etkinlikler düzenliyoruz. Bugüne kadar Ahmet Telli, Cezmi Ersöz, N. Karakış, Yılmaz Odabaşı, A.E.Eren, Cevdet Bağca vb. bir çok şair – sanatçı arkadaşlarımızın katılımıyla 144 şiir ve türkü dinletisi yaptık. Sırada sevgili Elif Konur, Sevgili Yağmur Tanyıldız ve sevgili Derya Yılmaz var. Dinleyenlerimiz çok mutlu ve bir sonraki etkinliği sabırsızlıkla bekliyorlar…

Sizin için yeri ayrı olan, ‘en sevdiğim şiirimdir’ dediğiniz bir şiiriniz var mı?


Zor bir soru… İnsan, kendinden olanları nasıl ayırt edebilir ki. İçlerinde, engelli olanları da var ama, hepsi benim çocuklarım ve hepsini aynı oranda seviyorum. Yalnız, bir çok şair arkadaşımın, şiirlerimin ana teması olarak gördüğü ve bir çok şiirseverin belleğinde yer ederek, kendini öne çıkaran bir şiirimi ben de seviyorum:

Ayağının tozuna yüreğini bırak
sensizliğimi sarsın.
Bundan gayri bana
önce ana
sonra dost
en sonra yarsın.
İstemem artık
kokusu bilinmeyen yeni bir çiçek.
Tanrı var ise eğer
Tanrı adil ise eğer
bana dünümü versin.
Çünkü
dünümde hayat
dünümde sen varsın.
‘İyi bir şiir bulduğunuzda üç kez öpüp başınıza koyun…’

Çok sevdiğiniz ve cümlelerini ezbere bildiğiniz bir yazar/şair var mı?


Hangisini söylesem, bir diğerinin hatırı kalır, sevgili Yağmur. Ben, şiir yazmaktan ziyade, usta şairlerin şiirlerini dillendiren biriyim. Yani, şiir okuma kimliğim, her zaman şiir yazma kimliğimin üç adım önündedir. Kendi şiirlerimin dışında, yaklaşık 600 (Altıyüz ) şiir var ezberimde. Yine de, bir kaçını saymamı istersen;
Nazım Hikmet, Ahmed  Arif, Can Yücel, B.R.Eyüboğlu, Cemal Süreya, Edip Cansever, Cahit Sıtkı, Ahmet Telli, Yılmaz Odabaşı, E.Allan Poe, Neruda, L. Aragon…

Geleceğe yönelik hayal ve planlarınızdan bahseder misiniz? Şu anda hayal ettiğiniz bir hayatı mı yaşıyorsunuz?


Hayâl ettiğim bir hayat,  öncelikle savaşların ve ölümlerin yaşanmadığı MASMAVİ bir dünya…
Üstad Nazım Hikmet der ki,
“İyi bir şair olmak için 1000 tane şiir ezberlemeniz gerekir. “ Ben, kendi şiirlerimle beraber 800 ü aştım diyebilirim…
Geleceğe yönelik hayâllerimden biri de, dünyada bir ilk olacak projem var ve o projemden sadece çok önemsediğim bir arkadaşıma söz ettim, onun dışında kimseye söylemedim; size de söylemeyeceğim. Gerçekleşirse ( umarım ) hep birlikte göreceğiz.

Son olarak gazetemiz okuyucularına neler söylemek istersiniz?


Usta Aziz Nesin der ki:
“Türkiye’de 5 kişiden 4’ü Fenerbahçeli, 3 kişiden 5’i şairdir …“
Ben de okuyucularınıza derim ki,
Yazarların değil, okur – yazarların yazmış olduğu öykü, roman, deneme ve şiirleri okusunlar. Şiir, edebiyatın en zor dalıdır; Kendine ait bir özü, bir duruşu, bir biçimi vardır… “Şiir yazıyorum“ demek, şiir yazmak anlamına gelmez… İyi bir şiir bulduğunuzda 3 kez öpüp başınıza koyun…
Hoş kalın, şiirle kalın…