ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyıp, Tel Aviv’deki Amerikan Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıyacağını açıklaması, Türkiye, İslam alemi ve dünyada büyük bir rahatsızlık yarattı. Son dönemde Batı dünyasında gelişen islamofobia’nın bir başka versiyonu olarak niteleyebileceğimiz bu karar hiç bir müslüman veya aklı selim sahibi insanın kabul edebileceği bir şey değildir.

9 Aralık 1917’de son Osmanlı Kudüs-ü Şerif Mutasarrıfı İzzet Bey, şehri terkettiğini ve teslimi belediye reisinin yapacağını, Kudüs’ün ünlü ailelerinden gelen Belediye Reis Vekili Hüseyinzade Hüseyin Bey’e bir mektupla bildirşinin üzerinden tam yüz yıl geçti.(1)

Kudüs’ün Haçlılardan temizlenmesinden 730 sene, Yavuz Sultan Selim’in şehre girişinden dört asır sonra Haçlı Hristiyanların torunları böylece şehre geri dönecekti.(2)

Hatırlayacak olursak I.nci Dünya Savaşında müttefikimiz oldukları halde ve Alman subaylarının komuta ettiği Osmanlı Orduları Kudüs’ü kaybettiğinde Almanya’nın kliseleri çanlar çalarak kutlamış ve şenlikler yapmışlardı... Batı dünyası her zaman olduğu gibi özlerinde ve biliçaltlarında gizledikleri sinsi bir Türk ve Müslüman karşıtlığı hep vardır.

ABD Başkanı Trump’ın yakın çevresindeki danışman ve yetkililerin Evanjelik veya İsrail yanlısı isimler olduğu düşünecek olursak, kendi ülkesinde ciddi anlamda sıkışan Başkan’ın Kongre’de ve başka zeminlerde Yahudi-İsrail Lobisine ihtiyacı olduğundan,onların Kudüs konusundaki taleplerine duyarsız kalamadığı anlaşılıyor.

Başta Suriye  olmak üzere Ortadoğuda yaşanan iç savaşlar, ABD’nin Irak’ı işgali, Suudi-İran gerginliği, Mısır’ın darbe öncesi ve sonrası yaşamakta olduğu iç politik sıkıntıları, Körfez emirliklerinin son derece kişisel menfaatlerine dayalı ilkesizlikleri ve sözde Müslüman geçinen Suudi Arabistan müftüsü ve Kabe imamı olacak adam müsvettelerinin İsrail’i cesaretlendirici söylemleriyle oluşan siyasi atmosfer, Trump’ın bu kararına yererli zemini zaten sağlamaktaydı.

Olan oldu, Dünyadan fazla destek bulamasa da bu kararı alan ABD’ye karşı bundan sonra yapılacaklar önemlidir. İsrail’in kuruluşundan hugüne kadarki süre içinde bölgenin eski ve gerçek sahibi olan Filistinlilere ait toprakların ellerinden uçup gittiğini haritalarda net olarak görüyoruz. Arap alemi lafta Müslümandır ama her zaman şeyhlerin, emirlerin, kıralların kişisel çıkarları ve küçük hesapları peşinde olmuşlar, ilkeli ve dürüst davaranamamışlarıdır.

Balfour Deklarasyonunu müteakiben 30 yıl içinde gerçekleşen İsrail Devletinin kurulmasına benzer bir şekilde Trump’ın bu kararıyla, Kudüs’ün İslami kimliği yok sayılarak tamamıyla Musevi hakimiyetine geçmesine yol açabilecektir.

Bu sebeple uyanık olmak her türlü diplomatik ve siyasi çabayı göstermek gerekir. Sözde Müslğman geçinen Arap aleminin de bu sorumluluğu firesiz paylaşması için her türlü çaba gösterilmelidir. Yoksa bu problem yine döner dolaşır Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyetinin sırtına yüklenir. Kendi küçük akıllarınca düşman gördükleri asil halkımız, gerekirse çekinmeden bu mücadelenin sorumluluğunu alır ve bedelini öder...

Bu amaçla ön alan Türkiye, dönem Başkanlığı yapmasının da verdiği yetkiyle, İSLAM İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) İstanbul’da toplanmasını  ve “Doğu Kudüs’ün Filistinlilerin Başkenti olduğunu” ilan eden ortak bildiri yayınlamasını sağlamıştır. Bu karardan sonra herhalde başta Arap ülkeleri olmak üzere hiç Müslüman ülke bu karara aykırı davranamayacaktır, diye düşünüyorum.

Yoksa İslam karşıtlığının bu kadar azdığı bugünlerde birlikteliği bozmak sadece ve sadece Hristiyanlarla, fanatik Musevilerin zaferi olacaktır.

 

K A Y N A K ..........................:

(1)    Prof.Dr.İlber ORTAYLI........Hürriyet Gazetesi 9 Aralık 2017

(2)        “     “      “          “                        “               “      “    “          “