Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesi, İran’la BM Güvenlik Konseyi adına imzalanan anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi, ardından Tel Aviv Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması, aynı sonucu almaya yönelik birbirinin devamı olan operasyonlardır.

Bu bilinçli ve planlı operasyonların bir adım sonrası İran’ın vurulmasıdır. Çin istihbaratı, en geç yıl sonuna kadar, İran’ın İsrail tarafından vurulacağını duyurmuştu.

Hiç temenni etmeyiz; çünkü İran’ın vurulması, bölge barışının da küresel barışın da dinamitlenmesi demektir. İran’ın vurulması, Türkiye açısından çok zorlu bir sürecin başlaması demektir. Böyle bir çılgınlığın ne gibi sonuçlar doğurabileceğini bugünden kestirebilmek de çok zordur.

M. KEMAL SALLI

ABD, işgalin 70’ici yıldönümü olan 14 Mayıs günü, Tel Aviv’deki Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıdı. Açılış töreni sırasında çıkan olaylarda İsrail polisi gerçek mermi ve gaz bombası kullandı; Gazze’de toplanan göstericilere ölüm yağdırdı. Çoğunluğu çocuk ve kadın olan 252 kişi hayatını kaybetti, 2410 kişi de yaralandı.

ABD Başkanı Trump’ın peşpeşe attığı adımlarla varacağı noktanın Kudüs Katliamı olacağı belliydi. ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınması da belli bir hedefi hayata geçirmeye yönelik bilinçli bir adımdı.

Önce Kudüs’ün İsrail’in başkenti ilan edilmesi, ardından 2015’te İran ile P5+1 ülkeleri arasında imzalanan nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi, ABD’nin Tel Aviv Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıması Trump’ın, Ortadoğu coğrafyasını planlı olarak kaosa sürükleme çabası olarak değerlendiriliyor.

Perşembe günü de, bütün uyarılara ve itirazlara rağmen, ABD’nin Tel Aviv Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıyan Trump, bu kez, yalnızca bölge barışını değil, küresel barışı da tehlikeye atan bir adım atmış oldu.

Trump’ın, Ortadoğu’ya ilişkin peşpeşe açıkladığı kararların en ürkütücü sonucu, kuralsızlığın egemen olduğu, güçlünün haklı sayıldığı bir küresel sistemin kalıcı olmasını sağlamak olacaktır.

İSLAM ALEMİ VERİLEN MESAJI OKUYAMADI MI?

Bir tarafına İsrail’i, diğer tarafına da Suudi Arabistan ile Mısır’ı alan Trump’ın, Berat Kandili gibi kutsal bir gecede, İngiltere ile Fransa’yı da yanına alarak Suriye’yi füzelerle vurması, Esat’ı değil, İslam Alemi’nin birliğini, bütünlüğünü hedef alan bir saldırıydı.

Füzelerin kuyruğunda İslam Alemi’ne yazılmış çok önemli mesajlar vardı. İslam Alemi verilen mesajı doğru okuyamadığı anlaşılıyor.

Ortadoğu’nun enerji kaynaklarını ve dağıtım yollarını kontrol altına alma, küresel lider sıfatını bölgenin enerji kaynakları üzerinden sürdürme konusunda hesapları olanlar, sabırlı, bilinçli bir çalışma sonucunda bölgede Şii-

Sünni cepheler oluşturmayı başarmışlardır.

Üzücüdür, ama gerçek budur.

Şii İran’ı “ortak tehdit” olarak gördüğü için Tel Aviv ile işbirliği yapan Suudi Arabistan’ın, ABD Büyükelçiliği’nin açılış günü Kudüs’te yapılan katliam nedeniyle İsrail’i kınaması beklenebilir mi?

BİRBİRİNİN DEVAMI OLAN OPERASYONLARIN DEVAMINDA NELER VAR?

Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesi, İran’la BM Güvenlik Konseyi adına imzalanan anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi, ardından Tel Aviv Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması, aynı sonucu almaya yönelik birbirinin devamı olan operasyonlardır.

Bu bilinçli ve planlı operasyonların bir adım sonrası İran’ın vurulmasıdır. Çin istihbaratı, en geç yıl sonuna kadar, İran’ın İsrail tarafından vurulacağını duyurmuştu.

HİÇ TEMENNİ ETMEYİZ, AMA..

Hiç temenni etmeyiz; çünkü İran’ın vurulması, bölge barışının da küresel barışın da dinamitlenmesi demektir. İran’ın vurulması, Türkiye açısından çok zorlu bir sürecin başlaması demektir. Böyle bir çılgınlığın ne gibi sonuçlar doğurabileceğini bugünden kestirebilmek de çok zordur.

Trump İran’la imzalan nükleer anlaşmadan çekilmemesine ilişkin uyarıları hiç dikkate almamıştı. Bu konudaki inatçılığı ile Trump, İran’ın yanı sıra, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ve Almanya’yı da karşısına alırken, İsrail, Suudi Arabistan ve Mısır’la işbirliği yapmayı gerektiren bir hedefe yönelmiştir.

Bu hedef, Ortadoğu’da uzun soluklu bir mezhep savaşı başlatarak, bölgeyi kontrollü bir kaos ortamına sürüklemektir. Böylesine uzun soluklu bir mezhep çatışması da, ancak, Irak ve Suriye üzerinden Lübnan’a diğer taraftan Yemen’e uzanan ve hem İsrail hem de Suudi Arabistan açısından tehdit olarak algılanan bir Şii Kuşağı oluşturmuş olan İran’ın vurulmasıyla mümkün olabilir.

İRAN’I TEHDİT OLARAK GÖRENLER

Bu durum, İsrail ve Suudi Arabistan açısından olduğu kadar, bölgeyi kendi amaçları doğrultusunda yeniden düzenleme çabasında olan ABD açısında da bir tehdit olarak görülmeye başlanmıştı. ABD kurmaylarına göre, nükleer enerji üretme kamuflajı altında nükleer silah üretme konusunda da çalışmalar yapan İran mutlaka kontrol altına alınmalıydı.

Tump, Obama döneminde İran’la imzalanan uranyum zenginleştirme anlaşmasını “çürümüş” olarak niteledi ve “İran’ın nükleer silah üretmesini engelleyemez” gerekçesiyle tek taraflı olarak anlaşmadan çekildiğini ve bu ülkeye çok ağır ekonomik yaptırımlar uygulayacağını açıkladı.

Dünya şimdilerde bu şok kararı ve olası sonuçlarını tartışıyor. İsrail ve Suudi Arabistan Trump’ın kararını desteklerken, İngiltere, Fransa, Almanya ve Rusya Trump’ın bu kararını “Tehlikeli bir adım” olarak değerlendirdiler.

“Tehlikeli adım” kaygılanmasının nedeni, Trump’ın anlaşmayı iptal kararının arkasındaki gerçek hedefinin neler olabileceği ile ilişkili.. Yani Pentagon İran’ı vurmaya mı hazırlanıyor?

YARIN: ABD İRAN’I VURMAYA MI HAZIRLANIYOR?