14 Ağustos 2018 tarihinde Kırım Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği’nde (1955) Ukrayna Enformasyon Bakanlığı tarafından hazırlanan “Kremlin Esirleri” başlıklı belgeselin gösterimi gerçekleştirildi. Katılımcılar arasında, konuya ilgi duyan ve yaşananlara kayıtsız olmayan ev sahibi Kırım Tatarları olmak üzere Kazan Tatarları da vardı. Belgesel gösteriminden önce açış konuşmasını Dünya Tatar Kongresi Genel Sekreteri Av. Namık Kemal Bayar yaptı. Bayar, şu an itibarıyla 27 Kırım Tatarı olmak üzere toplam 72 kişinin Kremlin esiri olduğundan bahsetti ve sözü belgeselin tanıtımı için Ukrayna Büyükelçiliği Müsteşarı’na verdi. Müsteşar, Kremlin esiri olan insanlardan 3 Ukraynalının açlık grevinde olduğunu söyledi. Oleg Sentsov 92, Volodymyr Balukh 148, Oleksandr Shumakov 83 gündür açlık grevindedir. Açlık grevi yapan Ukraynalı sanatçı Oleg Sentsov’un 92 gündür grevi sürdürdüğünü ve ablasına “Ölüm çok yakın” sözlerini ilettiğinden söz eden Müsteşar, açlık grevinde olanlarının sağlık durumlarından endişe duyduklarının altını çizdi. Kremlin tarafından esir alınan insanların durumu ile ilgili Birleşmiş Milletler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerine başvurular yaptıklarını belirten Müsteşar, “Yaşananları dünyaya anlatmak için daha geniş kitlelere ulaşmalıyız!” dedi.

30 dakikalık “Kremlin Esirleri” belgeselinde, Kırım Tatarları tarafından tanınan isimler İlmi Umerov, Ahtem Çiygöz başta olmak üzere Emir Usein Kuku, Pavlo Hyrib ve Oleksey Chibnylerin tutuklanma, suçlanma ve dava süreçleri ile ilgili bilgilere geniş yer verilmişti. Türkiye ve Rusya arasında yapılan anlaşma gereği İlmi Umerov ve Ahtem Çiygöz serbest bırakılmıştır. Umerov ve Çiygöz - tutuklanma, sorgunlama, dava süreci, hapishanede yaşananları bizzat anlattılar. Kafalarına çuval geçirilerek üstü kapalı arabadan belirsizliğe doğru götürülen bu insanların “suç dosyaları” tutuklandıktan sonra hazırlanmıştır. Çiygöz’ün tutuklandıktan sonra kendi kendine sorduğu ilk soru “dünya neden faşizme izin verdi?” sorusu olmuştur. Uyduruk suçlarla hapsedilen bu insanların tek “suçu” milletinin yanında yer almak ve Rus işgaline boyun eğmemektir. Bilhassa Ahtem Çiygöz’ün anlattıkları “bu kadarı da insanlığa sığmaz” denilecek boyuttaydı. Çiygöz hapisteyken annesi hastalanmış, hapishane yönetimi annesini hastanede ziyaretine izin vermiş. Hastaneye elleri kelepçeli olarak götürülen Ahtem Çiygöz kısa bir süre annesi ile görüştükten sonra tekrar hapishaneye getirilmiştir. Bir annenin oğlunu elleri kelepçeli polis nezaretinde görmesi kadar üzücü başka bir şey olamaz. Anne kalbi yaşananlara dayanamamış, oğlunun ziyaretinden birkaç gün sonra hayatını kaybetmiştir. Annesinin cenazesine gitmesine dahi izin vermeyen Kremlin yönetiminin bu saatten sonra “insan haklarından” söz etmesi, bu konuda ağzını dahi açması doğru değildir. Zaten Rusya’da “insan hakları” diye bir şey yoktur, ülkede “Putin kararlarına dayalı haklar” mevcuttur. Ya Putin taraftarı olarak Putin’i ve rejimini öveceksin, ya da Kremlin esiri olacaksın. Günümüzde Rusya açık bir ceza evidir. Putin’e karşı çıkanlar milliyetine bakmaksızın hemen cezalandırılmaktadır. Türk olmak, başlı başına bir suçtur Rusya’da. Müslümanlar – terörist, milliyetçiler – bölücü, muhalif aydınlar – aşırı radikal olarak damgalanmaktadır. 

Şu anda hapishanede bulunan Emir Usein Kuku, Pavlo Hyrib ve Oleksey Chibnyleri ailelerinden dinledik. “Terörist” suçlamasıyla yargılanan Emir Usein’in eşi her duruşma sonrası çocuklarının heyecanla babalarının dönmesini beklediğini, son zamanlarda artık “ne zaman dönecek?” diye sormadıkları anlatırken bir anne olarak gözlerim yaşardı. Çocukların babalarını ancak duruşma salonuna götürüldüğü sırada gördüğünü, küçük kızının bu sırada babasına dokunmayı başardığını anlatırken çocuklarda baba özleminin tarifi çıkıyordu karşımıza. Pavlo Hyrib ve Oleksey Chibny’yi anne-babalarından dinledik ve FSB’nin gençleri tuzağa düşürmek için nasıl kadınları kullandığını öğrendik. FSB’nin kirli işlerini gözler önüne seren bu olayları duyunca FSB’nin yaptıklarının yapacaklarının habercisi olduğunu anlamak zor değildir. Anne-babalar oğullarına “tutuklandığınızda korktunuz mu?” diye sormuşlar, yanıt olarak “hayır korkmadık, sadece sizi bir daha göremeyeceğiz diye üzüldük” demişler. Gençler de biliyorlar ki Kremlin eline düşenlerin “sağ çıkma olasılığı” yok denilecek kadar azdır… Hapisten sağ çıksalar dahi, takipler devam etmekte, bir daha hapse atmak için fırsat aranmaktadır. Bunun en iyi örneği Kazan Tatar milliyetçisi Rafis Kaşapov’tur. Rusya’nın Kırım işgaline karşı çıkan Kaşapov 2014 yılında tutuklanmış 3 yıl hapis yattıktan sonra da 2017 yılından serbest bırakılmıştır. Serbest bırakıldıktan kısa bir süre sonra yurt dışına kaçmak zorunda kalan Rafis Kaşapov’un çilesi bitmemiş, yurt dışında da FSB takibindedir. Ayrıca Kaşapov yurt dışına kaçtıktan sonra hakkında tekrar bir dava açılmıştır. Kaşapov yurt dışına olsa da kendini güvende hissetmemekte, Rusların öldüreceği endişesi içinde yaşamaktadır. Rusya’da hapishaneden çıkmak özgürlüğe kavuşmak anlamına gelmemektedir.  

Türkiye’nin yardımıyla serbest kalan Ahtem Çiygöz, “biz hapisten çıktık, ancak özgür değiliz, vatanımıza gidemiyoruz, ailemizi göremiyoruz” şeklindeki sözleri Kremlin esaretinin halen devam ettiğinin ve Kırım Rus işgalinden kurtulmadığı müddetçe de devam edeceğinin işaretidir. Suçları olmadığı halde uydurma suçlarla yargılanan, hapsedilenlerin sesi olan bu belgesel Kremlin siyasetini daha iyi anlamak, Putin yönetimini daha iyi tanımak için mutlaka izlenmeli, izletilmelidir. Kremlin Esiri olan bu tutukluların bir gün özgürlüğüne, vatanına, milletine ve ailelerine kavuşacakları günleri görmek dileğiyle…