Yıl 1987… Konyaspor’un 2. Ligde Şampiyon olabilmesi için Tarsus İdmanyurdu’nu 8 farkla mağlup etmesi gerekiyordu. Tarsus’un iddiasız bir takım olması Konyaspor’un şampiyon olacağına yorumlanıyor, ancak bu ihtimal kimi çevrelerin hoşuna gitmiyordu. 

Önce merkez medya bir şike furyası  tutturdu.  Sonra TFF’nin Galatasaray menşeyli Başkanı Ali Uras “Konyaspor bu maçı 8-0 kazanırsa kabul etmem, soruşturma açarım” gibi beyanlarda bulunarak  kamuoyu baskısı oluşturulmasına vesile oldu.

Biliyorduk ki o gün Konyaspor sahadan 8-0 galip bile ayrılsa başı esenlik olmayacaktı.

Konyaspor o maçta iç sorunları sebebiyle bütünlüğü sağlayamadı. Mesela golcü Mete ikinci yarı sahaya çıkmayıp, şehri terk etti. Bazı oyuncuların saha içinde anormal performans düşüklükleri çileden çıkarıcı boyuttaydı. Öyle ki, gol çizgisini geçmekte olan topu Konyasporlu futbolcu çıkarıyordu! 

5-0 biten maçtan sonra taraftarlar çılgına dönüp sahaya indi. Futbolcular, yöneticiler, teknik ekip o gün ne yazık ki taraftarın öfkesine hedef oldu. Tarsuslu futbolculara ise dokunan, zarar veren olmadı. Yıllar sonra Tarsus’ta karşılaştığımız o günün Tarsus İ.Y Kaptanı Memik’e “O maçta size bir şey oldu mu?” diye sorduğumda verdiği cevap halâ aklımdadır;

“Konyalılar bize zarar vermedi. Onlar, sahada hakkıyla oynamayan kendi takımlarına aşırı tepki gösterdiler. Üstelik o maçta bizimle şike de yapılmamıştı.” 

Maçtan sonra gazeteye dönerken Anıt civarında dağılma emaresi gösteren bir grubun içinde kalmıştım. Kalabalığın içinden bir çığlık yükseliyordu “Gazeteleri basacağız, yürüyün, dağılmayın”

Tehlike bize de sıçramıştı. Larende Caddesi’nden hızlıca gazeteye dönüp durumu patronumuz Süleyman Alagöz ve Spor Müdürümüz Ahmet Eser’e anlattım. Sonra iftar için eve giderken gazetenin çevresinde birkaç tane jandarma olduğunu gördük, tedbir alınmıştı.

Ancak Kayalıpark’a varınca iş değişti. Otobüs seferleri iptal edilmişti ve Alaaddin tarafından uğultular, silah sesleri geliyordu. Polis, önünde sel gibi akan grubu silah sesleriyle dağıtmaya çalışıyordu. İşletme binasına girdik, insan seli cadde üzerindeki Yeni Konya ve Yeni Meram Gazetelerine doğru aktı. O gün Yeni Meram büyük zarar görmüştü.

O grup Zaferde kulüp binasına saldırıp, hemen arka cephede bulunan Anavatan Partisi binasını taşlamış, -yanlış hatırlamıyorsam- milletvekiline ait bir aracı tahrip etmişti.

İstenen olmuş, Konya karışmıştı. Artık huzursuz günler başlamıştı. Gözaltına alınanlar, yargılananlar, ceza alanlar oldu. TFF Konyaspor’un sahasını bir sezon kapattı. Bu süreçte dönemin TFF Başkanı “Konyaspor’a bir sezon saha kapatma cezası az. Ama yönetmelik böyle. Elimde yetki olsa Konyaspor’u alt kümeye düşürürüm” diyecek kadar kin ve öfke kusuyordu.

O günlerde bu olayları herkes spor fanatizmi olarak gördü. Oysa Konyaspor adeta ‘kıdemli şampiyonluk kaybediciydi ‘ve bu seri kayıplara rağmen şehirde hiç böyle olaylar yaşamamıştı.

Bu maçın, Türk siyasi tarihinin akışını değiştiren bir süreci başlattığını kimse düşünmedi.

Bakın siyasi rota nasıl değişti;

1983 yılında Anavatan Partisi Konya’da yüzde 56 oy almıştı..

1987 Eylül ayında siyasi yasakların kaldırılması hakkında referanduma gidildi. ANAP “Hayır” oyu istedi, ancak Konya halkı yüzde 50.16 ile “evet” dedi.

Aynı yıl Kasım 1987 Genel Seçimleri yapıldı. Anavatan Partisi’nin Konya oyu yüzde yüzde 56’dan 38’e geriledi.

Hemen arkasından 1988’de ANAP, Yerel Seçimlerin erkene alınması için referanduma gitti. İktidar Partisi bu defa “evet” oyu istedi. Konya halkı yüzde 65 ile “hayır” dedi.

Konya halkı bir sezon saha kapatma cezasının faturasını iktidar partisi ANAP’a çıkardı. Sporla hiç ilgisi olmayan insanlar bile bu ağır cezadan iktidar partisini sorumlu tuttu.

Bir daha ANAP belini doğrultamadı.

Yaşanan başka gelişmelerle birlikte Konyaspor-Tarsus maçı da iktidar partisinin düşüşünü hazırlayan sebepler arasında yerini aldı.

Yakın tarihte spor camiaları üzerinden yapılmaya çalışılan operasyonları da bir hatırlayalım;

Hükümetin de desteği ile Galatasaray yeni stadına kavuştu. Stadın açılışına gelen Başbakan Erdoğan tribünler tarafından protesto edildi, yuhalandı ve stadı terk etti. Galatasaray Başkanı Adnan Polat protestoları kabul etmediğini söylerken “Biz bu stadı sayın Başbakan’ın girişimleriyle kazandık. Galatasaraylıyım diyen kimse bu protestoya katılamaz” diyordu.

Fenerbahçe merkezli şike operasyonu başlatıldı. Spor gazetecilerinin tek cümle yazıp çizemediği bu süreci FETÖ mensubu savcı, hakim, gazeteci ve polislerin yürüttüğü sonradan ortaya çıtı.

Gezi kalkışması başlatıldı. Beşiktaş’ın meşhur Çarşı grubu olayların tam ortasına yer aldı. Meselenin parktaki ağaçlar olmadığı, sürecin darbeyle bitmesinin planlandığı sonrada idrak edilebildi.

Konya’dan başlamayan eylemler amacına varmıyordu ve başarı trendi olağanüstü yükselen Konyaspor yeni bir toplumsal kalkışmaya vesile kılınabilir, Konya bu işin merkezi olabilirdi.

Evet evet…

Süper Kupa maçından başlayarak Konya tahrik edilmeli, Konyaspor’a “okkalı” cezalar verilmeli ve halk iktidar sahiplerine karşı kışkırtılmalıydı. Tıpkı 1987’de olduğu gibi!

Hem, Konya’ya yapılacak eza-cefa diğer Anadolu şehirlerinde de yankı buluyordu. Böylece halkın AK Parti’den uzaklaşması sağlanabilirdi.

Samsun dönüşünde taraftar önderleriyle görüştüm; kelebek bıçağı sahaya atan 22-23 yaşlarında olduğunu tahmin ettikleri kişiyi tanımadıklarını söylediler. Dönüşte de aralarında gören yok!

Tam da bu aşamada Alman Gazetelerinin “Süper Kupa olayları Türkiye geneline yayılıyor” diye yazmalarını da gelişmelere ekleyin!

Kanaatimizce futbol üzerinden büyük bir operasyon planlandı ve adım adım yürütülüyor. Konyaspor, şehrin iktidarın en büyük destekçisi olması nedeniyle biçilmiş kaftan gibiydi. Mesele budur.

Daha önce de Türkiye Kupasına “Süt Kupası” diyen Beşiktaş Başkanı Orman’da ne yazık ki bilerek veya bilmeyerek bu operasyonun maestrosu durumuna getirilmektedir!