Mutlak kemalde olan, yani her yönüyle mükemmel ve kusursuz olan İlahî vahdaniyet / Allah’ın bir ve tek olması; âlemin tüm gerçeklerinin güzellik ve tamlığına muvafık / uygun düşmektedir. Mutlak hayr / sonsuz ve sınırsız hayır ve iyilik olan ebedî saadet / sonsuz mutluluk; âlemin bütün hakikatlerinin hüsün / güzellik ve kemaline / mükemmelliğine mutabık yani uygundur.

     Bütün evliya / veliler ve Hz. Peygamber’in vârisi hükmünde olan, onun meslek / yol ve gayelerini hayata geçirmeye ve uygulamaya çalışan âlim ve bilginler denen asfiya; tüm bu vasıf ve niteliklerini Hz. peygamber’in terbiyesi, irşadı ve Şeriat’in nuru / Din’in ışığı ile kazanmışlardır.

     Demek ki, onların kerametlerindeki sır ve hakikatin kaynağı, icma ile / topluca / fikir birliği içindeki tasdik ve kabullerinin menbaı, doğruları inceleme, araştırma ve tahkik etme çabalarının dayanak noktaları; Hz. Muhammed’dir. Bir bakıma Hz. Muhammed’de potansiyel olarak bulunan tüm meziyet ve incelikler; bu âlimlerde kinetik olarak tezahür etmekte, kendini göstermektedir.

     Çünkü onlar üstadlarının / Hz. Peygamber’in açtığı ve kapıyı açık bıraktığı yolda gittikleri için, hakikati / gerçeği bulabilmişlerdir. Çünkü o şanlı Nebi; bâhir / apaçık mucizeler sahibidir. Çünkü o Vahdaniyet’in / Allah’ın birliği ve varlığının dellâlı / ilân edicisi, Hakk’a davet edicisi / çağırıcısıdır. Çünkü O; ebedî / bitimsiz saadet ve mutluluğun müjdecisidir. Çünkü o Zât, varlıklardaki mükemmellik ve olgunlukların misalidir.

     Âlî / yüksek ahlâkın örneğidir. Mümessili / temsilcisidir. Timsali / örnek ve nümunesidir. Şüphesiz mükemmellik ve tamlığın madeni / kaynağı, yüksek ahlâk muallimi / öğretmeni olan Hz. Peygamber ki, vahdaniyet ve saadetin dellalı / davetçisi ve çağırıcısıdır. İşte böyle bir zât; elbette kendi kendine söylemiyor, belki değil muhakkak ki, söylettiriliyor. Evet, kâinatın / evrenin Hâlikı / Yaratıcısı tarafından söylettiriliyor.

     Ezelî Üstad’dan / bütün ilim ve bilgilerin, marifetlerin öğreticisi, yani Hakîm-i Ezelîsi olan Cenab-ı Hakk’tan ders alır, sonra ders verir. Hem O; kendi zatında bütün ihlâsıyla / içtenliğiyle, takvasıyla ve ciddiyetiyle ve emanetiyle ve sair bütün ahvâl / hâller ve etvârıyla / tavırlarıyla gösterir ki, O; kendi namına, kendi fikriyle demiyor. Belki Hâlıkı / Yaratanı namı ve adına konuşuyor.

     Hem, onu dinleyen bütün hakikat ehli, yani gerçeği ve doğruyu bulup onun peşinden gidenler; keşif ve tahkikle, yani araştırma, inceleme sonucunda O’nu tasdik edip onaylamışlar. İlmelyakîn / kesin bir ilimle, şüphesiz bir şekilde bilmekle iman etmişler / inanmışlar ki, O kendi kendine konuşmuyor. Belki değil muhakkak ki, Kâinat’ın Hâlikı / Evren’in Yaratıcısı onu konuşturuyor, ders veriyor, onunla ders verdiriyor.

     Hem O, Allah’ın ezelî kelâmının tercümanı olan Hz. Muhammed; ervahları / ruhları görüyor. Melaikelerle / meleklerle sohbet ediyor. Cin ve insi / insanı da irşat ediyor / onlara doğru yolu gösteriyor. Değil ins / insan ve cin âlemi, belki ruhlar âlemi ve melaike / melekler âleminin fevkinde / üstünde ders alıyor.

     Hattâ O’nun bunların ötesinde görünen, yaşanan âlemlerin ötesindekilerle bağlantısı var. Bilgisi mevcut. O öyle bir kişilik sahibi ki; kâhinler / gâipten yani görünmez ve bilinmezden, gelecekten haber vermek iddiasında bulunan kimseler ve sair gayptan haber verenler O’na karışamıyor. O’nun haberlerine değil cin, değil ruhlar, değil melekler, belki Cebrail’den başka, Allah’a en yakın melekler bile müdahale edemiyor. Hattâ, ekser / pek çok vakitlerde onun arkadaşı olan Hz. Cebrail’i  bile bazan geride bırakıyor.

     Hem O; melek, cin ve beşerin / insanın seyyidi / efendisi olan zat; şu kâinat ağacının en münevver / en nurlu ve en mükemmel / en olgun meyvesidir. İlahî rahmetin timsali / örneğidir. Rabbanî muhabbetin / sevginin misalidir. Hakk’ın en münevver / en nurlu bürhanı / delil ve kanıtıdır. Hakikatin / gerçeğin en parlak siracı / ışığıdır. Kâinat tılsımının / Kâinatın gizli sırrının miftahı / anahtarıdır. Hilkat muammasının / yaratılıştaki sır ve gizliliklerin keşşafı / keşfedicisi, ortaya çıkarıcısıdır. Âlemin hikmetinin / Kâinatın yaratılmasındaki gaye ve faydanın şârihi / şerh edeni, açıklayıcısıdır. İlâhî saltanatın dellalı / duyurucusudur. Rabbin sanat güzelliklerini vasfeden / niteleyendir.