Güzelyurt Kaza Mahkemesi’nde, Kıdemli yargıç Pınar Beyoğlu huzurunda, 2 Kasım 2015, Pazartesi günü alınan ve 4 Kasım Çarşamba günü taraflara tebliğ edilen “Lefke’de Orta Cami, Pir Paşa Cami ve Aşağı Cami’de sabah ezanında okunan Arapça duaların, mahkemenin verdiği ara emrin görüşülmesinin tamamlanmasına kadar hoparlörden yayınlanmaması” kararı tüm dünya basınına malzeme oldu.
Kimileri bunu KKTC’de ezanlar sustu şeklinde verdi, kimisi de dava açan avukat kadının sadece hoparlörden okunmasına itiraz ettiği şeklinde yansıttı.
Aslında her ikisi de tam doğru değil. KKTC’de ezanlar okunuyor çok şükür. Susmaz, susturmaya da kimsenin gücü yetmez. 
Bazılarının avukat kadını savunmak adına “sadece hoparlörden okunmaması istenmiş, hastası var, çocuğu var canım…” ifadeleri ise daha büyük bir yanılgı zira ezanın susturulmasındaki amaç başka.
Amaç, geçenlerde ezan okunurken bir arabanın kornaya basarak ezan sesini bastırmak istemesinde gizli. Yani görüldüğü gibi sesten rahatsız olma durumu yok. Zaten kornanın verdiği rahatsızlıkla ezan sesini bir tutan bir zihniyete diyecek bir şey de yok.
Dün değerli arkadaşımız Levent Özadam yazmış ama ben de yurtdışındaki okurlarımız için yineleyeyim;
Adı geçen avukat kadın (ismini yazıp meşhur etmek istemiyorum) sosyal medyadan Türkiyelilere ağza gelmeyecek hakaretler eden, nefret kusan birisi.
Söylediklerini bugüne kadar kimse kaale almadı çünkü yasaları bilen bir kişinin, suç unsuru taşıyan, bu denli ağır kelimeler kullanamayacağını düşündü!
Kendi haline bıraktı insanlar… Yazdıklarını akıl terazisinde tartmak zordu zira;
“Ezanınıza da caminize de köpekler sıçsın köpek karasakallar. Eninde sonunda ülkemden defolup gideceksiniz. Hiç boşuna heveslenmeyin! İşgalci köpekler! S…tirip kendi çöplüğünüze Türkiye’ye defolup gideceksiniz. Kıbrıs Kıbrıslılarındır! İt soyu. Tüm dünyaya nam saldınız ahlaksızlıkta, barbarlıkta, itlikte! Dünya sizden nefret ediyor!
Keşke siz karasakal gaco köpekler Rumların tırnağı olabilseniz onlar ki dünyada medeni insanlar olarak itibar görmekteler. Sizler ise köpek kadar itibarınız yok! Dünya sizden iğreniyor!
Avrupa Birliği kapısında dilenci gibi yıllardır yalvarıyorsunuz da sizleri almıyorlar!
Senin ve senin gibi itlerin ağzından s.k düşmez!
İşte siz karasakal gaco köpekler busunuz!
İşte burası yine Türkiye! Adam gözünü kırpmadan babasını öldürdü!
Ey Kıbrıs'lılar! Karasakal bize benzemez! Bunlar Kıbrıs'lılara benzemez! Uyanın!. bu adanın da 1 gün gelip 1 Türkiye olmasını mı istiyorsunuz?! Uyanın !
 
Eğer karasakalı yurdumuzdan kovmaz isek, gün gelecek bu adada katillikler, hırsızlıklar, tecavüz, her türlü sapıklık, kapkaç ve yobazlık Kıbrıslıların, dürüst insanların, insan gibi insanların neslini tüketecek ! susma sustukça sıra sana, çocuğuna, çoluğuna torununa gelecek!
Hep birlikte haykıralım! Türkiye Kıbrıs'tan dışarı!.. Kıbrıs Kıbrıs'lılarındır!"
****
Uzakdoğu’ya gittiğimde-acayip gelse de- Buda’nın karşısında secde edenlere, inek figürlerine dua edenlere ağzımı açıp bir şey demeyi kendimde hak görmedim çünkü dinin, insanlığın en yumuşak karnı olduğunu bilirim. “Ne saçma, kendi elinizle yaptığınız altın heykel karşısında dua etmeniz” veya “inek bu Allahaşkına, ineğe tapılır mı yahu” deme, insanların inançlarını küçümseme ehliyetim yok benim. Tabi, o avukatın veya onun gibi düşünenlerin de, benim huşuyla dinlediğim ezana “Arabın yalellisi” deme hakkı yok. Kimse ona bu yetkiyi vermedi. Hukuk da vermemeli.
Hele hele dünya üzerindeki savaşlarının yüzde 90’ının sebebinin din olduğunu görüyorsak, böylesi bıçaksırtı konuda dilimizi ısırarak konuşmamız gerek. 
Bir laf var, “Edepli edebinden susar. Edepsiz ben susturdum sanır” diye… Kadın, nefret söyleminin örneklerini sıralamış ya,  bunlara cevabımız “delalet ve hıyanet”ten çok fazla olur, güzel de cevaplar verebiliriz lakin, bir avukatın bunların suç unsuru taşıdığını bilmesi gerektiğini varsayarsak, “geçmiş olsun” demek en doğrusu!