GUREBÂ-İ MÜSLİMÎN HASTAHÂNESİ!.. (3)

Denilir ki, Ayrık Otu, dönümlerce Çimen tarlasına, “kenarında-köşen’de bana da küçücük bir yer ver,” diye yalvarmış, Çimen de, Ayrık Otuna acımış, kenarında bir-iki m2’lik yer vermiş, aradan bir müddet geçtikten sonra, görülmüş ki, Ayrık Otu, bütün sahayı kaplamış ve kendi yurdundan çimeni kovalamış... 

İstanbul Üniversitesi, bir Ayrık Otu gibi Gurebâ-i Müslimîn Hastahanesi’nden, önce, bir-kaç klinik talebinde bulunmuş, uzun bir müddet tarihî Bina’da ve bir daha çıkmamak üzere Yukarıbahçeyi tamamen yutmuştur. 

İçerisinde Kızılay Çapa Kan Merkezi ve Verem Savaş Derneği Dispanseri’nin de bulunduğu, içerisinden geniş bir ana cadde geçen Yukarı Bahçe, 105 dönümlük bir sahadır. Tarihî bina’ların arasına İstanbul Üniversitesi, Çapa-İstanbul Tıp Fakültesi tarafından Monoblok Cerrâhî Bilimler Binası gibi, ukubet-ucube bina’lar yaptırılmış tarihî değer’deki binalar gölgelenmiştir. Vakıf Gurebâ Hastahanesi Şehremini’nde, günümüz, Millet Caddesiyle Vatan Caddesi arasında, Yukarı Bahçe, Aşağı Bahçe olmak üzere tam bir bütünlük içinde devesâ bir Hastahâne iken Yukarı Bahçe’ye İstanbul Üniversitesi, Çapa-İstanbul Fakültesi’nin çöreklenmesi üzerine bütünlük bozulmuş, tarihî Hastahâne, İstanbul Tıp Fakültesiyle Vatan Caddesi arasına sıkışmış kalmıştır. 

İstanbul Üniversitesi, Yukarı Bahçe’yi yutmakla yetinmemiş, Rusya’nın Sıcak Deniz’lere inme hayâli gibi, her dâim, Aşağı Bahçeyi de, Bezmiâlem Vakıf Gurebâ Hastahane’sini de yutma hayali içerisinde bulunmuştur. 

Cumhuriyet Döneminde Bezmîâlem Vakıf Gurebâ Hastahane’sine, yırtıcı hayvanların avlarına saldırdıkları gibi saldırmışlar her kurum ve kuruluş büyük bünye’den bir parça koparmaya çalışmış veya koparmıştır. 

Vakıf Gurebâ Hastahânesi, 1974 yılında yenilenen kadrosundaki genç hekimlerin teşebbüsüyle, herhangi bir Tıp Fakültesi’ne afiliye olma veya Tıp Fakültesi kurma çalışmalarına başlamışlardı. Önce İstanbul Tıp Fakültesiyle afiliasyon yapılmak istenmiş, fakat tıp fakültesi profesörler kurulu kabul etmemiştir. (1977) Ardından Erzurum Atatürk Üniversitesi, tıp fakültesiyle afiliasyon gündeme gelmiş bu da gerçekleşmemişti. 

1979 yılında, Vakıflar Genel Müdürlüğü ile İstanbul İktisâdî ve Ticârî Bilimler Akademisi arasında imzalanan bir protokol ile Vakıf Gurebâ Hastahane’sinde bir Sağlık Bilimleri Fakültesi kuruldu. Bir müddet sonra adı Bezmiâlem Tıp Fakültesi olarak değiştirildi. Bu dönem’de, inşaatı devam etmekte olan Yeni Gurebâ Hastahânesi adına çıkarılan “Döner Sermaye Yönetmeliği,” tarihî Vakıf Hastahâne Binasında da uygulanıp Vakife’nin şartları ve Vakfiye hükümleri ihlâl edilerek hastalardan ücret alınmaya başlandı. Başbakan adına, Vakıflar Genel Müdürlüğünü tedvirle vazifeli, devrin Devlet Bakanı Hasan Korkut kanuna ve Vakfiye şartlarına aykırı olan bu tahsise karşı çıktı. Akademi aleyhine da’vâ açtırdı. 

Mahkeme, önce, Akademi’nin işgal ettiği koğuşlarda ihtiyat-i Tedbir kararı verdi. Sonra da aşağıdaki gerekçelerle tahliye kararı verdi; “Da’valı, Akademi’nin Vakıf Gurebâ Hastahanesi bina ve te’sislerinde esas Vakıf Hastahane’sinin faaliyetlerinin tamâmen ortadan kaldıracak şekilde faaliyete geçmesi keyfiyyeti, bir haksız müdahale ve füzûlî işgal niteliğinde görüldüğünden Vakıf Gurebâ Hastahanesi Kliniklerinin faaliyet gösterdiği kısımlar üzerindeki faaliyetler ve çalışmalarını engelleyici müdahale ve muhasaranın men’i ile ve işgal’in kaldırılmasına karar verilmiştir. Vakıf Gurebâ Hastahane’sinin bir kamu kuruluşuna tahsisi düşünülemez. Zirâ Hastahâne hâlen Vakfiyesindeki fonksiyonunu mükemmelen ifa etmektedir. (İst. Asliye Hukuk Mah. Es. No: 380/37, Karar No: 980/558 Karar tarihi 18.09.1980) 

İstanbul Üniversitesi, Ülkemizin ihtiyaç duyduğu hekim sayısını artırmak için yeni bir Tıp Fakültesi kurulmasını gerekçe göstererek, “Yeni tıp fakülte’leri kurmak vazifeli bir komisyon” kuruldu. Bu komisyon, 22 ve 26 Ağustos 1980 tarihlerinde, İstanbul’daki bütün hastahâne idarecileriyle görüşmeler yaptı. Komisyon hazırladığı raporda, Vakıf Gurebâ Hastahanesi’nin, Bezmiâlem Vâlide Sultan Tıp Fakültesi adıyla bir tıp fakültesine dönüştürülmesini uygun buldu. Vakıf Gurebâ Hastahanesi’nin tercih edilme sebeplerini şöyle sıraladı. “Hastahâne 300 hasta yatağına, tıbbın bütün dallarında çalışan servisler modern bir onkoloji bölümüne, yeni ta’mir edilmiş büyük bir amfiye ve kâfî laboratuvar’lara sahiptir. Ayrıca, 400 yatak üzerine plânlanmış yeni binası inşâ halindedir. Sahip olduğu arazisiyle de, genişleme potansiyeli vardır. 

İstanbul Tıp Fakültesi’nin çok yakınlarında bulunması da Fakülte’nin eğitim kadrosuna destek verebilir. Hastahâne İdaresi’nin ve sağlık hizmetinin eğitim hizmetinin dışına alınması halinde, Hastahâne Vakfiyesindeki ana şart zedelenmeyecektir,” 

Bunun üzerine devrin İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı, Cemaleddin Öner Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne başvurarak, Hastahane’nin tıp fakültesi olma yolunda yaptığı müsbet teşebbüslerin yarıda kalmasının üzüntü verici olduğunu, İstanbul tıp Fakültesi’nin bu hususta yardımcı olmak için Vakıflar Genel Müdürlüğü ile yakın bir alaka kurmak istediğini ve Gurebâ Hastahanesinde yeni bir tıp fakültesi açılması için her türlü yardıma hazır olduğunu bildirdi. 

Vakıflar Genel Müdürlüğü ile yapılan görüşmeler ışığında İstanbul Tıp Fakültesi Aralık 1980’de bir Afiliasyon ön protokolü hazırlayıp, devrin Vakıflar Genel Müdürü, Necmeddin Vangölü’nü portokol’ün muhtevası hakkında bilgilendirdi. Bu işbirliği gereğince Hastahâne’nin mülkiyeti hâriç, yatakları, poliklinik ve servisleri öğrenci, stajyer ve asistan yetiştirilmesi için Başhekimlik ve Dekanlıkla birlikte ta’yin edilecek esaslar dahilinde, İstanbul Tıp Fakültesine tahsis edilecek, Vakfiye’nin bütün şartlarına riâyet edilecekti. 

Bütün bu gelişmeler üzerine, devrin Vakıf Gurebâ Hastahanesi Başhekimi, Op.Dr. Fahir Altan, 26 Mart 1981 tarihinde Vakıflar Genel Müdürlüğüne gönderdiği yazısında, “Böyle bir afiliasyon olduğu takdirde Vakfiye’nin esas gâyesi olan hastalara ücretsiz bakımın ne şekilde tesbit edileceği büyük bir mes’ele olacaktır. Bugüne kadar bünyesine fakülte almış hastahaneler zamanla ortadan kalkmış, bunların yerlerine fakülte’ler hâkim olmuştur. Bence, uzak veya yakın bir fakülte ile afiliasyon kurmak, Vakıf Gurebâ Hastahânesine fayda değil zarar verir. Bu afiliasyon Fakülte’nin kendinde olmayanı bizden almasına, bize ise sadece yük getirmesine sebep olacaktır. Hastahane de, esas gayesinden koparılacaktır. Çözüm olarak, Vakıf Gurebâ Hastahâne’sinde İstanbul Üniversitesine bağlı bir Sağlık Bilimleri Fakülte’sinin kurulmasını teklif etmiştir. Böylece, ülkemizde büyük bir ihtiyaç olan yardımcı Sağlık Personeli yetiştirerek, Türk Tıbbına hizmet edebilirdi. En kısa çözüm ise, Vakıf Gurebâ Hastahâne’sinin, eğitim hastahanesine dönüştürülmesidir.”

Devrin İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Cemaleddin Öner’in bütün gayretleri, İstanbul Üniversite’sinin, 12 Eylül döneminin Danışma Meclisi Başkanı olan Merhûm Ord.Prof.Dr. Sadi Irmak Bey’i devreye sokması da herhangi bir netice vermedi. Devr’in Vakıflar Genel Müdürü, Galip Yiğitgüden, 02 Nisan 1982 tarihli yazısıyla son noktayı koymuş ve aşağıdaki gerekçeyle, İstanbul Tıp Fakültesiyle işbirliğinin faydalı olmayacağını kesin bir dille bildirdi. 

“Vakıf Gurebâ Hastahane’sinin tarih’ten gelen ve Vâkife’nin iradesini de yerine getirmeyi ihtivâ eden, kânûnî ve ahlâkî vazifeleri vardır. Bu vazifeleri yerine getirirken, bir yandan da yeni ve büyük hamleleri gerçekleştirecek en kısa zamanda, ülkemizin sağlığına daha müessir hizmetler verme çalışmalarını neticelendirmek üzeredir. 

Yapısı, vazifesi ve inkişâf plânları i’tibâriyle herhangi bir fakülte ile müşterek çalışmasında bir yarar olmayacağı hususu yapılan müteaddid toplantılarda, bilimsel, hukûkî ve idârî incelemeler neticesi mümkün olmadığı, te’yîden tesbit edilmiştir. 

Vakıf Gurebâ Hastahanesine her tasallut ve tecâvüz, Vakıf Ruhunu özümsemiş, cesûr idareciler tarafından savuşturulmuştur. Zaman olmuş oyunu, Başvekâlet adına, Vakıflar Genel Müdürlüğünü tedvirle vazifeli, bir Devlet Bakanı, zaman olmuş, Vakıflar Genel Müdürü, zaman olmuş Hastahâne’nin Başhekimi bozmuştur. 

İstanbul Üniversitesi’nin son tasallutunu, önce, Hastahâne Başhekimi Opr.Dr. Fahir Altan ile, devrin, Vakıflar Genel Müdürü, Galip Yiğitgüden savuşturmuştur. Hayatta iseler sağlıklı uzun ömür, ebediyyete intikal etmiş iseler, Allah’ın vâsî rahmetini niyaz ederiz.