Hafta sonu 12. Süper Kupa maçı için Samsun’daydık. Tarihinde ilk defa Türkiye Kupası finali oynayıp şampiyon olan Konyaspor bu başarısıyla, son Lig Şampiyonu Beşiktaş’ın Süper Kupa’da rakibi olmuştu. Bu nedenle Konya ve Türk futbolu için tarihi özelliği olan bir maçtı. 

Türkiye Kupasından yaklaşık üç ay sonra bu defa Samsun’da “Liglerin en büyük kupası” diyebileceğimiz, Süper Kupa için Beşiktaş’la oynadı Konyaspor. Kupaya ortak olması bile olması bile Konyaspor’un adını bir kez daha tarihe yazdırmasıydı.

Cumartesi akşamı önce kaptanların basın toplantısına katıldık. İlk söz Beşiktaş kaptanı Tolga’nındı. Sözlerinden ziyade mimikleri, gözleri “yarına dair emniyetsizliği” ifade ediyordu.

Söz Konyaspor Kaptanı Ali Çamdalı’ya geldiğinde “Arzularını” dile döktü, “İnşaallah yarın bu kupayı Konya’ya götüren biz oluruz” derken “Gözleri kupada ve sanki onunla konuşuyordu.

Konyaspor’un kupaya duyduğu arzu ve motivasyon düzeyini anlamamız açısından bu sahne önemliydi.

İki takımında taraftarı, Samsun’daki maça gereken ilgiyi gösterdi. İstanbul ve Konya için uzak bir noktada olmasına rağmen taraftarlar takımı desteksiz bırakmadı.

Maç saati yaklaşırken ajanslara düşen bir haber önce “komedi gibi” algılansa da; aslında gözü dönmüşlüğü ve yaklaşan bir tehlikeyi haber veriyordu. Beşiktaşlı bir grup taraftar mola yerindeki bir taraftar grubunu Konyasporlu sanıp saldırmıştı. Oysa saldırıya uğrayan grup aslında Beşiktaş taraftarıydı!

Daha maç başlamadan bunu yapan, maçı kaybettiğinde neler yapmazdı!

Maçtan sonra kimse bu ruhsal durumu analiz etmedi.

Maç öncesinde Beşiktaş taraftarlarının Konya’yı aşağılayan sloganlarını görmek üzücüydü.

İzmir Marşını söylemeye başladıklarında toplumsal kutuplaşmanın boyutunu görmek mümkündü.

Oysa Konyaspor Başkanı Ahmet Şan, eğilip bükülen o konuşmasında “Biz Konyaspor olarak kendi marşımızı yaptık. Diğer takımlar İzmir Marşı söylüyorlar” derken, İzmir Marşını küçümseme, hakaret etme niyetiyle değil, kulüplerin kurumsallaşmasına vurgu yapma niyetiyle söylemişti. Sözlerinde taraftarın olay çıkarmadan, efendilik çerçevesinde takımlarına destek olması da vardı ama es geçildi.

Hadi zorlayın; “Futbola siyasi eylem ve söylem sokuyorlar” diye bir yorum çıkarın bu konuşmadan. Ama fazlası yoktur, ve yazık ki bu tespit doğrudur.

Bu sloganı kendi şehirlerimize karşı hasmane bir şekilde söylemek, kendi ülkemizin takımına karşı İzmir Marşı söylemek kendi kendimizi ötekileştirmekten başka nedir?

Bu sloganı atanlar Milli Mücadelenin önderine ve zaferlerine gölge düşürecek eylem içinde olduklarının farkında değiller.

Rakibe karşı “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan atacaksınız, sonra da maçı kaybedeceksiniz!

Allah aşkına yapmayın! 

Burada, başka konularda Ahmet Şan ile görüş ayrılıklarımızın olduğunu da not edelim. Onları paylaşmanın yeri ve zamanı vardır.

Biraz da maçtan bahsedelim; 

Oyun başladıktan sonra 4 dakika neredeyse  top Beşiktaş’ın hakimiyetine geçmedi, mücadele Siyah-Beyazlıların kale önünde geçti. Devamında da Konyaspor kupaya ortak olduğunu gösteren bir anlayış, bir cesaret ortaya koymaya devam etti. 

“Rakibin Beck’i, Pepe’si, Adriano’su, Atiba’sı, Negredo’su, Babel’i, Quaresma’sı, var” diyerek kalesinin önüne et duvarı örmedi ve oyuna o kadar hakim oldu ki, Beşiktaş taraftarı Pepe’yi alkışlamak için rakipten kaptığı bir topu fırsat bildi! 

33. dakikada Konyaspor kendi sahasından 7-8 saniye gibi bir hızla topu Beşiktaş kalesine taşıdı, Fofana üçüncü pasta Traore’ye gol vuruşunu yaptırdı.

Yenilenen Beşiktaş yeni futbol kimliğine henüz kavuşamamıştı. Konyaspor karşısında “taraftarının umduğu” hakimiyeti bulamadı. Buna karşılık Konyaspor’da mükemmel düzeyde olmasa da küçümsenemeyecek bir kombinasyon vardı. Aykut Kocaman’ın savunma özellikli futboluna Mustafa Reşit Akçay’ın hücumu önemseyen anlayışı da eklenmişti. 

Oyun; Akçay’ın meslektaşı Kocaman’ın sistemini resetlemediğini, onun üzerine bir şeyler ilave ederek geliştirmeye çalıştığını gösteriyordu.

Bu da Konyaspor’un doğru yolda olduğunun işaretiydi.  

78. dakikada Caner’in pasında Cenk Tosun’un vuruşuna Serkan’ın müdahalesi yetmedi ve skora denge geldi. 

Golü bulanın kupaya uzanacağı son dakikalarda tempoda düşme olmadı. İki takımda diri kalma adına gerekeni yaptı. Şenol Güneş skora denge getirme adına erken başladığı değişikliklerle takımına yeni enerjiler katmıştı. Ardından Akçay takviyelerle takımını güçlendirdi.

90. dakikada sahanın en iyilerinden olan Fofana soldan ceza alanına girip Pepe’yi çalımlamıştı ki rakibinin çelmesiyle yere düştü. Tartışmasız penaltıydı. Maç içinde eleştirilecek kararları olan Aydınus’un bu kararı yerindeydi.

Savunma oyuncusu olmasına rağmen Eskişehir’de Türkiye Kupasını getiren son penaltıyı Skubiç atmıştı. Beşiktaş karşısında da bu zor görevi yerine getirdi. Gayet serinkanlı bir şekilde kaleciyi sağa, topu sola göndererek kupaların kupasını Konya’ya getiren golü attı.

Artık Trabzonspor ve Beşiktaş ile birlikte Konyaspor’un da bir Süper Kupası var. 

Az başarı mı, ilk finalinde Türkiye Kupası Şampiyonu olmak?

Az başarı mı, ilk maçında Süper Kupayı omuzlamak?

Konyaspor taraftarının maçtan sonra sahaya girmesini eleştirenler, “Beşiktaş taraftarının saha içinde ne işi vardı” demiyor!

Keşke sevinci tribünde yaşayabilse seyirciler ama olmuyor işte. Üstelik ilk defa da yaşanmıyor.

Eskişehir’deki Şampiyonluğun ardından benzer tablo yaşanırken “Haklılar, tabii sevinecekler” diyen yorumcuların Beşiktaş karşısındaki tarihi zaferden sonra “Konya seyircisine ders vermek gerekiyor” gibi ifadeleri “ayırıcı” özellik taşıyor!

Fatih Terim’li Milli Takım Konya seyircisinin desteğiyle Avrupa’ya giderken dizilen övgüler eskimedi!

Peki ne değişti?

İki espri ile bitirelim;

Maçtan bir gün önce arkadaşlarından biri Şenol Güneş’e “Unutamadığı Süper Kupa hatırasını” sordu. Güneş soruyu aldıktan sonra “Bana mı soruyorsun!” diyerek espri yapmak istedi. Gülüşmeler arasında Akçay “Benim henüz böyle bir anım yok” dedi.

Maçtan sonra Akçay’ında artık bir kupa anısı oldu.

İkincisi yine basın toplantısından.

Ezekiel’in durumu sorulduğunda Akçay önce bazı eleştiriler getirip sonra da “Dışarıda Range Rover’e binen oyuncu sahada da Range Rover gibi olacak” demişti. Onun bu sözlerini Güneş’in de ilginç bulduğu mimiklerinden okunuyordu.

Bu eleştirinin ertesi günü Akçay Ezekiel’i sonradan oyuna aldı.

Peki ne mi oldu; Range Rover, Quaresma’ya karşı kazandı!