Geçtiğimiz hafta Edirne Sarayiçi'nde yapılan 654. Tarihi Kırkpınar Güreşleri Başpehlivanlğı'nı Orhan Okulu kazandı. I.Murat döneminde bu güne kadar yapılan Kırkpınar Güreşleri'nin unutulmazları arasında birisi daha vardır ki, o da bütün dünyanın hayranlık ve hayretle izlediği; Koca Yusuf'tur. " Türk  gibi kuvvetli" sözünü bütün dünyaya öğreten pehlivan Yusuf'un ahlakı da ismi gibi "Koca" idi. Koca Yûsuf 1885 yılında yirmi yaşında iken, 26 yıldır Kırkpınar Başpehlivanlğı elinde bulunduran Kel Alço ile berabere kalmış, Kel Aliço güreş sonrasında Koca Yusuf'un "başpehlivanlığa" layık bir yiğit olduğunu kabul ederek başpehlivanlığı O'na devretmiştir. 
Türkiye'nin en kuvvetli adamı  kabul edilen Yusuf,  Fransız sirk canbazı Doublier'ın dikkatini çeker ve Yusuf'u Avrupa'ya götürerek güreştirmek ve bu sayede para kazanmak ister. 1895 yılında Fransa'ya gider. Fransa'ya giden Yusuf'un ünü kısa zamanda bütün Fransa'da duyulması başlamıştır.Onun amacı Türk'ün gücünü bütün dünyaya duyurmaktatır. Yusuf peş peşe yaptığı güreşlerde rakiplerini bir dakika bile beklemeden tuş eder. Mesela dünya şampiyonu diye tanınan Sabes 'ı dört saniyede tuş etmiştir. 
Yusuf'un rakiplerini nasıl yendiğini anlamaya bile vakit bulamayan seyirciler güreşlerin uzatılmasını istemektedirler. Yusuf ise böyle bir teklifi şiddetle reddetmektedir. Abcak menajerleri Yusuf'tan yavaş güreşmesini rica edince Yusuf isteksiz de olsa bu teklifi kabul eder. Fakat Yusuf rakipleriyle bir-iki dakika oynamayı yeterli bulmakta ve sırtlarını yere vurmaktadır. Çaresiz kalan organizetörler Yusuf'un karşısına peş peşe iki güreşçi çıkarırlar ve iki güreşçinin yirmi  dakika dayanması halinde büyük paralar vaadederler. Ne var ki, Yusuf kendisiyle peş peşe güreşen Gambier ve Raul gibi meşhur güreşçiler de yirmi dakika dolmadan tuş  edecektir  
Yusuf karşısına çıkan mağrur Rum Pierri ve Ingiliz Tom Canon'un da kısa zamanda tuş eder. Avrupalı organizetörler, bu müthiş Türk'ü ancak bir Türk pehlivanının  yenebilecrğine kanaat getirerek Türkiye'den Hergeleci İbrahim''i getirirler.  Ama sonuçta saatlerce güreşen iki pehlivan berabere kalırlar. Fransızlar Yusuf'u yendirek için Amerika'dan "Zincirkıran"  lakaplı Leitner'i getirtirler.  Ama, Yusuf  onu da kısa zaman da tuş eder. Fransa'da karşısına çıkacak rakip bulamayan Yusuf sıkılmaya başlar ve sonra, Amerika'ya gider.
Amerika'da Yusuf 'un karşısına çıkacak güreşçi bulamayan organizetörler nihayet akıllarınca bir çare bulurlar. Bu defa Yusuf'un karşısina peş peşe, beş güreşçi çıkaracaklardır.  Ne var ki. Yusuf birincisi sırtını yere serince diğer dört güreşçi, mindere çıkmakta vazgeçerek organizetörleri hayal  kırıklığına uğratırlar. Çünkü hiçbir güreşçi Yusuf'un karşısinda beş dakika dayanamamaktadır.
Yusuf kendisine meydan okuyan "Amerikan şampiyonu" Robert'le güreşir. Ancak iki dakika boyunca Yusuf'un eline geçmemek için devamlı kaçan Robert yakalanacağını anlayınca minderden aşağı atlar.Ama  sonraki güreşte Yuduf'a yenilerek perişan olmaktan kurtulamaz. Yusuf'un Anerika'da  yaptığı en ilginç güreşlerden birisi de John F. Mc. Cormick ile yaptığı güreştir. Anlaşmaya göre Yusuf Mc. Cormick'i bir saat içerisinde üç defa tuş yapacak, yapamadığı takdirde mağlup sayılacaktır.  Güreş başladıktan yedi dakika sonra Yusuf üç tuşu da yapmıştır... 1898 de Amerika'da fırtına gibi esen Yusuf her gittiği yerde rakiplerini perişan eder. Yusuf ünlü Rum güreşçi Heraklides'i birincisinde 47 saniyede ikincisinde 23 saniyede tus etmiştir  Yusuf Amerika'nın yenilmez lakaplı güreşçisi Lewis'i Chicago'da üst üste iki defa yenmiştir. 
Vatan hasretine dayanamayan Yusuf  21 Mayıs 1898 de New York'ta Fransız bandıralı "da Bourgogne" Transatlantiği'ne binerek yola çıkar. Ne var ki, ecel onu Okyanus'ta beklemektedir. Bindiği gemi sis yüzünden İrlanda bandıralı Crmartyshire gemisiyle çarpıştı.  Geminin batmakta olduğunu gören Yusuf abdest alarak iki rekat namaz kılar. Daha sonra bir filikaya binmek üzere denize atlar. Herkes, can derdin de filikalara koşmaktadır.  Filikalara doluşanlar, ellerindeki baltalarla ipleri keserek, filikaları denize ndirirler  Denizde amansız bir can pazarı boğuşaması başlamıştır. 
Dev yapılı bir adam da, bu boğumalara katılmıştı. Evet gemi hızla sulara gömülürken bizim Koca Yusuf'ta denizin ortasında kalanlara birlikte son mücadelesini vermektedir. Koca Yusuf, hemen kalın bir kalasa tutunarak batmamaya çalışır.  Bu sırada yanında geçen bir kurtarma sandalını yakalar ve acı kuvvetle kendine çeker.  Sandal'ın içindekiler korkuya kapılır.  Bu iri-yarı adam, sandala binerse, hep birlikte batarız diye düşünürler.  Ancak, Koca Yusuf'un amacı; sandala binmek değil, yalnızca tutunmaktır. Zaten, sandal doludur ve istese sandalı devirecek gücü elbette vardır.  Ama yetiştiği kültür ve inanç; içinde çocukların ve kadınların bulunduğu sandalı devirtmez. .
Ancak; kaderin kötü cilvesine bakıniz ki; sandalda bulunanların hepsi, ellerine ne geçerse, denizin içindeki Koca Yusuf'a vurmaya başlarlar. Kafasına, ellerine vururlar. Ancak; bu güçlü bilekleri sandaldan sökemezler. Kafasından akan kanlar, yüzünü ıslatırken, sandalı tutan iri parmaklarının üzerine, bir balta inip kalkmaya başlar. Yani bir gemici, sandalın iplerini kesmek icin kullandığı küçük baltayı, Koca Yusuf'un parmaklarına ve sonrada bileklerine indirir. Bu vahşi gemicinin kültürü de "yaşamak için öldür." olsa gerek ki,  bu vahşeti yapmıştır. Parça parça olan el gevşer ve dev vücut, Atlas Okyanusu'na gömülür. Yusuf 5 Haziran 1898 de boğularak ebediyete intikal ederken;  artık tarih sayfalarından da unutulmazlar arasında yerini almıştır.  İstedim ki; spora meraklı Türk gençleri Koca Yusuf gibi yenilmez pehlivanları tanıyıp örnek alsınlar. İstedim ki; onları rahmetle yad etsinler."