Koskoca desek daha doğru olur! Her geçen gün daha da büyümesine engel olunamayan güzel İstanbul'um.

   Uzun zamandır karşıya geçmemiştim. Cuma günü kızımı Atatürk Hava Limanına bırakmak için saat 13.00 de Maltepe’den yola çıktık. Hava çok sıcak olduğundan klima eşliğinde gittik. Üzerimde zaten bir kırgınlık vardı. Anlayacağınız şifayı kaptık ve bugün tıpış tıpış evdeyiz. Hem Cuma hem de öğle saati ve de yaz tatili olmasına rağmen ancak saat 15.00 de hava alanına ulaşabildik.

   Her gün karşıya geçenler belki de benim bu şaşkınlığımın farkına bile varmayabilirler! Çocukluğum, gençliğim ve okul hayatım hep karşıda geçtiğinden, bu anormal büyüme beni ürkütüyor. Eskiden yaz tatili olduğunda trafik bir hayli rahatlar "keşke İstanbul trafiği hep böyle olsa" diye söylenirdik. Daha tem yoluna girerken bile mantar gibi biten gökdelenler insanın başını döndürüyor. Karşısı ise bir felaket. Her taraf yüksek binalar ile çevrili nefes almakta zorlanıyorsun adeta! Bu şehre yazık değil mi? Niye bu kadar yüklenirsiniz ki? Rant'ın da bir sınırı olmalı!

   Eski İstanbullular, şehrin bilhassa 1960 yılından sonra hızla bozulmaya başladığını söylerler. Buraya yapılan büyük göçün, büyük bozulmanın başlamasından yarım asır geçti ve bu daha ne kadar devam eder o da meçhul. Biraz daha devam ettiği takdirde şehir tamamıyla ölecek gibi. Her taraf AVM'lerle kaplı. Çocukluğumuzda camiye ya da türbeye göre referans vererek randevu verilirdi. Şimdikiler alışveriş merkezi dediğimiz o Amerikan tipi çarşılara göre yaşıyorlar ve dolayısıyla bu alışveriş merkezleri referans noktası oluyor.

   Merter ve Şirinevler tarafından geçerken, üst geçitlere insanların sığmadıklarını, metrobüs duraklarının hıncahınç dolu olduğunu hayretler içerisinde müşahade ettim. Adeta insan karıncaları gibi! Büyükşehir Belediyesinin yaptırdığı büyük anketten çıkan sonuca göre, İstanbulluların yüzde 70'i İstanbul'u bilmiyor ve sevmiyor. Sanki zorla getirilmişler ki öyle olsa gerek sevmiyorlar. Neden İstanbul'a geliyorlar. Demek ki birilerin veya iradeleri dışındaki olaylar bu koşulları yaratıyor. En büyük neden iş bulma ve çocukların öğrenim durumları elbet.

   İstanbul içi yapılan ulaşım yenilikleri hala devam etmekte. Fakat aynı şekilde şehirde sürekli gelişmekte. Yeni yapılacak havaalanı ve 3. köprü ile yeni yeni yerleşim yerleri olacak ve sorunlar daha da karmaşık bir hal alacak. Örneğin bugün ki su sıkıntısı,  gelecekteki sıkıntıların sinyallerini vermekte. 5-10 dakikalık bir yağmur, şehri yaşanmaz hale getirebiliyor. Ben şahsen, İstanbul'un adına yakışır bir alt yapısı olduğuna inanmıyorum! Bu kendini apaçık gösteriyor zaten. İTÜ şehircilik uzmanları yıllardır şunu söylüyorlar: Bir yerleşim yerinin etrafında onun en az üç misli kadar yeşil alanın bulunması gerekir.

   Niyetim karamsar bir tablo çizmek değil! Yetiştiğim büyüdüğüm şehirle her geçen gün biraz daha birbirimizden uzaklaşıyoruz. Tuhafıma giden bu.