Bugün KKTC’nin 34ncü yaşı Kıbrıs’ta görkemli törenlerle kutlanıyor. 

Türkiye’de de KKTC’nin temsilcilikleri olan illerimizde Atatürk anıtlarına çelenkler konacak ve günün anlamını belirten toplantılar ve konuşmalar yapılacak. 

Ben de bugün KKTC İstanbul Başkonsolosluğunca düzenlenen çelenk koyma törenine katılıp, kahraman gaziler, Kıbrıslı dostlarımız ve vatandaşlarımızla bu mutlu günün onurunu, şerefini ve gururunu paylaşacağım.

Malumları İkinci Cihan Savaşı’nın hemen ardından Oniki Adaları ele geçiren Yunanistan, Birinci Cihan Savaşı sonunda Anadolu’da aldığı dersi unutuvermiş ve Kıbrıs’ı ilhaka kalkmıştı. Tabii nihai hedef Megalo İdea ile ifade edilen, Balkanlar ve Anadolu’da Büyük Yunanistan kurmaktı. 

Barzani gibi Rumlar da 1950 yılında bir halk oylaması ile işe başlamışlardı. 

Mücadele 67 yıl oldu, hala sürüyor. 

Malumları 1950’den sonra Kıbrıslı soydaşlarımız, Rumların insanlık dışı baskılarına, saldırılarına ve katliamlarına Türkiye’nin güçlü desteği ile uzun yıllar kahramanca direndiler. 

1974 Temmuz’unda artık başka çare kalmadığından Türkiye’nin, uluslararası antlaşmalardan doğan haklarının gasp edilmesinin önlenmesi ve Kıbrıslı soydaşlarımızın mal ve can güvenliklerinin sağlanması gerekiyordu. Bilindiği gibi Kıbrıs Barış Harekatı başarı ile icra edildi. 9 yıl sonra da kahraman soydaşlarımız 34 yıl önce bu gün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurdular. 

Ben de o gün Kıbrıs’ta idim. Cumhuriyet Meclisinde bağımsızlık bildirisi alkışlar içinde ayakta okunmuş ve oy birliği ile kabul edilmişti. O gün Kıbrıs’ta muhteşem bir bayram, görülmemiş büyük bir coşku vardı. Kahraman soydaşlarımız, 1963’ten beri 11 yıl acı ve ızdırap dolu günlerden sonra şimdi bir Cumhuriyete sahip olmanın gururu ve onuru içinde ve alabildiğine hür ve mutlu, Cumhuriyeti kutluyorlardı. 

Değerli okurlarım, biz askerler kahraman soydaşlarımızın bu efsanevi direnişlerinin birçok safhalarında O’nlarla birlikte olma şerefine nail olduğumuzdan, 15 Kasım’ları heyecanla, büyük bir şeref ve coşku ile idrak ederiz. Bu defa da KKTC’nin kuruluşunun 34ncü yılında, Kahraman soydaşlarımızı yürekten, en sıcak duygularımla kutluyorum, dünya durdukça barış, huzur ve refah içinde nice mutlu yıllar diliyorum. Bu büyük mücadelenin kahraman şehitlerine aramızdan ayrılan kahraman gazilerine Yüce Tanrı’dan rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun. 

Değerli okurlarım, Kıbrıs Barış Harekatı ile kazanılan ZAFER, Türkiye tarafından ne yazık ki önemi ve cesameti ölçüsünde değerlendirilemedi. Zira Kıbrıs Barış Harekatı’nın hemen ardından, en güçlü kozların elimizde olduğu dönemde, Başbakan Ecevit seçime gitmek için istifa etti. Koalisyon bozuldu, seçime de gidilemedi. Yıllarca süren hükümet krizleri, zayıf koalisyonlar ve istikrarsız dönemlerde, Rum-Yunan ikilisi anlaşmaya yanaşmadı. Rumlar Türkiye’deki bu yönetim zafiyetini olabildiğince kullandılar. Sahtekarlıkla 1963’te Kanlı Noel’de yıktıkları Kıbrıs Cumhuriyeti’nin adını kullanmaya başladılar. Bu düzenbazlığı maalesef önleyemedik. Ardından AB; Londra ve Zürih Antlaşmalarına göre Türkiye’nin üye olmadığı hiçbir siyasi, ekonomik ve askeri teşkilata alınmaması gereken GKRY’ni Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında AB üyeliğine kabul etti. Koca T.C., bu vahim oluşumu da birkaç cılız demeçle geçiştiriverdi. 

Ardından ABD ve AB’nin desteği ile BM; Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin uluslararası antlaşmalarla tescil edilmiş haklarına karşılıksız terkini ve KKTC’nin AB içinde Rum-Yunan ikilisine teslimini öngören Annan Planı’nı ortaya çıkardı. Kıbrıs Türklerinin ağır bedel ödeyerek kazandıkları bütün hakların Rumlara devri anlamına gelen Annan Planı’nı ne yazık ki Türkiye de destekledi. 

Malumları Rumlar, kazançlarını yetersiz bulduklarından planı reddetmişlerdi. 

Kıbrıs’ta çözüm adı altında, zaman zaman ara verilse de görüşmeler hep devam etti. Artık nafile turlar olarak nitelenen bu görüşmelerden, geçen Şubat ayında İsviçre’de de bir sonuç çıkmadı.  

Ancak dostlar alışverişte görsün hesabı GKRY seçimlerinden sonra görüşmelerin yeniden gündeme geleceği aşikar. 

Aslında Türkiye’nin güvenliği açısından temel hedefimiz, coğrafyanın dikte ettirdiği gibi Ada’nın tamamının Türkiye’ye ait olmasıdır. Bunun dışındaki hal tarzları arasında milli menfaatlerimize uygun olanı; İki ayrı devletin bugünkü sınırlar içinde devamı veya bu iki devletin bir çatı devlet içinde varlıklarını sürdürmeleri olarak değerlendirilmektedir. Ve tabii yapılacak düzenlemeler, Kıbrıs’ta asker bulundurmak dahil Türkiye’nin etkili garantisini, mevcut haklarının korunmasını ve güvenliğinin sağlanmasını da içermelidir. 

Her şeyden önce Kıbrıs Türkiye’nin çok önemli bir güvenlik ve beka sorunudur. 

Hiç bir nedenle masaya yatırılmamalıdır. 

Türkiye ve Kıbrıs Türkleri haklı ve güçlüdürler. Gücümüzün kararlı ve hazırlıklı olmakla doğru orantılı olduğu da unutulmamalıdır.