Kur’ân Işığında                                                                                                                                                       

FARKLI KONULAR, FARKLI YORUMLAR                                                                                                                             

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’in ebedî âleme doğuşundan sonra Kur’ân’ın müterâdif âyetleri ve gelişen sosyal hayat sebebiyle pek çok yeni mevzular ortaya çıkmış, bunlar âlimler tarafından icma ve kıyas yoluyla çözüme kavuşturulmuştur. Denilebilir ki İslâmiyet’le alâkalı hiçbir mesele yoktur ki tartışılıp sağlam bir neticeye bağlanmasın. Ancak bâzı meseleler üzerindeki tartışmalar günümüzde de devam etmektedir. Varılan neticeler İslâm’ın değil, fikir beyanında bulunan şahısların görüşüdür.  

Ülkemizin önde gelen Kur’ân araştırmacısı olan Prof. Dr. Hasan Elik Hoca, yıllar boyunca devam eden ilmî çalışmalarının ve araştırmalarının neticesinde oluşan kanaatini; ‘yegâne doğru budur’ şeklinde katı bir üslûp ve dille değil, ‘şahsî görüş’ olarak okuyucuya sunuyor. Sunarken, mesele hakkında fikir beyanında bulunanların ileri sürdüğü fikirleri ve delillerini bütün teferruatı ile ortaya konuyor.  Vardıkları neticenin ve delillerinin kabule şayan olup olmadığını da deliller vererek tahlil ediyor. 

Kur’ân Işığında Farklı Konular, Farklı Yorumlar’ isimli, 13,5 X 21,5 santim ölçülerinde, 206 sayfalık eserinde Elik Hoca, 6 adet konuyu Tülbentten geçirir gibi süzüyor, 

Ele alınan konular: *Kur’ân’da Mukaddes Şehrin Özellikleri / Mekke Örneği, *İbâdetlerde Ruh Kaybı / Hac Örneği, *Mukddese Saygı Babında Mushaf’a Abdestsiz Dokunma Meselesi, *Gayrimüslimlerle İlişkilerde Kur’ân’ın Esas Aldığı Değer, *Kur’ân’da İnsanın Sorumluluğu (va’d-Vaîd ve İlâhî Af), *Kur’ândaki Allah Anlatımı Açısından Şefaâte Bakış başlıklarıyla işleniyor. 

Her konu, ‘Giriş’ bölümüyle başlayıp ‘Sonuç’ bölümü ile bitiyor. Kitabın sonunda ‘Bibliyografya’ ve ‘Dizin’ bölümleri var. 

Kitabın son bölümünü teşkil eden ‘Kur’ân’daki Allah Anlatımı Açısından Şefaâte Bakış’ (s: 161-188) başlıklı makalenin özeti: 

Şefaât, kişinin bağışlanması için aracılık etmek, ona yardımcı olmak veya bir başkasından onun adına yardım dilemek mânâlarına gelmektedir. Genelde yüksek konumda olan birinin, kendisinden konum itibâriyle daha aşağıda olan kimseye destek vermesini ifâde etmektedir. 

İslâmî bir terim olarak şefaât; ahrette günahkâr mü’minlerin günahlarının bağışlanması, günahı olmayanların da derecelerinin yükseltilmesi için Hz. Peygamber’in Allah katında dua etmesi, yalvarması ve onlara yardımcı olmasıdır.’ (s: 162)

Sonraki sayfalarda Prof. Elik; şefaâtin mutlak ve kesin olarak reddedildiği 10 adet âyetin meallerini veriyor. Bu âyetler şunlardır: Bakara 2/48, 123, 254, 270; En’âm 6/70;  Yunus 10/18; Zümer 39/43, 44;  Gâfir 40/18; Müdessir 74/48. (s: 163)

Allah’ın izniyle şefâtin mümkün olduğu’ şeklinde anlaşılan 7 adet âyet: Bakara 2/255; Enbiya 21/28; Yunus 10/3; Meryem 19/87; Tâhâ 20/109; Sebe’ 34/23; Necm 53/26. (s: 164)

Hadis mecmualarında farklı lafız ve üslûpla da olsa, şefaâtle ilgili çok sayıdaki hadislerden 12 adet örnek. (s: 165, 166)

Bu bölümde ayrıca; Ebû Hanîfe (vefatı: 767), Eş’arî (v: 926), Mâtürîdî (v: 944), Kummî (v: 991), el-Hillî (v: 1325), Fahreddin Râzî (1149-1209), Kadı Abdülcebbar (v: 1025), Zemahşerî (v: 1144), İbnü’l-Cevzî (v: 1201), Nevevî (v: 1277), İbnü’l-Müneyyir (v: 1284), Bakıllânî (v: 1013), Muhammed Abduh (1849-1905) gibi İslâm âlimleinden 13 kişinin şefaâtle ilgili görüş ve düşünceleri ile alâkalı 13 adet örnek sunuluyor.  (s: 167-174)  

Prof. Dr. Hasan Elik, değerlendirme başlıklı bölümden sonra (s: 175-187) ‘Sonuç’ başlıklı bölümde; 

‘…Mutlak ve kesin ifâdelerle şefaâtin reddedildiği’ âyetlerle ‘Allah’ın izni olmadıkça kimsenin kimseye şefaât edemeyeceği’ şeklinde yorumlanan âyetler arasında mânâ farkı olmayıp sâdece üslûp farkı söz konusudur. Dolayısıyla bu âyetlerden ‘Allah’ın izniyle şefaâtin mümkün olduğu’ şeklinde bir mânâ çıkaran din adamlarının görüşlerine iştirak edemediğimizi belirtmeliyiz.

Şefaâtle ilgili hadislere gelince; muhatap ve bağlamlarının, müşriklerin şefaât inancının reddiyle ilgili olan âyetlerden farklı olması dolayısıyla bu âyetlerin hadislerde geçen şefaâtin doğrudan ispat veya teyidine delil olarak kullanılmasının doğru olmadığını; hadislerdeki şefaâtin Hz. Peygamber’in ümmetinin ve bütün insanların af ve bağışlanması için Allah’a duası olarak anlaşılması gerektiğini düşünüyoruz.

Ayrıca anlaşılan şekliyle şefaât inancının Kurandaki ‘tevhid’ anlatımıyla, Allah-insan ilişkisinin niteliğiyle uyuşup uyuşmadığını göz önünde bulundurarak değerlendirmek gerektiği inancındayız. 

Şöyle ki: Dünyada insanlar arasında bilinen ve cereyan eden şekliyle şefaât; bir insanın, başka bir insanın yaptığı veya yapmadığı bir işten doğan sorumluluğunu ortadan kaldırmak için devreye girerek onu bu sorumluluktan kurtarması anlamına gelmektedir. Bu durumda şefaât; hüküm ve karar mevkiinde olan âdil bir kimsenin, bilgi eksikliği sebebiyle yanlış kararını düzeltmesi için veya âdil olmayan bir otoritenin, çıkar ilişkisi bulunan etkili kişilerin şefaât veya arabuluculuk taleplerini  -bunun haksız olduğunu bildiği halde- kabul ederek kendi irâdesini geçersiz kılması demektir. Her iki şefaât yöntemi de Allah için söz konusu olamaz. Allah ezelî ve değişmez ilmi ile her şeyi kuşattığından, bilgi eksikliği sebebiyle hatâlı bir karar vermekten ve zulmetmekten münezzeh olduğuna göre herhangi bir kimsenin bir başkası için onun nezdinde şefaâtçi olması da düşünülemez.

Şâyet âhiretteki şefaât, bu anlaşılan biçimiyle şefaâtin dışında mâlâmumuz olmayan bir keyfiyet ise onunla ilgili müspet veya menfi bir görüş belirtilemez. Şunu da ifâde edelim ki İlahî irâde ve kudret sınırlandırılamayacağından, Allah’ın sonsuz lütuf ve merhametiyle tecellî ederek vasıtasız bir biçimde günahları affetmesi, şefaâtle ilgili bu mütâlâaların dışındadır. Doğrusunu Allah bilir’ 

sözleriyle kitabını bitiriyor. 

Eser; müftüler, câmi imamları, vaizler, İmam Hatip ve İlâhiyat Fakültesi öğrencileri ve hatta hocaları için fevkalâde faydalı ve başucu kitabıdır. İhtiva ettiği mevzular hakkında doğu cevaplar verebilmeleri için okumaları şarttır. 

Eserin ikinci baskısı, Nisan 2018’de yayınlandı.

İFAV / MARMARA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ VAFI: Nuh Kuyusu Caddesi Nu: 110 Bağlarbaşı, Üsküdar-İSTANBUL. Telefon: 0.216-651 15 06                            

Belgegeçer: 0.216-651 00 61 e-posta: [email protected]  // www.ilahiyatvakfi.com   

Prof. Dr. HASAN ELİK:

1949, Tokat doğumlu. hâfızlık eğitimi tamamladıktan sonra İstanbul'da İsmail Bayrı Hocadan tâlim, tecvid ve kıraat okudu. İstanbul İmam Hatip Lisesi’nden 1971, İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nden 1976 yılında mezun oldu. İstanbul'da müezzinlik, din kültürü ve ahlâk bilgisi dersi öğretmenliği yaptı. 1977 yılında, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ilmî araştırmalar yapmak üzere Suudi Arabistan'a gönderildi. Kral Abdulaziz (Ummul Kura) Üniversitesi Arap Dili Enstitüsü’nü bitirdikten sonra aynı üniversitede 1982 yılında Tefsir ve Hadis branşlarında yüksek lisans ve 1989 yılında doktora çalışmalarını tamamladı. Bu üniversitenin tertiplediği tefsir yarışmasında Üstün Kur’ân Bilgisi, doktora çalışmasıyla ilgili olarak da üniversite yönetiminin verdiği Üstün Başarı Belgesi ödüllerini aldı. Almanya, Hollanda, Mısır ve Japonya'da kısa süreli etütler yaptı, çeşitli konferans ve bilgi şölenlerine katıldı. 1990 yılından bu yana Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi olarak vazife yapıyor.    

Yayınlanmış Kitapları:

*Nur Suresinde Sosyal İlişkiler, *Müşkilü'l- Asar (Tahavi'nin aynı adlı eserinin 6. cildinin tenkitli basımı),*Mekke ile ilgili Âyetlerin Nüzul Sırasına Göre Tefsiri, *İslâm Gerçeği, *Kur’ân'ın Korunmuşluğu Üzerine, *İslâm Korku Dini Değil Sevgi Dinidir. *Dini Özünden Okumak, *İçimizdeki Allah, *Model İnsan Peygamber, *Evrensel Mesaj / Kur’ân, *İslâm ve İnsan, *İslâm ve Hayat, *Yaratan ve Yaratılanlarla İletişim Biçimi Olarak İbâdet, *İslâm ve Denge, *İslam’ın Va’dettiği Huzur, *Bütün İnsanlar Hür ve Tok Oluncaya Kadar, *Kuruluş ve Kurtuluşumuzda İslâm, İnsan Eksenli Din, *Kur’an Işığında Farklı Konular Farklı Yorumlar, Kur’an Tefsiri / Tevhid Mesajı. 

AŞK KALEME DEĞİNCE

Yazarının özel durumu sebebiyle ‘Yitik Sevdalar’ müstear (takma) adıyla, bir başka ifâdeyle ‘rümuzu’ ile okuyucuya sunulan eser, 13,5 X 21 santim ölçülerinde 216 sayfadır. 

Duyguları gönlüne, düşünceleri aklına, yenilikleri muhayyilesine, taşkınlıkları bedenine sığmayan, Türk Anadolu kültürünü özümsemiş, milletine meftun, vatanına karasevdalı bir yazar…

Yazdıkları şiir gibi… fakat şiir değil. Nesir gibi görülüyorsa da nesir de değil… Eskilerin ‘nev-i şahsına münhasır’ dedikleri apayrı bir üslûp.

Kitaba ‘takdim’ yazısı yazan Yusuf Ziya Arpacık, ‘Bir İçim Zemzem’ başlığı altında görüşlerini şöyle açıklamaya çalışıyor:

Ve elimde bir kitap mı, bir bardak zemzem mi? Doya doya okudum mu, kana kana içtim mi? ‘Aşk Kaleme Değince’ işte böyle fırtınalar koparmış deli yüreklerde... Deli taylar gibi coşarmış kırık gönüller. 

Belgesel sanki ama roman tadında. Bazen buralar bazen öteler diyarında. Fakat hakkın ve hakîkatin hep ortasında.

Güneşin doğduğu yerde gölgeler zâil olur. Güneşin battığı yerden doğan ümit dolu kelâmlara, sevda yazan kalemlere selâm olsun...’

Ve… SELÂM OLSUN başlıklı ilk yazı: 

Bazen kurşundan ağır bir efkâr balyası gibi çöküverir omuzlarımıza. Böylesi anlarda hislerim ya bağlamamda ezgi olup kanatlanır veya bir beyaz kâğıt üzerine dosta yazılmış kırık dökük üç beş satır.

Bir yürek çığlığıdır bu. İsyankâr bir sükût. Gündelik telaşlar içerisinde bütün güzel hasletlerimiz gibi yitip giden sevdalarımızın ardından söylenen öksüz bir türkü.

Hayat bir takvim aslında.

Ve bizler koparız ondan sayfa sayfa. Son sayfa düşmeden söyledim hayata dâir, söyleyeceğim ne varsa.

Çünkü ‘cesâret korkunun olduğu yerde bile gerçeği haykırabilmektir.’

Selâm olsun!

Dert sofrasından bal yiyenlere, derdini gül eyleyenlere, kula mihnet etmeyenlere.

Hayata şiir tadında türkü tadında tutunanlara.

İnsanlığın bittiği zaman ve mekânlarda insanlığa vesile olanlara. 

Selâm olsun…

Ve buna benzer tam 81 adet yazı… 81 pâre sevdâ topu gibi… Bir veya iki-ikibuçuk sayfalık… Bir solukta okunuyor. Sonra tekrar, daha sonralarda da tekrar-tekrar okunmak üzere… 

Yazılardan bâzılarının başlıkları: *Kolay Bırakılan İzler Çabuk Silinir *Ya Kendin Gel veya Bana ‘gel’ de *Kahrın da Hoş Lûtfun da *Yüreğimde Ayak İzleri/n Var *Katilim Oldu Gözlerin * Sükût-u Vaveylâ *Senin Vedan B/Aşkaydı *Susuyorum Avazım Çıktığı Kadar *Benim Sitemim B/Aşka *Alperen’e Mektuplar *Aybala’ya Mektup *Her Nefs Ölümü Tadacaktır *Ahmet Kabaklı *D/Üşüyorum *Vatan Sağolsun *Ve Metin Tokdemir *Dilâver Cebeci *Gün Sazak *Nutuklara Gömülen Yiğitler *İsa Yusuf Alptekin ve Doğu Türkistan *Alparslan Türkeş’in Delileriyiz *And Etkenmen *Fıtrat Değişir Sanma *Türklük Bir Okyanustur *Vatan *Bize ne Oldu? 

Haziran 2018’de çıkan bu kitap anlatılamaz. Okumak gerek…

BİLGEOĞUZ YAYINLARI:                                                                                                                                                    

Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-527 33 65

Belgegeçer: 0.212-527 33 64  e-posta: [email protected]  www.bilgeoguz.com.tr 

Mufassal-Musavver (Teferruatlı-Resimli)  

FRANSA BÜYÜK İHTİLÂLİ TÂRİHİ:

Kitabın müellifi Ali Reşad Bey (1877-1929) gazetecilik, öğretmenlik, yayıncılık ve çeşitli kurumlarda idârecilik ve son olarak Darülfünun'da (İstanbul Üniversitesi’nde) târih öğretmenliği yapmıştır. 52 yıllık ömründe; 15'i müşterek imzayla olmak üzere, toplam 55 kitap ve pek çok makale yazmıştır. O’nun kaleme alıp 1915'te 2 cilt hâlinde, ‘Mufassal, Musavver Fransa İhtilal-i Kebiri Tarihi’ adıyla yayımlanan kitabı, Fransız İhtilâli hakkında dilimizde neşredilmiş en kapsamlı ve tertipli ilk eserdir. Kitap, Erol Kılınç tarafından Osmanlı Türkçesinden günümüz yazısına çevrilerek 14 X 21,5 santim ölçülerinde sert kapaklı cilt içerisinde 853 sayfa olarak yayımlandı.    

14 Temmuz 1789 tarihinde başlayan Fransız İhtilâli târihin dönüm noktalarından biridir. Sebepleri hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmektedir. Umumun ittifak ettiği sebepler şöylece toparlanabilir. ‘Asiller’ denilen yönetici sınıf, lüks ve debdebe içerisinde yaşarken halk zor şartlar altında hayatta kalmaya çalışıyordu. Verimli topraklara sâhip olan azınlık, zenginliklerini geometrik diziler hâlinde artırırken, halkın her günü bir evvelkinden daha kötü şartlarla devam ediyordu. 

Hepsi, ihtilalden önce ölmüş bulunan Fransız filozofları, Voltaire (1694-1778), Montesquieu (1689-1755), Diderot (1713-1784) ve Jean Jacques Rousseau 1712-1778); 1700’lü yılların ilk çeyreğinin sonlarından itibâren ‘aynı devlet idâresinde yaşayan insanların hürriyet ve zenginlik bakımından eşit haklara sâhip olması gerektiği’ gibi o dönem için çok yeni ve kabulü mümkün görünmeyen fikirler ileri sürdüler. Bu fikirler sâyesinde İngiltere, Avrupa siyâsetinde Fransa’dan daha güçlü konuma sâhip olmuştu. 

Fransız halkı galeyana gelerek Bastille Hapishânesi’ni bastı ve bütün mahkûmları serbest bıraktı. Fakir halk ile hapisten kurtulanlar, zengin-asiller ve taraftarlarına saldırdılar. Büyük bir iç savaş başladı. Birkaç milyon insan öldü. 1815 yılına gelindiğinde Fransa’da birinci imparatorluk dönemi kapanmış, ihtilal sona ermiş, asiller ve râhipler sınıfı bütün imtiyazlarını bir daha elde edemeyecek şekilde kaybetmişlerdi. 

Ali Reşat Bey, Fransa’da 16 yıl devam eden karışıklık dönemini, bütün teferruatı ile birlikte eşine az rastlanılır bir üslûpla anlatmıştır. Dünya târihindeki hürriyet, devlet idaresi, halk tabakasının hak ve hürriyet arayışları ve neticelerini öğrenmek için güvenilir bir kaynaktır.   

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş.                                                                                                                                                   

İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50                                                 

Belgegeçer: 0.212-251 00 12 e-Posta: [email protected]  www.otuken.com.tr  

MEZOPOTAMYA MİTOLOJİSİ:

Jean Bottero ve Samuel Noah Kramer’in yazdığı Alp Tümerteki’in Türkçeye tercüme ettiği kitap, 16 X 22,5 santim ölçülerinde ve 869 sayfadır.  En eskisi milattan önce üçüncü bin yıla uzanan belgelere dayanılarak hazırlanan eserde insanların, ilk başlangıçtan beri sordukları büyük ve cihanşümul sorulara kendi imkânları içinde verdikleri cevaplar, canlılığını bugün de koruyan, çarpıcı bir üslupla aktarılmaktadır.

TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI:                                                                                          

İstiklal Caddesi Meşelik Sokağı Nu: 2 Kat: 4 Beyoğlu, İstanbul. Telefon: 0.212 252 39 91 Belgegeçer: 0.212-243 56 00 [email protected]  İnternet: www.iskultur.com.tr  

KISA KISA / KISA KISA…

1-SORULARLA ORUÇ RİSALESİ: Alaaddin Palevi / Mukattaa Yayınları.                                                                                                          

2-İSKENDERNÂME : Ahmedî – Furkan Öztürk / İş Bankası Kültür Yayınları                                                                                                    

3-KENDİ İÇİNE DÜŞMEK: Özkan Gözel / Ketebe Yayınları                                                                                                                                                        

4-DİKTATÖRLERİN ÇOCUKLARI: Jean Cristophe Brisard Claude Quetel-Olcay Kunal / Yapı Kredi Yayınları                                                          

5-OSMANLI DEVLETİ VE KÜRTLER: Editörler: İbrahim Özcoşar, Shahap Vali  / Kitap Yayınevi.