ÖNCE VATAN

Kıbrıs Gazisi, Emekli Yarbay ve Yazar Atilla Çilingir’in, 13,6 X 21 santim ölçülerinde 126 sayfalık ÖNCE VATAN isimli kitabı, Eylül 2017’de yayınlandı. 

Kitap; Yazar Hüseyin Adıgüzel’in ‘Önsöz’ başlıklı takdimi, Atilla Çilingir’in ‘Başlarken’ ve  ‘Giriş’ başlıklı yazılardan sonra devam eden 5 bölümden oluşuyor. 

Her bölümde Vatan, Millet, Devlet ve Bayrak kavramları yüceltiliyor. Şuur sâhibi Türklerin vazgeçilmezleri olan değerli dört varlığa olan ‘aşk’ veya ‘karasevda’ olarak adlandırılabilecek bağlılığın ateşi ve heyecanı elle tutulabilecek ölçüde hissediliyor. 

Yazar birinci bölümde:

*Türk kimdir?

*Millet nedir?

*Türk Milleti ne demektir?

*Vatan-Yurt nedir?

*Vatan, Türk Milleti için neden bu kadar önemlidir?

*Bayrak, Türk Milleti için ne ifâde eder?

*Devlet, Türk Milleti için ne demektir?

*Türk Milleti için ‘Önce Vatan’ ne anlama gelmektedir?

Gibi soruların cevapları veriliyor. Herbiri; ayrı bir kitap yazılmasını gerektirecek cevaplar, belli bir vezine tâbi olmadığı, kafiye şartına uyulmadığı halde, şiir âhenk, tadında ve üslûbunda bir nesirle akıcı bir şekilde sıralanıyor. Üstelik cevaplar; yazdıkları, umumun tasvip ve takdirini kazanmış değerli yazarların muhteşem eserlerinden alınan cümlelelerle doğrulanarak, sağlaması yapılarak veriliyor. Eserlerinden kısa alıntılar yapılan yazarlardan birkaçının isimlerini verelim: Ord. Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan: (İstanbul, 12 Ekim 1920 – İstanbul, 18 Ocak 2010), Prof. Dr. Aydın Taneri: (İstanbul, 17 Ocak 1932 – Muğla, 01 Aralık 1997), Prof. Dr. Bahaeddin Ögel: (Elazığ, 07 Mart 1989 – Vazifeli olarak bulunduğu Moğolistan, 07 Mart 1989), Kaşgarlı Mahmud: (Kırgızistan’d Barsgan Şehri, 1008 – Doğu Türkistan’da Opal şehri, 1090), Prof. Dr. İbrâhim Kafesoğlu: (Burdur, 1914 – İstanbul, 1984) ve toplamda, herbiri yekdiğerinden değerli 27 kaynak eser, 27 kaynak kişi…

Bölümün devamında herbiri; vatan-millet sevgisini, bayrak gibi göklerde dalgalandıran, bâzıları Yazar Çilingir’in başından geçen bâzıları da kumandası altındaki kahraman Mehmetçiklerin yaşadıkları kahramanlık hâtıraları yer alıyor. Harbiri okuyanları gururlandırıyor, imrendiriyor. 

İkinci bölümde; Türk milletine asâlet ve necâbet kazandıran özellikler yer alıyor. Bu özellikler; Aile yapısı, akrabalık-komşuluk ilişkileri başlığı altında zengin örneklerle, Atatürk ve Ziya Gökalp’ın görüşleri desteğinde veriliyor. 

Üçüncü bölümde; milletimizin târihî özellikleri ve bu özellikleri kazandıran hâdiseler hakkında bilgi veriliyor, şehircilik şuurunun yönlendirmesiyle İstanbul’un hâl-i pür melâli, yüreğimizi kor gibi yakmasına rağmen vatan-millet sevgimizi diri tutan terör belâsı hakında düşünceler bulunuyor. 

Dördüncü bölümün başlığı: ‘Ülkemizin son 15 yılına damgasını vuran hâdiselerin özeti ve milletimize millî kimlik kazandıran, unutulmaması gereken târihî gerçekler.’ 

Gönlü vatan-millet aşkıyla dolu Atila Çilingir, şuurlu bir Türk Milliyetçisi olarak; geçmişimizi dâima târih şuuruyla tahlil ediyor, şâhidi olduğu hâdiseleri dâima  bir kefesine millî menfaatlerimizi koyduğu kuyumcu terâzisinde tartıyor. Eğer terâzinin diğer kefesi bir miligram ağır gelirse, feryat-figan kaleme sarılıp ilgilileri sert ve cesur bir dille ikaz ediyor, milletini uyarıyor.  Çünkü Mustafa Kemal Atatürk’ün tâbiriyle yaşadığımız coğrafya, son yurdumuzdur. 

Beşinci bölümde Atilla Çilingir, vatanı korumanın, geleceğimizi aydınlatmanın, teknik, sosyal hukuk, insan hakları, askerî güç başta olmak üzere her sâhada, güçlü ülkeler arasında hatta onların önünde, yüce Türk milletinin hakkı olan yerde olmamızı sağlayacak, dua kabilinden düşüncelerini açıklıyor. 

Kitâbiyat sayfalarını tâkip edenler fark etmişlerdir: Tanıtımı yapılan kitaplardan ‘tadımlık bölümler’ sunulmaktadır. Okumakta olduğunuz 282 numaralı bu bölümde, ‘kitaptan tadımlık bir bölüm’ başlığı altında alıntı yapılmamıştır. Çünkü buraya alınacak herhangi bir cümle, kitaptaki diğer cümlelere haksızlık edilmesine sebebiyet verecekti. 

Kitap, baştan sona kadar, noktasına-virgülüne varıncaya kadar dikkatle okunmalı ve okutulmalıdır. Özellikle evlatlarımıza-torunlarımıza… Çünk onların bir kısmı, aziz ve necip milletimizin, târih sahnesine çıktıkları günden beri bu günkü şartlar içerisinde yaşadığını zannediyor. Bu, annelerin-babaların kabahati değildir. Erken kalkanın eğitim sistemini, müfredat programını değiştirmesinin tabiî neticesidir. 

Milletimizin parlak geleceğini, gönlü vatan sevgisiyle dolu olan hassasiyet sâhibi vatanseverler inşa edecektir. Önce Vatan, o sevginin sayfalara yansımış şeklidir. 

BİLGEOĞUZ YAYINLARI: 

Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-527 33 65 

Belgegeçer: 0.212-527 33 64  e-posta: [email protected]  www.bilgeoguz.com.tr 

DERKENAR:

KELİMELER, MİLLETİMİZİN MÜŞTEREK DEĞERLERİDİR

OĞUZ ÇETİNOĞLU

Şahsî gelişmesini henüz tamamlayamamış kişiler; sahne ve perde sanatkârlarının, politikacıların, memurlar âmirlerinin, öğrenciler öğretmenlerinin kullandığı kelimeleri kullanmaya meyillidirler. 

Doğru veya yanlış… duydukları her kelimeyi kullanmaya özenirler. Bu durum bazen câhil özentisi derekesine de düşebilir. Bilgili(ymiş) gibi görünmek için yabancı dillerden alınmış kelimelere kendince mânâlar yükleyip kullanıma süren yarı aydın, kalem, mikrofon ve ekran erbâbı, dil katliamının başta gelen sorumlularıdır. 

Kelimeler, insan topluluklarını millet hâline getiren kültürün kemer taşları, omurilik sistemidir. Bir tânesi yerinden alınır veya oynatılırsa, yapı bozulur. 

Kültürümüzün ana unsuru olan kelimeleri kâse gibi kullanmaya, değişik zamanlarda; içine ihtiyaca göre, pirinç, mercimek, süt, su, yoğurt vesaire koyar gibi değişik manâlar yüklemeye hakkımız yoktur.

Câhil özentisi zaafı ile bâzı kelimeleri lügatlerden değilse bile kullanımdan kaldırmak dil bayrağımız olan Türkçemize saygısızlık ve hatta ihânettir. Kelimeler; evimizdeki koltuk, halı, perde gibi şahsî malımız değildir. Milletimizin müşterek değerleridir. Müşterek değerlerimizi şahsî istek ve düşüncelerimize göre değiştiremeyiz.  Bayrağımızı değiştiremediğimiz gibi… 

KUŞBAKIŞI:

PERSLER - Anadolu'da Kudret ve Görkem:

Kaan İren, Çiçek Karaöz ve Özgün Kasar tarafından hazırlanan, Ayşe Tatar, Bike Yazıcıoğlu, Çağlayan Keskin ve Merete Çakmak tercümesiyle, İngilizce ve Türkçe olarak, 23,5 X 33 santim ölçülerinde,  444 sayfalık kitap, 2017 yılında yayımlandı. 

Perslerin doğudan batıya uzanan göçleri sırasında Anadolu toprakları 200 yıl boyunca Pers etkisi altında kaldı. Zerdüştlük, Kral Yolu, haberleşme teşkilatı ve satraplık* yönetim biçimi Anadolu’nun kadim zenginlikleriyle sentezleyerek kendine kattığı Pers mirasından sâdece birkaçıdır. Bu eşsiz sentezi; coğrafya, sanat eserleri, halklar ve kültürel ürünler üzerinden incelemeyi hedefleyen kitap, hazırlayanların deyimiyle ‘Pers hâkimiyeti altındaki Anadolu’yu tanıtma yolunda atılmış kapsamlı bir ilk adım.’ 

Kitap, zengin fotoğraflarla Anadolu’da saklı Pers medeniyetini okuyucuya sunuyor. Eseri farklı kılan bir husus da, Eski Yunan isimlerin kolayca okunması için hazırlanan transliterasyon** rehberi. Okuyucu, sayfaları çevirdikçe Anadolu topraklarının derinlikleri gözler önüne seriliyor.  

*Satraplık: Bir nevi eyâlet sistemi. 

**Transliterasyon: yabancı yazıların, okunuşları göz önüne alınmadan yalnızca harf harf aktarılması, harf çevirisi. 

YAPI KREDİ KÜLTÜR SANAT YAYINCILIK: 

İstiklal Caddesi Nu: 161-161/A Beyoğlu 34433 İstanbul. Telefon: 0.212-252 47 00                           Belgegeçer: 0.212-293 07 23 www.ykykultur.com  e-posta: [email protected]  

DUVAR

Siyaset ilmi Profesörü Deniz Ülke Arıboğan, 1989 yılında yıkılan Berlin Duvarı’ndan yola çıkarak tarihte ve günümüzde devletlerin milletlerine ve birbirlerine karşı ördüğü iktisâdî ve siyâsî yeni duvarları anlatıyor. Dünya ekonomisinin batıdan Çin’e kaymakta olduğunu dikkatlere sunuyor. Bu eksen etrafında, modern dünya politikaları ile alakalı yeni açılımlara ulaşmaya çalışıyor. 

Yazarın küreselleşmeye, göçe, siber dünyaya, Çin’in ekonomik yayılmacılığına, Rus askerî yayılmasına ve demokrasiye karşı inşa edilen duvarları, ‘duvarlı dünya’ perspektifiyle ele aldığı kitap 13,5 X 21,5 santim ölçülerinde, 208 sayfadır. Kasım 2017’de yayınlandı. 

Kitapta; küreselleşme aktörlerinin sınırları ve duvarları zorlamaya devam ettiği günümüzde, otoriter/totaliter sistemlerin yükselişe geçtiği yeni bir dönemin başladığı belirtiliyor. Güçlü, seçilmiş ‘demokratik kral’ liderlerin öncülüğünde siyâsetin yeniden şekilleneceğini ifâde ediliyor. 

Yazar, devlet merkezlerinin, elindeki teknolojik donanımların da katkısıyla duvarlar içine hapsettikleri kendi insanlarını daha kısıtlayıcı sistemlerle yöneteceğini, devletler arasındaki ilişkilerin devlet dışı aktörlerce yönlendirilen kontrolsüz bir anarşi ortamından, kontrollü bir rekabet ortamına gireceğini söylüyor.

Berlin Duvarı’nın 1989’da yıkılışı, milletlerarası ilişkiler alanında temel söylemlerin ve kavramların değiştiği, yeni paradigmaların kurgulandığı bir milat olarak kabul edilmişti. Küreselleşme ifâdesinin ve liberalleşme eğilimlerinin zirve yaptığı bir dönem olarak kabul edilen 20. yüzyılın son çeyreğinde ‘duvar’ sembolü nasıl ön plana çıktıysa, 2010’lu yıllarda da ‘duvar’lar ana gündemi oluşturmaya başladı. Ancak bu defa sözü edilen, ‘yıkılan değil inşa edilen ve edilecek olan duvarlar’dır. Berlin Duvarı’nın yıkılışından bugüne kadar geçen sürede 70’ten fazla ülkenin sınırları, duvar veya çitle çevrilmiştir. Dünyanın ruhu değişti. 1987’de Ronald Reagan’ın Berlin’de yaptığı konuşmadaki ‘yıkın bu duvarı’ tâlimatı, şimdilerde yerini Trump’ın ‘duvar korur’ söylemine bıraktı. ‘Sınırları olmayan dünya’ kavramı çoktan tarihe gömüldü bile… 

Değişen küresel şartları, akıcı bir dille ve disiplinler arası bir yaklaşımla ele alan Arıboğan, Duvar isimli kitabıyla; duvarı sadece taşın taşın üstüne konduğu bir inşaattan ibâret olarak anlamanın yetersizliğini, ‘duvarın insan medeniyeti üzerindeki sosyolojik ve psikolojik sonuçları itibâriyle de farklı mânâları olan bir tasarım’ olduğunu anlama ve görme imkânı sunuyor.

İNKILAP KİTABEVİ:

Çobançeşme Mahallesi, Sanayi Caddesi, Altay Sokağı Nu: 8 Yenibosna 34196 İstanbul. 

Telefon: 0.212-496 11 11 Belgegeçer: 0.212-496 11 12  www.inkilap.com   e-posta: [email protected]   

ÇIRAK

Amerika’da yaşayan Yahudilerden Bernar Malamud’un yazdığı roman, Seda Çıngay Mellor tarafından Türkçeye çevrildi, 14 X 21 santim ölçülerinde, 351 sayfa olarak Kasım 2017’de yayınlandı.

Bir çocuk… Annesi, çocuğunu doğurduktan bir hafta sonra ölmüş. Çocuk beş yaşına gelinceye kadar annesinin resmini bile görememiş. Birlikte kaldığı tek odalı evden babası, sigara almak için çıktı ve bir daha dönmedi. Yetimhânede büyüdü. Sekiz yaşına geldiğinde sert bir ailenin yanına verildi. 10 defa kaçtı. Hep hayatını düşündü ve kendi kendine sordu: ‘Bütün bunlardan sonra ne olmasını bekliyorsun?’ Ara-sıra olsa da bâzı güzelliklere rastladığı oluyordu. 

Anasız ve babasız büyüyen çocuğun mâcerâlı hayatı romanla birlikte devam ediyor.

KAFKA YAYINEVİ:

Gürsel mahallesi, Nurtaç Caddesi, İcâbet Sokağı Nu: 3 Kâğıthâne – İstanbul. Telefon: 0.212-294 46 00 Belgegeçer: 0.212-294 46 03 e-posta: [email protected]  //  internet: www.bafkayayinevi.com     

KISA KISA / KISA KISA…

1- NURİ PAŞA: Necdet Karaköse. Ötüken Neşriyat. 

2- GAYRI RESMİ YAKIN TARİH: Mustafa Akyol. Etkileşim Yayınları. 

3- KELAM: Editör: Şaban Düzgün. Yazarlar: Ramazan Altıntaş, İlyas Çelebi, Şaban Ali Düzgün, Mehmet Evkuran, Cağfer Karadaş. Grafiker Yayınları. 

4- İSLAMCILIK ÖLDÜ MÜ? 30 Yazarın 100 Makalesi. Ufuk Yayınları. 

5- GELENEK VE MODERNLİK ARASINDA: Mustafa Armağan. Timaş Yayınları.