KÜRŞAD

İskoç asıllı İngiliz târihçi ve eğitimci yazar Thomas Carlyle (1795-1881) diyor ki: ‘Milletler kahramanlarıyla yaşarlar.’ Bu cümle, ‘bir milletin ne kadar çok kahramanı varsa, o millet, târih sahnesinde o kadar uzun süreyle kalabilir.’ Şeklinde yorumlanabilir. Kahramanlar, gerçek hayatta olabileceği gibi, ukbâ âleminde veya destanlarda - efsânelerde de olabilir. Zâten destan ve efsâne kahramanları da gerçek hayattan edebiyat alanına intikal etmişlerdir.

Türk milleti, gerek efsâne ve destanlarda, gerekse târihte yaşayan kahramanları itibâriyle dünyanın en zengin milletlerinin başında gelir. Dünyaya nam salan kahramanlarımız vardır. Mete Han, Oğuz Han, Göktürk Hakanları: Bilge Kağan, İstemi Kağan ve diğerleri; Atilla, Abdülkerim Satuk Bağra Han, Selçuk Beğ, Çağrı ve Tuğrul Beğler, Sultan Alparslan, Birinci ve İkinci Kılıçarslan, Osman ve Orhan Beyler, Sultan Üçüncü Murad Han’a kadar hüküm süren pâdişahlar ve sonraki Osmanlı pâdişahlarından bâzıları, Mustafa Kemal Atatürk, Kâzım Karabekir… ilk akla gelen kahramanlarımızdır.

Kahramanlık yalnızca savaş alanında kazanılan bir unvan değildir. İnsanlığın veya milletinin iyiliğine imkân sağlayan icatların sâhipleri, yazılarıyla-sözleriyle insanları iyiye-doğruya-güzele yönlendirenler de kahramandır.

Okumayı seven Türk gençleri, Yahudi asıllı Fransız şarkiyatçı yazar David Leon Cahun’un 1841-1900) Gökbayrak isimli eserini okuduktan sonra târihin derinliklerindeki Türklerle ilgilenmişlerdi. Ziya Gökalp’in ifâdesiyle; ‘Bu kitap, âdetâ, Pan-Türkizm mefkûresini teşvik etmek maksadıyla yazılmış bir eser’ idi. Hüseyin Namık Orkun da aynı eser için: ‘Millî şuurun uyanmasına birinci derecede âmil olan mühim eser’ sözleriyle hükmünü açıklamıştı.

Türk gençlerinde uyanan Turancılık düşüncesi, Hüseyin Nihal Atsız’ın (1905-1975) ‘Bozkurtların Ölümü’ ve ‘Bozkurtlar Diriliyor’ isimli eserleriyle gelişti, kök saldı, ulu bir çınar oldu. O ulu çınar, elbette Türk gençliğine yetiyordu. Fakat yalnızdı. Hüseyin Adıgüzel, ulu çınarın yalnızlığını gidermek maksadıyla olmalı, ‘Kürşad’ı yazdı. Kürşad, Göktürk hanedanın 10. büyük hakanı olan ve 621 yılında vefat eden Çuluk Kağan’ın küçük oğludur.

* * *

Çinliler âni bir sadırı ile Göktürklerden 10.000 kişiyi esir almışlardı. Esirler arasında Kürşad da vardır ve zorla Çin sarayının muhafız alayında çalıştırılmakta, Çin kültürünü benimsemesi için baskıya mâruz bırakılmaktadır. Kürşad, 39 arkadaşı ile birlikte, esir olan soydaşlarını kurtarmak için plan yapar: Çin imparatoru her gece, sivil giyinerek ve yalnız olarak şehir sokaklarını dolaşmaktadır. İmparatoru rehin alacaklar ve karşılığında hürriyetlerini elde edeceklerdir. O gece, fırtına şeklinde yağmur yağdığından imparator sokağa çıkmaz. Fakat Kürşad ve arkadaşlarının hazırlığı öğrenilmiştir. Plandan vazgeçmek demek, hürriyet ümidini diri diri toprağa gömmek olacaktır. 40 kahraman saraya hücum ederlerse de yüzlerce Çinli askerle karşılaşırlar. Kürşad’ın emri ile kahramanlarınız sınıra doğru kaçmaya başlarlar. Tâkipçi Çin askerlerinden öldürülen her 100 kişinin yerine 300-500 asker takviye olarak gelir. Sınırdaki Vey ırmağı üzerinde bulunan köprünün selden yıkıldığını gördüklerinde geri dönüp tekrar Çinlilerle çarpışmaya girişirler. Yüzlerce Çinliyi daha burada öldürürlerse de kahramanlarımız, çarpışa çarpışa şehit olurlar.

Destanlar burcunun büyük şâiri Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu (1929-1992) bu olayı ‘Bozkurtların Destanı’ isimli şiirinde işlemiştir. Böylece Kürşad, Türk’ün Turan ülkesine gönül veren büyük iki edibin kaleminde Türk milletinin hâfızâsına ve gönüllerine yerleşti. Uçsuz bucaksız Çin topraklarına sığamayan Kürşad ve 39 ülküdaşı, milletin gönlüne sığmıştır.

Hüseyin Adıgüzel, 13,7 X 21 santim ölçülerindeki, 359 sayfalık eserinde, Türk milletinin algılayıp hâfızâsındaki-gönlündeki mûtenâ köşeye yerleştirdiği Kürşad’ı anlatıyor. Böylece târihin soluk yapraklarında ruhsuz ifâdelerle anlatılan Kürşad ve arkadaşları, âdetâ ete kemiğe bürünüp günümüzün genç Turan neslinin arasına katılıyor. Romanların romantizmi, gençlik için duyguları harekete getiren, bulunduğu kaba sığamayacak kadar kaynatan-çoğaltan en güçlü iksirdir.

Kitaptan kısa bir bölüm:

……..

Aybars sustu. Şad'a baktı. Şad;

-Sağ ol Aybars Alp... Delikurt, senin düşüncelerin ne? Ne oluyor? Nereye doğru gidiyoruz? Buyur;

-Şad'ım, saygı değer büyüklerim; durum gözümüzün önünde, bu durumun iyiye gittiğini söylemek için, ya kör veya akılsız olmak gerekir. Çinliler tek ok atmadan, tek kılıç çalmadan, tek insan kaybetmeden Ötüken'imizi işgal ettiler. Sokaklarda Çinliden geçilmiyor, Çinceden başka dil duyulmuyor. Yiyeceklerimizi, giyeceklerimizi, onlar veriyorlar. Yakında suyumuzu da vereceklerinden hiç şüphem yok. Katun, Şad, asker Çinliler de var. Bu işgal değilse, işgal nedir? Çocuklarımız Çince öğreniyor, Çinli çocuklar gibi giydiriliyor, sokaklar Çinli olmadıkları halde, Çinli gibi giyinen, Çince konuşanlarla dolu... Ben kendimi, Ötüken'de yabancı hissediyorum. Kendi yurdumda, kendimi yabancı gibi hissetmem, beni, çok açık olarak işgale mi uğradık, düşüncesine götürüyor. Henüz silahlı Çin askeri görmedik. Ama onu da göreceğimizin yakın olduğunu düşünüyorum. En büyük tehlike Çinlileşmedir.

Şad, Delikurt'a baktı. Sözlerinin bittiğini anladı.

Sağ ol Delikurt... Almıla bacı, sen ne düşünüyorsun? dedi.

Almıla, şaşırdı. Burada kendisine söz düşeceğini hiç zannetmemişti. Bir an, şaşkın şaşkın baktı. Sonra kendini toparladı. Bir iki söz etmesinin gerekli olduğunu düşündü;

Sağ olun Şad'ım, bana söz verileceğini hiç düşünmediğim için, bir an şaşırdım. Bağışlayın, dedi.

Şad gülümsedi;

-Türk kadını, erkeğinin yanında mücâdeleye katılmazsa, hiçbir mücâdele başarıya ulaşamaz, dedi. Sen, bizim başımızın tacısın. Buyurun;

Almıla memnun gülümsedi;

-Çizilen ve çizilmesi düşünülen manzara gözümüzün önünde duruyor. Bunu, Hakanımız dâhil herkes görüyor. Hızla Çinlileşiyoruz ve kendimizi inkâr ediyoruz. Çinlileri taklit etmeye çalışıyoruz. Onlara benzemeye, onlar gibi giyinmeye, onlar gibi konuşmaya, onlar gibi yaşamaya özeniyoruz. Yakında hayata bakışımızı, hayatı uygulayış tarzımızı da onlara benzeteceğiz ve dünya görüşümüzü değiştirip yok olacağız.

İkinci büyük tehlike; üzerinde önemle durulması gereken tehlike, uzayıp giden barış yıllarıdır. Barış elbette iyidir. Ama bu şekilde değil... Çin, şu anda iç meselelerini, bizimle yaptığı barış ile halletmek üzeredir. Sonrasını düşünmek dahi istemiyorum. Şu anda Ötüken alevlere boğulmuş, yanıyor; gören yok! Şu anda millet teslim oluyor; anlayan yok... Tehlike büyük... Hem de çok büyük... Tedbir alınmazsa, ne olacağını en az benim kadar sizler de biliyorsunuz... Ya Çinli olacağız, veya Çin'in kölesi olacağız. Nereye gidiyoruz? Sorusunun cevabı bana göre budur!

Şad, Almıla'nın söylediklerine gönülden katıldığını düşündü. Sanki Almıla, Şad'ın düşüncelerini okumuş gibiydi... İçinden dillendirdiği takdir hislerini açıkça söylemekte bir mahzur görmedi,

-Almıla, düşüncelerini ne güzel ifâde ettin... Tebrik ederim. Bir kere daha, kadını arkasında olmadığı zaman Türk erkeğinin yarım olduğuna, beni inandırdın. Sağ ol, dedi. Sonra Bamsı Beyrek, Binbaşı Konuralp konuştular.

Günümüz ‘batıcı’larına, uyanmaları için çuvaldız batıran eser 2017’de yayımlandı.

BİLGEOĞUZ YAYINLARI: Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-527 33 65 Belgegeçer: 0.212-527 33 64 e-posta: [email protected] www.bilgeoguz.com.tr


 

HÜSEYİN ADIGÜZEL:

15 Nisan 1948 târihinde Manisa’nın Turgutlu İlçesi’nde doğdu. İlkokulu ve Ortaokulu doğduğu şehirde okudu. Balıkesir Öğretmen Okulu ve Balıkesir Necati Bey Eğitim Enstitüsü'nün Türkçe bölümünden mezun oldu. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde lisans eğitimini tamamladı.

1990 yılında Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Azerbaycan'a gönderildi. Azerbaycan yönetici kadrosu için açılan Türkiye Türkçesi kurslarına öğretmen ve yönetici olarak katıldı. 1991 yılında Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Tarafından Bakü'de açılan Atatürk Lisesi’nin kurucu müdürlüğünü yaptı. 1992 yılında Türkiye Türkçesi ile eğitim yapan Türk Dünyası İşletme Fakültesi’nin Türk Dili hocalığını ve yöneticiliğini üstlendi. Türk Dünyası’nı on yıl boyunca adım adım gezdi.

1994 yılında emekli olan Hüseyin Adıgüzel, Evli ve iki çocuk babasıdır.

Orkun, Türk Diplomatik, Türk Yurdu, Ötüken, Türk Dünyası Dergisi, İleri Dergisi ve Türk Solu Gazetesi’nde makaleleri yayımlandı.

Kitap olarak yayınlanmış eserleri:

Millî Eğitim Bakanlığı tarafından basılanlar: ‘Türk Dünyası Okulları için Alfabe’, ‘Kısa Dilbilgisi’, ‘Deyim Hazinemiz

Araştırma kitapları: Manzara-i Umumiye, Türk Dünyasında Demokrasi Hareketleri. Azerbaycan Halk Cephesi ve Özbekistan Birlik Halk Hareketi, Azadlığın Köşe Taşları, Türkler Kimlerdir? Türkler ve Solculuk, Türk Milliyetçiliği Nedir? Ne Değildir? ‘Sovyetler Birliğinde Millî Komünizm’ serisi içerisinde ‘Atatürk Nerimanov ve Kurtuluş Savaşımız’, ‘Nerimanov; Hayatı, Mektupları, Makaleleri’, ‘Turar Rıskulov’ ve ‘Vahidov

Romanlar: Tün Gün Sabah, Elveda Girit, Kalbim Rumeli'de Kaldı, Attila, Tonyukuk. Biyografi: Sabir Rüstemhanlı Edebî ve Siyasî Portresi.

Tercüme ettiği kitaplar: Sabir Rüstemhanlı’dan; Hatayî Yurdu, Göktanrı, Seçme Şiirler.

Yayınlanmış diğer eserleri: Yunus Oğuz, Nadir Şah, Tahmasib Şah, Emir Timur, Attila, Gumilev ve Eski Türkler, Türk Târihine Yeni Bir Bakış, Türklerin Gizli Târihi, Şah Hanımı ve Büyücü.

Yayına hazırladığı eserler: Firudin Ağasıoğlu’dan: Taş Babalar, Etrüsk - Türk Bağı Gıyaseddin Geybullayev’den: Kadim Türkler ve Ermenistan


 

BOZKURTLARIN DESTANI


Bumin Kağan’ın torunu,
Çuluk Kağan oğlu Kür Şad
Kırkların başı…
Ölü Çinli yığınları üstünde
Vuruşuyordu.
Çin devletine karşı!

Hey! Hey!
Yine de hey! Hey!

Bir yanda Çin ordusu,

Öbür yanda Vey!...
Ortada Kür Şad!...
Olmaz böyle şey!...

Kim derdi ki Kür Şad,
Kemikle etti?
O bir kişi değil,
O bir devletti!...

Bayraktı, vatandı…
Bir özge candı
Tepeden, tırnağa
Kıpkızıl kandı!...

Tanrı Kut soyunun
Altın halkası…
Yedi iklim üzre
Düşer gölgesi!...

Çinliye ölümdü,
Türk’e kalkandı!...
Bin üç yüz elli yıl
Önceki dünden
Odu gönlümüze
Düşen volkandı!...

Bozkurt ocağının sönmeyen odu,
Çuluk Kağan Kür Şad,
Korku bilmiyordu!
Ölümcül yaralar almıştı,
Ölmüyordu!

NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU


 

KUŞBAKIŞI:

KENDİSİNİ; OSMANLI DEVLETİ’Nİ KURTARMAYA, MÜMKÜN OLMAYINCA TÜRKİYE CUMHURİYETİ’Nİ KURMAYA ADAYAN ZİYA GÖKALP’TEN MÜHİM ÜÇ ESER

YENİ HAYAT

Gökalp'e göre siyâsî inkılâp kolay olduğu halde sosyal inkılâbı gerçekleştirmek dışarıdan göründüğü kadar kolay değildir. Çünkü sosyal inkılâp, duyguların ilerlemesine ve yükselmesine bağlıdır. Duygular asırlardır süren sosyal alışkanlıklara bağlı olduğu için, yeni duyguların ve hissedişlerin yaratılabilmesi için ciddî gayret gerekmektedir. Gökalp'e göre sosyal inkılâp, eski hayatı beğenmeyerek yeni bir hayat yaratmaktır. Yeni hayat demek; yeni iktisat, yeni aile, yeni felsefe, yeni, ahlak, yeni siyâset, yeni hukuk demektir. Eski hayatı değiştirmek, yeni bir yaşayış yaratmakla mümkündür. Yeni hayatı yaratmak ve anlamak için hakîki kıymetleri aramak ve bulmak lâzımdır.

Mütefekkir-Sosyolog Ziya Gökalp, Yeni Hayat başlığı altında bir araya getirilen şiirlerinde Türkçülük mefkûresini geniş halk kitlelerine daha kolay tanıtabilmek ve onu duygu temelinde işleyebilmek için Türkçenin âdetâ bütün imkânlarını seferber ediyor.

Deme bana ‘Oğuz, Kayı, Osmanlı…’ Türk'üm, bu ad her unvandan üstündür… Yoktur Özbek, Nogay, Kırgız, Kazanlı, Türk milleti bir bölünmez ‘bütün’dür...

Salim Çonoğlu tarafından yayına hazırlanan, 12 X 19,5 santim ölçülerinde 88 sayfalık eser, Zafer Yılmaz tarafından resimlendi.


 

MİLLÎ TETEBBÛLAR / Millî Tetebbûlar Mecmuası Yazıları:

Millî Tetebbûlar Mecmuası, İstanbul’da, 23 Mart 1915 târihinde Âsâr-ı İslâmiyye ve Milliyye Tedkik Encümeni tarafından yayın dünyamıza kazandırıldı. Dergi, Kasım 1915’teki 5. Sayısı ile yayın dünyasından çekildi.

Tetebbû; Bir şey hakkında etraflıca bilgi edinmek için derinlemesine tetkik etmek demektir. Dergiyi yayımlayan Encümen; Maarif Nâzırı Ahmed Şükrü Bey'in teşebbüsleri İslâm medeniyeti ve Türk kültürüyle ilgili din, ahlâk, hukuk, iktisat, lisan, güzel sanatlar, fen ilimleri ve sosyal bünye hakkında yayın yapmak ve Milliyetçi Düşünceler ile İslâmiyet’i anlatmak maksadıyla, Fuad Köprülü’nün yönetiminde yayımlanıyordu.

Ziya Gökalp’in bu dergide; Bir Kavmin Tedkikinde Tâkip Olunacak Usul ve Eski Türklerde İçtimaî Teşkilât ile Mantıkî Tasnifler Arasında Tenazur başlıklı iki makalesi yer aldı. Prof. Dr. Ali Duymaz tarafından hazırlanan eserde bu makaleler, Türk alfabesiyle, Gökalp’in üslûbuna dokunulmaksızın günümüz Türkçesiyle, dip notlarda geniş açıklamaları ihtiva edecek şekilde veriliyor. Eser; 12 X 19,5 santim ölçülerinde ve 176 sayfa hacimle, Kasım 2016’da yayımlandı. Eserin sonunda ‘Kavramlar ve İsimler Sözlüğü’ bulunmaktadır. (s: 146-176)


 

ÇINARALTI YAZILARI:

Ziya Gökalp’in, 8 Mayıs 1924 gününden, 24 Ekim 1924 târihinde vefatına kadar geçen 170 gün içerisinde Cumhuriyet Gazetesi’nde ‘Çınaraltı’ genel başlığı altında yayımlanan 25 adet makalesi, ‘Çınaraltı Yazıları’ isimli, 12 X 19,5 santim ölçülerinde 160 sayfalık kitapta günümüz okuyucularına Türk alfabesiyle sunuluyor.

Ziya Gökalp bu yazılarında, Türk kültür ve medeniyetinden beslenen milliyetçi mefkûreye sâhip bir neslin yetişmesi için verimli bir çalışma ortaya koyuyor.

Makalelerden bâzılarının başlıkları: Mefkûre, Teşkilatçılar, Türk Ailesi, Yirminci Asrın En Mühim Müessesesi Gazetedir, Eski Türklerin Dini, Ecnebi Sermâyesi, Hedefler ve Mefkûreler, Aşktan Daha Kuvvetli.

Kitabın son bölümünde ‘Kavramlar ve İsimler Sözlüğü’ yer alıyor.

Bu bölümde, hakkında açıklama yapılan kavram ve şahıslardan bâzıları: Adem-i Merkeziyet, Ahmet Mithat Efendi, Aristo, Bayatlar, Beg Dili, Boy, Cerablus Beğdilileri, Komün, Lenin, Salur Kazan, Türk Boylarından Sarılar, Soy, Şaman / Şamanlık / Şamanizm, Tatlar, Varsaklar…

Eseri yayına hazırlayan Prof. Dr. Salim Çonoğlu, Gökalp’in Türkçesine hiç dokunmamış. Buna rağmen çok rahat okunuyor, kolayca anlaşılabiliyor. Kullanımdan kalkmış kelimeler karşılıkları, dipnotlarda veriliyor.


 

<><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><> ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş. İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50 Belgegeçer: 0.212-251 00 12 e-Posta: [email protected] www.otuken.com.tr <><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><>

KISA KISA… KISA KISA…

1-CENNET YOLLARI: Prof. Dr. Mehmed Zahid Kotku / Server Yayınları. 2-PROF. DR. ZAĞLUL EN-NECCAR İLE BİLİMSEL TEFSİR ÜZERİNE: Prof. Dr. Ahmet Aktaş / Nida Yayıncılık 3- TÜRK-RUS MÜNÂSEBETLERİ VE MUHAREBELERİ: Sâmiha Ayverdi. Kubbealtı Neşriyat.

4-YAYGIN DİN EĞİTİMİNDE DİN GÖREVLİLERİNİN ROLÜ: Ahmet Ali Çanakçı / Emin Yayınları

5-SİGORTA VE SİGORTACILIK: Dr. Ferudun Kaya, Mehmet Kâhya / Beta Basım Yayım