DÖVÜŞTÜLER, GÖTÜRÜLDÜLER, DÖNEMEDİLER: ESÂRETTE KALANLAR

Özkan Karaca eserinde; Birinci Dünya Savaşı’nda birçok cephede savaşan Osmanlı ordusunun mücâdelesi, fedakâr askerlerinin kahramanlığı ve vatanından binlerce kilometre uzaklara savrularak esir düşmüş askerlerin dramını anlatıyor. Esârette kalarak ve vatan hasretinde yürekleri yanarak, şehitlik mertebesinde ruhları hürriyete kavuşan esirleri anlatıyor. Osmanlı askerleri; topların ayinine, namluların işâretine ve her an ölümün tâyinine rağmen ince bedenlerini duvar yaparak ve canını ortaya koyarak mücâdele etmişlerdi. Bâzıları da bir süre sonra düşmana karşı esir düşerek dünyanın dört bir yanına savrulmuşlardı. Hayatlarının kısıtlandığı bilinmezin coğrafyasında kaderleri ile baş başa kalarak yürekleri yaralanmıştı. Uzun yıllar boyunca zamanlarını çürüttüğü ve yarınlarını söndürdüğü esâretin çelik telli pençesinde tutulmuşlardı. 

Savaş esirinin hayatı; depresyon, kızgınlık, endişe, korku, ümitsizlik içerisinde zihinlerini ve yüreklerini çivileyen hasret sancısı ile geçmiştir. Esirlerin birçoğu, şüphesiz, kaçma hayalleriyle hayatı yaşamaya devam etmiştir. Bu kamplardan gidemeyenler de bir süre sonra ölüm tezkeresiyle ruhları hürriyete kavuşmuştu. Vatanlarından binlerce kilometre uzakta kiminin taşlara kazılı isimleri şehitliklerde yer almaktadır. Birçoğu da bilinmezin yurdunda bir avuç mezardan mahrum kalarak;  bina veya yol altında, coşkun suların bağrında ve karanlığın kafesinde kıyamete kadar isimsiz yiğit olarak meçhullerin sandığına kapanmıştır. 

Bu esâret hikâyesinin târihi de az değildir. Esirler: 1911 Balkan Savaşından, İstiklal Harbi’nin bitimine kadar olan bir savaşlar kuşağının evlâdı olarak târih sahnesinde acıların lokmasını yutan hâtıra olarak yer almışlardır.

13,5 X 21 santim ölçülerinde, 192 sayfalık kitap, Aralık 2016’da yayınlandı. 

(Tanıtım bülteninden iktibas edilmiştir. 

MSN YAYINCILIK:

Hâkimiyeti Milliye Caddesi Nu: 58 Kat: 49-A Üsküdar/İstanbul Telefon: 0.216-495 90 58

Belgegeçer: 0.216 – 495 90 60  [email protected]   www.msnyayincilik.com  

ÖZKAN KARACA:

Senaryo, roman ve hikâye yazarı, yönetmen ve şâirdir. 1977 yılında Malatya’da doğdu. İstanbul Anadolu Tekstil Meslek Lisesi mezunudur. Lise öğreniminden sonra iş hayatına atıldı.

Kanal 7 televizyonunun kuruluşunda aktüel kameramanlığı yaptı. Askerlikten sonra film ve dizi filmlerin setlerinde önce kameraman asistanlığı, ardından kameraman olarak prodüksiyon çalışmalarında aktif olarak yer aldı. Küçük yaşlarından bu yana ara vermeden yazı denemeleri karalayarak üslubunu geliştirdi.

İlk köşe yazısı 18 yaşlarında Karadeniz Gözde Gazetesi’nde yer aldı. Sonraki yıllarda şiir ve makaleleri; Aktüel, Ay Vakti, Çorum 2000, Fikir Yolu, Güllük, Hece, Hicran, İlkadım, İslamî Edebiyat, Kara Kalem, Küskün Akasya, Maki, Mâverâ, Sarı Çiğdem, Şiir Merdiveni, Yüz Akı dergilerinde yayınlandı. 

2007 yılında İki Kanat Yayınlarını kurdu. Market, lokanta, beyaz eşya ve mobilya alım satım işletmeciliği yaptı. Can Suyu, İHH ve Yardımeli gibi sivil toplum kuruluşlarının yurt dışı temaslarında yer alarak yardım ve hizmet faaliyetlerini görüntüleyerek belgesel hâline getirdi. Televizyon dizi filmleri için senaryolar yazmaya devam ediyor.

Ülkemizin târihî ve kültür zenginliklerini tanıtmaya yönelik filmleri çevirdi. 2016 yılında kurulan MSN Yayınları'nın Genel Yayın Yönetmenidir. İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM), Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Demeği (ESKADER), Türkiye Gezginler Derneği ve İzollu Vakfı üyesidir.

Yönettiği Filmler: Esarette Kalanlar (2016), Vatan Sana Canım Feda (2016), Geçmiş Zaman Olur ki (2015), Üsküdar'a Gider İken Târih ve Zaman (2014), Ruhunu Arayan Şehir: İstanbul (2014), Barboros Hayrettin Paşa (2011), Mimar Sinan (2010).

Yayınlanmış Kitapları: Aynalar (Şiirler, 2007), Geniş Perdesiyle, Târihî Sergisiyle Türk Sineması (2016). Dövüştüler, Götürüldüler, Dönemediler / Esarette Kalanlar (2016).

KUŞBAKIŞI:

OSMANLI MİMARLIK KÜLTÜRÜ:

Hatice Aynur ve A Hilal Uğurlu tarafından yayına hazırlanan 16 X 24 santim ölçüsünde 423 sayfalık kitap, Osmanlı mimârisinin çeşitli yönleri ile Osmanlı mimarlık târihi çalışmalarının dünü ve bu gününü tartışan makaleleri ihtiva ediyor. 

Osmanlı saray hadımlarının mimârî kimliklerinden Osmanlı türbe mimarlığına, halkın günlük hayatında selâtin câmilerinin yeniden Osmanlı buhurdanlarının târihî bağlamına kadar pakçok mevzu, kitapta inceleniyor. 

KUBBEALTI NEŞRİYAT: 

Peykhâne Sokağı Nu: 3 Çemberlitaş, İstanbul. Telefon: 0.212-516 23 56 Belgegeçer: 0.212-638 02 73 

e-posta: [email protected]  //  www.kubbealti.org.tr

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI NEDEN ÇIKTI?

James Jol ve Gordon Martel’in yazdığı, Orhan Dinç Tayanç’ın Türkçeye çevirdiği eser, şu soruların cevaplarını okuyucuya sunuyor:

-Savaşın çıkışında, Avrupa’yı iki kampa bölen ittifaklar sistemi, gizli diplomasi ve silahlanma yarışının rolü neydi?

-Dış politikaları, içerideki siyâsî ve sosyal baskılar mı belirlemişti? Yoksa dış politikalar içeride sosyal düzeleme maksatlı olarak mı kullanılmıştı?

-1914’teki Temmuz Krizi’nde alınan kararlarda liderlerin kişilik özellikleri belirleyici olmuş muydu?

-Kamuoyları bu kadar kanlı bir boğazlaşmayı heyecanla bekleyecek hâle nasıl getirilmişti? 

15,5 X 23 santim ölçülerinde 432 sayfalık kitap, Aralık 2016’da yayımlandı. 

TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI

İstiklal Caddesi Meşelik Sokağı Nu: 2 Kat: 4 Beyoğlu, İstanbul (T. İş Bankası Parmakkapı Şubesi üzeri) 

Telefon: 0-212 252 39 91 Belgegeçer: 0.212-252 39 95 www.iskultur.com.tr  e-posta: [email protected]  

KÜRŞAD:

Hüseyin Adıgüzel’in târihî Türk kahramanının hayatından ilham alarak yazdığı roman, 13,5 X 21 santim ölçülerinde 359 sayfa hacimle, Ocak 2017’de yayımlandı. 

Kür Şad, Göktürk hükümdarlarından Çuluk Kağan’ın oğludur. Çuluk Kağan; ikinci hanımı Çin Prensesi İçing Hatun tarafından zehirlenerek öldürülür. İçing, o dönemdeki Türk töresine göre ölen kocasının kardeşi, Kara Kağan ile evlenir ve yine töre gereği Kara Kağan tahta oturur. İçing Hatun, eşinin Çin İmparatoru olmasını istemektedir. Bu maksatla Göktürkleri Çin ile savaşmaya ikna eder.  Savaşı Çinliler kazanır. On binlerce Türk, Çinlilerce esir alınır.  Kür Şad da bu esirler arasındadır. Çin İmparatoru, Göktürk Devleti’nin tahtına, Sırba Kağan adında bir kuklayı oturtur. Göktürk halkı, Sırba Kağan’dan hoşnut değildir. Çin sarayında esir hayatı yaşayan Kür Şad’ı istemektedirler. Kendisine haber ulaştırılır. Kür Şad hazırlık yapar. Esir oluşunun dokuzuncu yılında, beraberce esir oldukları Türkler arasından seçtiği  otuz dokuz kahraman ile birlikte bir ihtilâl komitesi oluştururlar. Komite, geceleri kılık değiştirerek sokaklarda gezen Çin İmparatoru’nu kaçıracak ve hayatına karşılık Göktürklerin bağımsızlığını ve kendi hürriyetlerini isteyip alacaklardır. Kür Şad ve arkadaşları bir gece plânlarını uygulamaya koyarlar. Fakat o gece her nedense İmparator saraydan çıkmaz. Kür Şad: 

-Ok yaydan çıkmıştır. Bu iş bu gece halledilmelidir. Aksi takdirde teşebbüsümüz duyulur ve Çinliler ellerindeki bütün esir Türkleri öldürürler.                                                                                                                                         

Diyerek adamlarıyla birlikte Çin sarayına saldırır. Saray muhafızları ile şiddetli bir çarpışma yaşanır.  Kılıçlarla yapılan ölüm-kalım mücâdelesinde, Kür Şad ve adamlarının öldürdüğü her bir  Çinli askerin  yerine,  anında on kişi birden gelmektedir. Çin ordu birlikleri de olay yerine geldiğinde, bizimkiler sarayın ahırını basarlar ve oradaki görevlileri etkisiz hâle getirerek en seçme atları alırlar. Sağ kalan Türkler, bindikleri atlarla Göktürk ülkesine, yıldırım hızıyla ulaşmaya çalışırlar. İki ülke arasındaki sınırı oluşturan ırmağın kenarına geldiklerinde, müthiş bir fırtına çıkar. Irmak üzerindeki köprü, fırtına ve azgın suların şiddetinden yıkılır. Kür Şad ve sayıları 20 kadar olan arkadaşları, ırmak kenarında geçişe uygun bir yer ararken,  bin kişilik Çin ordusu yetişir. Irmağı geçme ümidi yok olunca Kür Şad ve arkadaşları yalın kılıç Çin ordusunun içerisine dalar... 

Kür Şad ve arkadaşlarının yarattığı destan, Göktürklerde bağımsızlık aşkının ateşini yaktı. Birkaç yıl sonra yeni Kür Şad’lar ülkelerini Çin boyunduruğundan kurtardılar. 

O ateş, târih boyunca Türklerin yolunu aydınlattı, milletimizi esaretten korudu, hür ve bağımsız yaşattı.

Resmî târih kitaplarında büyük Türk kahramanı Kürşad’ın hayatı hakkındaki bilgiler çok azdır. Çin târihçileri tarafından ‘Chiu-ch’eng / Sarayı Olayı’ olarak değerlendirilen bu olay, çeşitli Çin kaynaklarında bâzen birkaç satır, bâzen biraz daha uzun, bir paragraf olarak yer almıştır.

Çinli târihçilerin önemsemediği, üzerinde fazla durulması gerekmeyen bir olay gibi naklettikleri bu isyan hareketi, Türk târihi ve Türk milleti üzerinde geniş yankılar bulmuş ve derin izler bırakmıştır. İkinci Göktürk devletinin kurulmasının ilk adımı olan bu isyan, İlteriş Kutluk Hakan ve Tonyukuk’un altı yüz seksen iki yılında başlattıkları isyanın ve ikinci Göktürk Devletinin kurulmasının ilham kaynağı olmuştur. 

Atsız hocamızın eserindeki Kürşad, Türk milletinin hâfızasına, Türk milletinin hürriyet ve bağımsızlık anlayışının târihî şahsiyeti olarak yer almıştır. Türk milleti, romanda anlatılanlar gerçek olmasa dahi, olanları gerçek gibi algılamış ve Kürşad’ı, hafızasına o şekliyle nakşetmiştir.

Hüseyin Adıgüzel, Kürşad romanını farklı duygularla kaleme almış. Çok bilinen Kürşad hikâyesine büyük ölçüde sâdık kalsa da, aynen kopya etmemiş, renklendirmiş ruh katmış, gençlerin sembol olarak kabul etmelerine yol açacak derin mânâlar eklemiştir. 

Şüphesiz roman, bu şekliyle, idealsiz yetişmekte olan bir kısım gençlerimizin önüne yeni ufuklar açmaktadır. 

Kitabı okumak bir gün kadar kısa, unutmak ömür boyu mümkün değil. 

BİLGEOĞUZ YAYINLARI: 

Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-527 33 65 

Belgegeçer: 0.212-527 33 64 / e-posta: [email protected]  www.bilgeoguz.com.tr  

KISA KISA / KISA KISA…

1-OSMANLI İMPARATORLUĞU'NDA MUHALEFET VE MEŞRUTİYET: Florian Riedler / Picus Yayınları,                                                                                                                                                                      

3- GÖRME BAHÇESİ: Yıldız Ramazanoğlu / Timaş Yayınları.    

2-TUNAYA DOĞRU / Gazi Osman Paşa: Mehmet Emin Ulu /Eşik Yayınları. 

3- YÜZLEŞME: Uğur Koşar.  / Destek Yayın Ltd Şti. 

4- KARAGÖZ OYUNLARI (3 Cilt): Hazırlayan Ünver Oral / Kitabevi Yayınları - Mehmet Varış. 

DERKENAR: 

TÜRK DESTANLARI

Bütün dünya edebiyatlarında olduğu gibi Türk edebiyatının da ilk örnekleri destanlardır. Türk edebiyat geleneği içinde destan terimi birden fazla nazım şekli ve türü için kullanılmış ve kullanılmaktadır.

Eski Türk edebiyatı nazım şekillerinden mesnevilerin bir bölümü ve manzum hikâyeler, anonim edebiyatta ve Âşık edebiyatında koşma veya mâni dörtlükleri ile yazılan veya söylenen ferdî, sosyal, târihî, acıklı veya gülünç olayları; hiciv tekniğiyle ile ve çeşitli üslûplarla aktaran nazım türüne ve kâinatın, insanlığın, milletlerin yaradılışını, gelişimini, hayatta kalma mücâdelelerini ve çeşitli olay ve nesnelerle ilgili sebepleri açıklayan ve batı edebiyatında epope terimiyle anılan eserlerin tamamı da Türk edebiyatı geleneği içinde destan adı ile anılmaktadır. 

Bütün dünya edebiyatlarının başlangıç eserleri olan destanlar, milletlerin hayatında büyük yankılar uyandırmış bir kahramanın veya târih olayının millet muhayyilesinde ortak sembol ve ifâdelerle zenginleştirilmiş, nesir ve manzum olarak anlatılan, yazıya dökülen uzun hikâyelerdir.

Destanlar bütün bir milletin ortak mücâdelesini ortak değerler, kaideler, mânâlar bütünlüğü içinde yorumlandığı ve yaşatıldığı toplumun geçmişini ve geleceğini temsil ettiği için dünya edebiyatının millî eserleri olarak kabul edilirler. 

Destanlar her zaman târihî gerçekleri doğru biçimde nakletmezler. Destanlarda târihî olay ve kahramanlar milletin ortak bilinçaltının, vicdanının  istek, beklenti, doğruları ve değerleri ile idealleştirilir. Eski hâtıralarla birleştirilerek târihî gerçekmiş gibi anlatılırlar. Her milletin millî kimlik ve nitelikleri, ortak dünya görüşü, hâtıra ve beklentileri yanında kusurları ve yanlışları da destanlarına yansır. 

Cihangirlik tutkusu, kuvvet, binicilik ve savaşçılık yanında verdiği sözde durma, âcizlere ve mağluplara hoşgörü ile yaklaşma, yardımcı olma Türk destanlarında dile getirilen ortak değer ve kabullerdir. 

Türk destanları, kâinatın, insanın, kadının ve erkeğin yaradılışı, Türk milletinin doğuşu, çeşitli Türk devletlerinin kuruluş gelişme, çöküşleri, zafer ve mağlubiyetleri gibi konularla berâber pek çok sebep açıklayıcı efsâneyi de içinde barındırır. 

İlk örneklerinin manzum olduğu kabul edilen Türk destanlarından Kırgız Türkleri arasında yaşayan Manas destanı dışında bütünüyle günümüze gelebilen örnek bulmak hayli zordur. 

Diğer Türk destanları çeşitli kaynaklarda özet, epizot*, hâtıra, kısaltılmış seçme metinler hâlinde bulunmaktadır. 

Türk târihine ana hatlarıyla bakıldığında Türk hayatı fetihlerle başlamış ve yeni toprakları yurt edinerek gelişmiştir. Türkler, ilk anayurt olan ve batılıların Türk ismini unutturmak için Orta Asya dedikleri, bizim ise Türkistan demek mecburiyetinde olduğumuz topraklarını hiç bir zaman terk etmemişlerdir. Türk milleti, ilk anayurt olan Türkistan’dan itibâren dünya coğrafyası üzerinde geniş alana yayılmış ve bugün; Türkiye, Azerbaycan, Doğu Türkistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Tacikistan ve  Türkmenistan adlarıyla sekiz Türk cumhuriyetinde, pek çok özerk toplulukta ve çeşitli devletlerin idaresinde azınlık hâlinde yaşamaktadır. 

Türk kültürü de târih ve coğrafyadaki çok boyutluluğa paralel olarak çeşitlenmiş, farklı seviye ve birikimlerle zenginleşerek ve farklılaşarak ancak ilk kaynaktan gelen ortaklıklarını devam ettirerek günümüze ulaşmıştır. Bu sebeple Türk destanları da târihî ve coğrafî çok boyutluluğun getirdiği dil ve kültür dâirelerine paralel olarak çeşitlenmiştir. 

İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK DESTANLARI:                                                                                                                                 

1- Altay-Yakut Döneminden: Yaratılış  Destanı                                                                                                                                      

2- Sakalar  Döneminden: Alp  Er Tunga ve Şu Destanları                                                                                                                   

3- Hun İmparatorluğu   Döneminden: Oğuz  Kağan  Destanı                                                                                                          

4- Göktürk Döneminden: Bozkurt, Kürşad  ve Ergenekon Destanları                                                                                                                  5- Uygurlar Döneminden: Türeyiş ve Göç   Destanları.

İSLAMİYET’İN KABULÜNDEN SONRAKİ TÜRK DESTANLARI  

1- Karahanlı Dönemi: Satuk Buğra  Han  Destanı

2- Kazak-Kırgız  Kültür  Dâiresinden: Manas Destanı  

3-Türk-Moğol  Kültür  Dâiresinden:  Cengiz Han Destanı

4- Kırım Hanlığı Döneminden:  Timur ve Edige Destanları

5- Selçuklu-Beylikler ve Osmanlı Dönemlerinden: Seyid  Battal Gazi  ve Danişmend  Gazi Destanı, Sarı Saltuk Destanı ile Köroğlu Destanı

*epizot: Bir eserde ana temaya bağlı ikinci derecedeki tema.