OSMANLI ARMASI / ‘Üç Pâdişah Bir Arma’

Eserin Yazarı Prof. Dr. Mehmet Zeki Kuşoğlu; ağaç ve taş oymacılığından hakkâklığa sedefkârlıktan kuyumculuğa, mezar taşları araştırmacılığından sanat ve kültür tarihçiliğine, grafikerlikten yazarlığa, takı imalatçılığından sanat eserleri koleksiyonculuğuna… onlarca dal ve alanda uzman olan, ‘hezar-fen’ olarak anılabilecek değerli bir ilim adamıdır.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültürel ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı Kültür Müdürlüğü tarafından basılan OSMANLI ARMASI / ‘Üç Pâdişah Bir Arma’ isimli eseri; Osmanlıcadan günümüz Türkçesine çevrileri yapan oğlu M. Oğuzhan Kuşoğlu, Tasarım ve Fotoğraflarla ilgili çalışmaları üstlenen kızı Z. Aslıhan Kuşoğlu’nun katkılarıyla hazırlamış. Anlaşıldığı üzere sanatkâr bir aile tanışmış oluyoruz. Eşi üniversite mezunu grafiker ve desinatör Sevinç Kuşoğlu, kendi eserini hazırlamakla meşgul olmalı ki, bu kitaba katkıda bulunamamış.

23,5 X 21,5 santim ölçülerinde özel boyda hazırlanan, 120 gram mat kuşe kâğıda basılı, VII (8) + 107 sayfalık eser, gümüş renkli özel bir malzeme ile kaplı sert kapak ve 135 gram kuşe kâğıda renkli olarak basılı şık bir gömlek içerisinde iplik dikişli ve şirâzeli olarak okuyucuya sunulmuş. İlk sayfada Tuğra şeklinde bir besmele yer alıyor. Sunuş yazısında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Yüksek Mimar Dr. Kadir Topbaş; tarihe mal olmuş kültür varlıklarımızı tanıtmanın, onlara sâhip çıkmanın gereğine işâret ediyor. ‘Önsöz’ başlıklı yazıda Mehmet Zeki Kuşoğlu Türk-İslam Sanatlarına duyduğu ilginin sebeplerini açıklıyor ve kitapta yer alan belge ve eserlerin büyük bir kısmının, kendi ‘mütevazı’ koleksiyonunda bulunduğunu belirtiyor.

Kitap özellikle Osmanlı Arması’nın var oluş sebeplerini, kimin tarafından nasıl ve ne suretle, nerelerde kullanıldığını anlatmak için hazırlanmış.

Kitabın ana konusu Arma-i Osmanî olmasına rağmen, hem arma içinde tuğranın bulunması hem de birçok yerde armadan ayrı, kendi başına kullanılmış olmasından dolayı tuğra hakkında kısa bilgi verilmektedir. Pâdişah tuğralarının içlerinde bâzı ufak değişikliklere uğramış olmasına rağmen, sultanın adı, babasının adı ve ‘Allah O’nu daima muzaffer etsin’ mealinde yazının bulunduğunu, verilen açıklamalardan öğreniyoruz.

Yazar; ‘Üç Pâdişah Bir Arma’ başlıklı yazısında; Osmanlı Arması’nın nasıl meydana getirildiğini hatırlattıktan sonra Sultan Abdülmecid Han, Sultan Abdülaziz Han ve Sultan İkinci Abdülhâmid Han’ın az bilinen özellikleri hakkında bilgi veriyor. Bunlardan ilk ikisinin; ‘kendi hallerine bırakılmış olsalar idi birincisi müzisyen, ikincisi ressam olurdu.’ Diyor ve ekliyor: ‘Bu olaylar, Osmanoğullarının ne kadar çok yönlü ve kabiliyetli olduğunun delilidir.’ Yine bu satırlardan; Sultan İkinci Abdülhâmid Han’ın babasından gelen kalıtım ile sanat tarihimizin en büyük sedefkâr ve ince marangozları arasında yer aldığını ve hattat olduğunu ve de Türklüğüyle övündüğünü öğreniyoruz.

Prof. Dr. Mehmet Zeki Kuşoğlu; Osmanlı Arması’ndaki şekillerin ne ifâde ettiğini şöyle açıklıyor:

Dikkatli bir göz ve düşünebilen her insan bu armaya baktığında çok şeyi fark eder. Ancak ben burada her şeyin yerli yerine oturması ve siz sayın okuyucuların arma hakkındaki düşüncelerini teyid eder bir mahiyette izahatta bulunacağım.

Armanın yukarısındaki daire içindeki tuğra, devletin kurucusu ve idâmesini sağlayan padişahın simgesi olup orta dairesiyle birlikte güneşin her zaman gördüğünüz yuvarlağını temsil etmektedir. Güneşin yuvarlağını âdeta kucaklar biçimde yapılmış olan hilâl, devletin bir İslâm devleti olduğunu belirtir. Onun etrafındaki çizgiler güneşin şuaları ile bütün insanlığı, Memâlik-i Osmaniye'yi aydınlattığının ifâdesi olmuştur. Her iki yandaki bayraklar İslâmî sembol olan üçlü hilâl ile Türk-İslâm şuuru vurgulanmaktadır. Zira Osmanlı hiç bir dönemde Türklüğünü ön plana çıkarmamıştır. Ancak Türklüğünden tâviz de vermemiştir. Bünyesinde değişik ırk ve inançtaki bütün insanları yine armasında yer alan çiçek demeti, beyzî kalkan ve miğferiyle, koruduğunu, hoş gördüğünü ve benimsediğini ifâde etmiştir. Top tüfek, tabanca, mızrak ile de ferdî ve topyekûn gücünü bütün insanlığa göstermek istemiştir. Terazi ile adaleti, peygamberinin ‘insanlar hakkında hüküm verirken âdil olunuz’ emrine uyarak yüzlerce yıl dünyanın adalet timsali olduğunu ifâde etmektedir.

Alt tarafta âdeta gerdana sıralanmış gibi yerleştirilen nişanlar, ilime, sanata, medeniyete dolayısıyla devlete ve millete sadakatle hizmet eden kişilerin ödüllendirildiğini ve ödüllendirileceğini müjdeler.

Onun hemen altında yer alan kitap ise Kur'an'ın ilk emri olan ‘ikra’ oku sözünün ifadesidir. O kitap pozitif ilimlerle manevî ilimlerin birlik ve beraberlik ile bir arada okunmasının ifadesi olsa gerektir. Zira birinin eksikliği terazinin dengesinin bozulması gibi insanın dengesinin bozulduğunu bizlere göstermektedir.

Ve yazarın, arma ile ilgili görüşleri:

Aydın ve zevkli padişah, Müslüman Türk toplumuna yakışır armayı tasarlarken, batı devletlerinin armalarının çoğunda olduğu gibi kuvvet timsali olarak bilinen hayvan motifleri yerine, kendi sanat ve kültürünün simgesi olan şekillerden faydalanmıştır. Çünkü İslâm inancına göre insan eşref-i mahlûkattır, yani yaradılmışların en şereflisidir. İnsanı her ne şekilde olursa olsun, hayvan temsil edemez.

Dünya tarihi hâlen onun bünyesinden kopan onca devleti nasıl bir nizamla idare ettiğini, dünya durdukça da konuşacağa benzer.’

Kitabın diğer bölümlerinde yer alan konu başlıklarının bâzıları: ; *Eski Türklerde Arma, *Eski Türklerde Millî Alâmetler, *Tanzimat Madalyası, *Devletlü Efendim Hizmetleri (başlığı altında Sultan İkinci Abdülhâmid Han’ın hizmetleri).

Son sayfalarda; Prof. Kuşoğlu tarafından yapılmış gümüş kakma Osmanlı Arması Örnekleri yer alıyor.

İSTANBUL KİTAPÇISI:

Telefon: 0.212-585 11 27 e-posta: [email protected]

Beyoğlu, Kadıköy, Topkapı, Eminönü, Süleymaniye, Esenler ve diğer semtlerde şubeleri vardır.

hakkâklık: Mâden, taş ve tahta üzerine çelik kalemle oyma yapma ve mühür kazma sanatı.

hezar-fen: Elinden çok iş gelen, her şeyden anlayan

sedefkâr: Kapı, dolap kapağı, rahl, minber gibi ince marangozluk işlerini sedef, fildişi, kemik, ağa, abanoz ve benzeri malzemelerle süsleyen sanatkâr. (Sedef; midye, istiridye ve benzeri deniz hayvanlarının kabuklarının iç tarafında teşekkül eden ve süslemelerde kullanılan beyaz menevişli, çok sert ve parlak maddedir.)

beyzî: Yumurta biçiminde olan, oval.

Prof. Dr. MEHMET ZEKİ KUŞOĞLU

1943 yılında Gaziantep'te dünyaya geldi. Geniş aile çevresinde gelenekli sanatlarımızın çoğu icra edildiği için, o da sana­ta küçük yaşta ilgi duymaya başladı. Üniversiteye kadar olan hayatını ve ailesinin hikâyesini şöyle anlatıyor; ‘Çocukluğum, ailem içinde icra edilen, bu gün adına gelenekçi sa­nat dediğimiz güzel sanat eserlerinin arasında geçti. Bunlar kilimcilik, kuşakçılık. Antep işi nakış, ma­rangozluk, haratlık, taş ve bakır işçiliği idi. Annem Zekiye Hanım Antep'in Üzüme doymaz ailesine, Babam Mehmet Kuşoğlu da Cücükler ailesine mensuptu. Babam, Antep müdafaasında bu­lunmuş muharip gazilerdendi. Babamın medrese tahsili vardı. Yemenici idi. Yemeni Gaziantep'de aya­ğa giyilen üstü deri, altı köseleden yapılmış bir nevi ayakkabı idi. Yemeninin şeftali ve siyah renkli olan­ları vardı. Yemeniler sıhhî ve kullanışlıydılar. Annemin okuma yazması yoktu, yedi yaşında iken terzi çıraklığına başlamıştı. Onun pro­va dahi yapmadan elbiseler dikmesi herkesi hayrete düşürürdü. Kendisi bir tahsil yapmadığı için benim okumamı çok istemişti. 1949 yılında İstanbul'a yer­leştik. İlk ve Orta tahsilimi Davut Paşa İlk ve Orta Okulu'nda, liseyi de Atatürk Erkek Lisesi'nde ta­mamladım.’

1964'te Devlet Tatbikî Güzel Sa­natlar Yüksek Okulu'na (Marmara Üniversitesi Güzel Sanat­lar Fakültesi Grafik Tasarımı), sonra Millî Eğitim Bakanlığı bursunu kazanarak grafik tasarımı için Almanya'ya gitti. 1965–1969 yıllan arasında Hessen eyaleti Kassel Devlet Gü­zel Sanatlar Akademisi'nde master yaptı. Almanya yılların­da Avrupa müze ve kütüphanelerinde yaptığı gözlem ve in­celemelerinde Türk, İslâm ve Doğu sanatlarına ayrı bir ilgi duydu. 1970 yılında yurda döndüğünde en büyük arzusu Selçuklu ve Osmanlı sanatlarını incelemekti. 1971 yılından beri 37 yıl görev yaptığı, bugün adı Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi olan kurumdan, öğretim üyesi iken emekli oldu. Bu gün gönüllü olarak mesleklerini icra ederken ayrıca okullarımızın ders programlarında bulunmayan Madalya Heykeltıraşlığı yapmaktadır.

Dönemin hayatta kalmış bütün sanatkârlarıyla ilişki kurdu. Böy­lece pratiğinin yanı sıra teorisini de ilerletti. Özellikle ahşap, taş ve mâden sanatlarıyla ilgilendi. Onların çağdaş yorumlarıyla yurt içi ve yurt dışında; ABD, Almanya, Fransa, Hollanda, Birleşik Arap Emir­likleri, Mısır ve diğer ülkelerde, yetmişe yakın şahsî ve karma sergi açtı. Sayıları iki yüzü bulan çeşitli makale­ler yayımladı. Makaleleri yurt içinde İlgi, Lâle, Türk Ede­biyatı, Boğaziçi, Köprü, Türk Dünyası Tarih gibi dergilerde yer aldı. Milletlerarası ve millî kongrelerde yüzü aşkın konferans verdi, tebliğler sundu, röportajlar yaptı. gelenekçi sanatlarımız dalında ‘yılın en başarılı sanatkârı ’ seçilen Kuşoğlu’nun bugüne kadar aldığı ödüller, yayınladığı kitaplardan bazıları şunlardır.

ÖDÜLLERİ

*1982 yılında Boğaziçi Dergisi'nin açmış olduğu anket ile gelenekli sanatlarımız dalında yılın en başarılı sanatkârı ödülü.

*1968 yılında Federal Almanya Hessen Eyaleti'nin açmış olduğu ‘Halk Yüksek Okullarını Tanıtma’ konulu afiş yarışma­sında birincilik ödülü.

*1983 yılında Türk sanatı sahasındaki çalışmaları ile Türk kültürü ve sanatlarına hiz­meti dolayısıyla Boğaziçi Başarı Ödülü.

*1984 yılında Mezar taşları sahasındaki çalışmalarıyla Türk Kültür hayatına verdiği hizmetler için Boğaziçi Başarı Belgesi ve şükran ödülü.

*1987 yılında İstanbul Rotaforte Kuyumcu Sanatkârları Yarışması Özgün Takı Yarışması İkincilik Ödülü.

*1989 yılında Türk Halk bilimine araştırma dalında gösterdiği­ değerli katkılarından dolayı, şükran belgesi.

*1989 yılında Beyaz Altın Semineri Şükran Belgesi Eskişehir Valiliği.

YAYINLANMIŞ KİTAPLARI

1- Fotoğraflarla İstanbul. Kassel 1969 (Basılmamış İhtisas Tezi).

2-Fotoğraflarla Van. 1971

3-Mezar Taşlarında Hüve'1-Bâkî. İstanbul 1984.

4-Türk Sanatında Gümüş. İstanbul 1991

5- Dünkü Sanatımız. İstanbul1994

6- Sedefkâr/ Altın Oymacı/ Gümüş Kakmacı Mehmet Zeki Kuşoğlu. İstanbul 1994

7- Osmanlı Kartvizitleri. İstanbul 1996

8- Neler Söyledim Neden Söyledim? İstanbul 1997

9- Sözüm Bu Ülkeyi Sevenlere. İstanbul 1998

10- Tılsımdan Takıya İstanbul. 1998

11- Düşünmek Bizden Irak (Modası Geçmiş Sözler). İstanbul 2004

12- Resimli Ansiklopedik Kuyumculuk ve Mâden Terimler Sözlüğü. İstanbul 2006

13- Köprü İnsanlar. İstanbul 2006

KUŞBAKIŞI:

SOKRAT ÖNCESİ VE SONRASI:

Francis Macdonald Cornford’un yazdığı, A. M. Celal Şengör ve Senem Onan tarafından dilimize çevrilen kitap, 15 X 23 santim ölçülerinde, 104 sayfa olarak Haziran 2015’te yayınlandı. Kitapta; Sakrates’in eski Yunan ve bütün Avrupa Medeniyeti içindeki emsalsiz yerinin sebepleri büyük bir açıklıkla ortaya konuluyor. Sokrates’ten önce İyonya’daki ilim çalışmaları, Sokrates, Aristoteles ve Platon’un felsefî sistemlerine de yer veriliyor.

TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI:

İstiklal Caddesi Meşelik Sokağı Nu: 2 Kat: 4 Beyoğlu, İstanbul (T. İş Bankası Parmakkapı Şubesi üzeri)

Telefon: 0-212 252 39 91 Belgegeçer: 0.212-252 39 95 www.iskultur.com.tr e-posta: [email protected]

OSMANLI’YI OSMANLI YAPANLAR / Kişiler, Olaylar ve Mekânlar:

Kitabın yazarı Mehmet Akbulut, Osmanlı Cihan Devleti’nin, dünyaya bir güneş gibi saçtığı cihanşümul değerlerin kurucularından ve timsallerinden gözünüzü bir an olsun alamayacağınız latif bir anlatımla bahsediyor. Osmanlı gazâ geleneğinin en müspet örneklerini verirken de Devlet-i Aliyye’nin kurucu doktrininin, ‘Nizam-ı Âlem’ olduğunu hakkaniyetle vurguluyor. Osmanlı’nın bütün bu muvaffakiyetlerinin, ancak ve ancak ortak bir ‘üst kimlik ve kültür’ inşa etmekle mümkün olabileceğini yazıyor. Daha önce hiçbir devletin mutlak mânâda barış sağlayamadığı coğrafyalarda, huzurlu ve âdil bir düzenin nasıl tesis edilebildiğini anlatıyor.

13,5 X 21 santim ölçülerinde 368 sayfalık kitap, Mayıs 2015’te yayınlandı.

AZ KİTAP-A’DAN Z’YE KİTAP / AZ YAYINCILIK HİZMETLERİ SAN. TİC. LTD. ŞTİ.

İkitelli Organize Sanayi Bölgesi, Heskop Sanayi ve Ticaret Merkezi M-5 Blok Nu: 79/1

İkitelli / Başakşehir / İstanbul Telefon: 0.212-512 86 64 e-posta: [email protected] // www.azkitap.com

ORTADOĞU:

Hıristiyanlığın başlangıcından günümüze Ortadoğu'nun iki bin yıllık tarihini dünyaca ünlü tarihçi Bernard Lewis'in ilmî bir yaklaşımla ve etkileyici bir dille anlattığı Ortadoğu isimli kitabının 10. baskısı Temmuz 2015’te yayınlandı. .

Üç büyük dinin ve pek çok medeniyetin doğum yeri olan Ortadoğu bölgesi tarih boyunca nice savaşlara, nice göçlere, nice gelişmelere, değişimlere şâhit olmuş, ev sahipliği yapmıştır. Bâzı zaman uygarlıkları birleştiren köprü görevini üstlenmiş bâzen de dinler arası büyük çatışmalara sahne olmuştur.

Princeton Üniversitesi'nde Yakındoğu profesörü olan Bernard Lewis, yüzyıllar boyunca çeşitli alanlardaki önemli bilgi ve fikirlerin çıkış noktası olan Ortadoğu üzerine uzmanlığını bu eserinde gözler önüne seriyor.

Lewis kitabında, Ortadoğu târihi ile birlikte kültürünü de anlatıyor. Kahvehâneler üzerinde çok duruyor. Çünkü kahvehâneler, sosyal dokunun bütün renk ve katmanlarının bir arada gözlemlenebileceği mekânlardır.

14 X 21,5 santim ölçülerinde, 496 sayfalık kitabı, Selen Y. Kölay Türkçeye çevirmiş.

ARKADAŞ KİTABEVİ:

Yuva mahallesi, 4. Sokak İvedik, Yenimahalle, Ankara. Telefon: 0.312-396 01 11 // Belgegeçer: 396 01 41 e-posta: [email protected] // www.arkadas.com.tr

KISA KISA… KISA KISA…

1- ÖMER HAYYAM RUBÂÎLERİ: Ahmet Kırca. Ötüken Neşriyat.

2- HAYKIRIŞ: Tülay Gökçimen. Pınar Yayınları.

3- DOĞU İLLERİ VE VARTO TARİHİ: M. Şerif Fırat. Yayın B Basın Yayın Dağıtım.

4- CUMHURİYET EFSÂNELERİ: Mustafa Armağan. Timaş Yayınları.

5- BAŞKA BİR YOL: Elif Çizmeci. Beyan Yayınları.