YUNUS EMRE / Tetkiklerine Eleştirel Bir Bakış

Yûnus Emre “Bizim Yûnus’tur.” Bizim insanımız, candan sevdiği ulu kişiler için menkıbeler yaratır. ‘Bizim Yûnus’ isimlendirmesinin hoş bir menkıbesi vardır. Bilenler tekrar okumaktan sıkılmazlar:

Yûnus, Tapduk Sultânın dergâhında ilim, irfan ve ma'neviyat uğruna çok uzun yıllar hizmet ettiği halde, kendisine bâtın âleminden henüz bir şey açılmamıştı. Bu yüzden, bir gün, Sultan’a haber vermeden ve izin almadan dergâhı bırakıp dağlara kırlara düştü. Dağlarda tek başına dolaşırken, bir gün bir mağarada yedi ere rastladı ve onlarla arkadaş oldu. Her akşam, bu yedi erden biri duâ eder ve duası berekâtiyle bir sini yemek gelirdi. Sıra Yûnus'a gelince o da duâ ederek, 'Yâ Rabbi, benim yüzümü kara çıkarma! Onlar kimin hürmetine duâ ediyorlarsa onun hürmetine beni utandırma!' dedi. O akşam, iki sini yemek birden geldi. Arkadaşları, onun duâsiyle iki sini yemeğin birden geldiğini görünce, ‘kimin yüzü-suyu hürmetine duâ etdin?' diye sordular. Yûnus, 'Önce siz söyleyin!' dedi. Arkadaşları, 'Biz, Tapduk Sultân'ın dergâhında çok uzun yıllar hizmet eden Yûnus adındaki erin hürmetine duâ ederiz.' dediler.

Yûnus bunu duyunca mağara arkadaşlarına hemen vedâ etdi. Doğruca dergâha döndü ve Ana Bacı'ya sığındı. Dergâhdan izinsiz ayrıldığından, Tapduk Sultân'ın kendisini bağışlaması hususunda ondan yardım isteyerek, 'Ana-Bacı, aman, Sultan’a beni bağışlat!' dedi. Ana Bacı; düşündü ve ne yapılması gerektiğini anlattı.

Yaşlılıkdan ötürü, Tapduk Emre'nin gözleri iyi görmüyordu. Bu yüzden, Ana Bacı O’na yardımcı olurdu.

Düşündüğü plâna göre Tapduk, namaz için dergâhtan çıkarken Yûnus, kapı eşiğine yattı. Orada bir insan olduğunu gören ve fakat tanıyamayan Tapduk sordu: 'Bu kim?' Ana Bacı ‘Yûnus’ deyince Tapduk yeniden sordu: ‘Bizim Yûnus mu?’ Plan başarı ile tatbik edilmiş, istenilen netice alınmıştı. Demek ki Sultan, Yûnus’u unutmamıştı. Yûnus da hemen yerinden kalkıp Tapduk Emre’nin ellerine sarıldı ve kendisini bağışlatdı...

Niğde ilimizde doğup yetişen, Anadolu ikliminde yoğrulan velût kalem, edip, şâir ve nâşir Av. İsmail Özmel 13,3 X 21 santim ölçülerinde, 312 sayfalık eserinin ‘Giriş’ bölümünde, ‘Türk edebiyatının şiir ve tefekkür zirvesi’ olarak vasıflandırdığı Yunus Emre’yi şöyle tanıtıyor: 

‘İnsanın fâni bedeninden ebedî insanı yaratmak istemiş ve insanlara ebedî saadetin yolunu gösteren şiirler yazmıştır.

Gerçek manada kâmil insan, dünya ve ahret bilgi ve duygularıyla mücehhez insanlardan meydana gelen, Türkçe konuşan, Allah'a, Kur'an'a ve Peygambere inanan bir toplum için çalışmıştır.

Yunus Emre Türk Milleti için çağın bir kuyruklu yıldızı olmuş onu birçok yönden aydınlatarak onu şüpheden ve taassuptan uzak tutmaya çalışmıştır.’ 

Sayın Özmel, eserini hazırlama sebebini de şöyle açıklıyor: 

‘Kültür Bakanlığı’nın yayınladığı Yunus Emre kitabında hem Yunus Emre hem de zamanı anlatılmaya çalışılmış, her bir bölüm farklı yazarlar tarafından yazıldığı için göze çarpan çelişkiler ve gözden kaçan değerlendirmelere dikkat çekmek hem de Yunus Emre'yi anlamak için ne gibi bir metot uygulamak gerektiği, merkez ve çevre konulara dokunarak; Anadolu’daki Türk-İslam kültür atmosferini ve yarattığı manzarayı; tahayyüllerimizin de yardımı ile şekillendirmeye çalıştık.

Böylece Yunus Emre'ye daha yakından bakmak, biraz daha yakından bakarak onun gönül dünyası ve fikirlerini anlamak ve duygularının gerçeğine yaklaşmak gayesi ile çalıştım, mukayese ettim. Yunus Emre gerçeğine yorumlarımla katkıda bulunduğum ve onu anlamaya çalıştığım için bir yazar ve düşünür olarak tatmin buldum, mutlu oldum. Dilerim ki siz de mutlulukla okuyasınız. Bu büyük şair ve mütefekkiri Türk Edebiyatının başköşesine koymanızı, o ölmezlik pınarından nasip alarak mutlu olmanızı dilerim.’ (s: 13-14)

Eser, her biri 1-6 sayfalık, bâzıları 10-15 satırdan ibâret paragraflar hâlindeki 171 bölümden oluşuyor. Bölüm başlıkları, yazının muhtevası hakkında bilgi verecek şekilde özenle yazılmış. 

Yazılarda sâdece Yunus, çevresi ve yaşadığı dönemin şartları değil, tarihiyle, diliyle, sosyal hayatı ile kültürüyle, örf ve âdetleriyle bütün bir Türk kültürü var. O kültürün temelini, İslamî düşüncelerin oluşturduğu bir kere daha anlaşılıyor. Selçuklulardan, Haçlılardan ve Moğollardan, Muhyiddin-i Arabî’den, Karamanoğlu Mehmed Bey’den, Divânü Lügati’t-Türk’ten, Divân-ı Hikmet’ten, Fuat Köprülü’den, İran Sûfîliğinden, Osmanlı minyatür sanatından, Mevlânâ’dan, Hilmi Ziya Ülken’den, Dante’den, Molla Kasım’dan, Bektaşîlik’ten, Türk menkıbe ve destanlarından, Hurûfîlik’ten, Necip Fâzıl Kısakürek’ten, Abdülbâki Gölpınarlıdan, Osman Yüksel Serdengeçti’den, Süheyl Ünver’den, Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Mehmet Kaplan’dan, Kaşgarlı Mahmud’dan, Yusuf Has Hacip’ten, atasözlerimizden, Osmanlı kültüründen, Hasan Ali Yücel’den, Süleymaniye’den, Halil İnalcık’tan, Hümanizma’dan esintiler var. Sayfalar arasına, BizimYunus’un, darbı mesel gibi dillerde ve gönüllerde yaşayan büyülü mısralardan oluşan şiirleri serpiştirilmiş. Şiirler, târihin derinliklerinden insanlarımıza ve insanlığa ebedî saadeti terennüm ediyor:

Gelin tanış olalım                         İşi kolay kılalım

Sevelim, sevilelim                        Bu dünya kimseye kalmaz. 

Ben gelmedim dâvi için               Ben geldim sevi için  

Gönüller dost evi için                   Gönüller yapmaya geldim. (s: 16)

Yunus Emre’yi okurken incelerden, O’nun bilgeliğinden nasiplenen İsmail Özmel, eserinin ismindeki eleştirel bakış’ ifâdesinden doğabilecek rahatsızlıkları hafifletmek için bilge insanların yumuşaklığında öğütler de veriyor: ‘Düşünmek ve bir ahenk içinde ifade etmek hakikaten zor bir iştir. Bir de pazara çıkarılacak ekmeğin her yönü ile iyi pişmesi gerekir. Çünkü edebiyat ve düşünce dünyası, onun hamurunu, pişirilişini, lezzetini ve kokusunu dikkatle tartar ve değerlendirir. Bundan da gocunmamak gerekir. Ya pazara çıkmayacaksın veya tenkitlere razı olacaksın…’ (s: 107) 

Geniş ufuklu, çok yönlü yazarın, muhatabı ve adresi belirtilmemiş mesajları da dikkate alınmalı: 

*Yunus Emre’yi herkes anladığı gibi anlatmalı.  

*Yunus Emre herhangi bir kalıba sığdırılamaz.     

*Yunus Emre şair değilse kim şairdir?      

*Yunus Emre dünya şiir zirvelerinden birisidir.  

*Şairlik bir Allah vergisidir.  

*Anadolu, Horasan erenlerinin mayaladığı bir topraktır.  

*Yunus Emre hümanist değildir.  

*Henüz Yunus Emre şiirlerinin kapısındayız.    

*Yunus Emre ve Mevlânâ, aynı kültürün mahsulüdür.    

Yunus Emre’nin Bektaşilikle hiçbir ilgisi yoktur.   

Yunus Emre Divanı’nda yanlış okumalar var.    

*Yunus Emre, coğrafyamızda yalnız değildir.    

*Yunus Emre kitapları yeniden yazılmalıdır. 

Muhterem Özmel’in eseri hakkında yazılacak daha pek çok husus var ise de onları kitabı okuyacaklara bırakıp, müellifin nesir hâlinde sunduğu Yunus Emre şiiri ile yazıyı bitirelim: 

Ey beni âşık diye ayıplayan, eğer gücün yetiyorsa gel beni bu aşktan kurtar. Gücün yetmiyorsa şayet, boşuna ifsat edici konuşmalar yapma! Âşıkların halleri Yaradan’ın huzurunda biter. Eğer söylenecek bir sözün varsa, O’na söyle. Benim elimden ne gelir?’

ROZA YAYINEVİ: Davutpaşa Caddesi, İpek İş Merkezi Kat: 3 Nu: 20 Tpkapı, İstanbul.  bilgi@rozayayınevi.com  www.rozayayınevi.com

İSMAİL ÖZMEL:

1933 yılında Niğde'de doğdu. İlk ve orta tahsilini Niğde ve İstanbul’da tamamladı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1959’da mezun oldu. Bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra serbest avukat olarak çalıştı. ‘İsmail Terzioğlu’, ‘İsmail Bekiroğlu’ ve ‘Mızrap’ takma adları ile de yazan İsmail Özmel İLESAM ve Türkiye Yazarlar Birliği üyesidir. Yazı ve şiirleri Şûle, Millî Işık, Boğaziçi, Türk Edebiyatı, Türk Dili, Yesevi, Kayseri Erciyes, Filiz, Kültür ve Sanat, Akpınar, Berceste dergileri ile Tercüman, Son Havadis, Kayseri Hâkimiyet, Bursa Hâkimiyet, Hür Anadolu gibi gazetelerde yayımlandı. Haziran 2017’de 69. sayısı yayımlanan Kültür, Sanat ve Edebiyat Dergisi Akpınar’ın sâhibi ve Genel Yayın yönetmenidir. 

Yayımlanmış Eserleri: 

Şiir: *Bir Daha Yaşamak (1969), *Zaman Kuşun Kanadında (1984), *Çağır da Geleyim Güzel İstanbul (1986), *Her Mevsim Bahar (1995), *Türkçenin Rüzgârında (2004), Bütün şiirleri (2006).

Biyografi: *Adana Halk Şairi Sadık Çavuş (1996), *Dünden Bugüne Niğdeli Şair ve Yazarlar (1. Cilt: 1990), Dünden Bugüne Niğdeli Şair ve Yazarlar (2. Cilt: 2001), Niğdeli Şair ve Yazarlar. (Üç cilt bir arada, İlaveli ikinci baskı 2009). 

Deneme-İnceleme: *Özdeyişler (1970), *Türk Musikisi ve Kültürümüz (1988), *Dil ve Edebiyat Yazıları (1997, 2011), *Kültür ve Tarih Sohbetleri (1999, 2011), *Sihirli Zaman, (2006), *Bindallı Yazılar, (2007), *Türk Musikisi ve Kültürümüz (2007, 2011), *Denemeler-Yorumlar, (2010), *55 Soruda Düşünen İnsan (2012), *Yansımalar, Bir Yol Hikâyesi, Eflatun Sordu (2014), 81 İlde Kültür ve Şehir-Niğde, (Dr. Metin Eriş, Dr. Nedim Bakırcı ve 20 kişi ile birlikte (2015), *Geçmişten Günümüze Niğde, Anılar (2016), *Doğduğum Şehir Niğde, Anılar (2016).

Av. İsmail Özmel, Ansiklopedilere maddeler yazdı. Hakkında Erciyes ve Niğde üniversitelerinde lisans tezleri hazırlandı. İLESAM (İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) 2012 yılı Şeref Ödülü'ne layık görüldü. Bu ödül, ülkemize ve insanlığa nitelikli eser ve çalışmalarıyla hizmet etmiş, ilim ve edebiyat alanında 50. yılını dolduranlara verilmektedir.

KUŞBAKIŞI: 

BABAM VE SEVGİLİM: 

Fabio Volo’nun, Sema Savaş tarafından Türkçeye çevrilen kitabı 37 yaşındaki Lorenzo’nun geçmişinde kalan iki insanı kazanmasını ve hayatını yeniden inşa etmesini anlatıyor. 

Geçmişte yaşamak, geçmişle yaşamak, geride bıraktıklarımızı özlemek, kafada uçuşan keşke'ler... Bunlar, geçmişi tam olarak yaşayamamaktan kaynaklanan duygulardır.  Lorenzo'nun geçmişi ve bugünü arasındaki yolculuğu anlatan romanda ilk durak çocukluğu oluyor. Aslında hayranı olduğu, ilgisine hayatının her döneminde ihtiyaç duyduğu babasıyla arasındaki köprü ilk olarak çocukluk yıllarında çatırdamaya başlıyor. Lorenzo, bu sebeple erken başlayan hayatına bir kadın giriyor. Ve… aşk… ve ümitle bekleyişler…

PEGASUS YAYINLARI:  

Gümüşsuyu Mahallesi, Osmanlı Sokağı Nu: 27/9 Taksim, İstanbul. Telefon: 0.212-243 50 72   Belgegeçer: 0.212-244 23 46  e-posta: [email protected]  //  www.pegasus.com  

SABAHLEYİN BİR TANTANA: 

Genç kuşak hikâyecilerinden Yılmaz Yılmaz, Sabahleyin Bir Tantana isimli kitabı ile okurlarının karşısına çıkıyor. ‘Yaşayan, nefes alan, tanıdığımız insanlar var’ ifâdeleriyle okuyucularını hikâyelere dâvet ediyor. Yılmaz'ın hikâye dünyası, insanın sâhip olduğu güzel hasletlerin bütünleşmesinden oluşuyor. Karamsarlığın dağılıp umudun yeşermesi için bu tür hikâyelere ihtiyaç var.

Yılmaz Yılmaz’ın üslûbu farklı, işlediği mevzular yerli.

Sabahleyin Bir Tantana da; Tükürük Meselesi, Gardiyanın Oğlu, İki Hayat Bir Öykü ve Yalnızlık Zamanında İç Dökmeler gibi dokuz hikâye yer alıyor. Yazar kısa hikâyelerini hayâle dayalı anlatımlarla genişletiyor.

OKUR KİTAPLIĞI-METAMORFOZ YAYINCILIK:

Süleymaniye Mahallesi, Siyavuşpaşa Sokağı Nu: 8, Şirin İş Merkezi Kat: 3 Süleymaniye, Fatih-İstanbul.  

Telefon ve Belgegeçer: 0.212-522 45 05 e-posta: bilgi@okurkitaplıgi.com  www.okurkitapligi.com  

COĞRAFYADAN VATANA TÜRKİSTAN’DA TÜRKLER:

Dr. Sebahattin Şimşir, üç kıtada medeniyet ve kültürleri ile iz bırakan Türk Milleti'nin sadece İç Asya'daki tarihleri ele alınmıştır. 

Yazar eserinde Türkistan’daki Türkleri üç bölümde inceliyor:  1-İslam öncesi Türk Tarihi, 2-Cengiz Han İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra oluşan Hanlıklar ve Rusya'nın Türkistan'ı işgali, 3-Günümüzde bağımsız Asya Türk Devletleri ile Asya Türk Toplulukları. 

Yazar, bilinenleri farklı ve derin bir bakış açısıyla anlatıyor. 

‘Türk Dünyası’ denildiğinde gönül telleri titreyenler için… 

BOĞAZİÇİ YAYINLARI:  Alemdar Mahallesi Çatalçeşme Sokağı Nu: 44 Kat: 3 Cağaloğlu, İstanbul Telefon: 0.212-520 70 76 Belgegeçer: 0.212-526 09 77 www.bogaziciyayinlari.com.tr  e-posta: [email protected] 

[email protected]

KISA KISA… KISA KISA…

1-DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE İŞKENCENİN TARİHİ:  Raşit Kısacık / Ozan Yayıncılık

2-HERKES İÇİN KISA OSMANLI TARİHİ (1302-1922): Erhan Afyoncu / Yeditepe Yayınevi

3-KORE SAVAŞI VE KONYALILAR: Ahmet Atalay / Çizgi Kitabevi (Konya)

4-MİLLETİN ORTAK SÖZÜ / İSTİKLAL MARŞI: Vildan Serdaroğlu Coşkun / Erdem Yayınları

5-MÜZELERDE 41 YIL: Sabahattin Türkoğlu / Arkeoloji Ve Sanat Yayınları

DERKENAR: 

ÇOCUK VE KİTAP:

Çocuklar kendilerine göre bir şey bulduklarında onun peşini asla bırakmazlar. Yeter ki eğlenceli vakit geçirsinler ve merak duyguları harekete getirilsin. Adı üstünde çocuk, yerinde duramaz ve kıpır kıpır hareketlidir. Bebeklikten itibâren kitapla haşır neşir olmamışsa, evde de okuyan bir anne-baba yoksa çocuğun kitap okumasını beklemek hayal olur. Hele de yetişkinlere hitap edercesine yazılmış, ağır cümleler ve didaktik bir dille yazılmış çocuk kitapları; değil okumayı sevdirmek, kitaplardan nefret ettirebilir. Çocuğun yaşına uygun iyi kitaplar itinayla seçilip çocuğa sunulmalı. Hangi tarz hoşuna gidiyorsa onu okuması desteklenmelidir. İyi kitaplarla tanışan çocuklar hem kitapları sevecek hem de okumaktan büyük bir keyif alacaklardır. Tasarımıyla, çizimiyle, metniyle, konusuyla, kurgusuyla iyi hazırlanmış tek bir kitap bile çocukta okuma kültürünün temelini atar.  Sonrasında çocuk neyi okuyup neyi okumaması gerektiğine dair belli bir okuma alışkanlığına sâhip olacaktır.