KIBRIS DİRENİŞİ ve ÇÖZÜM

Yaşar Aksoy, Kıbrıs âşığı bir İzmirlidir. Bu duygusunu şöyle ifâde ediyor: “Hayatım boyunca hep Kıbrıs’ta yaşadığımı sandım. Garip bir duygu içinde oldum. Tanrı, ‘bir daha seni nasıl yaratmamı istersin’ diye soracak olsa, ‘Allah’ım, beni 1950’lerde Kıbrıs’ta Dr. Fâzıl Küçük’ün şanlı gazetesi Halkın Sesi’nde araştırmacı-köşe yazarı olarak yarat, başka bir şey istemem’ derim.” Bu isteğin sebebini de açıklıyor: 

“Kıbrıs’ın direnişi beni hep alevler içinde sarıp, hep içine çekti. Önce Rumların, İngiltere’ye direnişi, Türklerin, Rum saldırganlığına direnişi, Rum solcuların, EOKA ve Yunan Cuntası’na direnişleri, sonra Türk Barış Harekâtı’na Rumların topyekûn direnişi… Daha sonra Türkiye’nin ve Kıbrıslı Türklerin emperyalizme, baskılara ve ambargolara direnişi… Geçen 40 yıl içinde Kıbrıs’ta tarafların birbirlerine karşı hep direniş içinde olmaları… Adadaki Türk ve Rum solcuların topyekûn her tarafa direnişi… Ve her dâim ortada dolaşan Emperyalizm olgusu… Ne kadar sıcak bir ada burası, değil mi? İşte bunlar beni sarıp sarmaladı. Kıbrıs’ta Türklerin millî direnişine öncelikle hayranım. Ama öteki direnişlerle de ilgiliyim. Kitabımın ismini onun için ‘Kıbrıs’ın Direnişi’ koydum.” 

Bu hayranlık Yaşar Aksoy’a, 15 X 24 santim ölçülerinde 596+72 sayfalık dev bir eser yazdırmış. Yazarı; direnişlerle alakalı olmasına rağmen, Kıbrıs’ta barış ve huzur sağlanmasını ve sonsuza kadar devam etmesini arzu etmektedir.  

Eser 6 adet belge ile başlıyor. (s: 9-16) ‘Önsöz’de ‘Kıbrıs Meselesi’nin ne olduğu açıklanırken, adanın, Yunanistan için değil, Türkiye için stratejik önem ifâde ettiği vurgulanıyor. İki ülke arasındaki anlaşmazlıkların, emperyalist güçler tarafından çıkartılıp desteklendiği belirtiliyor. Yaşar Aksoy Kitabını, ders çıkarılması için  ‘acı gerçekler’in bilinmesi maksadıyla yazdığını ifâde ediyor. Aksoy’a göre çözüm: Ortak bir konfederasyonda birleşmektir. Bu çözüm tarzı, elbette tartışılabilir. Esâsen tartışılmaktadır, bundan sonra da tartışılmaya devam edecektir. 

Kıbrıs meselesiyle alâkadar olanlar biliyorlar: Kıbrıslı Rumlar Atina, Kıbrıslı Türkler de Ankara yönetimi ile barışık değiller. Her iki taraf da beynelmilel emperyalizmin kirli ellerini, Kıbrıs’tan çekmesini istiyor. 1951 yılından itibâren Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türklere yönelik âdi cinâyetlerin ve katliam olaylarının, Yunanistan’ın tahrik ve desteği ile gerçekleştirildiğini  bir an için unutmak mümkün olsa bile, Kıbrıslı Rumların tamâmen mâsum olduklarına inanmak, imkânsız denilecek kadar zordur. Türklerin intikam peşinde olmadıklarının garantisi verilebilir ve Kıbrıslı Rumlar buna inandırılabilir. Determinist düşünce sisteminin gerçeklik payı var ise (ki var olduğunu kabul etmek mecburiyetindeyiz), Kıbrıs Rumlarının, tekrar Atina’nın kışkırtmalarıyla harekete geçip daha vahşice cinâyetlerle Türkleri adadan uzaklaştırmaya ve hatta yok etmeye kalkışmayacaklarının güven veren teminatı ne olacaktır? Kıbrıs’ın geleceği; (Kıbrıs Türklerinin mahallî deyişi ile) oraşta buraşta hor horn boru basan haytaların, ‘yes be annem’cilerin  târih şuurundan ve hatta kuru târih bilgisinden mahrum olanların hamakat derecesindeki saflıklarına teslim edilebilir mi? 

Buna rağmen Kıbrıs meselesine çözüm bunamaz mı? Bulunmalıdır… Bulunacaktır da… Hiçbir şey yapılamaz ise, çözümsüzlüğü kabul etmek… en mükemmel çözümdür. Atina yönetimine yakınlığıyla bilinen KKTC Cumhurbaşkanı bile mutabakat konusunda ikna edilemediğine göre demek ki çözümsüzlükten başka çâre yoktur. Hem düşünmek lâzım: Libya’yı ikiye, Irak’ı üçe bölen, Suriye’ye üçe, dörde, Türkiye’yi sekize bölmeye çalışan emperyalist güçler niçin Kıbrıs’ı birleştirmeye çalışıyorlar? 

Sayın Aksoy’un kitabına dönersek efendim, 35. Sayfadan itibâren müthiş bir gazetecilik hâdisesi ile karşılaşıyoruz: ‘Nikos Samson’un Hâtıraları’ Casusluk filmini andıran, mâcera romanı gibi okunup, bedenin adrenalin ihtiyacını fazlasıyla karşılayan bu hâtıralar, kitabın bel kemiğini teşkil ediyor. Anlatılanların tamamı, olayın bir numaralı faili, Nikos Sampson ile yapılan röportajın muhtevâsıdır. (s: 35-117) 

117. sayfada başlayan kitabın ikinci bölümde Türkiye’nin 20 Temmuz Barış Harekâtı anlatılıyor. Bu bölümde de birinci kaynak olarak merhum Rauf Denktaş ile yapılan röportaj söz konusudur. Burada, Barış Harekâtı’nın basına yansımayan hakikatler yer alıyor. Sonra Stavros Skopetrides’in Bülent Ecevit’e suikast planı, Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı mensuplarının anlattıkları, Makarios’un demeçleri…

Ve kahraman Türk askeri, ‘Bir gece ansızın gelebilirim…’ diyerek şafak vakti Kıbrıs’ta… Savaşın içinden müthiş hikâyelerle devam eden bölüm, bağımsızlığa giden yolda ümitleri yeşerten, geliştiren ve hakikate dönüştüren hâdiseler… 

Kıbrıs’ın önemli isimleri; Özker Yaşın, Harid Fedai, Nazif Bozatlı, kitaba sanat yüklü edebî hava getiriyor. 

266-276 sayfalarda şehitlerin isimleri yer alıyor. 345. Sayfada başlayıp 512. Sayfaya kadar devam eden dördüncü bölümde kalubelâdan başlayıp ebediyete kadar devam edeceği düşüncesine dâvetiye çıkaran müzâkeler ve müzâkelerle alakalı yorumlar yer alıyor. 

Beşinci Bölümde Kıbrıs denizlerinin zenginliği olan doğalgaz ve petrol rezervleri meselesi var. (s: 513-540)

Eser, altıncı bölümde Özker Yaşin’in Kıbrıslılara bayrak teklifi ve şiiri, yedinci bölümde Kıbrıs Sözlüğü ile sona ediyor. 

Yaşar Aksoy Kütüphânesi Kıbrıs Kaynakları (s: 585-595) kitabın bibliyografya bölümünü, son 72 sayfalık bölüm ise fotoğraf albümünü oluşturuyor. 

ETKİ YAYINLARI:    

Mürsel Paşa Caddesi, 1266. Sokak Nu: 4/A Basmane, İzmir. Telefon: 0.232-48209 00   

e-posta: [email protected]  www.etkiyayinevi.com   

YAŞAR AKSOY: 

1947 yılında İzmir’in Karşıyaka semtinde doğdu. 1971’de İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Yüksek Kimya Mühendisi, 1976’da Ege Üniversitesi’nden Yüksek Endüstri Mühendisi olarak mezun oldu.  

Mühendislik mesleğinin yanı sıra 1965’ten itibaren, İstanbul’da Akşam gazetesi ve Türk Yolu dergisi, Demokrat İzmir gazetesi (10 yıl), Yeni Asır gazetesi (22 yıl), Star gazetesinde (1 yıl) ve Hürriyet gazetesinde (8 yıl), sanat muhabiri, kültür sanat yönetmeni, araştırmacı, köşe yazarı olarak çalıştı.  ‘Ege’de Zaman’ isimli tam sayfa sanat, kültür ve tarih yazılarıyla tanındı.

Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi’nde ‘İktisadî Devrim Tarihi dersleri verdi. Uluslararası İzmir Araştırmaları Merkezi’ni kurdu ve genel yönetmenliğini yaptı. İzmir Ödülleri’ni ilk defa oluşturdu. İzmir Kültür Gezileri’ni ilk defa başlattı. İzmir Akademisi kurmaya dönük İzmir Seminerleri’ni ilk defa tertip etti. Sayısız kurumda ilk defa İzmir Konferansları’nı sundu. 1919’da Yunan işgaline karşı ilk kurşunu atan kahramanı topluma tanıtmak için Hasan Tahsin’i Yaşatma Derneği’ni kurdu ve başkanlığını yaptı. Hasan Tahsin’in anıtının İzmir’e dikilmesinde ön planda rol aldı. Millî Mücadele üzerine TRT’de bir çok programa konuşmacı, araştırmacı ve danışman olarak imza attı. Yıllarca TRT radyolarında kültür ve tarih üzerine sohbetler düzenledi.

İzmir Tarihi ve Ege Kültürü’ üzerine bir çok kitapları, sayısız yazıları, araştırmaları, yıllarca süren seri konferansları; yurtdışında Paris’te, Yunanistan’da, İsrail’de, ABD’de İzmir’i şahsî sergileri, konferansları, panelleri ile tanıtım çalışmaları sebebiyle, 12 Haziran 1997 günü Karşıyaka Belediyesi tarafından Karşıyaka’da Bahariye Mahallesi’nde çocukluğunun geçtiği 1850 numaralı sokağa (Lise Yolu) törenle ismi verildi. 

Yine, Konak Belediyesi tarafından da,  28 Mart 1997 günü İzmir-Asansör Parkı’na törenle ismi verildi. Bu isim verilme törenleri 50 yaşında iken gerçekleşti. 

Türk Arkeolojisi’nin simge ismi Ord. Prof. Ekrem Akurgal, kendisinden ‘Ege Kültürünü Dirilten Yazar’ diye söz etti. Bazı resmî ve özel okullarda daimi ‘Yaşar Aksoy Köşeleri’ yapıldı. 

Yazarlığının 40.Yılı sebebiyle Konak Belediyesi tarafından Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde, 28 Nisan 2011 tarihinde ‘Ustaya Saygı’ töreni ile taltif edildi. 

2012 TÜYAP İzmir Kitap Fuarı’nın ‘Onur Konuğu’ seçildi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve Doğan Hızlan ile birlikte kitap fuarını açtı.

40 yıl içinde çeşitli zamanlarda birçok armağan kazandı. Yayınlanmış 40 kitabı vardır. Devamlı Basın Kartı sahibidir. İzmir’in Çeşme ilçesinde ve İstanbul’da yaşıyor. Bir kızı, 3 erkek torunu var. 

Son olarak 2015 yılında ‘Ermeni Komşum (Soykırım İddiaları ve Barış Yolu) ile ‘Kıbrıs Direnişi ve Çözüm’ (Darbeci Nikos Sampson’un Anıları ve Kıbrıs Gerçeği) isimli kitapları yayınlandı.

KUŞBAKIŞI

TANBÛRÎ CEMÎL BEY BESTELERİ:

Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı, Afyonkarahisar Belediyesi’nin mâlî desteğiyle muhteşem bir kitap-albüm hazırlamış. 14,7 X 19,5 santim ölçülerinde iplik dikişli sert kapak içerisinde 120 gram mat kuşe kâğıda renkli baskılı 70 sayfalık şık kitapta 4 adet CD bulunuyor. 

Taşranın mahdut imkânlarıyla meydana getirilen fevkalade eserin Genel Yayın Yönetmenliği’ni Burak Kaynarca üstlenmiş. Esere emeği geçenler, yapılabileceğin en mükemmelini yapabilmek için âdeta birbirleriyle yarışmışlar. Amatör bir şuur fakat profesyonel bir disiplinle çalışan ses ve saz sanatkârlarının ürünü olan CD’lerde Tanbûrî Cemîl Bey (1873-1916) tarafından bestelenmiş eserler var: Nikriz, Hüseynî, Isfahan, Ferahfeza, Hicazkâr, Mâhûr, Bestenigâr, Rast, Şedarabân, Kürdilihicazkâr, Muhayyer, Nevâ ve Sûzidilâra makamlarında Longa, Peşrev, Saz Semâîsi, Oyun Havası, Zeybek ve Sirtolar olarak 6 adet enstrümantal beste, Nihâvend, Hicaz, Sûz(i)nâk, Sultâniyegâh, Hicazkâr, Şehnâz, Segâh, Mâhûr, Müsteâr, Hüseynî, Muhayyer, Gülizâr, Ferahnâk ve Eviç makamında 19 şarkı bulunuyor. 4. CD’de ise Tanbûrî Cemîl Bey Besteleri -Belgesel, Notalar, Müzikler- yer alıyor. Denilebilir ki, Tanbûrî Cemîl Bey ile alakalı bütün bilgiler, efradını câmi, ağyarını mâni ölçülerin hudutlarını zorlayacak hacimle veriliyor.  

‘Tanbûrî Cemîl Bey Hazînesi’ diyebileceğimiz külliyatta, her biri ‘ilmî makale’ şeklindeki yazılar; Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burhanettin Çoban, Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Kanseravtuarı Müdürü Uğur Türkmen, Eserin Genel Sanat Yönetmeni Burak Kaynarca, Prof. Mutlu Torun, eserin güfte ve nota yazım-tashih işlerini üstlenen Dr. Timuçin Çevikoğlu, Dr. Okan Murat Öztürk, Cemal Ünlü, N. Serhan Aytan, Murat Aydemir, eserin Proje Yürütücüsü Yrd. Doç. Dr. Çağhan Aydar tarafından kaleme alınmış. 

Türk mûsıkîsinin gelmiş geçmiş en büyük bestekârlarından biri olan Tanbûrî Cemîl Bey, Kudretullah’dan gelen derin ve engin kabiliyetini kullanarak ve çok çalışarak zirveye ulaşmıştır. Tanbur, kemençe, Viyolonsel, yaylı tanbur ve lavta gibi sazları virtüözlere has ustalıkla kullanabiliyordu. Mükemmeliyetçi ve çalışkan bir sâzende idi. Kendisinden sonra herhangi bir sazda O’nun seviyesine yükselebilen olmuşsa da hiçbiri çok sayıda müzik âletinde aynı başarıya ulaşabilen yoktur. Özellikle taş plaklarda yaptığı taksimlerde ve icra ettiği saz eserlerinde kusursuz ve hatâsız bir icra vardır. Çok sayıda talebe yetiştirmiştir. Osmanlı şehzâdelerine mûsıkî dersleri vermiş, saz çalmalarını öğretmiştir. 

Mûsıkî dehâsı Tanbûrî Cemîl Bey, 43 yaşında iken akciğer veremi hastalığından vefat etti. Oğlu Mesut Cemil (1913-1963) Türk mûsıkîsinin mühim isimlerinden biridir. Tanbur ve kemanda üstad, viyolonselde ise virtüöz idi. Çalışmalarına Almanya’da devam etti. Batı mûsıkîsinde de üst seviyede bilgi sâhibi idi. 

Tanbûrî Cemîl Bey’ isimli küçük hacimli, dev muhtevalı eseri hazırlayanlara, gün ışığına çıkmasını sağlayanlara binlerce, milyonlarca değil, yüz milyarlarca teşekkürler… Eserin (bedeli mukabilinde) kolayca edinilebilir hâle getirtilmesi ile daha çok müzikseverin teşekkürlerini, minnettarlıkları kazanmak mümkündür.  

TÂRİH BİLİNCİ:

Yazar Abdullah Yıldız, 11,5 X 19,5 santim ölçülerinde 172 sayfalık eserinde; insanların ve toplumların geleceklerini, ilâhî mesaja göre şekillendirmek, târihin akışına vahiyle müdâhale etmek, ancak ve ancak ‘Kur’ânî târih Bilinci’ne sâhip olmakla mümkün olabileceğini ifâde ediyor. “Kur’an’dan  çıkarılacak ‘târih metodolojisi’ sâyesinde, toplumların kaderine hükmeden târihî kanunların fark edileceğini” belirtiyor. ‘Ancak bu yapıldığında, bugünü aralayıp geleceğe yön verilebilir’ diyor. 

PINAR YAYINLARI: Çatalçeşme Sokağı, Nu: 27/2 Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-520 98 90, Belgegeçer: 0.212-527 06 77 e-posta: [email protected]  www.pinaryayinlari.com  

İSTANBUL’UN 100 SÜRELİ YAYINI

Taşı toprağı kültür olan bir şehirde yaşamak, her gün dünyanın gözbebeği bir şehirde hayata karışmak, farkında olanlar için benzersiz bir duygudur. Bu duygunun gelişerek ‘İstanbul aşkı’ hâline dönüşebilmesi, ancak İstanbul’u bir ‘kültür şehri’ yapan eserleri okumakla mümkün olabilir. 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. ‘İstanbul’un Yüzleri’ isimli yayın serisi ile ‘İstanbul aşkını geniş kütlelere yaymaya çalışıyor. ‘İstanbul’un 100 Süreli Yayını’ isimli, 16,5 X 24 santim ölçülerinde 127 sayfalık eser, bu maksatla hazırlanmıştır. 

Ergun Çınar’ın hazırladığı eserde, Türkler tarafından 1849 yılında yayınlanan ilk dergi Vekayi-i Tıbbiye’den başlayıp günümüze kadar devam eden ve sahâsında ciddî bir boşluğu dolduran İstanbul’un 100 süreli yayını okuyucuya tanıtılıyor. 

İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KÜLTÜR A. Ş. YAYINLARI:    

Maltepe Mahallesi, Kültür Parkı Osmanlı Evleri, Zeytinburnu 34010 İstanbul. Telefon: 0.212-467 07 00  

Belgegeçer: 0.212-467 07 99 e-posta: [email protected]  www.kultursanat.org

KISA KISA…KISA KISA…

1-OSMAN GAZİ: Melek Akçiçek. Bilgeoğuz Yayınları. 

2-DİVANYOLU: Beşir Ayvazoğlu. Ötüken Neşriyat.   

3-KARANLIKTA BOLERO: Erkan Sarıyıldız / Destek Yayınları.  

4-TEŞKİLAT-I MAHSUSA’DAN KUVA-YI MİLLİYE’YE: İhsan Aksoley, Mehmet Hastaş. Timaş Yayınları.   

5-GÖKŞİN / TUNÇ ÇAĞINDA AŞK: Reha Oğuz Türkan. Altın Kitaplar. 0.212-513 63 65