SPOR YÖNETİM SANATI

Sağlık ve spor bağlantısını en mükemmel şekilde ortaya koyan güzel bir atasözümüz var: ‘Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.’ 

Mustafa Kemal Atatürk, ‘Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlâklı olanını severim.’ Diyor. 

Berceste olarak kabul edilebilecek bu iki cümlenin doğruluğu, uzmanlar tarafından da teyid ediliyor. Diyorlar ki: ‘İnsanlarda ruhî, fikrî ve bedenî inkişafın sağlanması için beden eğitimi yapılmalıdır.’

İlk, orta ve lise seviyesindeki okullarımızda beden eğitimi dersleri, asker ocağında beden eğitimi saatleri vardır. 

Bedenle alakalı hareketler, planlı bir şekilde yapılır ve günlük hayatın bir parçası hâline getirilirse, yaşayışımız sağlıklı ve huzurlu olur, bedenimizle ilgili şikâyetlerimizin en aza indirilir. 

Beden eğitimi aynı zamanda, ‘spor’ kelimesini akla getiriyor. 

Spor, insanların ruh ve beden sağlığını kalıcı hâle getirirken, belli kaidelere göre ve rekabet ölçülerinde mücâdele etmek, başarabilme arzularını diri tutmak, dayanışma alışkanlığı kazandırmak, üstün olma şuurunu geliştirmek gibi faydalar sağlar. Spordaki başarabilme arzusu ve üstün gelme şuuru, hayatın her safhasında tatbik edilirse, aşılamaz gibi görünen engeller aşılır, ferdî ve topyekûn kalkınma kolaylaşır. 

Günümüzde spor, sâdece spor değildir. Turizm, reklam ve tanıtım ile eğlence sektörüne, ticârî ve iktisâdî hayata, şahıslar ve milletler arasındaki münasebetlerin gelişmesine büyük tesirleri vardır. Bunlar, henüz tam mânâsıyla incelenebilmiş ve neticeleri tespit edilebilmiş değildir. 

Spor teşkilat ve organizasyonlarının hedeflerine ulaşabilmesi ve en yüksek seviyede fayda sağlanabilmesi için ilmî metotlar kullanılmasında zarûret vardır.

Bu hakikatin fark edilmesinden sonradır ki dünyâdaki gelişmeler paralelinde ülkemizde de devlet ve özel sektör olarak spor yüksek okulları, fakülteler, enstitüler açılmıştır. 

Doç. Dr. Bilge Donuk, bu alanda feyizli çalışmalar yapan ve kitap hâlinde eserler veren genç bir ilim adamımızdır. 

Spor Yönetim Sanatı isimli eseri, Kasım 2016’da yayımlandı. 12,2 X 19,5 santim ölçülerinde, 207 sayfalık kitap, 115 adet yerli ve yabancı eserin incelenmesi suretiyle hazırlanmış. 

Yaptığı işe verdiği ehemmiyetin ve gösterdiği titizliğin yüksek derecesini, ilk sayfalarında yer alan ‘Önsöz’de görmek mümkün: 

‘Modern yönetim; gelişimi boyunca birçok problemlerle uğraşmış, bunun sonucunda iş hayatında disiplini, verimliliği, kaliteyi, hızı ve başarıyı sağlayacak yöntemler geliştirmiştir. Kurumların hayatta kalması, değişen iç ve dış çevre şartlarına uyumlu olması ve rakipleriyle rekabet edecek çağdaş yönetim tekniklerini kullanması ile mümkün olacaktır. Bu yüzden değişim ve profesyonelleşme kaçınılmazdır.

Türkiye’de spor, diğer iş sektörlerinde uygulanan yönetim modelleri ile yönetilmeli, spor yönetimi konusunda eğitim görmüş profesyonel yöneticiler ile çalışılmalı ve kişilere bağlı kalmadan müesseseleşmiş bir yapıya geçilmelidir. Bu vizyonun ortaya konulması günümüzde bir mecburiyet hâline gelmiştir. Spor yönetiminde, genel yönetim anlayışının ilke ve prensiplerinin uygulanmasını hedefleyen bu kitap içinde ilk olarak insan ve yönetim konusu incelenmiş, daha sonra spor yönetimi, spor pazarlaması, stratejik spor yönetimi, sporda çağdaş yönetim modelleri, spor işletmeciliği ve spor yönetiminde ahlâk konuları hakkında bilgiler verilmiştir.’ (s: 9)

Anlaşılıyor ki Bilge Donuk, spor kulüplerinin Anonim Şirket hâline gelmesi keyfiyetini de göz önünde bulundurarak onlara, geliştirdiği ilmî metotlarla başarı ufuklarına giden kapılar açmıştır. 

Anonim şirket hâline gelmiş kulüplerde amatör veya profesyonel olarak müsabakalara katılan sporcularda, belli bir kabiliyet bulunması ve bunu belgelendirmesi gerekirken, onlara âmirlik yapacak, yönlendirecek şirket yöneticilerinde hiçbir özellik aranmaması meselenin ciddiyeti ile bağdaştırılamazdı. Hatırlanmalı ki, şirket idârecileri, sporcuları eğitecek, müsabaka sırasında taktik verecek çalıştırıcıları ve hocaların da âmiridir. Seyirci bile bunun bilincindedir ve tuttuğu takım puan kaybettiğinde, ‘yönetim istifa’ diyerek menfi tezâhüratta bulunmaktadır. Ümit edilir ki, ‘Spor Yönetim Sanatı’ isimli kitabı eline alıp, ders çalışır gibi okuyanlar, sözü edilen tezâhürata muhatap olmayacaklardır. 

Sekiz bölümden meydana gelen kitabın ‘İnsan ve Yönetim’ başlıklı birinci bölümünde, mezar taşında; ‘Burada kendisinden daha akıllı insanları çalıştıran birisi yatıyor’ cümlesi ile hatırlanan Andrew Carnegie (1835-1919) isimli İskoç asıllı Amerikalı iş adamının bir başka cümlesi yer alıyor: ‘Yaşım ilerledikçe, insanların söylediklerine daha az önem veriyorum. Yaptıklarına dikkat ediyorum.’ (s: 11) 

Ve devamında Carnegie’den altın değerinde birkaç cümle daha… Hepsi, ‘mısra-ı berceste’ olarak hatırlanacak kıratta. 

Kitapta alt bölümleri de bulunan diğer bölümlerin başlıkları; ‘İnsan ve Yönetim’, ‘Spor Yönetimi’, ‘Spor Pazarlaması’, ‘Stratejik Spor Yönetimi’, ‘Sporda Çağdaş Yönetim Modelleri’, ‘Spor İşletmeciliği’, ‘Spor Yönetiminde Ahlâk’ olarak sıralanıyor. 

Son bölümünde, ‘etik’ ve ‘ahlâk’ arasındaki kavram karmaşası ele alınıyor.  (s: 193-199)

Kitaptan, pek çok kişinin alakasını çekecek tadımlık bir bölüm: 

‘Sporculuğu, kaptanlığı, yöneticiliği ve başkanlığı ile târihin en büyük Fenerbahçelilerinden biri olan Zeki Rıza Sporel, başkanlığı döneminde bir gün Moda Deniz Kulübü’nde birkaç arkadaşı ile beraber otururken, Fenerbahçe’nin yöneticilerinden biri gelir. Zeki Bey’in yanına yaklaşarak yavaşça bir şeyler söyler ve bir kâğıt parçası uzatır. Kâğıda şöyle bir bakan Zeki Bey, yüksek bir ses tonu ile sorar: ‘Nedir bu?’ Cevap da yüksek bir sesle verilir: ‘İzmir’deki maçımız için ... Bey’i hakem tâyin etmişler. Bu adam bizim aleyhimizdedir. Değiştirilmesini istiyoruz efendim.’ Başkan elindeki kâğıdı masanın uzak köşesine doğru atar ve ‘Sen Fenerbahçe’sin. Ne yapar sana hakem? Bir golünü saymaz. Sen Fenerbahçe isen yenisini atarsın. Atamadın mı, yenilir gelirsin İstanbul’a. Fenerbahçe böyle dilekçe ile bâzı makamlara yalvararak kendini korumaya uğraşmaz. Gidin. Hakem haksızlık ederse, yenilin gelin karşıma. Ama başınız dik olarak gelin. Yalvarmış, yakarmış insanlar olarak değil…’ (s: 198)

ÖTÜKEN NEŞRİYAT: 

İstiklal Caddesi Ankara Han Nu: 65/3 Beyoğlu 34433 İstanbul.  Telefon: 0.212-251 03 50 

Belgegeçer: 0.212-251 00 12 www.otuken.com.tr  e-posta: [email protected]

Doç. Dr. BİLGE DONUK:

1977 yılında Adana’da doğdu. İlköğretim ve lise eğitimini İstanbul’da tamamladıktan sonra, lisans öğrenimini Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Spor Yöneticiliği Bölümü’nde tamamladı.

2000 yılında girdiği Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Spor Yöneticiliği Yüksek Lisans programından 2003’te mezun olduktan sonra, aynı yıl aynı programda doktora eğitimine başladı. 2006’da bu programdan mezun olarak ‘Doktor’ unvanını aldı. 2001’de ‘Araştırma Görevlisi’ olarak başladığı İstanbul Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi, Spor Yönetim Bilimleri Anabilim Dalı’nda 2009’da ‘Yardımcı Doçent’ oldu. 2012 yılında Sosyal, Beşerî ve İdîrî Bilimler Temel Alanı ‘Yönetim ve Strateji’ bilim alanında ‘Doçent’ unvanını aldı. Görevine hâlen İstanbul Üniversitesi’nde devam etmektedir.

Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi Üyesi olan Donuk, Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi Fair Play Komisyonu Başkan Yardımcılığı ve 2011’den itibaren de Tenis Federasyonu Eğitim Kurulunda görevine devam etmektedir. Donuk 2005-2009 yılları arasında Basketbol Federasyonu Eğitim Kurulu’nda görev yapmıştır. Ayrıca 2013 yılında Mersin’de düzenlenen Akdeniz Oyunlarında ‘Gönüllüler Koordinasyon Birim Sorumlusu’ görevini üstlenmiştir.

2005’te ‘Spor Yöneticiliği ve İstihdam Alanları’, 2006’da Fatih Şenduran ile birlikte ‘Futbolun Anatomisi’, 2007’de ‘Liderlik ve Spor’, 2008’de ‘Yönetim İstifa’ ve 2011’de Erdoğan Arıpınar ile birlikte ‘Fair Play’ adlı kitapları yazdı.

Millî ve milletlerarası dergi ve kongrelerde spor yönetim bilimleri alanında yayınları bulunan Donuk, evli ve bir çocuk babasıdır.  

DERKENAR 1:

‘AHLÂK’ VE ‘ETİK’ KELİMELERİ HAKKINDA

OĞUZ ÇETİNOĞLU

Lügatlerde ve ansiklopedilerde ahlâk kelimesi şöyle açıklanıyor:

Misalli Büyük Türkçe Sözlük1: 1-İnsandaki iyi veya kötü huylar, tabiat. 2-İyi huylar, insanı mânen yükselten iyi tabiatler, faziletler, 3-Bir toplumda kişilerin davranışlarını düzenleyen ve herkesin uyması gereken kurallar. 4-Ahlâk bilimi.

Doğan Büyük Türkçe Sözlük2: 1-Huylar, tabiatlar. 2-İnsanın yaratılışından gelen ve cemiyet içinde yaşanarak kazanılan iyi ve güzel huylar, etik, aktöre. 3-İnsanın yaradılışından gelen hususiyetler ile Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Şerif’te sınırları çizilen, insanların iyiliğini ve mutluluğunu hedef alan kaidelerin hayata geçirilmesiyle kazanılan iyi ve güzel davranışlar bütünü. 4-Konuyla ilgili felsefe alanı. 

Ötüken Türkçe Sözlük3: 1-İnsanın doğuştan getirdiği huylarla sonradan kazandığı mânevî yapısını sergileyen bir takım davranış ve tavırlar; aktöre, edep. 2-İyi özellikler; güzel huylar, fazilet, erdem, hüsnühal. 3- Allah’ın insanı yaratış fıtratına uygun davranışlar bütünü. Tabiat.  

Temel Türkçe Sözlük (Kâmûs-ı Türkî)4: 1-İnsanın yaradılıştan sâhip olduğu veya terbiye ile kazandığı nitelikler. 2-İyi huylar, övgüye lâyık davranışlar. 3-Felsefenin ahlâk ve terbiyeden bahseden kolu. 

Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Sözlük5: 1-İnsanda bulunan rûhî ve zihnî haller. 2-İyilik etmek ve fenâlıktan çekinmek için tâkibi lâzımgelen usul ve kaideleri öğreten ilim. 

Dînî Kavramlar Sözlüğü6: …İnsanın iyi veya kötü olarak nitelendirilmesine sebep olan mânevî vasıfları, huyları ve bunların etkisiyle ortaya koyduğu irâdeli davranışların bütünü. İslam ahlâkının kaynağı Kur’an ve sünnettir. 

Türkiye Diyânet Vakfı İslam Ansiklopedisi7: Dînî Kavramlar Sözlüğü’ndeki târifin aynısı, çok geniş açıklamalarla verilmiştir. Açıklamalarda, ahlâk ile helal-haram kavramları hakkında yakın bir bağ bulunduğu belirtilmektedir. (C: 1, s: 1-14) 

Türkçe Sözlük8: Bir toplum içinde kişilerin benimsedikleri, uymak mecburiyetinde bulundukları davranış biçimleri ve kuralları. Aktöre, töre, etik. 2-Belli bir toplumun belli bir döneminde bireysel ve toplumsal davranış kurallarını saptayan ve inceleyen bilim. 3-İyi nitelikler, güzel huylar.

Etik kelimesi:

Misalli Büyük Türkçe Sözlük: 1-Ahlâkla ilgili, ahlâkî. 2-Ahlâk ilmi, ahlâk felsefesi, ahlâkiyat, ilm-i ahlâk. 

Doğan Büyük Türkçe Sözlük: Ahlâk, ahlâk bilgisi, ahlâk bilimi, ilm-i ahlâk, ahlâkıyat, ahlâk felsefesi 

Ötüken Türkçe Sözlük: 1-Ahlâk bilimi, Ahlâ kla ilgili.  

Temel Türkçe Sözlük (Kâmûs-ı Türkî): Etik kelimesine yer verilmemiştir.   

Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Sözlük: Etik kelimesine yer verilmemiştir.

Dînî Kavramlar Sözlüğü: Etik kelimesine yer verilmemiştir.   

Türkiye Diyânet Vakfı İslam Ansiklopedisi: Etik kelimesine yer verilmemiştir.  

Türkçe Sözlük: Ahlâk, ahlâksal, ahlâki, 2-Törebilim, ahlâkbilim. 

1İlhan Ayverdi. Kubbealtı İktisadî İşletmesi:1. Baskı, Ocak 2010  

2Mehmet Doğan. Yazar Yayınları: 25. Basım, Haziran 2014   

3Yaşar Çağbayır. İstanbul 2007  

4Mertol Tulum. Tercüman Gazetesi’nin Yayını  

5Ferit Devellioğlu. Aydın Kitabevi, Ankara 1986 (7. Baskı)    

6Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları. Heyet tarafından hazırlanmıştır. Ankara 2006   

7Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanmıştır. İstanbul 1988   

8Dil Derneği Üyeleri tarafından hazırlanmıştır. İkinci Baskı Ekim 2003, İstanbul 

*   *   *

‘Ahlâk Nizamı’ ve ‘İsyan Ahlâkı’ isimli eserlerin yazarı Prof. Dr. Nurettin Topçu, Türkiye’de ahlâk sâhâsında doktora yapmış ve doçent olmuş ilk kişidir. 

Nurettin Topçu’ya göre ahlâk, insan hareketlerinin metafiziğidir. Prensipleri ister dine isterse de başka bir şeye dayansın her ahlâk, bir kıymetler sistemine bağlı olup metafizik karakterini de buradan almaktadır. Zira hiçbir ahlâk tamamen deneyler tarafından ortaya çıkarılmış değildir. Ahlâk, aynı zamanda dinî olgunluktur; hayvanî hayattan insanî hayata yükseliştir. Ahlâkın ilke ve prensipleri dinî kurallara dayanır.(1)

Topçu, İslâm’ın özünün ve esasının ahlâk olduğunu ısrarla belirtiyor ve şöyle devam ediyor: Din ile ahlâk birbirinden ayrılamaz. Dini ahlâktan veya ahlâkı dinden ayırmak ve ayrı görmek, insanın iç dünyasını kendisinden ayırmak demektir. Çünkü ahlâk temelde dini olgunluktan farklı bir şey değildir. Müslüman olmak aynı zamanda İslâm ahlâkına sâhip olmaktır, onu kendi hayatında yaşamak ve yaşatmaktır. Hz. Peygamber, Müslümanlığın huy güzelliği olduğunu söylemek suretiyle bu durumu açık bir şekilde ortaya koymuştur.

İslâm ahlâkının sabır, şükür, af, adalet ve eşitlik gibi birçok prensibi vardır. Topçu’ya göre bu prensipler gerçekte üç temel ilkeye dayanmaktadır: Bunlar da hürmet, merhamet ve hizmettir.

Hürmet; Allah korkusu, insanın yaptıklarının hesabını vereceğinin bilincinde olmasıdır. İnsan bir harekette bulunurken bu bilinçte olmalıdır. Hürmetin bütün varlıklara gösterilmesi gerekir. Bu öyle bir cevherdir ki, istesek de istemesek de gerektiği yerde mutlaka ortaya çıkar. Her halükarda insan onun varlığını hissetmekten kendisini alı koyamaz.

Merhamet; her şeyin, her varlığın ve özellikle her insan ruhunun nefsimizden ziyâde sevilmesidir Bu duygu, hürmetin insanın benliğinden taşarak âleme yayılması sonucu meydana gelmektedir.

Hizmet; ruh olarak nefsinden taşıp başka insanlara yayılmak suretiyle, Allah’ı aramaktır. Her samîmi ve menfaatsiz hizmet, hareketlerimizle Allah’ın aranmasıdır. 

(1)Nurettin Topçu. Kültür ve Medeniyet: Hareket Yayınları, İstanbul 1970.  s: 52-60                                                                                                                  İslâm Ahlâkının Esasları: Hareket Dergisi, S: 36 (Aralık 1968), s: 8. 

İslâm ve İnsan: Hareket Yayınları, İstanbul 1969, s: 53-54 ve 97

Ahlâk ve etik kelimeleri umumiyetle birbirlerinin yerine kullanılabildiği gibi, farklı anlamlarda da kullanılabilmektedir. Bu iki kavramın birbirine karıştırıldığı durumlar da olmaktadır. Bir anlam karmaşası yaşanmaktadır. Bir konuda kavramların mâmâları açıklanmadan yorum yapılması yanlış anlamalara yol açmaktadır. Nurettin Topçu, ‘ahlâk’ kavramının açıklamasını, hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak tarzda yapmıştır.

Etik kelimesini kullanmayı tercih edenlerin kullandıkları kelime hakkında yapılmış tatminkâr bir açıklamaya rastlamak mümkün değildir. Dikkat edilirse etik kelimesini sol kültürün kaygan zemininde kıvrak hareketler sergileyenler tarafından kullanılmaktadır. Bir kısmı gafletten, bir kısmı kasten kullanmaktadır. Her iki grup da, ahlâk kavramının gücünü dinden, etik kelimesinin vicdandan aldığı gerçeğini ya bilmiyorlar veya tehâcül-i ârifâne ardına sığınıyorlar.  

‘Ahlâk’ kelimesi, Müslüman Türk’ün ahlâkla alâkalı meramını en doğru şekilde, bütün derinliği ve enginliğiyle ifâde etmek için kâfidir. Bu sayfa, aksini iddia edenlerin görüşlerine açıktır.    

DERKENAR 2:

‘SEL’ – ‘SAL’ EKLERİ

‘-Sel’ ve ‘-sal’ ekleri dilimize Fransızcadan bulaşan iki nisbet ekidir. İki bukalemun veya iki yılışık yabancı...

Bundan 40 -50 yıl önce ‘-sel’li ‘-sal’lı kelime sayısı 5-10 civarındaydı: ‘Siyasal-Kamusal-Kutsal-Ulusal-Evrensel’ gibi…

Şimdi her kelimenin arkasına bu ‘-sel’ ve ‘-sal’ ekleri yapıştırılıyor. Bu iki ek, her kelimeyi Türkçeleştiren müthiş iki sihirbaz!

Öyle bir sihirbaz ki, Arapça olan ‘târih’ kelimesine, Fransızcadan alınan ‘sel’ ekini koyup ‘tarihsel’ yazdığınızda, Türkçe bir kelime elde ediyorsunuz. 

Bütün kelimesi Türkçe, ‘sel’ Fransızca eki ile yapılan ‘bütünsel’ kelimesi hangi dilden?

‘Sel’, ‘sal’ ekleri hiç lüzumu yokken de kullanılıyor: ‘Sanatsal’ gibi… Şeytanın aklına taş getirmek gibi olacaksa da… ‘Sabahsal kahvaltısal etkinlikten sonra  ‘sporsal’ uğraşlara yönelsek…  ne olur? 

‘Bölge meseleleri’ yerine ‘bölgesel sorunlar’ oluyor da ‘bölgesel vâli’ neden olmasın? ‘Evsel atıklar’ var da neden ‘evsel köpekler’ yok? 

Sonra gelsin, ‘otelsel binalar’, ‘giysisel gereksinimler’… 

Dil vandallarına diledikleri gibi kelime uydurma selâhiyetini kim veriyor? 

Dil böyle çökertilir, dil böyle yok edilir.

Dilimizi kaybedersek, candan aziz vatanımız dâhil, kaybedilecek hiçbir değerimiz kalmamış demektir.

(Yavuz Bülent Bâkiler. Sözün Doğrusu 1: Türk Edebiyatı Vakfı Yayını, Birinci Baskı, s: 224-232’den faydalanılmıştır.)