“Maçlardan önce İstiklal Marşı okunmasın” diyen diyene son günlerde. Ne oldu, ne oluyor da bu sesler yükseliyor. Tepeden tırnağa bir kahramanlık manzumesi olan Milli Marşımızdan, neden bu anlamsız gerekçelerin arkasına saklanarak korktuklarını anlayamıyorum…
Evet, dünya üzerinde bu uygulamanın yani, maçlardan önce ulusal marş okunmasının yapıldığı başka bir ülke yok. Yalnızca Amerikan Beyzbol Ligi’nde bu uygulamayı gördüm.
Olmasın arkadaş, bunun başka bir uygulaması olmasın. Olmak zorunda mı? Milli marşımızın okunması, kimi ve neden rahatsız eder acaba anlamıyorum.
Sakın kalkıp da, “Bu ülkede Türk, Kürt, Çerkez, Laz vb. birlikte yaşıyoruz. Bu ayrımcılığa ne gerek var” gibi saçma sapan bir düşünceyi de aklınızdan geçirmeyin. Bir ülkenin içinde etnik kökeni farklı insanlar bir arada ve üst kimlikle birlikte yaşarlar. Aslolan üst kimlik ve o üst kimliğin oluşumundaki unsurlardır. Bunların başında da ulusal marş gelir. İşte size Amerika Birleşik Devletleri örneği; Ülkede yaşayan çok sayıdaki milliyet mensubu, özünde köküne olan bağlılığına karşın, üst kimlik anlamında ABD Bayrağı ve Ulusal Marşı’na kayıtsız şartsız bağlıdır. Herhangi bir yerde ABD Ulusal Marşı’nı duyduğunda, sağ elini kalbinin üzerine götürür ve saygı duruşunu gösterir.
İşte dışarıda hal böyleyken, bizde çok uzun zamandır liglerimizde oynanan maçlar öncesinde okunan İstiklal Marşı milletin ağzına sakız oldu gitti. Televizyon programlarından, gazete sütunlarına kadar bir kesim bu uygulamanın kaldırılması yanlısı. Bunlar arasında, hakemlik serüveninden çok, düdüğü bıraktıktan sonra girdiği medya kulvarında ünlenen Ahmet Çakar başı çekenlerden. Çakar, Beyaz TV’de çıktığı programda, Rasim Ozan Kütahyalı gibi, futbol özürlü ancak bu durumun farkında olmayan, ancak her nedense bir futbol programının asal figürü konumunda birisiyle birlikte bu işin baş savunucusu durumunda.
Gelecek haftalarda o da dahil olmak üzere, bazı televizyon programlarına dair bir yazı yazmayı planladığımı hatırlatıp, diğer İstiklal Marşı antipatizanlarını kısaca hatırlatmak istiyorum.
İlhan Cavcav… Gençlerbirliği’nin başkanı. Seksene ulaşan yaşına karşın, koltuğunu kimseye bırakmak gibi bir niyeti olmayan Cavcav maçlarda okunan Milli Marş için, “Buna kimse cesaret edemiyor. Ben cesaretle konuşuyorum. Milli marşların söyleneceği yer, sporcuların veya maçlardan önce söylenecek yer değildir. Başta Spor Bakanımız, Futbol Federasyonu Başkanımız kesinlikle maçlarda söylenen Milli Marşımız liglerden kesinlikle kaldırmalıdır. Milli maçlarda kesinlikle saygı duyuyorum. Üçüncü Lig'de maç oynanıyor İstiklal marşı. Gazetede okudum, İstiklal Marşımıza ıslıklar çalınmış. Bu milletin bir evladı olarak, bu millet için çalışan, ülkemin, memleketimin selameti için çalışan ve uğraşan bir sanayici olarak yarın bir gün bu olayların çoğalması ülkemizde olaylara, kargaşalara sebebiyet verebilir” demiş.
Allah’ını seversen İlhan ağabey bir kısım dengesiz ıslıklıyor diye İstiklal Marşı’nı okumaktan mı vazgeçelim? O zaman vefat edenler için gerçekleştirilen saygı duruşlarında da benzeri şeyler, ıslıklama, yuhalama gibi şeyler oluyor. O zaman saygı duruşu da kaldırılsın. Böyle boş bir tezle böyle bir öneride bulunulabilir mi?
Aksine daha fazla katılımla, daha da yüksek bir tonda okuyalım Milli Marşımızı. İnadına, gururla, onurla, şerefle okuyalım. Hançeremiz yırtılasıya okuyalım. Böyle yapalım ki, bazı ‘entel dantel’ yaratıklara da kapak olsun.
Neyse… Yutkunuyor ve noktalıyorum. Dünya coğrafyasının bu en kıymetli konumundaki yerini ilelebet koruyup, sonsuza dek yaşayacak olan Türkiye Cumhuriyeti’nin naçiz bir vatandaşı mensubu olarak buradan herkese sesleniyorum; Korkmayın, ne İstiklal Marşımızdan, ne Ay Yıldızlı bayrağımızdan, ne de Ulu Önder Atatürk’ten bu ülkeye ve onu oluşturan hiçbir unsura zarar gelmez. Gelmeyecektir de…
Hoşçakalın...