Bir acayip derde düştüm herkes gider kârına, 
Bugün buldum bugün yerim,Hak kerimdir yarına. 
Zerrece tamahım yoktur şu dünya varına,
Rızkımı veren Hüda'dır kula minnet eylemem.
Ey Nesimi Can Nesimi ol gani mihman iken, 
Yarın şefaatarım Ahmed-i Muhtar iken,
Cümlelerin rızkını veren ol gani settar iken,
Yeryüzünün halifesi HÜNKÂR'a  minnet eylemem.
Anadolu'da yaşayan meşhur iki Nesim'i olduğu rivayet edilir.
Yukarıda şiirini yazdığım muhterem için Seyyit Nesimi derler.
Ama Nesimi,Seyyitlik gibi kıldan tüyden işlerle uğraşacak biri değildi.
Hakkında fazla bilgi yok aslında Nesimi'nin.
Lakin acısını anlayabiliyorum.
Hakkında kısa bilgiler;
"Nesimi, hep zındıklıkla, sapkınlıkla suçlanmış, ancak onun görüşlerine kimse yanıt verememiş, bu bilinçsiz, tavır Halep Müftüsü’nün cahil fetvasıyla derisi yüzülerek, cahil ve canilerin ödüllendirilmesi yolu seçilmiştir.
Halkın gözü önünde derisi yüzülerek ortalığa bırakılan Nesimi yine de düşüncelerinden ödün vermemiş, yüzülen derisini sırtına örtünerek Halep sokaklarında insanların korkunç bakışları arasında yürümeye devam etmiştir. 
Hatta şöyle bir söylenti kulaktan kulağa yayılarak bugünlere ulaşmıştır. 
Nesimi yüzülürken hıncını alamayan fetva müftüsü şöyle demiş “Bunun kanı pistir, bir uzva damlasa o uzvun kesilmesi gerekir. Tam bu sırada Nesimi’nin bir parça kanı katil müftünün şahadet parmağının üstüne sıçramış. Meydanda bulunan halk, 
“Müftü Efendi fetvanıza göre parmağınızın kesilmesi gerekir.”
Bunu duyan Katil Müftü Neshe gerekmez diyerek parmağındaki kanı yıkayarak ortadan kaldırmıştır. Bunun üzerine Nesimi şöyle seslenmiş:
Zahida bir parmağın kessen dönüp halktan kaçar
Gör bu miskin aşığı serpa sayarlar ağlamaz."
Sevgili Dostlarım;
Ritüeli din sayan şekilci müslümanlar her devirde vardı, olmaya da devam edecek.
Hepsi unutulacak ama Nesimi kalacak. Kimi mesleği ile anılır, kimi adıyla.
Birine Müftü, birine Nesimi diyoruz.
Herkes müftü olabilir ama kim nesimi olabilir!
Kim yüzlerce sene sonra bir gönül de fırtına kopartabilir?
Tabiki Nesimi!
Tabiki Hallacı Mansur!
Çok konuştum cehaletimle söz Nesimi'de!
Ben melamet hırkasını kendim giydim eynime
Ar u namus şişesini taşa çaldım kime ne 
Haydar Haydar taşa çaldım kime ne
Sofular haram demişler aşkımın şarabına
Ben doldurur ben içerim günah benim kime ne
Haydar Haydar günah benim kime ne
Gah çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi
Gah inerim yeryüzüne seyreder alem beni
Haydar Haydar seyreder alem beni
Nesimi''ye sorsalar ki yarin ilen hoş musun
Hoş oluyum olmuyayım o yar benim kime ne
Haydar Haydar o yar benim kime ne...
Kısaca dostlarım;
Kendimiz olamadık.
Biz olamadık.
Beynimiz bizim olmadı.
En uç yaşayanımız bile, teslim etti kendini lanet olası sisteme.
Adam gibi sevemedik.
Yarin yanağı haram, insanın kanı helaldi.
Ucuz yaşadık.
Olay yaşadık.
Kolay yaşadık.
Ama yaşamadık.
İnsan cenneti, diğer insana dünyasını cehennem ederek aradı.
Yarin yanağından başka herşeyi paylaşan Şeyh Bedrettin olmaktı hayat.
Sevgili ile araya aracı koymayan Nesimi olmaktı...
Sevgiliye sınır koymayan mevlana olmaktı.
Olamadık!
Doğru yolda olana selam olsun!