Ataköy’de sahiller vardı E blokları deniz görür.

Biraz ilerisinde Yeşilköy’e doğru geniş bir alan ve dibinde ıslah edilemeyen asi Ayamama deresi …

1999 depreminde bizi misafir eden alan. Deprem toplanma yerimiz…

Deprem bitti anma törenleri her yıl devam etti.

Devam eden başka şeyler de vardı.

Vatandaşların imara açılmasını istemediği  dönüm dönüm arazilere betonlar yükseldi.

Saklanamayan, blokların arasında ne olursa olsun, and içilmişcesine kepçe atılan alanlar.

Depremde barınacağımız tek alan pankartlarıyla inançlı ama sonu fos çıkan eylemler.

Derken deprem zamanlarında bizi  misafir eden o geniş alana Ataköy Konakları’nı çıkıverdiler- 70 lerde oraları bataklıkken babam ve abim upuzun çizmeleriyle ava giderlerdi- derenin sivrisinek ve kokusuna aldırmadan kapış kapış satın alındılar.

Yıllar geçti o sözüm ona deniz gören o milyon dolarlık konakların önünde Fibonacci Sayı Dizisini aratmayan yüksek yüksek binalar, oteller ot gibi bitmeye başladı. Taaa rahmetli Tarık Akan’ın gençlik yıllarında denizinde cankurtaranlık yaptığı alanlara kadar.

Teknoloji bu kazıkla doldur denizi geç ön sıraya. Protokol falan yok. Her gelen bir ön sırada. 

Deniz Floraları  mı o da ne ?

Orası senin burası benim, hazırlayın ceset torbalarını ben burayı da imarlaştırdım mantığı tam gaz. Ada’sı Moda’sı İstanbul can çekişiyor dostlar. Kangren… yok metastas vaziyette !

İstanbul dışına doğaya her koşuşumda benden önce yer kapan HES’e gıcık olurken İstanbul yaşayamayacak hale gelindi. Çöken binalar, sigorta için yakılan eski evler, imara açılan toprakcıklar, kazıklı yollar, bilinçsiz yıkılan asbest saçan binalar, her yere metro tünel telaşı inşaatları… Yıldık yani.

Hasta boğazını temizleyip temizleyip havadan tüküren tükürene. Kanserler, virüsler…

Son olarak duyarlı vatandaşlar, Yeşilyurt sahilinde rant isyanında… Denize sıfır 31 dönümlük arazinin imara açılmaması için tepki veriyorlar. Yeşillikleri yok  edip edip  suni parklar oluşturan ve içine  “Yeşili koparma” gibi yazılar koyan zihniyet, gerçekten akla zarar!

Bakın habere; İstanbul’da halkın depremde toplanma alanı olmasını istediği ancak üzerinde milyonluk konut projesi inşaatının başladığı Küçükyalı’da ki arazinin imar planı değişikliği  yapılıp kat yüksekliği serbest bırakıldı. 

Düşey mi yatay mı ilerlesek, yazık ya kararsızlık da kötü!

Acaba bu hafta Ataşehir’de okul bahçesinde ki istinat duvarı niye  çöktü?

Tüm bu yanlışlıkların sebebi, Kadın olabilir mi? 

Günah Keçileri Kadınlar!!! Sizi gidi sizi… 

Kot giyip günaha davet çıkarırsınız ha.

Bakın İstanbul’da imarın anayasası değişiyormuş.

“Kot’la ihanete son” 

Müteahhitlerin şehri bu yönde istismar edip acımasız bir şekilde ihanet etmeleri de son bulacak

Ha kadında ki kot ha arazide ki…

İstanbul’u kadına benzeten Fatih Sultan Mehmet meğer  çok haklıymış.

… 

Şimdi güzel ama iç acıtan bir habere desteğinizi isteyeceğim.

Ordu Ulubey’de yaşayan Cumaittin Turap, 12 yıl önce köyünde kurduğu gözlemevine sahip çıkan olmazsa kapatacağını söylemiş. C.Turap, 6 yaşında izlediği bir ay tutulmasıyla  teleskop ve uzaya merak salmış. 1969 da İsviçre’de çalışmaya gitmiş ve 1994 yılında ülkeye döndüğünde yanında getirdiği teleskoplarla Sayacabaşı’nda köyüne gözlemevi kurmuş. Ama öğrenci ve öğetmenlerin bu konuda ki tüm bilgileri bulabileceği yere ilgi yokmuş.

Biz anlamayız iyilikten bilimden a amcacığım, gider İsviçre’de görürdük- maksat hava olsun- sağol da  ne zahmet ettin!

Dedim size yeni yıl geldi ama sorunlarımızı silivermedi, eşek depsin gendini!

(Kıbrıs’lı canım arkadaşlarıma da selam oldu.)