İsmet İnönü, iktidarı Demokrat Parti’ye kaptırıp müzmin muhalefet pozisyonuna düştükten sonra bir türlü halkın teveccühüne mazhar olamamış, seçimlerden de umudunu kesmişti.

1959 yılında TBMM’de yaptığı hararetli konuşmada “Şartlar tamamlandığında halklar için ihtilal meşru bir haktır. O zaman sizi ben bile kurtaramam”  diyerek meydan okurken, aslında “kendisine hükümet üstü, fakat hükümeti indirecek güçlerden de aşağı” bir pozisyon biçiyordu.

1960’ın 27 Mayıs’ında ABD projesi bir darbe yapıldı ve İnönü’nün sandıkta bir türlü yenemediği Menderes trajikomik iddialarla idama mahkum edildi.

İnönü, Menderes ailesinden gelen “İdamları durdurması ricalarına yine ” “İdamları ben bile durduramam. İhaneti vataniye suçu işlemişler” diyerek “kendisinden daha üst bir iradenin varlığına” işaret ediyordu.

O iradeyi Türkiye 57 yıldır tam hakkıyla konuşmadı.

Ordu mensuplarının büyük sevgi ve saygısına mazhar olan İnönü, yeniden demokratik sisteme geçildiğinde Menderes’in siyasi mirasçısı Demirel’in bile hürmetine mazhar değil miydi? Silah arkadaşlarına nasıl söz dinletemezdi?

Dinletemezdi, çünkü darbe iradesi de, idam iradesi de ne İnönü’ye, ne de doğrudan orduya aitti! Onlar sadece aracıydı.

Tıpkı 15 Temmuz Gecesi olduğu gibi!

Allah şifa versin; 2010 yılında Deniz Baykal’a kaset operasyonu yapılıp CHP Genel Başkanlığından indirildikten sonra yerine Kemal Kılıçdaroğlu geldi.

Taze Genel Başkan katıldığı ilk genel seçimlerde akıllara ziyan söylemleriyle dikkat çekti.

Hatırlayın; her miting meydanında  Başbakan’ı kastederek “Recebin şifrelerini çözdüm, Onu indireceğim” diye haykırıyordu.

Başında kasketiyle Gandi-Ecevit karışımı  pozlar vererek sol seçmeni ardında toplamaya çalışıyordu. Konya’daki ilk mitinginde o kürsüde “Recebin şifrelerini çözdüm…” diye haykırırken, elinde CHP bayrağı sallayan ve ilk kez gördüğü genel başkanını gıptayla izleyen bir vatandaş yanındakine dönüp “Aynı Ecevit yav, Allah Allaaah…” diyordu.

Hakikaten, kasket giyince aynı Ecevit olunabiliyor muydu?

Kılıçdaroğlu, kendisinden önceki genel başkanlara da hiç benzemiyordu.

Binlerce seçmenin önünde kürsü de, müteaddit defa “Senin anan, annennn…” gibi ucu açık cümlelere başlayıp toparlayamadan yarıda bırakarak siyasete edepsiz söylemler sokmada bir beis görmemişti.

“Şifrelerini çözdüm” dediği Erdoğan’ı ilk seçiminde de, sonraki seçimlerde de indiremedi.

Ve CHP’nin ne delegesi, ne de seçmeni “Çözdüğün şifreler ne oldu?” demedi!

15 Temmuz işgal girişimde önce hükümeti destekler gibi yaptı. Sonra nereden işaret aldıysa; “Kontrollü darbe” diyerek o gece devletin tanklarıyla, savaş uçaklarıyla millete kurşun-bomba yağdıran NATO işbirlikçilerine destek çıktı!

Türkiye’yi  bir değil, çok defa Avrupalı muhataplarına şikayet edip “Yaptırım uygulanmasını” rica etti!

Referandum öncesinde “Evet çıkarsa NATO ve Avrupa’nın Türkiye’ye müdahale etmesi gerekir” diyerek, haçlı ordularını Türk topraklarına çağırdı!

ABD’nin “Türkiye’yi mahkum etme projesi olan Rıza Sarraf Davasında”, onlarca yıldır ülkesini işgal edebilme hülyalarıyla yaşayan ABD’nin yanında yer alıp, kendi ikbalini onlarda görmeye başladı!

Ve nihayet, Cumhurbaşkanını kastederek “Senin boynuna ben neyi geçireceğimi biliyorum. Vatana ihanetle yargılanacaksın” diyerek, nasıl bir projeyle Türk siyasetinde Ana Muhalefet Partisine Genel Başkan yapıldığını ortaya dökmüş oldu.

Kılıçdaroğlu bu yönüyle Ecevit’e değil, İnönü’ye benziyor!

Ecevit hiç değilse “Durun, benden satın aldığınız silahları kullanamazsınız” diye inleyen ABD’ye rağmen Erbakan’la bir olup Kıbrıs’a silahı müdahalede bulunmuş, Türk halkını Rum kırımından kurtarmış bir siyasetçiydi. 

Üstelik Kılıçdaroğlu, İnönü’den daha hızlı çıktı! 

Şef, “Sizi ben bile kurtaramam” derken, idam kararını başkalarının vereceğini söylemiş oluyordu. 

Kılıçdaroğlu ise “Senin boynuna ipi ben takacağım” diyerek, “Nasıl bir emir eri” olduğunu göstermiyor mu!

Tarihe bakın…

Hainler, yaptıklarını hainlik olarak görmez. Onların türlü gerekçeleri vardır.

Çok azı açıktan pişman olur ise de dönülmez son çoktan başlamıştır.

Fakat yazık ki, sadece kendilerini değil, bir milleti, o milletin geleceğini de yıkmış olurlar.